Madencilik alanında finansman konusunu çözmemiz lazım

Maden sektörünün gelişimi hususunda yapılan çalışmalar neticesinde önemli aşamalar katedilse de istenilen boyutlara gelemedi. Konu ile ilgili sahada yatırımları olan ve sektörün önemli isimlerinden biri olan Polat Madencilik Yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Polat ile görüştük.

Son dönemde maden çevre ilişkisi ülkemizde daha yoğun konuşulmaya başlanıldı. Bu noktada iki önemli unsura nasıl dikkat edebiliriz?

Maden insan için vardır. Bu nedenle insansız çevresiz maden olamaz. Eğer madencilikle ilgili bir çalışma yapacaksan önce insan, sonra çevre ve en son maden diye düşüneceksin.  Kesinlikle önce maden olamaz. Buradaki üç unsura da dikkat etmemiz gerekiyor. Bunlardan biri eksik olamaz. İnsan hayatının her yerinde maden ürünü vardır. Dişinizin dolgusundan tutun, ayakkabınıza kadar her üründe maden vardır. Bu nedenle madensiz bir hayat söz konusu değildir. Bu maden ürünlerinin hepsini yurt dışından alalım da diyemeyiz, çünkü buna ekonomik gücümüz yetmez.

Hayatımızın her alanında maden olmasına rağmen madenleri çıkarmayalım diye yola çıkan gruplar var.

Madenlere karşı gelen insanlarda bu konulara ortam bulunuyorlar. Maden istemeyiz, mantığında olan insanlardır. Bu insanları ben şöyle tarif ediyorum, hiçbir zaman elini taşın altına koymamız, her zaman zarf içinde desteklenmiş, yanında bir insan çalıştırarak bir dua almamış kişilerdir. Bu gruplar hiçbir çalışma yapmadan her şeyimiz olsun istiyorlar. En çok enerji üretimine itiraz eden kişilere bakın, bunların bir çoğu dişini bile elektrik fırça ile fırçalar ama enerji yatırımı olmasın der. Bunların karşısında bazı bilinçli insanların ortaya çıkıp bu insanlara bir dakika demesi gerekiyor. Özellikle kamu yöneticileri bu hususlarda halkı bilgilendirmesi gerekiyor.

Türkiye’de merdivenaltı veya küçük işletmelerin hataları her zaman ön plana çıkıyor. Böyle maden firmaları halen var mı?

Gönül ister ki dünyanın en büyük maden firmaları Türkiye’ye gelerek yatırım yapsınlar. Fakat bu firmalar Türkiye’ye gelerek yatırım yapmazlar. Çünkü bizim ülke rezervlerimiz onları tatmin edecek kadar büyük değildir. Türkiye’deki rezervler küçük olduğu için bunları küçük yatırımcılar işletiyor. O zaman bu firmaları görmezden gelemezsiniz. Bugün büyük maden firmaları varsa onlarda zamanında küçük tesisleri işleterek büyük bir firma olmuştur. Birçok madende küçük firmalar maden sahasını ortaya çıkarmıştır, gerekli yatırımı yapamadığı için büyük firmaları kendine ortak almıştır. Şuanda hiç kayda girmeyen maden inşallah kalmamıştır. Fakat kayda giren madenler bakanlık takibindedir. Dağlarda maden arayan insanlar, ufku geniş, hayali geniş ama kısıtlı imkanları olanlardır. Bu insanlar maden var mı diye sorgular, madeni bulduktan sonra Ankara’ya konuyu taşır ihalesi yapılır, sonra o madenin büyük bir maden olup olmadığı ortaya çıkar. Fakat hiçbir büyük firma bu bölgelerde maden var mı diye gidip arama işine girmez.  

Türkiye’de madencilik sektörüyle ilgili bir çalışma modeli oluşturmak istesek nasıl bir model oluşturmalıyız?

