AB, Süper Bilgisayarlar Konusunda Harekete Geçti: Rekabet Kızışıyor

Melis Bostanoğlu, İKV Uzman Yardımcısı

Süper bilgisayarlar, genel amaçlı bilgisayarların aksine büyük verileri çok daha yüksek performansla işleyebilen bilgisayarlardır. Bu bilgisayarlar, sağlık hizmetlerinden yenilenebilir enerjiye, araba güvenliğinden siber güvenliğe birçok alandaki büyük verilerin işlenmesinde kullanılarak topluma da önemli getiriler sağlıyor. Verinin dijital ekonominin ham maddesi olarak görüldüğü günümüzde süper bilgisayarların varlığı çok büyük önem taşıyor. Zira verileri işlemek, çeşitli alanlardaki karmaşık sorunları çözebilmek ve yapay zekâ geliştirebilmek için süper bilgisayarlara ihtiyaç bulunuyor. Yüksek hızlı bilgisayarlar, endüstri ve işletmelerde ürün tasarım ve üretim süresinin azalması, yeni materyallerin tasarımlarının hızlandırılması, maliyetlerin en aza indirilmesi, kaynak verimliliğinin artırılması, karar sürelerinin kısaltılması ve en iyi hale getirilmesi olanağını sağlıyor. Bunun en önemli örneği de normalde üretimi 60 ay süren arabaların üretim süresinin süper bilgisayarlar sayesinde 24 aya düşmesi.

Kabul etmek gerekir ki, konu süper bilgisayarlar olunca AB rekabetin biraz dışında kalıyor. ABD ve Çin yıllardır birincilik için kıyasıya mücadele ederken, AB ülkeleri arasında yalnızca Almanya en iyi performans gösteren ilk ona, ancak 2018’de, sekizinci olarak girebildi. Aynı listede 5 ABD, 2 Çin ve birer adet İsviçre, Japonya ve Almanya yapımı süper bilgisayar bulunuyor. İlk 100’de ise 27 AB ülkesinden Almanya, Fransa ve İtalya’nın toplam 21 adet süper bilgisayarı bulunuyor. Bunun yanı sıra ABD ve Çin yepyeni ataklarla birinciliğe oynuyorlar. Öyle ki,  Çin önce Tianhe 2A ve ardından Sunway TaihuLight adlı süper bilgisayarlarıyla yıllarca zirvede yer alırken, uzun bir süre sonra Haziran 2018’de Summit adlı süper bilgisayarıyla ABD ipi göğüslemişti.

Tüm bu çekişmenin dışında kalan AB de “Bugün, araştırmacılarımızın ve şirketlerimizin birçoğu ihtiyaç duydukları birinci sınıf bilgisayarları Avrupa dışından bulmak zorunda kalıyor“ diyerek, 2018 yılının kasım ayında Avrupa Yüksek Performanslı Bilgi İşlem Ortak Girişimi’ni (European High-Performance Computing Joint Undertaking – EuroHPC) kurmuştu. Bu girişim, 25 AB ülkesinden toplanan kaynaklarla süper bilgisayarlar ve veri altyapısı oluşturmayı ve bilim insanları, işletmeler ve endüstriyi bir araya getiren alanlarda araştırma ve yeniliği desteklemeyi amaçlıyordu. Bu yapı rekabet edebilirliği ve yeniliği desteklemek için gerekli olan süper bilgisayar alanına AB kamu ve özel kullanıcılarının daha iyi erişim sağlamasını hedefliyor.

Bu girişim:

-2020-2021 döneminde küresel ilk beşte en az iki adet saniyede bir kentilyon işlem yapabilen exascale’in öncülü niteliğindeki süper bilgisayar,  ilk 50’de ise saniyede bir katrilyon işlem yapabilen birçok petascale süper bilgisayar elde etmeyi;

-2020-2023 döneminde küresel ilk beşte en az iki exascale elde etmeyi ve en azından birinin Avrupa teknolojisi ile yapılmış olmasını;

-2025 yılından itibaren exascale’in de ötesinde hibrid (klasik ve kuantum) süper bilgisayarların elde edilmesini amaçlıyor.

EuroHPC’nin bu süper bilgisayarlar için 1 milyar avroluk bir bütçesi bulunuyor. Bu bütçenin %50’si AB’den gelirken, diğer %50’si de katılımcı ülkelerin katkısı olacak.  Tüzel kişiler de ayrıca tahmini 400 milyon avroluk bir ek kaynak yaratacak. EuroHPC, 2026 yılına kadar faaliyetlerine devam edecek.

AB, bu taahhüdü yerine getirmek için ilk adımı attı. Avrupa’yı süper bilgisayar alanında başlıca bir küresel bölge haline getirmek amacıyla Avrupa Yüksek Performanslı Bilgi İşlem Ortak Girişimi (European High-Performance Computing Joint Undertaking – EuroHPC), petascale ve pre-exscale niteliğindeki sekiz yüksek performans vadeden bilgi işlem makinelerini konuşlandırmak için sekiz AB üye ülkesi belirledi. Bu süper bilgisayarlara ev sahipliği yapacak olan şehirler: Sofya (Bulgaristan), Ostrava (Çekya), Ostrava (Finlandiya), Bolonya (İtalya), Bissen (Lüksemburg), Minho (Portekiz), Maribor (Slovenya) ve Barcelona (İspanya). Bu ülkelerden Lüksemburg, Slovenya, Bulgaristan, Çekya ve Portekiz petascale süper bilgisayarlara ev sahipliği yaparken, Finlandiya, İtalya ve İspanya pre-exscale süper bilgisayarlarına ev sahipliği yapacak. Bu süper bilgisayarlar, ilaç ve madde tasarımından biyo mühendisliğe, hava durumu tahminlerinden iklim değişikliğine birçok alanda AB endüstrisi ve işletmelerinin yanı sıra araştırmacıların yeni uygulamalar geliştirmesine yardımcı olacak. AB’deki bir endüstrinin dünya çapındaki yüksek performanslı bilgi işlem kaynaklarının %33’ünden fazlasını tükettiği fakat bunun yanında sadece %5’ini tedarik ettiği düşünülürse, AB’nin güvenliği için de kendi süper bilgisayarlarına sahip olması çok önemli.

