Akdağ Grup Otadoğu’nun en büyük taş yünü fabrikasını hayata geçirdi

Girişimci, yenilikçi ve sorumluluk taşıyan vizyoner bir ruh ile kurulan AKDAĞ Grubun temelleri 1988 yılında Merhum Hacı Said Akdağ tarafından atıldı. Elazığ Organize Sanayi Bölgesinde kurulan Akdağ Şirketler topluluğu sırasıyla Sentetik Çuval , Mermer ve Madencilik gibi farklı üretim konularında önemli yatırımlara imza attı. 2.nesil olarak faaliyetlerini sürdüren Akdağ Grup son olarak alanında bölgenin en büyük yatırımı olan Mineral esaslı TAŞYÜNÜ  yatırımını hayata geçirerek ülke ekonomisi için kritik bir yatırıma imza attı. Yapılan yatırımın detayları ile ilgili bilgileri okuyucularımızla paylaşan Akdağ Grup Genel müdürü Muhammet Ali Akdağ, sorularımızı yanıtladı.

Zorlu bir dönemde hayata geçirdiğiniz taş yünü yatırımınız ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Fizibilite çalışmalarını rahmetli babamızın öngörüsü ve isteği doğrultusunda 2017 yılında başlattık. O zaman zamanlar, taş yünü talebi yeterli olmasa da sonraki süreçte talebin artacağı öngörüsündeydik. Çünkü, ülkemizde nüfus arttıkça, yapı ihtiyacı hep olacak. En önemli gündem maddelerinden, biri kentsel dönüşüm. Bu konuda fazla yol kat edebilmiş değiliz. Dönüşüm ihtiyacı olan yapılarımızın sayısı çok fazla. Binaların hem yenilenmesi hem de enerjinin korunması gerekliliklerini göz önünde bulundurduğumuzda, bölgede taş yünü üreten mevcut tesislerin yetersiz kalacağını öngördük ve harekete geçtik.

Küresel, ekonomik bir durgunluğun söz konusu olduğu, sınırlarımızdaki ülkelerde önemli güvenlik sorunlarının yaşandığı bir dönemde, fizibilite çalışmalarının ardından, 2019 yılında yönetim kurulumuz olarak, uygun bir ortam olmamasına rağmen yatırımı hayata geçirme kararı verdik.

Memleketiniz Elazığ’a yatırımın ötesinde, yatırım yaptığınız yerin yatırımınız için avantajlı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Elbette biz memleketimize yatırım yapma konusunda bir arzuya sahibiz ancak diğer taraftan da akılcı bir yaklaşımla yatırım yaptığımız yeri ve yatırım yapılacak alanı belirlerken en avantajlı bölgeleri araştırır ve seçeriz. Ürettiğimiz ürünün hammaddesi bazalt kayaçlardan oluşmaktadır. Elazığ’da bu açıdan zengin bir potansiyele sahiptir.Ayrıca Elazığın sanayi altyapısı , doğudan batıya açılan kapıda olması , lojistik avantajları sebebiyle bu yatırımı burda yapmamızda önemli bir neden oluşturdu.  

Yapılan yatırımın kapasitesi ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

Fabrika 90 bin metrekare alanda 30 bin metrekare kapalı alanda kurulu. Fabrikayı 100 bin ton/yıl üretime göre iki etap olarak planladık. Bunun ilk etabı olan 50 bin ton/yıl mineral taş yünü üretimi tesisini hayata geçirdik.

Üretime yakın bir zamanda başladınız. Sıkıntılı bir süreçte üretime geçmek zor olmadı mı?

Haklısınız, zorlu bir dönemdi. Elazığ depremi sonrası pandemi süreci gibi zorlu bir dönem yaşıyoruz. Tüm zorluklara rağmen yatırım çalışmalarımızı devam ettirdik. Fabrika inşası ile ilgili konulara daha hakimken, makine siparişlerimizi pandemi döneminde önemli yaralar alan İtalya’da yaptırdığımız için açıkçası kaygılandığımız bir dönem oldu. Ancak firma gecikmeye sebebiyet vermeden zamanında teslimatını gerçekleştirdi ve nisan ayının başı itibari ile üretime başladık. Yaptığımız yatırımla Ortadoğu’nun en büyük , en yenilikçi taş yünü fabrikasını Endüstri 4.0 sistemi doğrultusunda hayata geçirmiş olduk.   

Yaptığınız yatırım sonrası öncelikli hedefiniz yurt dışı pazarları mı?

Ürettiğimiz ürün navlun giderleri nedeni ile daha geniş coğrafyalara aktarabileceğimiz bir ürün değil. Biz bu noktada grubumuzun ihracat tecrübesine güvenerek Taşyünü üretimimizin en az % 30’unu ihraç etmeyi hedefliyoruz. Üretim yaptığımız şu kısa dönem içerisinde de birçok ülkeden gelen talebe bakarak hedeflerimize rahatlıkla ulaşacağımızı düşünüyorum. Gürcistan, Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Irak, Körfez Ülkeleri’nden yoğun talep alıyoruz. Bu talebe göre çalışmalarımız devam ediyor.

İç pazar açısından bir değerlendirme alabilir miyiz?

