Ülkemizin ve kardeş ülkelerin ihtiyaçlarını karşılamak bizi motive ediyor
Savunma sanayinde yerlileşme çalışmalarında önemli roller üstlenen STM Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Tic. A.Ş. geleceğe emin adımlarla ilerliyor. Yaşanan zorlu pandemi sürecinde çalışmalarına aralıksız devam ettiklerini ifade eden STM Genel Müdürü Özgür Güleryüz, öncelikli hedeflerinin dünya savunma sanayi firmaları arasında bir numaralı mühendislik firması olmak olduğunu belirtti.
Pandemi süreci ve yansımaları ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
COVID-19 pandemisi, hemen her ülkede yaşam biçimlerini ve ekonomik düzenleri derinden etkiledi ve etkilemeye de devam ediyor. Bu küresel kısıtlanma döneminde dijitalleşmenin önemi hiç olmadığı kadar artarken, pandemi sürecinde uzaktan çalışma, uzaktan eğitim gibi eğilimler güçlendi. Covid-19 ile birlikte oluşan bu olağanüstü şartların, aşı çalışmalarının sonuçlarına da bağlı olacak şekilde tabii bir süre daha sürmesi bekleniyor. Ancak önemli olan bu süreçte şirketlerin, önceden belirledikleri hedefleri, mümkün olan en uygun yöntemlerle gerçekleştirebilir kılabilmek adına neler yapabileceklerine odaklanmaları ve bunu da kısıtlanmaların kimi alanlarda belki de yeniden başlaması ihtimalini de göz önüne alarak yapabilmeleri. Bunun için her şirketin bir yol haritası olması gerektiğini düşünüyorum. Biz tamamına yakını beyaz yakadan oluşan bir şirket olarak, çalışanlarımızın esnek çalışabilme ihtiyaçlarını karşılayabilmek adına, uzaktan çalışmaya ilişkin tüm sistemimiz hazırdı ve halihazırda kullanılıyordu. Dolayısıyla pandemide uzaktan çalışma koşullarına ilişkin ek bir hazırlık sürecine ihtiyaç duymadık. İş hedeflerimize ilişkin olarak ise pandemi sürecinin başlarında alınan seyahat yasakları ve ulaşım kısıtları önlemleri sırasında, yurt içi çalışmalarımıza ağırlık vererek mühendislik ve AR-GE faaliyetlerimize odaklandık. Bu süreçte bir süre askıya aldığımız ihracat projelerimize ise sınırların açılıp seyahatlerin başlamasıyla birlikte yeniden ivme kazandırdık. Sürece uzaktan çalışma için gerekli altyapıya hazır başlamamız, yeni şartlara ilişkin attığımız adımlar ve planlı çalışmalarımız doğrultusunda, pandemiyi en yoğun yaşandığı zamanları da dahil olmak üzere hasarsız bir biçimde atlattık. Şartlar ne olursa olsun yola devam edebiliyor oluşumuz, mühendislikten ileri teknolojiye bünyemizde barındırdığımız tüm kabiliyetlerimizle, farklı uzmanlıklardan beslenerek bütüncül projeler geliştirebilen bir şirket olmamızdan kaynaklanıyor. Bu, askeri deniz platformlarından otonom sistemlere, siber güvenlikten uydu ve uzay teknolojilerine kadar pek çok alanda farklı yetkinliklerimizi aynı potada eritebilme kabiliyetimiz, bize aralıksız çalışmalar yürütebilme imkanı ve geniş bir faaliyet skalası sunuyor.
