INFINIA CEO’su Tugay Güzel: Teknoloji Ekonominin Lokomotifi Olmaya Devam Ediyor
Günümüz dünyasında ekonomik büyümenin büyük bir kısmını teknoloji şirketleri sağlıyor. Peki, Türkiye bu değişimin neresinde? Savunma sanayiindeki bilgi birikimi sivil sektöre nasıl aktarılabilir? IoT ve yapay zeka çözümleri hangi sektörlerde dönüşüm yaratabilir? Tüm bu soruları teknoloji ve inovasyon alanında faaliyet gösteren bir sektör temsilcisiyle konuştuk.
Son yıllarda teknoloji alanındaki gelişmeler, bir yandan firmaların daha verimli çalışmalar yapmasını sağlarken, diğer yandan da teknoloji üreten firmaların hızlı bir şekilde büyümesini sağladı. Ülkemizde de hem firmaların daha verimli çalışmasını sağlayan hem de geliştirdiği ürünlerle büyümeye devam eden INFINIA, dikkat çekiyor. INFINIA’nın başarılı çalışmalarını okuyucularımızla paylaşan INFINIA CEO’su Tugay Güzel, ülkemizdeki gelişmeleri gözler önüne serdi.
Dünyada yapay zekânın hızla ilerlediğini görüyoruz. Yapay zekâ alanındaki gelişmeler ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Geçtiğimiz yıl dünya ekonomisi 1,5 trilyon dolar büyüdü ve bunun 752 milyar doları teknoloji şirketlerinden geldi. Aslında son 20 yılda inanılmaz bir değişim yaşandı. 2000’lerin başında dünyanın en büyük 20 şirketi arasında teknoloji firması yoktu. Bugün ise 20 büyük şirketin 19’u teknoloji şirketi. Yani dünya artık tamamen teknoloji ekseninde büyüyor ve bu dönüşüm uzun süre devam edecek. Eğer Türkiye olarak orta gelir tuzağından çıkmak istiyorsak, teknolojiye odaklanmaktan başka çaremiz yok. Yapay zeka da bu değişimin önemli bir alt kolu. Şu anda yapay zeka çok popüler ve bazı alanlarda adeta bir balona dönüşmüş durumda. Ancak tıpkı 1999’daki dotcom balonu gibi, bu süreç sonunda ayakta kalan şirketler dünyayı değiştirecek.
INFINIA olarak siz bu alanlarda neler yapıyorsunuz?
INFINIA olarak biz teknoloji ekosisteminin kurulmasını sağlıyoruz. Geçmişten gelen tecrübemizi doğru alanlara kanalize etmeye çalışıyoruz. Teknoloji ekosistemi kurmak oldukça zor. Geleneksel sanayilerde süreç daha standart; hammadde belli, makineler belli. Ancak teknoloji sektöründe her şey bilgiye ve insan kaynağına dayanıyor. Doğru know-how’a sahip olmak gerekiyor. Tarihe baktığımızda, büyük teknolojik gelişmelerin çoğu askeri ihtiyaçlardan doğmuştur. Savunma sanayisine yapılan yatırımlar, uzun vadede sivil teknolojilere dönüşerek tüm dünyayı değiştirdi. Türkiye de savunma sanayisinde son 20-30 yılda büyük bir bilgi birikimi kazandı. Bugün dünyadaki en iyi 10 savunma sanayi ekosisteminden birine sahibiz. Hatta bazı alanlarda ilk 5, hatta ilk 3’e girebiliyoruz.Peki, bu bilgi birikimi sivil sektöre nasıl aktarılabilir? Bizim odaklandığımız nokta bu. Savunma sanayisinde kazanılan know-how’ı, hızlı büyüyen ve küresel ölçeklenebilirliği yüksek sektörlere yönlendirmeye çalışıyoruz. IoT, yapay zeka ve veri analitiği gibi alanlarda çözümler geliştiriyoruz.
Örneğin, FlexyIoT adını verdiğimiz bir çözümümüz var. IoT cihazlarıyla veri toplayarak şirketlerin verimliliğini artırmalarına ve maliyetleri düşürmelerine yardımcı oluyor. Şu anda bu teknolojiyi otelcilikten denizcilik sektörüne kadar pek çok alanda kullanıyoruz.
