Asya Pasifik’e Ekonomik Ve Enerji Politik Bir Bakış
Prof. Dr. A. Beril TUĞRUL
“Asya Pasifik” bölgesi için tanım üzerinde tam da uzlaşıldığı söylenemese de, esas itibariyle Doğu ve Güney Asya ile Güneydoğu Asya ve Okyanusya’daki ülkeleri tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu betimlemeyle hayli geniş bir saha ifade ediliyor olmaktadır. Zira Asya Pasifik bölgesi coğrafi ve tarihsel bağları itibariyle Avrupa’ya kadar bağlantılı bir bölge durumundadır (Şekil 1).
Şekil 1 Asya Pasifik
Bu bölge karasal perspektifte tarihte yönlendirici olmuştur. Ancak, deniz yollarının giderek önem kazanmasıyla, sahip olduğu önem fonksiyonu artmakla beraber değişim göstermiştir denebilir. Öte yandan daha da geniş bir bakış açısıyla, tüm pasifiğin birbiriyle etkileşimi bağlamında dahi bu tabir kullanılabilmektedir.
Bölgenin önemli bir ülkesi, geçmişte olduğu gibi günümüzde de Çin’dir. Ancak, bölgede Çin yalnız değildir. Doğu Asya, Güney ve Güneydoğu Asya ile birlikte düşünüldüğünde Rusya, Japonya, Güney Kore, Avustralya burada öne çıkan ülkeler olmaktadır. Askerî açıdan bakıldığında ise nükleer güç bağlamında; Rusya, Çin ve Kuzey Kore’den bahsetmek gerekmektedir. Japonya ve Güney Kore ise (nükleer silah sahibi olmamakla beraber) nükleer teknolojiye sahip ülkeler arasında yer almaktadırlar.
Ekonomik olarak bakıldığında; (II. Dünya Savaşından sonra) Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan gibi ülkeler dikkat çeken devletler olarak sayılabilirken bazı şehir yapılanmalarına da değinmek gerekmektedir. Bunlardan öne çıkanları; Hong Kong ve Singapur olmaktadır. Hint Okyanusu ile Pasifiği bağlayan Malaka Boğazı bölge için son derece önem arz etmektedir. Ayrıca Çin, kendi ana karasında Pasifik kıyısında arka arkaya önemli limanlar oluşturmuştur.
Öte yandan, dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi olan Rusya coğrafyası göz önüne alındığında Asya Pasifik, Avrupa’ya kadar uzanıyor olmaktadır. İlaveten Avustralya ve Yeni Zelanda’nın Birleşik Krallık içinde yer alıyor olmasından dolayı bölgenin Atlantik’e kadar ulaştığı görülmektedir. Karasal bağlantıları çerçevesinde ise Orta Asya ve Orta Doğuya kadar eriştiği de söylenebilir.
Ekonomik ve Enerji Politik Değerlendirme
Böylesi bir genişliğe sahip olan Asya Pasifik Bölgesinde, küçük büyük pek çok farklı ülke ve yörelerden bahsedilebilmektedir. Ancak, bu makalede takip edilebilir bir perspektif içinde kalınması bağlamında, Asya’nın doğusunda Pasifik kıyılarıyla doğrudan ilişkisi olan ve gündem oluşturan bölgeler ele alınarak enerji politik değerlendirilmeye çalışılacaktır. Bir başka deyişle, söz konusu betimlenen bu bölgede, sorunlu bölgeler olarak nitelenebilecek ve dünyayı sıkça meşgul eden yöreler ele alınacaktır. Bu konular arasında burada incelenecek konular arasında: Tayvan Sorunu, Kuzey Kore konusu, Kuril Adaları meselesi ve (şimdilik nispeten durulmuş gibi görünse de) Hong Kong üzerinde durulması benimsenmiştir. Gerçekte bu sorunlar, Asya Pasifik’in hemen tüm ülke ve yörelerini de yakından veya dolaylı olarak ilgilendirmektedir. Fazla olarak, dünya ticareti kapsamında, hayli uzak coğrafyalarda yer alan ülkeleri de etkilemektedir.
Önce Tayvan konusunu ele alırsak; bu ülke, dünya ülkelerinin büyük bir kısmı tarafından resmen tanınmayan ancak Asya Pasifik’te yer alan stratejik bir ada devletidir. Bölge, hayli uzun bir süredir dünya gündeminde yer alıyor olmasına karşın, günümüzde yaşananlarla birlikte yüksek risk seviyesine ulaşarak birden dikkatlerin üzerine çevrildiği bir yöre durumuna gelmiştir.
