Gıdada geçmişten bugüne gelen temel sorunların en derini küresel ısınmadır

Gıdaya ulaşım birçok nedene bağlı olarak zorlaşıyor ve yaşananlar doğrultusunda sorunların giderilmesi hususu ise yetkili tüm tarafların gündeminde. Gıda arz güvenliği ile ilgili güncel konuları değerlendirmek için görüşlerine başvurduğumuz Balparmak Genel Müdürü Onur Özyurt, sorularımızı yanıtladı.

Davos Zirvesi’nde gıda arz sorunu gündeme geldi. Gıda arz sorunuyla ilgili sizin düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Gıda arzı ile ilgili üç temel sorun var. Davos’ta genel olarak Rusya-Ukrayna savaşının da tetiklediği tedarik zincirinden kaynaklanan gıda enflasyonu sorunundan bahsedildi. Aslında bu sorun sadece savaştan kaynaklanan bir sorun değil; daha eskiye dayanan büyük ve derin bir sorun olan küresel ısınma ve beraberinde getirdiği iklim değişikliğine bağlı tarımsal alandaki zorluklardır. Bugün pirinç üretiminde ciddi tarımsal faaliyet gösteren Bangladeş ve Vietnam gibi ülkeler de küresel ısınmayla birlikte tarım alanların kaybedecek ülkeler arasındadır. Bu durumun iki büyük küresel etkisi olacaktır. Birincisi ekili alanlar bu tür ülkelerde azalmaya başlayacak, ikincisi de bu bölgelerde yaşayan insanlar başka ülkelere göç etmek zorunda kalacaklar. Yani tarımsal alanda çalışan insanların bir kısmı üretimden ayrılmış olacak… Dolayısıyla gıda güvenliğini üç parçaya ayırdığımızda küresel ısınmanın etkisi birinci parçayı oluşturmaktadır. Bu iklim değişikliğini ülkemizde de etrafımızdaki ülkelerde de görmekteyiz. İkincisi pandemi süreciyle başlayan tedarik zincirindeki sorunlardır. Üçüncüsü de Rusya-Ukrayna savaşıdır, buna da dönemsel etkiler diyebiliriz. Fakat bu dönemsel etkilerin orta ve uzun vadede bırakacağı izleri de görmek gerekiyor. Bugün Almanya’dan Avusturya’dan getireceğimiz ürünler için lojistikte sorunlar yaşıyoruz. Çünkü lojistik firmalarındaki şoförlerin bir kısmı Ukrayna vatandaşı. Dolasıyla savaşın doğrudan görünen ve arka planda gelişen birçok önemli etkisi oluyor. Bal sektörü açısından konuya bakacak olursak dünyada arı türleriyle ilgili endişe artmaktadır. Arı popülasyonunun dünyada giderek azaldığına vurgu yapılıyor. Aslında sadece arı popülasyonu azalmıyor. Arıcılık mesleği de bir risk altında… Bugün aile mesleği olarak yapılan arıcılıktaki yaş ortalaması dünyada da Türkiye’de de yüksektir. 50-60 tane kovanınız var ise 3-4 kişiye ihtiyacınız var demektir.50-60 kovanın koloni yönetimini yapmak, kovanların yerini değiştirmek, bakımını yapmak kolay bir süreç değil, oldukça meşakkatli süreçlerdir. Modern hayatla birlikte yeni nesil bu zorlukları nedeniyle bu mesleğe girmek istemiyor ve arıcılık mesleğine ilgi azalıyor. Arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğiyle ilgili de önemli bir risk var ve bu duruma da dikkat etmek gerekiyor. Biz de Balparmak olarak arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğini sağlamak adına kadınları ve gençleri sektöre kazandırmak için Balparmak Arıcılık Akademimiz ile ücretsiz, sertifikalı eğitimler vererek mesleği desteklemek adına yoğun bir çaba gösteriyoruz.

Devlette arıcılık mesleğini geliştirmek için teşvik veriyor, bu teşvikler yeterli değil mi?