Üzerinde çalıştığınız güncel projeler ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
Ülkemizin savunma sanayi alanındaki tasarım ve mühendislik açığının giderilmesine önemli katkılar sunan STM, sektöre rekabetçi, yenilikçi, akıllı ve yerli teknolojik çözümler kazandıran bir firma. T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) öncülüğünde yüksek nitelikli insan kaynağımızla yürüttüğümüz mühendislik, teknoloji ve danışmanlık faaliyetlerimizdeki kabiliyetimizi, dost ve kardeş ülkelere de taşıyabilen bir şirketiz. Bu kapsamda hem yurtiçi hem de yurtdışındaki kritik projelerde entegratör kimliğimizle önemli görev ve sorumluluklar üstleniyoruz. Askeri deniz platformlarında STM’nin ana alt yüklenicilerden biri olduğu MİLGEM Ada Sınıfı Korvet Projesi’nde ilk 4 gemi teslim edildi. Söz konusu projede, hem süreç içinde edinilen kabiliyet hem de aynı süreçte artırılan yerli iş birlikleri sayesinde 4’üncü geminin teslimi Türk Donanması’na yüzde 70 yerlilik oranına ulaşılarak yapılabildi. Ana yükleniciliğini üstlendiğimiz İ Sınıfı Fırkateyn projesini ise bu kez, yüzde 75 yerlilik oranıyla 2023 yılında teslim edebilmek adına çalışmalarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk istihbarat gemisi Test ve Eğitim Gemisi TCG Ufuk‘un ana yüklenicisiyiz. Donanmamızın denizaltı modernizasyon ve inşa projelerinde de kritik görevlerimiz bulunuyor. Yurtiçinde askeri deniz platformları alanında süren bu projelerimize ek olarak yurtdışında da yine bu alanda kritik sorumluluklar üstleniyoruz.
Bir diğer ana faaliyet alanımız ise otonom sistemler. Otonom hareket edebilen, öğrenebilen, karar verebilen mini insansız hava araçları (İHA) alanında ülkemizde öncü bir şirketiz. Söz konusu ürün ailemiz içinde bulunan Otonom Döner Kanatlı Vurucu İHA Sistemi KARGU, halihazırda yurt dışı operasyonlar da dahil Türk Silahlı Kuvvetleri’nce (TSK) sınır güvenliğinde etkin bir biçimde kullanılıyor. Yine TSK envanterine katmayı planladığımız ve çalışmalarına devam ettiğimiz ALPAGU’da geliştirme çalışmalarımızda sona geldik.
Bir diğer odak faaliyet alanımız siber güvenlikte ise, askeri alana yönelik kabiliyetlerimizi sivil kullanıma yönelik olarak da genişletebiliyoruz. Bu kapsamda da platformlara yönelik tehdit istihbaratından karar destek sistemlerine, uygulamaların güvenlik seviyelerinin belirlenmesinden gerekli güvenliğin sağlanmasına, özel sektöre bütüncül hizmetler sunabiliyoruz.
Bir mühendislik ve teknoloji şirketi olarak AR-GE çalışmalarını ise, günümüz dijital dünyasında fark yaratabilmenin vazgeçilmezi olarak görüyoruz. Bu bakış açısıyla sürdürdüğümüz araştırma geliştirme faaliyetlerimiz kapsamında, halihazırda başarıyla hem Türk Silahlı Kuvvetleri’nce hem dost ülkelerce hem de kamu ve özel sektörce kullanılan çözümlerimizi, yarının ihtiyaçlarını da gözeterek sürekli geliştiriyoruz. Niş faaliyet alanlarımızda da AR-GE odağımız, tüm faaliyet alanlarımızda olduğu gibi, ihtiyaca özel, ileri teknolojili, esnek ve özgün çözümler geliştirebilmek.
Pandemi sürecinde siber güvenlik yeniden gündeme geldi. STM olarak siber güvenlik konusunda yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?