Örnek verebilir misiniz? IoT çözümleri hangi sektörlerde nasıl dönüşüm sağlıyor?
Örneğin, inşaat sektörünü ele alalım. Büyük bir inşaat projesinde maliyetin %2-3’ü yakıt giderlerine gidiyor. 500 milyon dolarlık bir projede 10 milyon dolarlık bir yakıt harcaması olabiliyor ama bu yakıtın tam olarak nerede, nasıl harcandığını takip edemiyorsunuz.
Biz geliştirdiğimiz IoT çözümleriyle makinelerin üzerine küçük sensörler yerleştirerek, yakıt tüketimini, çalışma saatlerini ve verimliliği izleyebiliyoruz. Yapılan analizlerde, bu sistemlerin kullanılmasıyla yakıt maliyetinin ciddi oranda azaltılabileceği görüldü. Aynı zamanda iş güvenliği konusunda da büyük avantaj sağlıyor. Örneğin, çalışanların baret takıp takmadığını veya tehlikeli alanlara girip girmediğini takip eden çözümler geliştirdik.
Türkiye’deki sanayicilerin teknolojik gelişimelere ilgisi nasıl?
Her sektörde olduğu gibi burada da vizyonerler, takipçiler ve geç adapte olanlar var. Türkiye’de bu teknolojilere yönelik farkındalık giderek artıyor. Özellikle internet erişimi konusunda Türkiye’nin çok iyi bir konumda olduğunu söyleyebiliriz. Dünyaya kıyasla daha ucuz ve yaygın bir internet altyapımız var. Örneğin, 5G baz istasyonları üretebilen sayılı ülkelerden biriyiz. Kendi teknolojimizi kullanamasak bile, yerli üretim sayesinde dışarıdan çok daha uygun fiyatlarla 5G altyapısını kurabiliyoruz. Bu da veri erişimini kolaylaştırarak IoT ve yapay zeka gibi teknolojilerin daha hızlı yayılmasını sağlıyor.
Türkiye’nin teknoloji alanında büyük bir potansiyeli var. Savunma sanayisinde edindiğimiz bilgi birikimini sivil sektöre daha hızlı aktarırsak, küresel ölçekte güçlü bir oyuncu olabiliriz. Yapay zeka, IoT ve veri analitiği gibi alanlarda üretilen çözümler sadece Türkiye’ye değil, dünyaya da hitap edebilecek seviyeye gelmeli. Bu noktada devletin teşvikleri, özel sektörün yatırımları ve girişimcilerin vizyonu büyük önem taşıyor.
Teknolojiye oldukça hızlı adapte olan bir toplumuz. Yeniliğe karşı ilk başta biraz çekimser olabiliriz ama bir kez faydasını gördüğümüzde, en büyük destekçisi haline geliyoruz. Bunun en iyi örneklerinden biri bankacılık sektörü. Türkiye, dünyada en hızlı e-fatura sistemine geçen ülkelerden biri oldu. Mobil bankacılığı da çok hızlı benimsedik. Bugün Türkiye’nin fintech alanında dünyada ilk beşte yer aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Amerika’daki bankacılık sistemini düşünün; orada bir hesap açmak bile ciddi bir süreçken, biz burada mobil uygulamalar üzerinden dakikalar içinde işlem yapabiliyoruz. Gelecek, teknolojiyi üretenlerin olacak. Türkiye de bu yarışta yerini almak için hızla ilerlemeli.
Bankacılık sektörüne değinmişken QNB ile insansız bankacılık çalışmalarınız var sanırım?
Doğrudan finansal sistem üzerine çalışmıyoruz ama kullanıcı deneyimi alanında büyük yenilikler getiriyoruz. Örneğin, QNB’nin merkezinde tamamen insansız bir bankacılık alanı tasarlıyoruz. İnsanlı bankacılık yerine yapay zeka ile desteklenen bir sistem olacak. ATM’lerde güvenlik endişelerini ortadan kaldırmak için özel gözlükler tasarladık. Bu gözlükler sayesinde ATM ekranlarını sadece işlem yapan kişi görebilecek. Aynı zamanda, bankada kahve servisini bile robotlarla yapıyoruz. Bankacılığın geleceği dijitalleşmede ve biz de bunu en üst seviyeye taşıyoruz. Bu çalışma daha bitmedi bu yıl içinde bitirmeyi hedefliyoruz.
