Sektörler arasında regülasyon arbitrajı yaratacak düzenlemeler yapılmamalıdır

Ekonomi açısından zorlu bir süreçten geçerken yürürlüğe giren 7061 sayılı torba yasa ile birçok alanda yasal düzenlemeler yapılarak özellikle vergi uygulamalarındaki uyum ve iyileştirmeler ile finans sektörünün ve reel sektörün önü açıldı. Yasa taslağı hazırlanırken son anda çıkartılan faktoring sektörüyle ilgili yasal düzenlemeye itiraz eden MHP Grup Başkanvekili ve Samsun Milletvekili Erhan Usta, torba yasa ile banka dışı finans kesimine ilişkin yapılan düzenlemelere karşı olmadıklarını fakat ekonominin geleceği açısından bir sektörün dışarda tutulmasını olumlu bulmadığını belirterek sorularımızı yanıtladı.

Ekonomide birçok değişiklik sağlayan torba yasa çıktı. Yapılan düzenlemenin finans sektörüne etkisini aktarır mısınız?

7061 Sayılı  Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 106. Maddesinde yapılan değişiklikle vergi sistemimizde bankalara tanınan özel karşılıkları gider yazabilme imkanı finansal kiralama ve finansman şirketlerine de tanınırken, faktoring şirketleri hariç tutuldu.

2012 Aralık ayında Meclisimiz, 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerini tanımlıyor. Böylelikle banka dışı finans şirketlerimiz bir kanuna kavuştu. Yani üç banka dışı sektörünün kanunu ortak. 106. Maddede tasarı halindeyken bankalara sağlanan haklar banka dışı finansal kuruluşlara da tanınmak istendi. Bu olumlu bir karardı. Fakat bu tasarı yasalaşırken finansal kiralama ve finansman şirketlerine bu haklar verildi ama faktoring şirketleri bu yasanın kapsamı dışında bırakıldı. Devletin ve hükümetin bütün ekonomik planlarında, kalkınma planlarında finansal sistemi derinleştireceğiz, çeşitlendireceğiz ve finansal sistemdeki rekabeti sağlayacağız şeklinde hedefleri yazılıyor. Bu açıdan baktığınızda yapılan düzenlemede faktoring sektörü dışarda tutularak kendi temel amaçlarıyla çelişen bir yapı ortaya çıkıyor.

Faktoring şirketleri kanun tasarısından neden ayrılıyor, sizce amaç nedir?

Çünkü bu şirketlere tefecidir diye bakıyorlar. Ancak 2006 yılında bu kurumlar BDDK’nın denetim ve gözetimine geçmiştir. BDDK bu süreçte bir faktoring şirketi olmanın kıstaslarını belirleyerek, buna uygun olmayanların lisanslarını iptal etmiştir. Yapılan düzenlemelerle sektörde 2006 yılında 103 firma var iken bu sayı düzenlemeler sonrası günümüzde 61 firmaya düşüyor. Sektör yaklaşık 12 yıldır BDDK denetiminde. Ayrıca 2012 yılında 6361 sayılı kanunla yasal altyapı düzenlemeleri de yapılmış. Dolayısıyla yapılan düzenlemeler sonrasında faturası olmayan hiçbir alacak temlike konu edilmiyor. Ayrıca Faktoring Şirketleri MASAK kapsamında bilgilendirme zorunluluğu olan ve denetime tabi. Finansal Kurumlar Birliği,  6361 sayılı Kanun kapsamında Merkezi Fatura Kaydı Sistemini kurarak bu işlemlerin sağlıklı yapılmasını zaten sağlıyor. Hatta faturaların tek merkezde toplanması, mükerrerliğinin kontrol edilmesi, e-faturaların Gelir İdaresi Başkanlığı Sistemi ile entegre olarak gerçekliğinin kontrol edilmesi sağlanmıştır. Yani eskiden yapılabilen faturasız çek kırma işlemlerinin hepsi artık tarihe karışmıştır.

İşin açıkcası sektörler arasında ayrımcılık anlamına gelecek bu yaklaşım üzerine faktoring sektörüne bakma gereği hissettim. FKB yöneticilerini dinlediğimde çok yeni şeyler öğrendim. Türk Faktoring sektörü dünyada ticaret ağının önemli bir parçası. Dünya Faktoring Organizasyonunun (FCI) önemli bir üyesi ve hatta kurumun başkanı yine bir Türk. FCI dünyada yıllık 3 trilyon dolarlık işlem hacmi olan finansal kurumların bir üst örgütü. Bu örgüt son 7 yıldır sürekli Türk faktoring şirketlerine en iyi hizmet ödülü veriyor. Sektörün uluslararası arenada Türkiye’nin aksine çok iyi bir algısı var. Özellikle ülkelerarası dış ticarette ihracatçıların alacaklarını garanti altına alarak güvenli ihracatın gerçekleşmesini hedefliyorlar. Ülkemizdeki faktoring firmaları da, KOBİ’lerin dış pazarlarda daha güvenli ihracat yapmasına yardımcı olmaları açısından önemli bir yer tutmaktadır. Ayrıca Merkez bankamızın reeskont kaynağından Eximbank aracılığı ile ihracatçı KOBİ’lerimize düşük fazi oranlarından kredi imkanı sunduklarını gördüm. Finans açısından böylesine önemli bir aracı yok varsayarak örseleyemezsiniz.  

