AB standartlarının ötesinde bir santral kuruyoruz

Elektrik Üretim AŞ‘nin (EÜAŞ) Çayırhan‘da bulunan enerji üretim ve kömür rezerv alanlarının özelleştirme ihalesini en düşük teklifi vererek alan Kolin-Kalyon-Çelikler OGG, inşa sürecine geçti. Bu amaçla Çayırhan Elektrik Üretim ve Madencilik AŞ kuruldu. Yatırımlara başlanacağı bir dönemde yatırım ile ilgili sorularımızı yanıtlayan şirketin Genel Müdürü Mehmet Ertürk, önemli açıklamalarda bulundu.

Enerji sektörünün deneyimli isimlerinden birisiniz. Deneyimlerinizden yola çıkarak ülkemizin enerji arz güvenliği ile ilgili bir değerlendirme yapmanızı istesek neler söylemek istersiniz?

Öncelikle şunu belirtmemiz lazım, Türkiye’nin linyit potansiyelini hariç tutarsak fosil kaynaklı yakıtlar konusunda bir fakirliği söz konusu. Kendi petrolü, hele de doğal gazı yok denecek kadar az. Bunun yanında linyite ilave olarak su potansiyeli konusunda kendimizi biraz daha şanslı sayabiliriz. Son dönemdeyse rüzgar ve güneş gibi enerji kaynaklarına yönelerek potansiyelimizi harekete geçirmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla, büyük oranda yenilenebilir kaynaklara dayalı olan enerji kaynaklarımızı maksimum derecede kullanmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede, son yıllarda elektrik üretiminde yerli kaynaklara dayalı üretimin oranını %50 seviyelerine çıkarmamız enerji arz güvenliği açısından oldukça önemli ve temennimiz bu oranın artarak devam etmesi. Bakanlığımızın politikalarında yerli ve milli kaynaklara yapılan vurgunun artmasıyla birlikte bu oranın önümüzdeki dönemde de artmaya devam etmesini bekliyoruz.

Enerji arz güvenliği denildiğinde, arz güvenliğinin diğer bir boyutu olan enerji çeşitliliği de önemli bir kriterdir. Bizim bu konuda özellikle son yıllarda elektrik üretimimizin farklı kaynaklara dayanması önemli bir avantaj. Bir zamanlar elektrik üretiminde %50 seviyelerindeki doğal gaza bağımlılığımızın bugün %30 seviyelerine çekilmesi ülkemiz enerji arz güvenliği açısından önemli bir gelişme oldu. Kaynak çeşitliliği noktasında inşallah nükleer enerjinin de  devreye girmesiyle Türkiye’nin eli daha da güçlenecektir..

Doğal gaz açısından bir değerlendirme yaptığımızda durum nasıl?

Biz birkaç yıl öncesine kadar, kullandığımız doğal gazın %90’ını boru hattı ile ithal ediyorduk. Bu ithalat uzun dönemli sözleşmelere dayalı olması, kaynak ülkenin değiştirilememesi sebebiyle enerji arz güvenliği açısından bir risk teşkil etmektedir. Ancak, ülke olarak son yıllarda aldığımız tedbirlerle LNG olarak adlandırdığımız sıvı doğal gazın payının artırılması ve farklı ülkelerden LNG almaya başlamamız ile birlikte doğal gaz arz güvenliğinde en azından kaynak çeşitliğini artırma yoluyla önemli iyileştirmeler sağladık. Önümüzdeki yıllarda hem doğal gaz arama çalışmaları hem de LNG tesislerine yönelik yatırımların artmasıyla birlikte daha iyi noktalara geleceğimizi ümit ediyorum.

Ülkemizde çok ortaklı yapıların sağlıklı yürümediğini görüyoruz. Bu açıdan Çayırhan Elektrik Üretim’de işler sağlıklı yürütülebiliyor mu?

Çok ortaklı yapılarda prosedürleri sağlam kurgulamanız, yetki ve sorumlulukları net tanımlamanız ve konuları uzlaşı ile yönetmeniz lazım. Bu durum belli bir oranda yavaşlamaya neden olsa da, kurumsallaşma ve ortak aklı ortaya çıkarma gibi artıların etkisiyle toplamda uzun vadede daha yüksek getiri üretmektedir. Çünkü bir konuda farklı tecrübelerden gelen farklı yaklaşımların ortaya konulmasıyla büyük verimlilik üretilebilmektedir. Ben de burada Kalyon, Kolin ve Çelikler’den oluşan üç ortaklı bir yapıyı yönetiyorum ve bu grupların farklı tecrübelerinden istifade ederek ve bunu kendi deneyimlerimle birleştirerek daha verimli bir süreç yönetimi yapmaya gayret ediyorum. Böylece, süreçleri olabildiğince kurumsal ve sistematik bir şekilde yürütmeye çalışıyoruz. Şu ana kadarki deneyimlerim doğrultusunda belirtmeliyim ki, çok ortaklı bu yapıyı bir dezavantaj olarak değil bir zenginlik olarak görüyorum.

