TİS Teknolojik İzolatör Sistemleri Genel Müdürü Uğurcan Özçamur: Binaların tekil olarak değil şehirlerin depreme dirençli olacağı bir gelecek düşünmeliyiz
Ülkemizde deprem ile ilgili bilinç her geçen gün artmaya devam ediyor. Gelişen ekonomik şartlar doğrultusunda da alınan önlemlerin arttığına şahit oluyoruz. Yaşadığımız tecrübeler sonucunda karşı karşıya kaldığımız yıkımın önlenmesi ile ilgili görüşlerini almak için sorularımızı yönelttiğimiz TİS Teknolojik İzolatör Sistemleri Genel Müdürü Uğurcan Özçamur, önemli açıklamalarda bulundu.
Deprem gerçekliğimiz doğrultusunda ürünlerinizin etkinliği ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
Konvansiyonel tasarım ve mühendislik yöntemleri her ne kadar can güvenliğini sağlasa da özellikle deprem sonrası karşı karşıya kalınan ekonomik, toplumsal, çevresel ve psikolojik etkilerden dolayı artık yeterli görülmüyor. Bu anlamda da yeni teknolojilere duyulan ihtiyaç giderek artıyor. Aslında deprem yalıtımı ve buna benzer çeşitli teknolojiler ile ne kadar üstün deprem performansı elde edilebileceği teorik olarak olduğu kadar pratikte de her depremde kendini bir kez daha kanıtlıyor. Bizim bu alanda çalışan profesyoneller olarak (mimar, inşaat mühendisi, müteahhit, …) bu teknolojileri benimsememiz, bu teknolojileri uygulamalarımızın içinde düşünmemiz zorunlu. Depremlerden sonra tamamen yıkılmış şehirlerin içinde birkaç tane sağlam kalmış örnek yapı ile sevinmek yerine, büyük depremleri dahi hiçbir şey olmamış gibi atlatabilecek şehirleri konuşmamız, buna yönelik hareketler yapmamız lazım. Başka türlü topluma bir faydamız olmadığı gibi bu meslekleri yapmamızın da bir anlamı yok. Depreme dirençli yapı kavramını da tekil binalar olarak değil topyekûn şehirlerin depreme dirençli olacağı bir gelecek düşünerek uygulamalıyız.
TİS, Mim Mühendislik tarafından ve tamamen yerli imkanlarla 2012 yılında birtakım Ar-Ge ve fizibilite çalışmaları ile kuruluş sürecine girdi. 2014’te resmi firma kuruluşu gerçekleşti ve 2016 yılında da fabrika açılışımızı gerçekleştirdik. İlk satışımızı 2016 yılının sonunda yaptık. 2012 yılından 2016 yılının sonuna kadar geçen yaklaşık 5 yıllık süreçte ise geliştirdiğimiz ürünlerin ve malzemelerin deneylerinin yapılması, deney sonuçlarının onaylanması, AB teknik onayının alınması, CE belgesinin alınması, patent çalışmaları gibi çok ağır deneysel ve ciddi denetim gerektiren zorlu bir süreçten geçtik. Malzemelerimiz ve ürünlerimizden önce kendimiz emin olduktan sonra ve ulusal / uluslararası geçerli tüm belgelerimizi aldıktan sonra da projelerimize başladık. Süreçte başta İtalya olmak üzere, ABD, Türkiye ve Japonya’da bulunan üniversitelerde deneylerimizi gerçekleştirmiş olduk.
İlk yıllarımızda kendimizi ve ürünlerimizi gerek yurt içinde gerekse yurt dışında pek çok projede kanıtlamamızın ardından da özellikle 2020 yılından itibaren Türkiye’de sektör lideri, dünyada da deprem yalıtımı alanında en yüksek miktarda satış yapan birkaç firmadan biri olmayı başardık ve bu ivme ile çalışmalarımıza devam etmeyi planlıyoruz.