38 bin km2’lik yüzölçümüne ve 23 milyon nüfusa sahip olan ve buna karşın dünya ekonomisinde dikkat çekici bir yeri olan Tayvan, önemli bir ihracatçı ülkedir. İhracatında öne çıkanlar ise; elektronik, düz paneller, gemiler, petrokimyasallar, makineler, metaller, tekstil, plastik ve kimyasallar olmaktadır. Özellikle enerji sistemlerinde de çok kullanılan elektronik ve ileri teknoloji çip üretimi en dikkat çekici olanlardır denebilir. Burada şunu da belirtmek gerekir ki; halihazırda (önemli sorun yaşadığı) Çin, Tayvan’ın ihracatı içinde en önde yer alan ülke durumundadır. Fazla olarak hammadde temininin büyük kısmını da Çin’den yapmaktadır.
Tayvan’ın enerji-politik olarak durumuna bakıldığında, enerjide dışa bağımlı bir bölgedir. Buna karşın Tayvan; G. Kore, Japonya ve ABD’ye yönlenen tanker trafiğinde lojistik açıdan stratejik bir jeopolitiğe sahip bulunmaktadır. Bu bağlamda Şekil 3’te petrol ve LNG (olarak doğal gaz) transportundaki durumu (2016 yılı itibariyle) şematik olarak görülmektedir.
- Petrol (b) LNG
Şekil 2 Tayvan’ın Petrol ve LNG Taşımacılığındaki Yeri
Buradan görüldüğü üzere; enerji ticareti için (genel deniz ticaretinde olduğu gibi) son derece önemli yer tutan Malaka Boğazı’ndan (Şekil 2) geçerek Pasifik’e açılan enerji ticaretinin ABD’ye, Japonya’ya ve Kore’ye yönlenen hem petrol ve hem de LNG rotası Tayvan’ın doğusundan geçmektedir. Sadece Çin Halk Cumhuriyeti’ne yönlenen hat, Tayvan ile Kıta Çin’i arasındaki Tayvan Boğazı’na (Şekil 2) yönlenmektedir. Keza enerji transportundan ayrı olarak diğer transit deniz ticaret hatlarının da genellikle ticaret gemilerinin Tayvan’ın doğusundan geçmeyi yeğledikleri gözlenmektedir.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki; Malaka Boğazı’nın kontrolü önemli ölçüde Singapur ve Malezya’da olmaktadır. Güney Çin Denizi’nde de Tayvan benzer bir stratejik önem taşımaktadır. Nitekim, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı da Tayvan’a (Ağustos 2022’de) ziyaret gerçekleştirmeden önce Singapur ve Malezya’yı ziyaret etmiş ve takiben Tayvan’a gelmiştir. Bu ziyaret, birden dikkatlerin bölgeye çevrilmesine neden olmuş ve Çin ile Tayvan arasında (zaten var olan) sorunları üst seviyelere çıkararak kriz oluşmasına sebep olmuştur. Burada dikkat çeken bir husus ta; ABD Temsilciler Meclisi Başkanı’nın, Tayvan’ı ziyaretinden sonra gittiği ülkenin, Güney Kore olmasıdır. Güney Kore, enerji rotasında ulaşım hedefi olan ülkelerden biridir (Şekil 3). İlaveten ABD’nin 5 ülkeyle birlikte Ağustos 2022 başında Malaka Boğazı dolayında yaptığı tatbikat da zamanlaması ve konumu itibariyle üzerinde durulması gereken bu bağlamda değerlendirilebilecek bir gelişmedir denebilir. Bir başka deyişle ABD’nin, enerji politik rotayı yakından izlediği de söylenebilir.
Öte yandan, bilindiği üzere, Çin ekonomisi yadsınamaz şekilde güçlenmiş ve ABD’den sonra dünyadaki ikinci ekonomik büyüklüğe erişmiş bulunmaktadır. Çin ekonomisinin dünyaya açılımı, Şanghay limanına ilaveten Çin tarafından son dönemlerde yapılandırılan Shenzen, Ningbo-Zhoushan, Qingdao, Guangzhou Harbor, Tianjin limanları üzerinden olmaktadır. Bu limanlardan Şanghay ve Shenzen (konteyner) ticaret kapasitesi olarak Hong Kong’u aşmış, diğerleri de rekabet edebilir hale gelmiş bulunmaktadır.