Özelleştirme sonrası sizin ihalenizin TBMM’nin gündemine geldiğini ve orada fiyat konusunda eleştirilerin olduğunu görüyoruz. Konu ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Öncelikle şunu belirtmem lazım, biz bu ihaleyi yarışmacı bir ortamda en iyi teklifi vererek kazandık. Bizim ihalemizde hazır bir tesis yoktur. Bir çivi dahi çakılmamış, sadece işletme ruhsatı olan bir kömür madeni ve santral arsasının işletme hakkını devraldık ve buraya yüksek miktarda yatırım yaparak hem ülkemize bir tesis kazandıracağız hem de kendi kaynağımızı, yerli kömürü, kullanacağız. Benzer süreçler daha önce 90’lı yıllarda doğal gaz santralleri için yapıldı ve o sözleşmelerde devlete yapılan enerji satışının fiyatı bizim fiyatın iki katı seviyelerinde oluştu. Üstelik kaynak olarak da ithal doğal gaz kullanıldığından cari açığı artırıcı etkiler de doğurdu. Dolayısıyla, çıkan fiyatın aktardıklarım doğrultusunda fazla olduğu görüşüne katılmıyorum.

Yapacağınız santralden üretilecek enerji miktarı ne kadar?

Buradan yılda yaklaşık altı milyar kW-saat enerji üretilecek. Türkiye’nin toplam üretiminin 300 milyar kWh seviyelerine yaklaştığı düşünüldüğünde, yapacağımız üretimin ülkemizin enerji talebini karşılamada önemli bir büyüklüğe tekabül edeceği açık. Ayrıca, enerji ithalatını azaltacak bir proje olduğu için çok kıymetli bir proje olduğunu söyleyebiliriz. Bu yolla cari açığa önemli katkı sağlanacaktır. Diğer yandan santralin devreye girmesiyle toplamda iki bin kişinin üstünde bir istihdam oluşacağı da düşünülürse projemizin ülke ekonomimize katkısı sadece enerji üretimiyle olmayacak, hem istihdam hem de cari açığı azaltıcı önemli katkıları olacak.

Önümüzde bir Soma örneği var. Bu örnek ülkemizde büyük acılara neden olmuştur. Bu nedenle güvenlik konusuna ayrı bir parantez açar mısınız?

Soma örneğinde üretim yöntemi olarak benimsenen yöntem bildiğim kadarıyla yarı mekanize kömür üretim yöntemiydi. Yani üretimde insan faktörünün etkisi büyüktü ve çok sayıda yeraltı işçisi çalışmaktaydı. Makineleşmenin oranı ne kadar düşükse kazaların oluşması ve ne yazık ki can kaybı ihtimali de bu oranda yüksek olmaktadır. Biz tam mekanize üretim yöntemini benimsediğimizden tüm kömür üretimi ve taşınması makineler tarafından yapılacak olup, personelin katkısı sadece bu makinelerin bakımı, onarımı, kontrolü ve yönetilmesi şeklinde olacak. Bu durum maden faaliyetiyle ilgili kaza risklerini minimize etmektedir. Ayrıca, Soma’dan sonra madencilikle ilgili standartlar çok sıkılaştırıldı ve ilgili mevzuatta sıkı tedbirler alınmasına yönelik önemli değişiklikler yapıldı. Bütün bu atılan adımların sonucunda, bundan sonra sadece bizim madende değil ülkemizdeki herhangi bir madende inşallah bundan sonra böyle acılar yaşanacağını düşünmüyorum.

Maden ile ilgili yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi alabilir miyiz?

Yaptığımız çalışmalar sonrası yerin 300-400 metre altında kömür üretim faaliyetlerimiz olacak. Bu kapsamda, aynı anda üç ayrı ocakta üretim yapmayı planlıyoruz. Yılda 6-6,5 milyon ton düzeyinde kömür üretimi yapacağız. Bütün bunların detay planlamalarını bitirdik. İlgili mercilerden gerekli onayları da almamızı müteakip harekete geçmeyi amaçlıyoruz.

Bölge halkının konuya yaklaşımı nasıl?

Bölgede halihazırda var olan termik santral vesilesiyle bölge halkı konuyu bildiğinden ve termik santrallerin abartıldığı kadar bir çevre kirliliği oluşturmadığına şahit olduğundan işimizin daha kolay olduğunu gözlemliyorum. Üstelik yapacağımız yatırım teknolojik açıdan son sistem bir yatırım olacağı için çevreye etkinin minimize edileceğini rahatlıkla söyleyebilirim. AB standartlarının ötesinde standartlara sahip bir santral kuruyoruz. Bu doğrultuda çevreye etkinin minimum olduğu bir işletmecilik tasarlıyoruz. Dolayısıyla, şuana kadar olduğu gibi bundan sonra da bölge halkı ile bir sorun yaşamayı öngörmüyoruz.

Hema’nın bir yatırımı var ve Çinli firma ile gerçekleştirdiği yatırım çevre ile ilgili sorunları beraberinde getirdi.

Başka bir şirketle ilgili yorum yapmam açıkçası doğru olmaz.Bu işin matematiği bellidir.. En nihayetinde doğru kaliteyi doğru maliyetle buluşturursanız sorunların üstesinden gelirsiniz. Çevre ile ilgili sıkıntılar, güvenlik ile ilgili tecrübeler yeni düzenlemelerle daha sıkı kontrolü de beraberinde getirdi. Yapılan düzenlemeler yapılacak çalışmaları daha modern ve insani hale getirmiştir. Biz de bu ortamda kısa vadeli küçük kazanımların peşinde koşmadan büyük resme odaklanarak, çevreye etkisi minimize edilmiş bir termik santrali ülkemize kazandırmak için gayret ediyoruz.

Yatırım ne kadar sürede hayata geçer? Sözleşmemizde inşa süreci 5 yıl olarak belirlendi. Şu an itibari ile her şey takvime uygun olarak yürüyor. 2017 Temmuz ayında başlayan inşa sürecimizi beş yıl içerisinde tamamlayıp santralimizi bu süre içinde devreye almayı planlıyoruz.