Sertifika uluslararası arenada elimizi güçlendirdi
TCI Kabin İçi Sistemleri San ve Tic AŞ, üç büyük şirketi Türk Hava Yolları, Thy Teknik ve Türk Havacılık ve Uzay Sanayii ortaklığında, Aralık 2010 yılında kuruldu. Kuruluşundan günümüze, uçak kabin sistemleri konusunda yaptığı çalışmalarla uluslararası arenada adından söz ettirmeyi başardı. Son olarak EASA’dan aldığı Üretim Organizasyonu Üretim Sertifikası ile başarısını perçinledi. Konu ile ilgili görüşlerini aldığımız TCI Kabin İçi Sistemleri San ve Tic AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Dr Ahmet Bolat ve Genel Müdür Çetin Tuğtağ, sorularımızı yanıtladı.
TCI Kabin İçi Sistemleri Sanayi ile ilgili kısa bir değerlendirme alabilir miyiz?
Dr Ahmet Bolat: THY olarak biz daha çok yolcu taşımacılığına odaklamış bir firmayız. Bunun için yapılan uçak alımlarının yanında uçak parçalarını Türkiye’de üretmek amacı ile çalışmalara başladık. Bir takım aksaklıkları da göz önünde bulundurarak koltuk gibi parçaları neden ülkemizde üretmeyelim diyerek yola çıktık. Bu çerçevede TAI ve Assan Hanil firmaları ile ortak çalışmalar yapıldı. İlk defa A330-200 firmasına yapılan uygulamalarla TCI Kabin firmasının çalışmaları hız kazanmış oldu. Bu noktadan yola çıkarak sürekli bir gelişim seyri içerisinde yolumuza devam ediyoruz. Yapılan çalışmalar neticesinde kilo başına ülkemizin 1500-2000 dolar civarında bir ihracat rakamlarına ulaştığı bir ürünü hayata geçirdiğimizi söyleyebiliriz.
Bu ürünler kendi uçaklarımız dışında uçaklarda da kullanılıyor mu?
Dr Ahmet Bolat: Bu hususta dünyadaki gelişmelerin önemli olduğu söyleyebilirim. Bu çerçevede özellikli Pazar lideri firma uluslararası arenada birçok firmayı satın alarak tekelleşmeye gitti. Geçmişte bu alanda yapılan ihalelere 10-15 firma girerken, bugün bu rakamın 2-3 firmaya indiğini görüyoruz. Bu durum bizi oldukça etkiliyor ancak sertifikalandırılmış galley ve koltuk ürünlerinin olması bizi firmalarla pazarlık yapılırken elimizi güçlendiriyor. Pazarda konsantrasyon olmuş durumda ve pazara girmek gerçekten zor. 2015 yılı sonunda 737 dar gövde uçakları için Boeing firmasının teklif alınabilir tedarikçi listesine girerek onaylı tedarikçilerinden birisi olduk. Bu nedenle 737 Uçak satın almayı planlayan tüm hava yolları şirkeleri ile iletişime geçerek pazarlama ve tanıtım faliyetlerimize başladık.
Bu noktada Uluslararasıarenada EASA’dan alınan sertifika önemli diyebilir miyiz?
Dr Ahmet Bolat: Bu sertifikalar bizi olumlu anlamda etkileyecektir. Örneğin herhangi bir havayolu şirketi uçak aldığında, galley için kimler var dediğinde, Boing ve Airbus firmalarının ilan ettiği listilere bakıyor, bu listelerde olmak elimizi oldukça güçlendiriyor. Ülkemizde üretilen bir ürün için EASA’nın sertifika vermiş olması oldukça önemlidir, şuana kadar ülkemizde EASA’dan sertifika almış beş altı firma sayabiliriz. O bakımdan önemli bir merhaleydi, şirketimiz bu merhaleyi başarı ile geçtiği için memnunuz.
Hürkuş Projesi’de sertifikalandırma sürecinin zorluğuna ve önemine tanık olduk, ülkemizin gelişimi açısından da oldukça önemli gelişmeler olduğu söylenebilir.