Biliyorsunuz ülkemiz enerji üretimi konusunda dışa bağımlı bir ülke. Bu nedenle enerji tasarrufu ülkemiz için çok önemli bir konudur. Bu noktada konutların yalıtımı enerji tasarrufu noktasında önemli bir çerçeve olarak karşımıza çıkmaktadır. Enerji Bakanlığı da binalara enerji kimlik belgeleri vererek bu konuya gerekli önemi gösteriyor. Diğer taraftan bizim ürettiğimiz ürünün hammaddesinin ülkemizde bulunması alternatif ürün olan petrol türevi ürünlerin hammaddesinin dışa bağımlı olması, ayrıca bu ürünlerin yanıcı özelliği olması, kanserojen maddeler içermesi bizim ürünümüzü öne çıkarmaktadır. Ürünümüzün 1600 dereceye kadar yanmaz özelliği var. Doğal bir ürün olduğu için nefes alıp verebilme özelliğine sahip, binanın ömrü kadar deforme olmadan kalabilme özelliğine sahip.

Devlet bu konuda bir yönlendirmede bulunuyor mu?

Türkiye’de yalıtım bilinci daha yeni oluşmaya başladı. Şimdi sıra doğru yalıtım yapılmasında. Doğru yalıtım hususunda taş yünü önemli bir malzeme. Biliyorsunuz enerjide dışa bağımlıyız. İthal ettiğimiz enerjiyi ülkemize döviz ile getiriyoruz. İthal ettiğimiz bu enerjinin yüzde 40’ı binalarımızda kullanılıyor. Burada, hızlı ve doğru yalıtımın taşıdığı önemin iyice anlaşılması gerekiyor. Nem itici özelliği, yanmazlık özelliği, ses ve ısı yalıtımı sağlaması açısından yalıtım uygulamalarında büyük öneme sahip olan taş yünü ile ilgili uygulama kuralları devlet tarafından da yönetmeliklerle belirleniyor. Örneğin, kamu yapılarının belli alanlarındaki yalıtım uygulamalarında taş yünü kullanımı zorunlu hale geldi. Bu tür uygulamalar, bilgi birikimi ve bilince bağlı olarak artacaktır. 

Yapılan yatırımın birçok özelliği var. Öncelikle sıfır atık ilkeleri doğrultusunda bir üretim bandına sahipsiniz.

Tesisimiz sıfır atık hedefi ile tasarlandı. Bu doğrultuda kendi atıklarımızı bertaraf edebilen Akıllı fabrika diye adlandırılan bir tesise sahibiz. Sürdürülebilir temiz bir geri dönüşüm sistemi ile tüm atıklarımızı tekrar üretime kazandırıyoruz.

Kendi enerjinizi üretiyorsunuz.

 Fabrika kapalı alan üzerinde 3 MW enerji üretim kapasitesine sahip bir güneş enerji santralini kuruyoruz. Bu doğrultuda ihtiyacımız olan enerjiyi de yenilenebilir enerji kaynaklarından temin edeceğiz inşallah.

Fabrika’nın bir de Ar-Ge merkezi var. Bu konuya da değinelim.

Yaptığımız yatırım çerçevesinde geniş kapsamlı bir laboratuvar kurmuş olduk. Burada ürünümüzün basma çekme mukavemetlerini, ısı iletkenlik değerlerini yapabildiğimiz akredite olan cmodern cihazlar ile donatılmış bir laboratuvarımız var. Bu çerçevede de 15 değerli mühendisimiz ile çalışıyoruz.

Yapılan yatırımların en büyük sorunu insan kaynaklarına ulaşım oluyor. Sizin bu konudaki deneyimlerinizden bahsedebilir miyiz?

Bu durum ülkemizin genel sorunudur. Bu doğrultuda da bizde bu durumla karşı karşıyayız. Ülkemizde bir tarafta işsizlikten bahsederken, diğer tarafta da yatırımcı nitelikli insan kaynağı bulamamaktan bahsetmektedir. Normalde bu kadar üniversite mezununun çıktığı bir yerde sanayicilerimizin insan kaynağına ulaşabilme konusunda bir sıkıntısının olmaması gerekiyor. Bu durumun eğitim sistemimizden kaynaklandığını düşünüyorum. Gençlerimizin kendi meslek kollarındaki eğitiminin yeterli düzeyde yapılamadığı kanaatindeyim. Sadece diploma almaya yönelik bir çaba ile karşı karşıyayız. Tabi sanayici tüm dünya ile rekabet ediyor. Bu durumda nitelikli bir insan kaynağına ihtiyaç duyuyor. Bunun için sadece üniversite öğrenimi değil lise eğitiminden itibaren bir çalışmanın olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bizdeki orta öğretim mesleki eğitim kurumları uzun yıllardır gerekli ilgiyi göremiyor. Buna yetersiz eğitim ortamını da dahil ettiğinizde işin içerisinden çıkmak oldukça zor. Firmalar neredeyse edindiği elemanı yeniden eğiterek yola devam etmeye çalışıyor. Bu durum ise büyük maliyetlere neden oluyor. Sanayicinin bu ortamda beklentisi eğitim gören gençle sadece staj döneminde değil, belki de eğitime başladığı ilk yıldan itibaren karşılaşmaktır. Eğitim alan kişinin bir doktor nasıl yetişiyorsa öyle yetiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Üniversite sanayi işbirliğinden bahsediyoruz, bu noktada bölgemizdeki üniversitelerle gerekli temas kurulabiliyor mu?    

Fırat üniversitesi 1977 yılında kurulmuş, köklü bir üniversitedir. Bu çerçevede konuya gerekli ihtimamı gösteriyorlar. Ancak benim anlattıklarım çok genel bir sorundur. O nedenle köklü bir anlayış değişikliğine ihtiyaç duymaktayız. Biz bu noktada üçüncü nesle ulaşan aile bireylerimizin eğitimine özel önem vererek, aile bireylerinin de ilgi duyması ile ihtiyaçlarımızın bir kısmını giderebildik. Ancak her yatırımcının aynı imkanlara sahip olduğunu düşünmüyorum. O nedenle daha köklü çözümlere ihtiyacımız var.MART2022