Siemens Enerji İletimi ve Dağıtımı Direktörü Oğuz Tezel: Simens yabancı sermayeli bir Türk şirketidir

Ülkemizde enerji yatırımlarının azaldığı bir dönemde, Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın yaptığı açıklamalar bu alandaki yatırımların geleceğini belirler nitelikteydi. Altyapı yatırımlarının artacağı yönündeki açıklamalar sonrası görüşlerini almak için bir araya geldiğimiz Siemens Enerji İletimi ve Dağıtımı Direktörü Oğuz Tezel ve Siemens Enerji Yönetimi Digital Şebekeler Direktörü Hasan Ali Pazar, sorularımızı yanıtladı.

Enerji Bakanı Berat Albayrak, yerli kömürden enerji üretimi alanına yoğunlaşacağı belirti. Bu açıklama neticesinde ortaya koyulacak hedefler gerçekleştirilirse, doğalgaz ithalatında ciddi bir azalma yaşanır mı?

Oğuz Tezel: Kömür santrali alanındaki yatırımları arttırarak doğalgazın piyasada olan %36’lık payının azaltılması hedeflenebilir. Doğalgazın payını %30 seviyelerine düşürebilirsek enerji sektörü açısından büyük bir adım atmış oluruz. Yoksa bugünden itibaren doğalgazı artık keselim ne yapacaksak sadece kömürle yapılım diyemezsiniz. Doğalgazın biranda artması ne kadar sağlıksız ise kömürde de yüksek bir orana gelmek o da sağlıksız olur. Sonuçta kömürde çok temiz bir enerji değildir. Bunun içinde büyük yatırımlar yapmak gerekiyor. Bunu da özel sektör yapamayabilir. Gerekli verimliliği yakalayamayabilir. Devlette bu alanda yatırım yapmadığına göre kolay bir süreç değildir. Fakat geçmişte de niyetimiz hep vardı. Türkiye’de belirli bir kaynak var ve bu kaynakların kullanımını arttırarak doğalgazın payını düşürmek istiyoruz.

Rusya ile yaşanan krizden sonra enerji arz güvenliği ülkemiz açısından çok önemli bir konu oldu. Sizce nasıl bir yol izlemeliyiz?

Oğuz Tezel: Rusya dışında İran veya Azerbaycan’dan alınan doğalgazla ilgili yeni anlaşmalar yapılıyor. Bunların hepsi Rusya’ya olan bağımlılığı azaltmak için ilave kaynaklardır. Sektörün içinden biri olarak Rusya ile yaşanan sürecin böyle gideceğini düşünmüyorum. Ülkeler arasında bazen böyle sorunlar yaşanıyor fakat bir şekilde tekrar düzeliyor. Kaldı ki Rusya ile yaşanan bunca soruna rağmen belli konulardaki ticaretimiz devam ediyor. Doğalgaz akışında olan herhangi bir sorun olmadı.  İran kendi sorunları nedeniyle doğalgazı düşürmek zorunda kalıyor fakat Rusya ile böyle bir krizi hiç yaşamadık. Akkuyu santrali ile ilgili projenin durdurulduğu veya yavaşladığı yönünde de bir haber çıkmadı. Birebir anlaşmalarla yapılan işler konusunda herhangi bir sorun yaşanmıyor. Türkiye enerji arzı konusunda önemli kararlar aldı. Bunlardan bir tanesi de nükleer enerji yatırımı oldu. Akkuyu ve Sinop projeleri var. Sinop Nükleer Santrali normalde 4 bin megavat olmasına rağmen 10 bin megavata kadar çıkabileceği belirtiliyor. Şu anda bu iki santral normal şartlarda 8 bin megavat üretim yapsa dahi Türkiye’nin Kurulu gücünün %10’una eşit oluyor. Rüzgâr konusunda 5 bin megavatlık kurulu bir güç oluşmuş durumda. Önümüzdeki 5-6 yılda da 5 bin megavatlık ilave yatırımlar söz konusu. Güneş enerjisi ile ilgili yatırımla daha fazla önem kazanıyor. Dolayısıyla bu yatırımların hepsi enerji çeşitliliğine önemli fayda sağlayacaktır.