Çetin Tuğtağ: Ana üreticilere güvenli ürün verebilmek için bu sertifika şart, sertifikasız ürünler merdiven altı diye tabir edeceğimiz bir konumdadır. Ana üreticiler kendi POA sertifikaları ile tedarikçilerine üretim yaptırabilirler ancak hiçbir ana üretici bu sorumluluğu üzerine alarak bu işlere vakit ayırmak istemezler.Bu nedenle mecbur kalmadıkça sertifikasyonu olmayan tedarikçilerle çalışmayı tercih etmezler. Dolayısıyla bu sertifikanın olması elimizi güçlendirdiği gibi ülke gelişimine de katkı sağlamaktadır.
Dr Ahmet Bolat: Ana yüklenicilereürün verebilecek firmalarımız arttıkça ülke olarak doğal olarak gelişimimiz artacaktır. Bir örnek vermek gerekirse, uçağa koyabileceğiniz bir fırın piyasada normal şartlarda 5000 TL civarındadır. Ancak sertifikalandırılmış güvenilir bir ürün için ödediğiniz miktar, 5000 Euro civarındadır. Bir su ısıtıcısını ele alalım. Bu ısıtıcının maliyetinin 8000 Eurolara çıktığını söyleyebiliriz. Bu çerçevede düşündüğümüzde sertifika süreçlerinden geçerek farklı bir kulvara geçmemiz gerektiği ortaya çıkıyor. Bugün biz tekstil ülkesi olduğumuzu söylememize rağmen sertifika almış kumaş bulamıyoruz.
Bu arada firmanızın gelişimini sağlarken, diğer yandan da ayakta durabilmek için satış yapmak gerekiyor. Bu noktada zorluk yaşanıyor mu?
Dr Ahmet Bolat: Son olarak Sunexpres’in açmış olduğu ihaleyi kazandık ve yeni ihaleler için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Rakiplerimize göre avantajlı olduğumuz yanlar var. Özellikle ürettiğimiz galley ürünlerde rakiplerimize göre %10-%15 daha hafifiz. Havacılıkta yükün azaltılması oldukça önemlidir. Uçağı bir kilo hafiflettiğinizde, uçağın tüm uçuş hayatı göz önünde bulundurulduğunda, uçağın bir milyon dolarlık yakıt tasarrufu sağladığı hesaplanmaktadır.
Havacılık alanında THY, TAV gibi firmalarımızın uluslararası markalar haline geldiğini görüyoruz. Bu firmaların gelişimi sizlere yansıyor mu?
Dr Ahmet Bolat: Açıkçası biz firma olarak henüz emekleyen bir firmayız. Bir Zodyak firmasını ele aldığımızda ürün yelpazesinin çok geniş olduğunu görüyoruz. Bu durum onların elini güçlendiriyor. Rekabet ettiğimiz firmaların seksen yıllık geçmişleri olduğunu görüyoruz. O nedenle zamana da ihtiyacımız olduğunu söyleyebilirim. Seksen yılda ortaya çıkan bilgi birikimine bir anda ulaşmak ya da o bilgiyi hazmetmek güç, ancak biz o merhaleleri elimizden geldiğince hızlı geçiyoruz. Bugün itibari ile hedefimizi ürünümüzü en az on tane büyük havayolu firmasının kullanması olarak koyduk. Bu hedefler doğrultusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Bu çalışmalar ülke olarak yerli uçak üretimi hedefimize katkı sağlar mı?
Dr Ahmet Bolat: Elbette,ürünlerimiz uçak içi sistemler ve bunları yapabiliyor olmak işin bir bölümünün yapılması demektir. Bu sistemlerde motor hariç bir uçağın maliyetleri içerisinde %10 civarındadır. Sn Cumhurbaşkanımızın havacılık alanında yaşanan gelişmelere verdiği destek oldukça önemlidir. Bu destekle havacılık alanında önemli atılımlar gerçekleştireceğimiz kanaatindeyim.