Mesleğe teşvik verilmesi mesleğin zor olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Arıcılıkta verimi arttırmak için kovanların yerini değiştirmeniz gerektiğinde insan gücüne ihtiyacınız var, ayrıca araçla taşımak istemeyenlerde bulunuyor. Verilen mali destekler tek başına yeterli olmuyor. Balparmak olarak biz de düzenli arıcılık eğitimleri veriyoruz. Bizim yaptığımız çalışmalarda bu güçlüğü azaltmıyor fakat verimliliği ve katma değeri arttırıyoruz. İl Tarım Müdürlüğü ile Muğla’da bir çalışma başlattık. Halk eğitim merkezlerinde Balparmak Arıcılık Akademisi Eğitim Danışmanımız Dr. Ali İhsan Öztürk hocamızın desteğiyle katılımcılara toplam 84 saat süren temel arıcılık eğitimleri veriyoruz… Buradaki hedefimiz arıcılık mesleğindeki kişilere modern arıcılık eğitimi vererek kaliteli ve katma değerli bal ve diğer arı ürünleri üretebilmeleri için desteklemektir. Örneğin katma değerli arı ürünlerinden arı sütünün kilosu bugün 8 ile 14 binTL arasındadır r. Yerli arı sütü üretimini arttırarak ülkemizde ithal arı sütü oranını düşürüp arı üreticilerimizin katma değerli bir ürün üretmesini sağlamayı hedefliyoruz.

Arı üreticileri birliği sürekli olarak bal üretimiyle bir ailenin geçinemediğini ve bal üreticilerinin marketlerden kendi ürettikleri balı alamadıklarına vurgu yapılıyordu.

Tek başına arıcılıkla geçinmekte sorun yaşayabilirsiniz, buradaki en önemli soru kaç kovanla bu işi yapıyorsunuz. Hobi olarak mı yapıyorsunuz yoksa gerçekten arıcılığı bir meslek olarak mı görüyorsunuz… 50-100 kovanlık bir üretim yaparsanız daha güvenilir ve sürdürülebilir bir iş modeli oluşturabilirsiniz. Balparmak olarak bizim de hedefimiz arıcının arıcılık mesleğini meslek olarak görüp buradaki gelirle geçimini sağlamasıdır. Arıcılık mesleğinin azalması tarımsal üretim açısından da önemli bir tehdittir. Bitkilerin üremesi ve çoğalması tozlaştırıcı etkiye bağlıdır. Tozlaşmayı da doğada canlılar sağlıyor ve arılar da doğada tozlayıcı etkiye sahip önemli canlılardır. Arıların azalması toplam tarım hasılasında da kendini gösterecektir. Bu anlamda Balparmak olarak bizde arıcılık mesleğini sürdürülebilir kılmak ve geliştirmek için elimizden geleni yapıyor ve sürekli olarak faaliyet gösteriyoruz. Sadece kırsal tarafta değil, aynı zamanda İstanbul’da da arıcılık faaliyetlerini geliştirmek için eğitimler veriyoruz.

Gıda sektöründe marka olmak çok zordur, siz bal sektöründe marka olmayı başardınız.

Marka dediğimiz şey, o markaya olan güvendir. Gıda sektöründe ise güven endeksi tıpkı sağlık sektöründe olduğu gibi yüksek olmak durumundadır. Güvenirlilik gıda sektöründe zor kazanılan bir şeydir. Gıda kategorilerinin arasında taklit ve tağşişin çok fazla olduğu “bal” sektöründe güvenilir marka olmak büyük emek ve çalışma gerektiriyor. Balparmak 42 yaşındadır ve 36 yıldır Ar-Ge ve Kalite laboratuvarı bulunmaktadır. Balparmak kuruluşundan itibaren balı en doğal haliyle tüketici ile buluşturuyor. Şu anda ürünlerimizin üzerinde bir Kare-Kod bulunduruyoruz. Akıllı telefonla Kare-Kodu okutan biri analiz raporlarına ulaşabilir hem de balın geldiği yere ulaşabilir. Bunların hepsini tüketiciye sunuyoruz. Bunları sunduğumuz için bal dediğinizde ilk aklınıza gelen Balparmak oluyor. Geçen yıl sadece teknolojiye 525 bin Euro yatırım yaptık. Yapılan araştırmalarda gıda sektöründe cirosuna oranla araştırma ve geliştirmeye en fazla kaynak ayıran firmalar arasında yer almaktayız. Türk gıda kodeksine göre balın içine hiçbir şey katılamaz ve alınamaz. Doğal haliyle tüketiciye sunmanız gerekiyor. Bu çalışmaların ve yatırımların sebebi de bu yani “tüketiciye kovandan sofraya güvenilir ürün sunmak”.

Balparmak açısından 2022 yılını değerlendirir misiniz?

2022 yılı tüm gıda sektörü için maliyetlerde ve kurlarda beklenmedik birçok değişkenlikle karşı karşıya kalınan bir yıl oldu. Bunlara karşılık tüketicileri de korumak için önlemler alıyoruz. Maliyet artışlarını kendi içimizde ürünlere yansıtmadan çözmeye çalışıyoruz. 2022 yılı diğer yıllara göre daha zorlu bir yıl…. Öngörülebilirlik artar ise daha iyi zamanlar yaşarız, diye düşünüyorum. TEMMUZ2022