Firmamız sürtünmeli sarkaç tipi denilen deprem yalıtım cihazlarını tasarlamakta ve üretmekte. Bu tip deprem yalıtım cihazı, alternatiflerine göre daha yeni ve özellikle yüksek depremsellik olan bölgelerde doğası gereği uygulamaya daha elverişli bir cihaz. Tabii ki geçerli ve kendini kanıtlamış tek cihaz bu denemez, ama çok daha farklı proje tiplerinde (hafif yapı, ağır yapı, yüksek / düşük depremsellik, zor mimariler, vb..) rahatlıkla tasarlanıp uygulanabilmesi ve gerek üretim sürelerinde gerekse toplam maliyet anlamında daha uygun olmasından dolayı da dünyada sürtünmeli sarkaç cihazlara eğilim özellikle son yıllarda ciddi şekilde artmıştır. Önümüzdeki yıllarda bu eğilimin daha da artarak gelişeceğini tahmin etmekteyiz. Son yıllarda dünyadaki bu ilgi artışının temel sebebi ise 2023 Maraş depremlerinde bölgede bulunan tamamı sürtünmeli sarkaç cihazlarla ve 8 tanesi firmamızın izolatörleri ile inşa edilmiş 9 tane deprem izolatörlü hastane projesinin çok üstün performansının tüm dünya tarafından görülmesi ve bu cihazların performansının gerçek depremlerde de kendini kanıtlamış olmasıdır.
Deprem izolatörlerinin yanında kuruluşumuzdan beri yaptığımız pek çok Ar-Ge çalışması sonucu geliştirdiğimiz ve piyasaya sürdüğümüz ürün mevcut. Kuruluşun ardından ilk yıllarda çanak ve küresel tip yapısal mesnetleri geliştirerek piyasaya sürdük. Ardından yakın zamanda BRB ürünümüzü piyasaya sürerek hem yeni binalarda hem de güçlendirme projelerinde sıklıkla kullanılabilecek bir sönümleyiciyi de geliştirmiş olduk. Geliştirdiğimiz BRB özellikle piyasadaki muadillerinden oldukça farklı ve özel bir sisteme sahip. Yalnızca çelik elemanlardan oluştuğu için daha stabil ve uzun ömürlü olmasının yanı sıra büyük depremler sonrası çok ufak bir müdahale ile kullanıma devam edilebilecek özel bir tasarıma sahip. Bunların dışında prefabrik ve çelik yapılara özel ürettiğimiz plastik mafsal hücresi dediğimiz çelik sönümleyici ürünümüz var. Ayrıca, özellikle hafif yapı, müzelerde tarihi eserlerin korunmasında, değerli bir makine ekipman varsa onun ya da serverların/rafların tekil korunmasına özel tasarladığımız ve piyasaya sürdüğümüz yüzer döşeme ürünümüz de mevcut.
Ürünlerin yanında deprem mühendisliği alanında özel ileri mühendislik çözümleri sunuyoruz. Gerek yeni yapılar gerek var olan yapıların güçlendirmesi gerekse yapı içinde bulunan özel bazı bölümlerin korunması ya da lokal çözümleri (yapısal ya da yapısal olmayan elemanlar için) her yapıya özel geliştirerek bu alanda ileri mühendislik hizmetleri de veriyoruz.
Yani aslında deprem mühendisliği ve sismik koruma ile ilgili aklınıza gelecek her çözüme özel ürünlerimiz olduğunu söyleyebilirim. Ve bunu yalnızca Türkiye içinde yapmıyoruz. Örneğin 2 yıl önce Şili’de bulunan bir veri merkezi projesinin sismik etkilerden korunması ve büyük depremler sonrası operasyonel kalması isteğinde olan bir yatırımcı ile tanıştık. Söz konusu veri merkezleri alışılagelmiş tarzda değil, oldukça hafif ve modüler tarzda tasarlanıyordu. Biz, yaklaşık 3 ay süren bir geliştirme çalışması sonrası deprem izolatörlerimizi bu yatırımcının geliştirdiği projelere uygun ve dünyada benzeri olmayan tarzda bir tasarım ile ürettik ve son 2 yıldır Şili’de 4 tane veri merkezinde bizim bu projelere özel geliştirdiğimiz deprem izolatörleri kullanıldı ve kullanılıyor.
Ülkemizdeki uygulamaları, uluslararası arenadaki uygulamalar ile kıyasladığınızda ortaya çıkan tablo ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
6 Şubat depremleri öncesinde yaygın olarak bilinmeyen bir teknoloji olan deprem yalıtımı, depremlerde deprem yalıtımlı yapıların üstün performansının toplum geneli tarafından duyulmasının ardından ciddi bir bilinirlik kazanmıştır. Buna bağlı olarak gerek kamu gerekse özel sektörden deprem yalıtımı teknolojisinin kullanımı konusunda çok ciddi bir talep artışı olmuştur.