Bu yeni süper bilgisayarlar sayesinde AB endüstrisi ve işletmeleri elinde bulundurduğu hassas verileri farklı ülkelerde işlemek zorunda kalmayacak ve veri güvenlikleri, ticari sırları ve veri mülkiyetleri tehlike unsuru oluşturmayacak. Ortak Girişim’e katılan ülkelerden 19’u bu merkezleri işleten konsorsiyumun bir parçası olacak. AB fonlarıyla birlikte toplam bütçe 840 milyon avro olacak gibi görünse de,  tam olarak ne kadarlık bir bütçe ayrılacağı ev sahipliği anlaşmaları imzalanırken ortaya çıkacak. Bu süper bilgisayarların 2020 yılının son aylarında Avrupa endüstrisi, kamu sektörü ve akademisinin kullanması için işlevsel hale gelmesi bekleniyor. Yeni süper bilgisayarların tümü, birbirleriyle ve PRACE’in parçası olan mevcut süper bilgisayarlar gibi GEANT yüksek hızlı pan-Avrupa ağı ile bağlantılı olacak.

Türkiye Bu Yarışın Neresinde?

Kabul etmek gerekir ki, Türkiye bu yarışı biraz geriden takip ediyor. Yarışa katılmayı hedefleyen bazı üniversiteler var fakat Türkiye 16 yıldır yüksek performanslı bilgi işlem alanına Türk Ulusal Bilim e-Altyapısı aracılığıyla yatırım yapıyor olsa da henüz oturaklı bir strateji ortaya koymuş değil. TÜBİTAK ULAKBİM 120 üniversiteden yüksek performans bilgi işleme kaynakları kullanan 2.200 araştırmacıya sahip. 13 farklı AB çerçeve projesinde yer almış ve EGI ve GEANT gibi işbirliği kurumlarına da üye. Bunun yanında, süper bilgisayarlar alanında en çok adını duyurmuş kurumlar İTÜ, YTÜ ve İstanbul Medipol Üniversitesi. Özellikle İTÜ’nün kısa süreli olsa da başarılı bir geçmişi var. Hewlett Packart Enterprise’ın (HPE) ürettiği ve İTÜ’de bulunan DL360 G5 Cluster adlı süper bilgisayar sayesinde Türkiye 2006 yılının kasım ayında ilk 500’e 353’üncü sıradan girmiş, 2007 yılının haziran ayında da 240’ıncı sıraya yükselmişti. Ancak bu süper bilgisayar yerini daha fazla koruyamadı. O günden bu yana İTÜ ve YTÜ birçok çalışmalar yaptı. YTÜ, Huawei ve SVR 2015 yılında Türkiye’nin en büyük yüksek başarımlı hesaplama sisteminin kurulması anlaşmasını imzaladı ve devreye soktu. 2016 yılının temmuz ayında da İTÜ Türkiye’nin en hızlı süper bilgisayarına sahip olduğunu açıklamıştı. En son 2018 yılının ağustos ayında İstanbul Medipol Üniversitesi Rejeneratif ve Restoratif Tıp Araştırmaları Merkezi bünyesinde Türkiye’nin sivil kullanıma açık en ileri süper bilgisayarının kurulduğunu açıkladı.

Ancak bu süper bilgisayarlar henüz ilk 500’e oynayacak seviyede değiller. Bu nedenle Türkiye’nin daha sıkı çalışması gerekiyor. Bunun yanında Türkiye’nin de yarışa katılması için bir umut var. Türkiye, kendisi gibi AB üyesi olmayan İsviçre’nin ardından EuroHPC’ye katılacak 28’inci ülke oldu. Bu sayede Türkiye’de bulunan 200 bin araştırmacı yakın gelecekte ihtiyaç duyacağı yüksek performanslı bilgi işlem tesislerine erişimi sağlanmış olacak ve Avrupalı meslektaşları ile birlikte çalışma imkânı bulacak. Türkiye’nin bu yöndeki ilk adımı, İspanya merkezli Barcelona Supercomputing Center’ın ev sahipliği yapacağı pre-exscale süper bilgisayarının konsorsiyumuna katılmak oldu. Türkiye İspanya, Portekiz, Hırvatistan ve İrlanda ile birlikte pre-exscale nitelikli süper bilgisayarı yapacak ve yönetecek. Ancak henüz ne kadar katkıda bulunacağı belli değil. Yine de bu durum Türkiye’nin gelecekte yeniden ilk 500’e girmesi için gerekli tecrübeyi edinmesine ve bu alandaki en iyi uygulamaları deneyimlemesine yardımcı olabilir.

TEMMUZ – AĞUSTOS  2019