Sistemlere erişimi engellemek, veri çalmak, verileri değiştirmek ya da yok etmek amacıyla bilgisayarlara, platformlara ve ağlara yönelik yapılan siber saldırılarda pandemi, hacker’lar için büyük ve yeni bir alan yarattı. Pandemi süreciyle birlikte kullanıcılar e-ticaret sitelerine daha fazla yöneldi, iş dünyası operasyonlarını uzaktan yürütmeye başladı, toplantılar ve eğitimler online platformlara taşındı ve tüm bu alanlar, daha da korunması gereken alan ve süreçler haline geldi. Tüm bunlar olurken, sağlıktan finansa, e-ticaretten sağlığa pek çok sektör siber saldırıya maruz kaldı. Finansal kayıpların yanı sıra itibar kaybına da yol açan siber saldırılar konusunda bu süreçte STM olarak, dünyada ve Türkiye’de neler yaşandığını, üç ayda bir periyodik olarak yayınladığımız STM ThinkTech Siber Tehdit Durum Raporlarımıza da taşıdık. Bu raporlarımızda da gördük ki pandemide uzaktan çalışma ve görüntülü konuşma uygulamaları, hacker’ların hedefi oldu. Buna göre uzaktan çalışma uygulaması üzerinden parolası olmayan toplantı odalarında siber saldırganlar, toplantı davet linklerini ve ID’leri keşfederek toplantıya dâhil olabiliyor, ekran paylaşarak uygunsuz içerikler yayınlayabiliyor ya da şirketlerin özel bilgilerini ele geçirebiliyorlar. Kullanıcı kameralarına yetkisiz erişim gibi zafiyetler de söz konusu. Ayrıca ilgili raporumuza da taşıdığımız, pandemi sürecinde koronavirüs ile alakalı yeni alınan alan adlarında ciddi bir artış görülmesi konusu, potansiyel riskler açısından oldukça dikkat çekiciydi. Pandemi sürecinde günlük yaklaşık 6 bin koronavirüs bağlantılı yeni alan adı kaydı oluşturulmuş ki bu alan adları, siber saldırılara zemin hazırlamak ve oltalama amaçlı kullanılmak üzere potansiyel tehditler olarak görülüyor. Eylül ayında yayımladığımız “Covid-19 Aşı Geliştirme Çalışmalarına Yönelik Siber Tehditler” başlıklı rapora göre ise hacker’ların bir diğer yeni hedefinin, bugün 155’ten fazla kurum, özel şirket ve üniversitenin çalışmalar yürüttüğü, dünya çapında yüzbinlerce kişinin ölümüne neden olan koronavirüse karşı aşı çalışmaları olduğunu gördük.
Elbette teknoloji geliştikçe ve pandemi gibi krize açık yeni alanlar ortaya çıktıkça, siber saldırılar da sürecektir. Aynı zamanda elbette teknoloji geliştikçe, siber saldırıların kabiliyeti, yıkıcılığı ve tekniği de gelişecektir. Ama önemli olan; bu saldırılara karşı hem kişisel olarak hem de şirketler olarak neler yapabileceğimizdir. Özellikle uzaktan çalışmanın hala sürdüğü şu süreçte şirketler personellerini, BT departmanında çalışanlar da dahil olmak üzere bilgi güvenliği alanında eğitime tabi tutmalı. Oltalama (phishing, spear phishing) konularında farkındalığı arttıracak eğitimler ve programlar oluşturulmalı. Önlemler, kritik bilgilerin, iş verimliliğinin ve sürekliliğinin korunması temeliyle ele alınmalı ve tüm bunlar için gerekli zafiyetler saptanıp kapatılmalı, yeni zafiyet açıkları için düzenli sızma testleri yapılmalı, siber güvenlik alt yapıları güçlendirilmeli. Ama en önemlisi artık şirketler, siber durumsal farkındalıklarının ne olduğunu önce tespit ettirmeli; siber güvenlik anlamında, altyapısından çalışanlarının bu konudaki farkındalığına kadar ne seviyede olduğunu önce bir belirlemeli ve sonrasında gerekli önlemleri almak adına harekete geçmelidir.
Biz STM olarak siber güvenlik alanında bu bütüncül bakış açımızla, finanstan sağlığa, enerjiden kamu hizmetlerine pek çok sektörden kurum ve kuruluşa hizmet verirken, STM Siber Füzyon Merkezimiz (SFM) bu hizmetlerimizde kilit bir rol üstleniyor. Söz konusu merkezimiz, siber tehdit istihbaratı hizmeti veriyor, henüz tehdit oluşmadan ya da oluşan tehdit bir zafiyet yaratmadan tespit ediyor, kamu ve özel sektörden kuruluşlara hizmet sunuyor. Siber Güvenlik Karar Destek Sistemimiz CyDecSys ile ise şirketlerin ilgili ekiplerinin siber güvenlik süreçlerini yönetmelerine destek oluyor, zafiyetlerin otomatik tespit edilmesinden risk yönetimi yapılması ve zafiyetlerin kapatılmasına kadar olan süreci otomatikleştiriyoruz. Kurum ve kuruluşlara sızma testleri uyguluyor, siber güvenlik alanındaki açıklarını görebilmelerini sağlıyoruz. STM ITSEF (IT Security Evaluation Facility) adıyla hizmet verdiğimiz test laboratuvarımızla ise, ülkemizde geliştirilen yerli siber güvenlik ürünleri ve yazılımlarının uluslararası geçerliliği bulunan sertifikalara sahip olabilmesine köprü oluyoruz. Bu laboratuvarımızda bilişim teknolojileri ürünlerine yönelik güvenlik değerlendirmeleri ve testleri yapıyor, değerlendirme sonucunda da ürünlere güvenlik sertifikasyonları sağlıyoruz. Alınan sertifikasyonlar, ISO standartlarında ve uluslararası geçerliliği oluşlarıyla, yerli üreticilerin küresel rekabette elini güçlendirirken; ürünlerin hem güvenlik hem de standart geliştirme açısından belli bir olgunluk seviyesinde olduğunun kanıtı oluyor.