Enerji arzı konusunda yatırımcılar sektörde eskisi gibi bir kar olmadığını, bu nedenle yatırım yapmaktan çekindiklerini ifade ediyorlar. Sektör artık yatırım avantajlarını yitirdi mi?

Oğuz Tezel: Bu alandaki yatırımlarda birçok parametre var. Kullandığınız doğalgazın fiyatı, yatırım yaparken finansman maliyetiniz, sattığınız enerji fiyatı ve bu fiyatın artışı. Fiyat artışları da enerji yatırımları açısından önemli bir yer tutmaktadır. Hükümet bu konuda çok hassas. Burada yatırımcıların sektörde arzuladıkları liberal pazarın olmayışının da bir etkisi var. Devlette halen sektörde önemli bir üreticidir. Durum böyle olduğu için pazarda liberalleşemiyor. Fiyat-maliyet dengesi tam oluşamıyor. Türkiye son bir yıldır eski büyüme oranlarını ortaya koyamıyor. Özellikle endüstri de gerekli büyümeyi sağlayamıyoruz. Enerjinin büyük bir kısmı da endüstride kullanılıyor. Dolayısıyla bugün Türkiye’de bir miktar arz fazlası var. Enerji tüketimi biraz azaldı fakat buna karşılık yatırımlar artıyor. Samsun’da biz bir santrali yeni bitirdik, 500 megavatlık santral devreye girdi. Enerjisa Bandırma’da yeni bir santral yapıyor. Limak, Hamitabat Termik Santralini özelleştirmeden devraldı orayı yenileyecekler. Bunların hepsi yeni kaynaklardır. Yatırımlar gibi tüketimde de büyümezsek fiyatlar düşüyor. Enerji yatırımcıları ise düşen enerji fiyatlarını beğenmiyor.

Liberalleşme açısından önemli adımlar atıldı ve enerji dağıtımları özelleşti. Fakat kayıp kaçak gibi birçok sorun halen devam ediyor. Bu sorunları neden gideremiyoruz?

Oğuz Tezel: Yatırımcılar bir yatırıma başlamadan önce bir iş planı yapıyor. Önce devrini alacağı şebekeyi inceliyor. Devletin koyduğu kurallar var, EPDK’nın kuralları var ve o kuralları inceliyorlar. Hangi yatırımları yapmam lazım, kayıpların durumu nedir, kaçakların durumu nedir, kayıplar konusunda problem nereden kaynaklanıyor, kaçaklar konusunda sorunlar nelerdir bunları inceliyor. Yapılan ihalelerde de yüksek miktarlar ödendi. Bazı firmalar o ihalelerin heyecanlarıyla firmaya değerinin üstünde ödeme yapmış olabilir. Bundan dolayı da o gün yaptıkları hesaplar bugün tutmuyor olabilir. Kayıp oranlarını düzeltmek için ciddi bir yatırım yapmak gerekiyor. Otomasyon yatırımı yapmanız gerekiyor. Bunun için de kaynak gerekiyor. Bu nokta da belki bazı yatırımları ötelemek zorunda kaldılar fakat bu yatırımları yapmak zorundalar çünkü sözleşmelerinde bunlar yer alıyor. Bu yatırımlar için biraz daha zamana ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.

Bu alanda da Siemens olarak biz, kayıp enerjiyi tespit edebiliriz. Kaçak konusu polisiye bir sorundur. Kişiler kaçak elektrik çekebilir veya faturayı ödemezse, bu konuda biz bir şey yapamayız. Fakat teknik kayıp konusunda şebeke yetersizliğinden dolayı oluşan kayıplar veya bir elektrik kesintisi 5 dakika da çözülürken 60 dakika harcıyorsanız bu durum kayıp enerjidir. Kayıp sadece elektrik kaybı değildir verimsizlikte bir kayıptır.