Şuanda iktidar madenciliği yönetmeye çalışıyor. Bunun için son dönemde farklı kamu organizasyonları da oluşturdular. Fakat Türkiye’de hiçbir banka madenciliğe finansman vermek istemiyor. Elinde güvenilir doneler olmadan, uluslararası standartlara uygun belgeleriniz olmadan kredi vermek istemiyorlar. BDDK bu konuda çalışmalar yapıyor fakat halen yeterli seviyede değildir. Kömür sektörüne ve fosil yakıtlara zaten Avrupa’dan finansman bulmamız söz konusu değildir. Biz anca Çin, doğu ülkeleri veya Türkiye’den bulabiliyoruz. Bugün enerjiye ödediğimiz bütçeler ortadadır. Bu nedenle madencilik sektörüne önem vermek gerekiyor, bunu yaparken de kesinlikle insana karşı veya doğaya karşı değil. İnsan ve doğa ile birlikte yapmamız gerekiyor. Dünya ülkeleri madenciliği nasıl yapıyorsa bizim de öyle yapmamız gerekiyor. Madenciler olarak biz buna hazırız.

Türkiye’de yerli kömürün kalorinin çok düşük olduğu için ithal kömüre ağırlık verdiğimiz belirtiliyor. İthal kömür kalitesinde kömürümüz yok mu?

Kömürde ithal kömürde olsa yerli kömürde olsa kalori satın alıyorsunuz. Bunları sanayi de ve evlerde kullanmak zorundayız. İthal kömür 30 milyon tonu geçmişti, bu yılda 25 milyon ton ithal kömür geleceğini tahmin ediyoruz. Bunun bütçedeki karşılığı ise 3-4  milyar Dolar seviyesindedir. İthal kömürün karşılayacağımız yerli ikame kömürümüz var mı, derseniz var. Türkiye’nin birkaç bölgesinden çıkan bazı kömürler ithal kömür kalitesine çok yakındır. Bu kömürlere yatırım yapılıyor. Soma da bizim yaptığımız bir yatırım var. Devletin elinde 3 saha daha vardır. Buradaki kömürlerin kalorisi 4800-5000 kalori arasındadır. İthal kömürdeki kalori ise 5.500 kaloridir. Burada 500 kalori için ithal etmenize gerek yoktur. Burada devlet yerli kömürü koruyarak çıkarması gerekiyor. Devlet yerli kömürün kullanılması için termik santrallere zorunluluk getiriyor fakat enerjisinin %30’unu kömürden sağlayan çimento sektöründe yerli kömür kullanılmıyor. Bunun düzeltilmesi gerekiyor. Bunun dışında ülkemizde halen petrokok kullanılıyor. Bu ürün dünya atık listesinin başında bulunuyor. Petrokok ürününü Avrupa’da yakamazsınız, gelişmiş ülkelerde yakamazsınız, sadece Hindistan gibi ülkelerde yakılıyor, bir de Türkiye yakıyor. Bunun gerekçesi olarak da bacaları kontrol ediyoruz diyorlar. Bu işleri sadece bacalardan kontrol etmeleri de sorgulanır. Bu nedenle yurt dışından gelen petrokok ürününün tamamını yasaklamanız gerekiyor. Kendi petrokokumuzu yakalım, ithal ürünü almayalım. 3 milyon ton petrokok, 25 milyon ton ithal kömüre izin vermez isek yerli kömür bu açığı kapatırız.

Soma’da geldiğiniz noktayı aktarır mısınız? Soma’daki çalışmalarımız bitti, üretime geçti,  yıkama tesisimizi bu ay teslim alıyoruz. Önümüzdeki ay kömür çıkarmaya başlayacağız. Yatırımlarımızı tamamladık, şuanda 1500 kişi orada çalışıyor. Bu yıl 500 bin ton ürün çıkıyor.  Önümüzdeki yıl 2500 milyon ton, 2023 yılında 4 milyon ton kömür çıkartacağız. Dünyanın en teknolojik maden sahasını oluşturduk. İnsan yoğun değil, makine yoğun bir çalışma sistemimiz var. KASIM 2020