Savunma sanayinde edinilen tecrübelerin farklı alanlarda kullanıldığı bir döneme girdik. STM’nin bu çerçevede yaptığı çalışmalara değinir misiniz?
Savunma sektörü, teknolojik gelişmelerin lokomotifi bir sektör ve yüksek teknolojinin yanı sıra özgünlük de gerektiren kritik bir alan. Bu anlamıyla savunma sanayiinde geliştirdiğimiz kabiliyetlerimizle ülkemizin bu alandaki ihtiyaçlarına yanıt verirken, ileri teknolojili çözümlerimizi sivil ihtiyaca yönelik de genişletebilme imkanı bulabiliyoruz. Özellikle siber güvenliğin bireylerden kurumlara, sivil alanda da çok önemli bir ihtiyaç ve gereklilik olarak ortaya çıktığı günümüzde, STM olarak siber güvenlik alanında farklı sektörler ve üniversitelerle iş birlikleri yapıyoruz. Ayrıca savunma sanayiinde üstlendiğimiz kritik rol gereği, sahip olduğumuz tüm yeteneklerimizi, geliştirilmek istenen milli projelerde de sergilemeye, projenin bir parçası olarak kabiliyetlerimizi ülkemizin savunma sanayi haricinde bir alandaki ihtiyaçları için de harekete geçirmeye hazır bir şirketiz. Bu bakış açısıyla tecrübemizi sivil alana yönelik olarak çeşitlendirirken, eğitim ve danışmanlık faaliyetleri de yürütüyoruz. Bu kapsamda şirketlere Bilgi Teknolojileri, Endüstriyel Kontrol Sistemleri ve IoT sistemlerin güvenliğine yönelik olarak, Siber Olgunluk seviyelerinin belirlenmesi ve arzu edilen seviyeye erişebilmeleri için gereken danışmanlık hizmeti ve eğitimler veriyoruz.
Tecrübe ve kabiliyetimizi, teknoparklar, üniversiteler, kümeler, OSB’ler ve Kalkınma Ajanslarıyla yaptığımız iş birliklerine de taşıyoruz. Örneğin Kalkınma Ajanslarıyla yaptığımız iş birlikleri kapsamında, belirlenen sektörlere yönelik olarak genel bir sektör analizi çıkarıyor, ihtiyaçlarının saptanmasına ve daha verimli, daha katma değerli, daha vizyoner üretim yapabilmelerine yönelik yol haritaları oluşturuyoruz. Bu sayede savunma sanayiine yönelik üretim yapmak isteyen, yerli ve milli teknolojileri bizlerle birlikte geliştirmek isteyen, bu alanda katma değer üretmek isteyen firmaların da önünü açıyor, ihracat yapmalarına vesile oluyor ve onları küresel lige taşıyoruz.