Enerji Bakanı Berak Albayrak bundan sonraki süreçte enerji alt yapı yatırımlarına yöneleceğiz diye açıklama da bulundular. Bu durum sektöre nasıl yansır?

Oğuz Tezel: Bakan Beyin enerji alanında alt yapı yatırımlarından kastı, şebeke yeterli değilse bunları yapılması olduğunu düşünüyorum. Akıllı şebekeler sistemini ifade ettiğini düşünüyorum. Türkiye’de çok uzun mesafelerde enerji taşınıyor bu nedenle bu alana da yatırım yapmak gerekiyor. Nükleer Santraller devreye girdiği zaman çok büyük enerji üretilecek, peki bu enerjiyi tüketim yerlerine nasıl aktaracağı sorusu gündeme gelecektir. Akkuyu Projesi’nin bulunduğu bölgede sanayi yatırımı bulunmuyor dolayısıyla oradaki enerjiyi başka bir bölgeye taşımanız gerekiyor. Aynı şekilde Sinop bölgesinde de enerji ihtiyacı olmadığı için orada üretilen enerjiyi de batıya taşımanız gerekiyor. Bir başka konuda enerji santrallerinin özelleştirilmesidir. Bu santraller özelleştikçe yenilenmesi gerekiyor. Kapasite ve verimliliklerinin arttırılması gerekiyor.

Enerji yatırımları için kredi bulmanın da zorlaştığı bir dönemde olduğumu ifade ediliyor. Konu ile ilgili gözlemelerinizi öğrenebilir miyiz?

Oğuz Tezel: Eğer projeniz iyi ise kar edebiliyorsanız her yerde kredi bulabilirsiniz. Kredi maliyetleri artmış olabilir. Ülke riskleri değişiyor. Kredi verecek kuruluşlar başka alanlara yönelebiliyor. Kredi veren kuruluşlar kısa vadeli bir değerlendirme yaparlar. Fakat bizler bu ülkede yaşayan insanlar olarak biliyoruz ki Türkiye’de 9-10 yıl sonra da enerji ihtiyacı artacağını biliyoruz.

Uzaktan sayaç okuma konusunda sizin yaptığınız çalışmalar var. Bu sisteme ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Oğuz Tezel: Bu konuyu eskiden gündeme getirdiğimiz zaman insanlar olur mu böyle bir sistem diyordu. Benim bodrumunda bulunan bir saati uzaktan nasıl okuyacaksınız, sorun olur mu diye sorular geliyordu. Bugün artık öyle farklı metotlarda yapılıyor ki.

Hasan Ali Pazar: Dağıtım şirketleri özelleştirmeden firmaları aldıkları zaman yatırımlar konusunda bir liste yaptılar. Burada bir iş sıralaması var. Her firma 5-10 yıl içinde neleri yapacağını bildiriyor. Sayaç sistemleri, otomasyon sistemleri, trafo merkezleri, alt yapı yatırımları, köye yapılacak yatırımlar gibi bir sıralama yapıyor. Siemens olarak bizde firmalara bir takım alt yapı sistemleri oluşturmaya başladık. Fakat konu artık sayaç okumanın ötesine geçti. Artık kurduğunuz alt yapı ile birçok sistemin prosesini yapmış oluyorsunuz. Her şeyi tek bir yerden yönetme şansınız var. Bu sistemi de biz Ankara’da şuanda kurduk.

Bu çalışmaların firmalara avantajları ile ilgili bir değerlendirme yapar mısınız?

Hasan Ali Pazar: Bu sistem ile kayıp kaçak oranı %1 seviyelerine kadar düştü. Fakat burada 20 binlik bir sayaçtan bahsediyoruz, aslında ihtiyaç 1 milyon sayaçlık bir yapıdır. Bizim sistemimiz şuanda 1 milyon sayacı okuyabilir. Ankara’da şuanda daha kısıtlı imkânlarla kullanılıyor. Bu sistemler bilincin gelişmesiyle, yatırım imkânlarının artmasıyla birlikte çok daha fonksiyonel bir şekle gelecektir.

