Faktoring sektörü imtiyaz aramıyor
Küçük ve orta boy işletmelerin daha fazla desteklenmesi amacı ile banka dışı finansmana yönelik yapılan düzenlemeler sonrası faktöring şirketlerinin düzenlemeden çıkarılması şaşkınlıkla karşılandı. Yaşanan durumu sektör açısından değerlendirmek amacı ile bir araya geldiğimiz Strateji Faktoring A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Ataman, önemli açıklamalarda bulundu.
Finansal Kurumları ilgilendiren yeni düzenlemelerden Faktorin şirketlerinin çıkarılması, Faktoring sektöründe tepki ile karşılandı. Faktoring sektörünü ayrı tutarak düzenlemeler yapılması ile ilgili düşüncenizi öğrenebilir miyiz?
Kanun koyucunun neden böyle davrandığı konusuyla ilgili konuyu anlamak zor. Kanımca ayna kanun altında iş gören her sektörün eşit haklara sahip olması gerekiyor. Yaklaşık 2006 yılından beri BDDK’nın denetimine ait olan bu sektörlerin her türlü yapılanması eşit olması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin her üç sektörde yatırımı olan gruplar için düşünürsek yasanın uygulamasını bir firmada yapabiliyorsunuz, diğerinde yapamıyorsunuz. Bu konu eşitlik ilkesine aykırı diye düşünüyorum.
Eğer eşitlik ilkesine karşı bir durum var ise Anayasa Mahkemesi’ne başvurulabilir mi?
Bu konunun Anayasa Mahkemesi’ni ne derece ilgilendirir bilmiyorum. Bu konuda Finansal Kurumlar Birliği gerekli yerlere itirazlarını yapıyordur, yapması da gerekiyor. Devletin de bu konuda bir bakış açısını ortaya koyması gerekmektedir. Algı var diye 37-38 milyar TL’lik KOBİ’lere nakit kullandıran bir sektörü ayrı tutmak doğru değildir.
Bu yasadan sonra herkesin aklına şu soru geldi. Bunca yıl yapılan tüm çalışmalar boşuna mı, yapıldı?
Bu çalışmalara çok büyük emek vermiş biri olarak böyle bir sonucun ortaya çıkması sektörde kimseyi mutlu etmedi. Ayrıca ayrışmak kimsenin hoşuna gitmez. Gelecekteki düzenlemeler ile bu ayrımın ortadan kalkacağını düşünüyorum. Aslında faktoring sektörü ne vergi konusunda ne de teşvik konusunda devletten hiçbir zaman imtiyaz istemedi. Hiçbir şekilde bu yönde arzumuz olmadı. Söylediğimiz tek şey sektörde iş tanımı gereği bir avantaj uygulanıyorsa herkes aynı olmalıdır. Hepimiz finans sektöründe hizmet veriyoruz ve faktoring sektörü aslında bankacılık sektörünün derinliklerine değmiş halidir. Çok ince, kılcal ticaret kanallarında çalışıyoruz. Bu nedenle sistemin iyi çalışması gerekmektedir. Bankacıların operatif maliyetler nedeniyle giremediği yerlere faktoring şirketleri girebiliyor. BDDK denetiminde çalıştığı için zaten devletin de istemediği şeyleri yapamaz. Faktoring sektörü gerçekten Türkiye ekonomisine uygun bir modeldir. Organize sanayilerin ticaret zincirlerinde gerçek anlamda yer bulmuş bir finans şekli, ihracatta her geçen gün talebin arttığı bir finans şekli, bu halde iken göz ardı edilmemesi gerekiyor.
Sektörde bazı firmaların yüksek faiz uyguladığı belirtildi, siz bu düşünceye katılıyor musunuz?
Şirketlerin maliyetleri ne kadar farklı ise faizleri de birbirinden farklıdır. Fakat sektörde en büyük ilk on firma ile son on firma arasındaki faiz oranları çok farklı olamaz. Ekonomi bunu reddeder. Sektör ortalamanın üstünde faiz uygularsanız ürünlerinizi satamazsınız. Bu durum matematiksel bir dengedir. Bugün büyük faktoring firmalarının maliyetleriyle küçük firmaların maliyetleri de aynı değildir. Pazarda da ona göre bir denge vardır. Piyasada alıcı ile satışı belirli bir dengede buluşamaz ise satışı yapamazsınız.