Sizin uydu çalışmalarınız var mı?
Evet, Türkiye’nin en büyük ticari uydu firmalarından biri olan Plan-S’in ortağıyız. Şu anda 13 uydumuz uzayda ve her üç ayda bir dört yeni uydu gönderiyoruz. Toplamda 200’den fazla uyduya ulaşmayı planlıyoruz. Uydularımızı SpaceX ile fırlatıyoruz. Bunun uzun vadede çok büyük bir yatırım olduğuna inanıyoruz çünkü geleceğin iletişim teknolojileri uzaydan sağlanacak. Bugün dünyada 6G altyapısı için milyarlarca dolar harcanıyor, ama aslında uzaydan bu hizmeti çok daha verimli ve düşük maliyetle sağlayabiliyoruz. Plan-S uydularının elektronik ve mekanik altyapılarını da INFINIA olarak bizler üstleniyoruz.
Turizm alanında da çalışmalarınızı aktardınız, Bolu’da bir facia yaşandı.
Maalesef, bazen teknolojiye yatırım yapmaktan kaçınıyoruz ve bu büyük trajedilere neden olabiliyor. Geçtiğimiz günlerde Bolu’daki bir otelde yangın çıktı ve basit bir alarm sistemi olmadığı için insanlar hayatını kaybetti. Oysa bu kadar kritik bir güvenlik önlemi, bir otelin sadece iki gecelik oda geliri kadar bir maliyetle sağlanabilir. Teknoloji yalnızca büyük yatırımlar veya sanayi için değil, günlük hayatımızın her alanında hayat kurtarabilecek çözümler sunuyor.
INFINIA olarak gelecek vizyonunuz nedir?
Teknoloji yarışında yavaşladığınız anda geriye düşersiniz. Bu, bisiklet sürmek gibi: Durduğunuz an düşersiniz. Dünyada artık 100 yıllık teknolojik gelişmeleri bir yıl içinde yaşıyoruz. Türkiye de bu tempoya ayak uydurmak zorunda. Siber güvenlikten uzay teknolojilerine, bankacılıktan kullanıcı deneyimine kadar her alanda sürekli bir gelişim şart. Biz de INFINIA olarak bu dönüşümün öncülerinden biri olmayı hedefliyoruz. Türkiye’nin teknoloji alanındaki potansiyeli, yeniliğe açıklığı ve bizim gibi firmaların geliştirdiği projeler, geleceğe dair büyük umut veriyor. Yapay zeka destekli bankacılıktan uzay teknolojilerine, siber güvenlik çözümlerinden günlük hayatı kolaylaştıran inovasyonlara kadar geniş bir yelpazede atılan adımlar, Türkiye’nin teknoloji yarışında hız kesmeden ilerlediğini gösteriyor. Ancak, bu gelişmelerin sürdürülebilir olması için özel sektör ve kamunun birlikte hareket etmesi, Ar-Ge yatırımlarının artırılması ve genç yeteneklerin teknoloji ekosistemine kazandırılması büyük önem taşıyor. Türkiye’nin dijital dönüşüm sürecini hızlandırarak küresel pazarda rekabetçi bir konum elde etmesi, sadece teknoloji şirketlerinin değil, tüm sektörlerin katkısıyla mümkün olacak. Bu noktada, INFINIA gibi inovasyon odaklı şirketlerin geliştirdiği projeler, Türkiye’nin teknoloji ihracatında güçlü bir oyuncu olmasına katkı sağlıyor. Yapay zeka destekli sistemlerden insansız bankacılık deneyimine, uzaydan veri transferine kadar birçok alanda atılan bu adımlar, ülkemizin gelecekteki dijital ekonomi haritasını şekillendirmeye devam edecek. Bu dönüşümün bir parçası olmak ve geleceğin dünyasına yön vermek isteyen tüm teknoloji girişimcileri ve inovasyon liderleri için en büyük mesaj şu: Teknoloji yarışında yer almak için bugünden harekete geçmek gerekiyor. Çünkü bu yarışta beklemek, geride kalmak anlamına geliyor. Biz de INFINIA olarak tüm paydaşlarımızla birlikte Türkiye’de kuvvetli bir teknoloji ekosistemi oluşturabilmek adına çalışmalarımıza hiç durmadan devam edeceğiz.