Bu yatırımlar büyük bütçeler harcandığı için mi bugün firmalar tarafından kabul görmüyor?

Hasan Ali Pazar: Dağıtım özelleştirmelerinin yapıldığı ilk dönemde tüm sayaç sistemlerini göz önüne aldığınız zaman milyar dolarlık bir yatırım gerekiyordu. Bunun üstünde hepsine gerek var mı tartışması başladı. Dağıtım firmaları da bunun üzerine bir öncelik sırası koydu ve öncelikle büyük müşterilerden başlamayı uygun gördüler. Sonra kamu kurumları ve son olarak da bütün halka gidecek bir sistem kurulacağı belirtildi. Fakat bu sistem oluşurken her yere Siemens alt yapısıyla gitmek gerekiyor. Çünkü Siemens aracılığı ile gidilirse çift yönlü haberleşme sistemi de götüreceğiz. Örneğin gidilen evde insanlar aynı zamanda internete de girebilsin. Ekstra katma değerlerle gidilebilirse daha uygun bir hale gelecektir. Bugün sadece bir sayaç okumak için bu sistemi oluşturmak hali hazırda ekonomik değildir. Fakat üzerine farklı katma değerleri oluşturursak o zaman ekonomik olmaya başlıyor. Aslında alt yapı çalışmaları olarak yapılan çalışmalar var. Fakat yavaş ilerliyor.

Ankara dışında diğer dağıtım bölgelerinden size bu konuda gelen firmalar var mı?

Hasan Ali Pazar:   Bu konu her firmanın gündeminde yer alıyor. Bazı firmalar küçük uygulamalarını bitirdiler. Adım adım bu çalışmalar yapılıyor.

Bu sistemin daha hızlı bir şekilde kurulması için devletten beklentileriniz var mı?

Oğuz Tezel: Bizim devletten bir teşvik beklentimiz yok. Fakat sonuçta buradaki şebekeler devlete aittir. Firmalar sadece işletim haklarına sahipler. Bu noktada yaptıkları çalışmalar için devletten onay almak zorundalar. Hem kullandıkları malzemeler konusunda onay almaları gerekiyor, hem de yaptıkları çalışmalar konusunda. Burada çok farklı kalite de malzemeler var piyasada. Bu nedenle bizim vereceğimiz mesaj bu yatırımlar bir defalık olması gerekiyor. Bu nedenle malzemeden tasarruf etmeyip kalite standardını biraz daha yükselterek daha uzun zamanlar kullanabileceğimiz ekipmanların tercih edilmesini istiyoruz.

2016 yılı Siemens Türkiye’nin 160 yılına giriyor. Bu şirket 160 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteriyor ve Türkiye’de her türlü alt yapının içinde mutlaka Siemens’in dokunduğu bir kısmı vardır. Bunu başarmak için sürdürülebilirlik önemli hale geliyor. Bu nedenle biz hiçbir zaman, Türkiye’de şöyle bir pazar var, biz hemen girelim alabildiğimiz kadar iş alalım, sonra unutalım başka bir trent var ise ona yönelelim düşüncesinde olmadık.

Son dönemlerde yabancı firmalar Türkiye’de yabancı mıyız, yerli miyiz, tartışması başladı. Bu noktada Siemens Türkiye kendini nasıl değerlendiriyor?Oğuz Tezel: Dünyada çok güvenli ve rahat neresi kaldı ki, bugün ABD’de de olaylar oluyor, Paris’te de oluyor. Burası güvenlidir diyebileceğiniz tek bir ülke kalmadı. Belki Türkiye’de sayıca biraz fazla olaylar oluyor. Ama Siemens olarak biz kendimizi yabancı sermayeli bir Türk şirketi olarak görüyoruz. Bu nedenle de kendimizi hiç farklı görmeyiz.