Herkes faktoring sektöründeki faiz oranlarına odaklanıyor, oysa farklı noktaları görebiliyor olmamız gerekmez mi?
Toplam ticaretin içinde faktoring sektörünün payı oldukça düşüktür. Bu sektör gelişmiş ülke örneklerine bakarsak aslında daha büyük olması gerekiyor. Bugün dünyada 2 trilyon dolar cirosu olan bir sektörden bahsediyoruz. Bu az bir rakam değildir. Bu noktada şunu vurgulamak gerekiyor. Faktoring sektörü bir imtiyaz aramıyor. Olması gereken haklarını kendisine teslim edilmesini istiyor. Kanun açısından baktığınızda diğer sektörlere verilenlere bakılsın, faktoring sektörüne verilmeyenlere bakılsın. Her kanunun bir gerekçesi vardır. Eğer gerekçeyi bilirseniz sektörde ona göre adımlar atacaktır.
Faktoring sektörüne ucuz maliyetli fon sağlandığı zaman sektörde bunu piyasaya düşük faizle sağlayabiliyor. Bunun en iyi örneğini Eximbank anlaşmasında yaşandı. Bu tür çalışmalar arttırılabilir mi?
Eximbank ile anlaşma konusunda ben de yoğun çalışmalar yürüttüm ve iyi bir çalışma başlattık. Fakat sonrasında Eximbank sürekli olarak kaynağını azalttı. Sektörde 16 faktoring firması ihracatla ilgileniyordu. Bu anlaşma yapılırken bizim amacımız bu rakamı 25-30 seviyelerine çıkarmaktı. O zaman bu çalışmanın desteklenmesi gerekiyordu. Bizim bugün yurt dışından aldığımız kaynaklar alternatifleriyle rekabet edebilecek düzeydedir. Siz faktoring şirketi olarak daha uygun maliyetle kredi bulabiliyorsanız sizin de faiz oranlarınız aynı ölçüde azalacaktır. Çünkü siz toplam piyasanın içinde % 2’lere denk gelip piyasa kurucu olamazsınız. Bu nedenle faktoring sektörünün kaynak yapısını ucuzlattığınız sürece bu durum mutlaka müşterilere yansıyacaktır. Bunun için çifte vergilendirme de BSMV ortadan kaldırılabilir, harçlar kaldırılabilir, karşılıklardaki haklar getirilebilir. Bu düzenlemeler yapılabilirse bu durum hemen KOBİ’lere yansıyacaktır.
Faktoring sektörü de karşılıkları varlık şirketlerine devir yapabiliyor.
Karşılık ayırdıktan sonra da varlık şirketlerine satabilirsiniz. Bankalarda da durum böyledir. Eğer bu hakları faktoring sektörüne vermiyorum fakat diğer finans firmalarına veriyorum denirse, o zaman neden faktoring sektörüne yatırım yapsınlar. Türkiye’de firmalar işlerini yapıyor karşı firmaya faturasını bıraktıktan sonra ya çekini alıyor ya da açık hesap çalışıyor. Aldığı faturalı çeki bizlere getirip nakite çevirerek ham maddesini alıyor. Bu işin özü budur. Türkiye’de vadeli alım satım var. Vadeli çek kaldırılırsa ve faturalar üzerinden gerekli haklar tanınırsa faktoring sektörünün çeke de ihtiyacı yoktur. Tedarikçi finansmanı modelimiz de çeksiz sistem de var. Burada çek yok. Fakat açık hesap işlemlerinde hukuk haklarının genişletilmesi gerekiyor. Aksi takdirde alacaklı firmalar tahsilat yaparken zorlanmaya başlar. Normal şartlarda çek bir ödeme emridir, vadesi yoktur.
Ülke olarak finansal derinlik istiyoruz fakat diğer tarafta faktoring sektörünü ayrı tutuyoruz.