Aynı zamanda halihazırda STM olarak sivil alana yönelik olarak nüfus cüzdanlarının yerini alan çipli kimlik kartları, elektronik kelepçe ve yeni nesil pasaport projelerinin yanı sıra Emniyet Genel Müdürlüğü İş Sürekliliği ve Felaket Kurtarma Merkezi Projesi ile mevcut veri merkezinin iş sürekliliği kabiliyetinin artırılması konusunda da görev yapıyoruz. Sağlık sektöründe kullanılan IoT cihazlarının siber güvenliğine yönelik IoT Medic projesini yürütüyoruz. STM olarak, ülkemizin sivil alanlara yönelik sağlıktan ulaşıma, tarımdan enerjiye kadar her alanda geliştirdiği ya da geliştireceği milli projelerde, her platform ve sistemin siber güvenliğinin sağlanması konusunda, tecrübemizle var olmaya ve sorumluluk üstlenmeye hazırız.
Yerli teknolojilerin önem kazandığı bir dönemde STM’nin bu hususta aldığı yol ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
Biz, mühendislik kabiliyetimiz, entegratör kimliğimiz, niş faaliyet alanlarımız ve ihtiyaca özel, esnek ve özgün çözümlerimizle farklılaşan bir şirketiz. Yola çıkış öykümüz, ülkemizin ulusal güvenliği için yüksek teknoloji gerektiren alanlarda, T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne proje yönetimi, sistem mühendisliği, teknoloji transferi, teknik ve lojistik destek ile danışmanlık hizmetleri sağlamak hedefiyle başladı ve şirketimiz 1991 yılında, Savunma Sanayi İcra Komitesi (SSİK) kararıyla kuruldu. Dolayısıyla kurulma amacımızın da paralelinde bir biçimde, yerli teknolojiler geliştirmek bizim öncelikli hedefimiz. Kimi yüksek teknolojili ürünlerde şirket olarak bugün artık yüzde 100 yerlilik oranı yakalamış durumdayız. Askeri deniz platformlarından otonom sistemlere, siber güvenlikten uydu ve uzay teknolojilerine özgün ve yenilikçi ürün ve çözümler geliştirebiliyoruz. Bu kabiliyetimiz sayesinde ülkemizin savunma sanayii ve milli teknoloji hamlesinde kritik bir rolümüz bulunuyor. Bu kabiliyetlerimizi aynı zamanda yurt dışına, dost ve kardeş ülkelere de taşıyoruz. Ülkemize ve sektörümüze yenilikçi, rekabetçi ve ileri teknolojili ürün ve çözümler geliştirme hedefimizle sürdürdüğümüz AR-GE çalışmalarımız arasında, bugün artık yine yerli ve milli olarak sunacağımız, otonomi suüstü ve sualtı platformları, siber güvenlikte yapay zeka, akıllı seyrüsefer sistemleri, ileri analitik ve makineleşme, blokzincir teknolojisi ile kritik/gizli haberleşmenin sağlanması gibi konular da yer alıyor. Kritik altyapılarda kullanılan elektronik kontrol sistemlerinin yerlileştirilmesinden, söz konusu sistemlerin siber güvenliğinin milli imkânlarla sağlanmasına kadar bütüncül çözümler geliştirebilen, ihtiyaca yönelik olarak sistem entegratörlüğünden tasarıma A’dan Z’ye her süreci yönetebilen bir şirket olarak en büyük motivasyonumuzun, hem ülkemizin hem de kardeş ülkelerin ihtiyacına en doğru şekilde en doğru yanıtı verebilmek olduğunu söylemeliyim.
Bu dönemde yapılan ihracatın önemi de daha fazla artmaktadır. Bu çerçevede Pakistan başta olmak üzere ihracatla ilgili yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?
İhracatta özellikle askeri deniz platformlarında öne çıkan bir şirketiz ve ana pazarlarımızdan biri Pakistan. Bu kapsamda Pakistan’ın donanması için tasarlanan ve Karaçi’de inşa edilerek teslim edilen Denizde İkmal Gemisi PNS MOAWIN’in yanı sıra yine Pakistan’ın Agosta 90B Khalid Sınıfı Denizaltılarının modernizasyonunda ana yüklenici konumundayız. Pakistan Deniz Kuvvetleri’nin envanterinde yer alan Fransız yapımı Agosta 90B sınıfı denizaltıların modernizasyonu projesi, ülkemizin denizaltı gibi stratejik ve ileri teknoloji gerektiren bir platform kapsamında yapılan ilk mühendislik ihracatı olma özelliği taşıyor. Pakistan için ayrıca, 4 adet Ada Sınıfı Korvet Projesi’nde, ana tahrik sisteminin tedariki ve entegrasyonuna yönelik mühendislik kabiliyetimizle projede görev alıyoruz. Askeri deniz platformları ihracatında yakaladığımız başarıyı, geliştirdiğimiz otonom sistemler ve siber güvenlik alanına da taşımak odaklı hareket ediyoruz. Bu kapsamda halihazırda Güney Amerika’dan Uzak Doğu’ya 20’den fazla ülkede iş birlikleri, ihracat ve iş geliştirme faaliyetleri yürütüyoruz.