Özel sektör ve yatırımcı tarafından ilginin artması ile Türkiye’nin dört bir yanında konut projeleri deprem yalıtımlı olarak projelendirilmiş ve uygulamaya başlanmıştır. Örneğin Osmaniye Düziçi, Şanlıurfa, Gaziantep, Erzurum, Kayseri, Uşak, Bursa, Samsun ve İstanbul’un pek çok ilçesinde gerek kentsel dönüşüm gerek toplu konut gerekse tekil konut projeleri deprem yalıtımlı olarak projelendirilmekte ve inşa edilmektedir.
Ülkemizde deprem yalıtımlı projeler ile ilgili mühendislik, tasarım, test, uygulama, satış sonrası hizmet anlamında tüm süreci yerli imkanlarla çözebiliyoruz ve hatta bu anlamda dünyadaki en gelişmiş ve tecrübeli ülkelerden birisi olduğumuz da bir gerçek. Son 3 yıldır, Türkiye dünyada en fazla sayıda deprem izolatörlü proje olan ülkelerden birisi konumunda ve bu sayı giderek artıyor. Ayrıca, metrekare bazında dünyadaki en büyük izolatörlü 10 projenin 5 tanesi Türkiye’de yer alıyor.
Uygulamalarınızın maliyetlere etkisi ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Genel algının aksine bu uygulamaların maliyete çok ciddi bir etkisi olmuyor. Hastane gibi daha pahalı yapılarda deprem izolatörünün etkisi toplam yapım maliyetinin yaklaşık %1’i ile %4’ü arasında kalıyor. Konut tipi yapılarda ise deprem izolatörü ve izolatör uygulamasından dolayı eklenen tüm maliyetlerle birlikte toplam yapım maliyetine etkisi yaklaşık arsa payı hariç yapım maliyetinin %5’i ile %10’u arasında değişiyor. Bunlar, şu ana kadar Türkiye’nin dört bir yanında tamamladığımız yaklaşık 20 adet izolatörlü projeden aldığımız veriler ve gözlemlerimiz neticesinde elde ettiğimiz veriler.
Ayrıca, maliyetleri düşünürken deprem sonrası izolatörlü yapıda herhangi bir hasar ya da tamirat masrafı oluşmayacağı da göz önüne alınmalı.
Yatırımlarınız doğrultusunda gelecek beklentilerinizi alabilir miyiz?
2025 yılı ve sonrası bizim için önceki yıllardan çok da farklı olmayacak. 10 yılı aşkın süredir gerek Türkiye gerek dünyada yaratmaya çalıştığımız depreme %100 dirençli toplum gayemiz artarak devam edecek. Bu kapsamda yatırımlarımıza, çalışmaya, üretmeye ve topluma hizmet etmeye devam edeceğiz. Yıl başında yaptığımız yatırım ve iyileştirmeler ile yıllık üretim kapasitemizi yaklaşık iki katına çıkarmıştık ve bu yıl teslim ettiğimiz ve üretimine devam ettiğimiz onlarca projeyi göz önüne alınca doğru bir hareket yaptığımızı da anlamış oluyoruz.
Deprem mühendisliğinde yeni teknolojiler her zaman geliştirilmeye devam edecektir ve biz de bu çalışmalara aralıksız devam ediyoruz. Yenilikçi ve daha üstün deprem yalıtım cihazı ve sistemlerinin yanı sıra sönümleyici (burkulması önlenmiş çapraz ve viskoz sönümleyici) cihazlarımızı da piyasaya sürdük. Ek olarak, ileri mühendislik çözümleri gerektiren daha özelleşmiş yapılara özel yalıtım cihazı tasarımları da yaparak Türkiye ve Şili’de bulunan kritik projelere uygulamalar da yapıyoruz. Bu ve buna benzer hem yeni ve yenilikçi ürünleri piyasaya kazandırmak hem de var olan ürün ve teknolojilerimiz geliştirmek ve üretim kapasitemizi daha da arttırmak için çalışmalarımıza devam ediyor olacağız.