Sektörün finans piyasasındaki ağırlığı hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Finansal Kurumlar Birliği’nden aldığım rakamlara baktığımızda son bir yılda 160 Milyar TL alacak temliki işlemi yapılmış, bunların büyük bir kısmına finansman sağlanmış. Bunun yaklaşık 10 Milyar TL’si 19 banka tarafından yapılırken geriye kalan tutar da faktoring firmaları tarafından sağlanmıştır. Yine işlemlerin %63’ü de banka iştiraki olan faktoring firmaları tarafından yapılmıştır. Buradan 139 bin KOBİ kendine finansman sağlamış durumdadır. Yine Finansal Kurumlar Birliği Merkezi Fatura Kaydı Sistemi verilerine göre; alacağını temlik ederek finansman sağlayan firmalar toplamda 5.7 milyon adet fatura düzenlemiş. Hepsi fatura karşılığında ve kayıtlı işlemlerdir. Bu sistem kurulduğundan itibaren 16 milyon fatura ve alacak belgesi kaydedilmiş. 400 bin adet riskli işlem önlenmiştir. Bu sistem kurulduğunda %20 oranında olan e-fatura oranı şuanda %50 seviyelerine çıkmıştır. Bu kadar kayıtlı ve şeffaf olan bir sektörü kanun düzenlemesinde kapsam dışında bırakmak işi farklı bir boyuta taşıyor. Ekonominin kılcal damarlarına kadar giren bu firmaları da örselememek gerekiyor.

Yine alacak temliki yoluyla yapılan işlemlerin %53’ü açık hesap şeklinde yapılıyor yani çeksiz işlemler. Bunun anlamı; geçmişte firmalar ağırlıklı fatura ile birlikte çeklerini faktoring firmasına götürüp finansman sağlarken bugün sadece ödeme araçlı (çekli) faturalarını değil açık hesap şeklinde ödeme araçsız alacaklarını da temlik ederek faktoring hizmeti alıyorlar. KOBİ’lere böylesine önemli bir finansman sağlayan firmalarımıza eşit şartlarda çalışma imkanı sağlamalıyız diye düşünüyorum.

Faktoring sektöründe faizlerin biraz daha yüksek olması kanundan çıkma nedeni olarak gösterilebilir mi?

Bu iddiaların kaynağı nedir bilemiyoruz. Bildiğim kadarıyla finans kurumların ticari kredilerinin ortalama faizi ne kadardır açıklanmıyor. BDDK’da bu bilgiler var, siyasi irade bu konuda karar alırsa kamuoyu ile paylaşır bizler de öğreniriz. Konunun çözümü olarak faktoring sektörüne de bankacılık kredi kartlarında olduğu gibi bir üst faiz limiti koyulabilir. Ama bunu sadece faktöring şirketlerine değil tüm finansal kurumlara uygulamak lazım. Bildiğim kadarıyla Merkez Bankası’nda bu yetki de var ama sadece kredi kartları için uyguluyor.  Bildiğiniz gibi DPT ve Finans kökenli bir insanım. Bu iddiaları test etmenin bir yolu var, finans kurumlarının öz kaynak karlılığına bakarsınız. Faktoring sektörünün bırakın diğerlerinden ayrışmış bir yüksek karlılığını diğerlerinden daha düşük bir özkaynak karlılığı var. Bunun nedeni de basit aslında, mevduat toplama yetkileri olmayan bir finansal kurumun haliyle kaynak maliyeti bankalara göre daha yüksek. Ayrıca bankalarda ağırlıklı olarak büyük kurumların proje kredileri finanse edilirken faktoring şirketlerinin ağırlıklı müşterisi teminat üretmediği için finansa erişimi kolay olmayan KOBİ’ler. Devlet diğer finansal kurumlara kazanmadığın gelirin vergisini ödeme derken faktoring sektörüne kazanmasan da öde diyor. Doğal olarak da bu eşitsizlik finansman maliyetlerine yansıyor. Sisteme entegre olmuş ve KOBİ’lere finansman sağlayan bir sektöre negatif bir etki yapmanın hiçbir faydası olmayacaktır. Bu durumun çok ciddi sakıncası olacağını düşünüyorum. Bu düzenleme ile şüpheli alacak karşılığı ayrılan karşılıksız kredilerin vergiden düşülmesi konusunda bankalara tanıdığınız hakkı, faktoring şirketlerine vermiyorsunuz. Faktoring şirketleri bu alacaklarını alamayıp varlık yönetim şirketlerine alacaklarını devrederse varlık yönetim şirketleri bu haktan yararlanıyor. Burada sadece siyasi bir kararla faktoring şirketleri ayrı tutuluyor. Bu durumun ekonominin geleceği açısından olumlu olacağını düşünmüyorum.