Önümüzdeki dönem öngörüleriniz ve gelecek planlarınız ile ilgili bir değerlendirme yapar mısınız?
Biz kendimizi en önce mühendislik firması olarak tarif ediyoruz. Bu kapsamda da öncelikli hedefimizi dünyada savunma sanayi firmaları arasında 1 numaralı mühendislik firması olmak şeklinde belirlemiş durumdayız. Bu hedef doğrultusunda bir yandan rekabetçi ürün ve çözümler geliştirmeye devam ederken bir yandan kendimizi, sürdürdüğümüz AR- GE çalışmaları ve genç çalışanlarımızın yenilikçi vizyonlarıyla güçlendiriyor; sektör ihtiyaçlarına yanıt vermenin ötesinde ihracat odağıyla da hareket ediyor ve faaliyet alanlarımızın tümünde yarının ihtiyaçlarına yanıt veriyoruz. İhracat odağımızda, yurtdışındaki iş ortaklarımızın kendileri için gerekli olan mühendislik çözümünü, doğru zamanda, doğru bütçeyle, doğru planlama ve doğru takvimle mutlaka geliştireceğimize yönelik mevcut algısını daha da pekiştirmek bulunuyor. Şu dönem de daha öncesinde olduğu gibi askeri deniz platformlarından otonom sistemlere, yürüttüğümüz tüm çalışma ve projelerde takvimimize bağlı bir biçimde yol alıyor, hem bu yılı hem de gelecek yılı ihracat ve ciroda artışla kapatmayı planlıyoruz. STM olarak 2023 yılına dek hedefimizi ise son üç yıldır bizim de ülkemizi temsil ettiğimiz ve dünyanın en iyi savunma şirketlerinin sıralandığı Defence News listesinde ilk 50 şirket içinde yer alabilmek ve ciromuzun yarısını ihracattan karşılayabilmek oluşturuyor.
Teknofest bu yıl Gaziantep’te gerçekleşti. Bu noktada gençlerin bu alanlara ilgisini ve organizasyonla ilgili gözlemlerinizi aktarır mısınız? TEKNOFEST, bu yıl pandemi nedeniyle seyircisiz düzenlense de ne heyecanından ne gösterilen ilgiden hiçbir şey yitirmedi ve yine kıyasıya mücadelenin, teknolojiyle birlikte eğlenebilmenin merkezi oldu. Gençlerle öylesi bir ortamda birlikte olmanın, onların heyecanına ortak olabilmenin, ilgi duydukları alanlarda yanlarında olup onları destekleyebilmenin mutluluğu ise tarifsiz. Biz her yıl STM olarak TEKNOFEST kapsamında drone teknolojisini sahipleniyoruz. Bu yıl da bizim yürütücülüğümüzde, ülkemizin en görkemli kalelerinden biri olan Fırat’ın incisi Rumkale’de, tarihin içinde özel olarak hazırlanmış parkurda gerçekleştirilen Türkiye Drone Şampiyonası’na destek olduk. Şampiyonada, Türkiye’nin dört bir yanından gelen ve tasarım, programlama ve montajlarını kendilerinin yaptığı drone’larla, Dünya Drone Şampiyonası’nda Türkiye’yi temsil etmek için yarışan genç pilotlarımızın yanında yer aldık. Finalistler şampiyonada, ülkemizi temsil edebilmek için canla başla yarıştı, her birini tekrar tebrik ederim. Otonom drone sistemleri gençlerin ilgisini çok çeken bir alan ve biz de bu alanda öncü bir şirket olarak, bu konuda yetenekli gençlerini destekleyebilme fırsatı yakalamaktan oldukça memnunuz. KASIM 2020