Yaptığınız çalışmalarda bir teşvik veya destekten bahsedebilir miyiz?
Dr Ahmet Bolat: Tübitak’tan aldığımız düşük düzeyde bir teşvik var.
Çetin Tuğtağ: Kağıt üzerinde teşvik var ama uygulamada bu teşvikleri almak oldukça zor. Bu zorluklar daha önce teşviklerin suiistimal edilmesinden dolayı ortaya çıktığını görüyoruz.
Dr Ahmet Bolat: Diğer yandan teşviklerin firmaları hantallaştırdığını da görüyoruz, o nedenle teşviklerin firmanızı daha rekabetçi bir ortama götürmesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Diğer taraftan teşvik verilecekse bu teşviklerin, firmalara kambur olan, firmaların hızını törpüleyen uygulamaların ortadan kaldırılması yönünde olması gerektiği düşüncesindeyim. Mesela Sivil Havacılık Genel Müdürlüğümüzün sertifika sürecinde daha aktif olması bizler için teşvik edici bir unsur olacaktır. Bu konuda Japonya kendi kurumunun sertifika süreçlerini EASA standartlarında yaptığı için oradaki firmaların EASA’dan sertifika alması gibi bir durum söz konusu değil, kendi kurumlarından aldıkları sertifika ile uluslararası arenaya çıkabiliyorlar. Bu konuda firmalarımızın SHGM’ye baskı yapması gerektiği kanaatindeyim. Bu yolla alınacak yol sonunda Boing gibi ana yüklenici firmaların SHGM’nin sertifikalandırdığı ürünleri ben uçaklarımda kullanabilirim dediği zaman problem çözülmüş demektir.
Atılan adımları hızlandırabilmek için yurt dışından firmalar satın alma yolu izlenebilir mi?
Dr Ahmet Bolat: Bu da bir yoldur, alınacak firmanın bilgi birikimi sizin için yeterli ise satın alama yolu ile zaman kazanılabilir.
Havacılık alanında yapılan tüm çalışmaları ana merkezden yönetilmesi istense, bu merkez neresi olur?
Dr Ahmet Bolat: Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü bu işi üstlenebilir. Onlarda bu konuda çalışmalar yapıyorlar. İnşallah yapılan çalışmalar kısa zamanda meyvesini verir diye ümit ediyorum. İnşallah, on yıl sonra Meksika’nın geldiği noktaya gelir.
15 Temmuz darbe kalkışması birçok firmamızı etkiledi. Sizin açınızdan konu ile ilgili bir değerlendirme yapmanızı istesek neler söylemek istersiniz?
Dr Ahmet Bolat: Havacılık alanındayaşanan etkilenme bizi de doğal olarak etkiliyor. 15 Temmuz öncesinde yaşanan patlamalar ve sonrasında yaşanan gelişmeler yolcu sayısında azalmalara yol açtı ve bu durum havayolları firmalarının uçak temin noktasındaki ihtiyaçlarını etkiledi. Bu alanda yaşanan azalmalar bizi de dolayısıyla etkiledi. Çetin Tuğtağ: Havacılık alanında güven çok önemli bir unsurdur. Dolayısıyla güveni zedeleyici etkilerden çok etkilenen bir sektör içerisindeyiz. Boing ve Airbus gibi firmalarda düzensizliğin olduğu ve istikrarın olmadığı ülkelerden ürün almak istemiyorlar. Yakın bir geçmişte yeni bir proje için terör eylemleri ve darbe kalkışmasından dolayı ortaya çıkan istikrarsızlık nedeni ile bizi denetlemek için gelecek ekip, gelmedi. Denetlemeye gelselerdi ve bu denetlemeler iyi geçseydi, ürün tedariki konusunda yaptığımız görüşmeler daha sağlıklı bir şekilde devam edebilecekti. İstikrarı bozacak olan her türlü kalkışma ve terörist eylemler aslında milletin huzuruna yapılmış darbe ve eylem diye düşünmek gerekiyor.