Finansal derinliği yok edecek her şeyden kaçınmamız gerekiyor. Bizim yapmamız gereken organize sanayilerin arasındaki ticaret zincirini çözebilmektir. Bizler bunu yapabilirsek bu işten kim zarar görür, hiç kimse zarar görmez. Bugün İskendurun’daki küçük sanayici, Mersin’e, Mersin Ankara’ya ve Ankara’daki bir firmada İstanbul’a ürün satabiliyorsa bu akışın parçası olup finans-garanti-tahsilat sağlayabilirseniz derinliği oluşturabilirsiniz. Kılcal damar dediğimiz şeyde budur. Büyük firmaları zaten bankalar finanse edebiliyor. Önemli olan küçük KOBİ’lere gerekli fonları sağlayabilmektir. Bu nedenle finansal derinliğin en alttaki ve en önemli zincir faktoring sektörüdür. Bu açıdan faktoring sektörü bankaların bir rakibi değildir. Biz KOBİ’ye aslında kefil oluyoruz, aldıkları fonların altında bizim imzalarımız var.
Faktoring, leasıng ve finansman şirketleri tek çatı altında toplanabilir mi? olabilir mi?
Kanımca bu üç sektör tek lisans altında yapılabilir. İsteyen sadece bir işlemi yapar isteyende üçünü birden yapabilmelidir. Böyle bir yapılanma da maliyetlerimizi düşürecektir. Israrla da bu yaklaşımın gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu üç sektörü düşündüğümüzde birisi alacağınızı, birini stokunuzu diğeri de yatırımlarınızı finanse etmiş oluyor. Bundan daha güzel bir birleşim olamaz. Üçünü birden yaparsanız maliyetlerinizi düşürürsünüz. Bir başka önemli konuda bu sektörlere eleman alırken insanlara bir kariyer planlaması oluşturmanız gerekmektedir. Bu sektörde çalışırsanız gelecekte şuraya çıkabilirsin, diyebilmelisiniz. Diğer türlü insanlara bu sektör gelecekte olabilir de olmayabilir de diyemezsiniz. Böyle davranırsanız nitelikli personel bulamazsınız. Bu nedenle hikâyesini doğru yazabilecek bir alan oluşturmalısınız. Yurt dışında da bu işlerin örnekleri bulunuyor.
Biz genellikle önce sektörü oluşturuyoruz, sonra düzenlemeleri yapıyoruz.
Faktoring sektörü ilk oluştuğu zaman birçok yerde tekstil işi yapılır, yanına da faktoring yapılır diye reklamlar asılırdı. Bu uygulamadan en çok rahatsız olan ise bu işleri gerçekten yapanlar oldu. BDDK’ya bağlanmak ve yasamızın çıkması için tam 6 yıl çaba harcadık. Leasıng sektörünün kanunu vardı, finansman şirketlerinin kanunu vardı, finansman şirketlerinin kanunları vardı, bir tek faktoring sektörünün kanunu yoktu. Halen o izi taşıyoruz. Fakat o izi geçeli 12 yıl oldu ve bundan kurtulmak gerekiyor. Bu nedenle üç sektörün birleşerek tek çatı halinde olması güçlü bir banka dışı finans sektörü yaratabilir.
Yaşanan bu gelişmelere rağmen sektörün geleceğinden umutlu musunuz? Ben halen bu sektör cirosunun 100 milyar USD’ı geçmesi görüşündeyim. Şuanda 46 milyar USD civarlarındadır ve bizim kısa sürece bu rakama ulaşmamız gerekiyor. Faktoring sektörü ilk kurulduğu zaman bizler bin Mark’lık işlemler yapıyorduk. Şu anda ise dünyanın en büyük ihracat faktoring firması Türk firmasıdır. Dünya faktoring organizasyonunun başında Türk yönetici var, pazarlama eğitim bölümünde Türk yönetici var ve şuanda 6-7 milyar USD’lik ihracat faktöringine ulaşmışız. Hiçbir teşvik olmadan, önyargılarla boğuşarak. Eşit haklar ve önyargının kırıldığı halde gideceği yer GSMH’nin minimum %10’u olacağına inanıyorum.