Bu durum, batı dünyası açısından önemli yeri olan Hong Kong’u rakipsiz olmaktan çıkarmıştır. Çin’e giden enerji ekonomik ticaret rotaları eskisi kadar Hong Kong üzerinden olmamaktadır. Nitekim, 2019’da yaşanan olayların temelini bu durum oluşturmuştur. Hong Kong’un idaresinin Çin Halk Cumhuriyeti’ne geçmesi ve Çin’in (yaşanan olaylardan sonra) kontrolü sağlanmasını takiben konu nispeten sükûnet bulmuştur.
Son zamanlarda, Asya Pasifik’te var olan sorunlu bir bölgenin de Kuril Adaları olduğu gözlenmektedir. Kuril Adaları Rusya karasının doğu kıyılarında Kamçatka yarımadasının ucundan Japon adalarına kadar 1300 km boyunca yer alan ve Ohotsk (Okhotsk) Denizi’ni büyük Okyanus’tan adeta ayıran, 56 adadan oluşan bir dizi ada grubudur (Şekil 3).
Şekil 3 Kuril Adaları ve Sorunlu Adalar
Toplam kara yüzölçümü 10.500 km2 kadar olan Kuril adaları, II. Dünya Savaşından sonra (anlaşma imzalanamamış olmasına karşın) Rusya’nın idaresine bırakılmıştır. Ancak Japonya’nın kendisine yakın adalar üzerinde hak iddia ettiği stratejik bir bölgeyi oluşturmaktadır. Bu nedenle Rusya ile Japonya arasında gerilimli durumlar yaşanmaktadır.
Sorun olan adalar; Kuril adalarının en büyük üç adasından ikisi olan Kunashir ve Iturup adaları ile takımadaların en güneyinde yer alan Küçük Kuril Adaları ve çevresindeki kayalıklar olup, söz konusu büyük adalar arasındaki boğazlar deniz ticaretine en uygun güzergâhı oluşturmaktadır. Japonya adı geçen kendine yakın bu adaları, topraklarının uzantısı olduğunu ileri sürerek Japonya’nın “Kuzey Toprakları” olarak nitelemektedir (Şekil 3).
Öte yandan, bilindiği üzere Rusya fosil yakıtlar açısından zengin bir ülke olup özellikle doğal gaz ve petrol ihracatı açısında dünyada önde gelen bir ülkedir. Ukrayna Savaşından sonra Batı Dünyası tarafından kendisine uygulanan yaptırımlar kapsamında Avrupa’ya enerji kaynağı satışı azalınca, kendine yeni alternatif pazar ve rotaları aramaya başladığı gözlemlenmektedir.
Bu bağlamda (Şekil 4’te görüldüğü üzere) Rusya’nın Pasifik kıyılarında iki LNG terminali oluşturduğu görülmektedir. Her iki terminal limandan yapılacak LNG ticaretinin Kuril adaları arasındaki boğazlardan geçmesi gerekmektedir. Gemi trafiğine (derinlik ve geçiş kolaylığı açısından) en uygun iki boğaz Rusya ile Japonya arasında sorun oluşturan adalar arasındaki boğazlar olmaktadırlar. Bir başka deyişle, enerji ticareti açısından bu bölge stratejik önem taşımaktadır. Fazla olarak, zaman içinde Rusya’nın ticaret yolu olarak kullanmayı planladığı Arktik deniz yolu için de bu bölgeden çıkış yapması gerektiğinin de belirtilmesi yerinde olacaktır. Nitekim Rusya, bölgede Mart 2022’de kapsamlı bir askeri tatbikat da gerçekleştirmiştir.
Şekil 4 Rusya’nın LNG Terminal Limanları ve Rezerv Bölgesi ile Bağlantı Boru Hatları
Hal böyleyken, II. Dünya Savaşından sonra silahlanmasının kısıtlanmış olmasına karşı, Japonya’nın dünyanın yeni konjüktüründe yerini almasını savunan eski Japon Başbakanı’nın, bir seçim konuşması sırasında kendisine yapılan suikast sonucu hayatını kaybetmiş olması da zamanlaması bakımından dikkat çekicidir denebilir.
Burada Japonya’nın Ukrayna olayları nedeniyle Rusya’ya yaptırım uygulayan ülkeler arasında yer aldığını da belirtmek gerekir. (Bu bağlamda 77. Birleşmiş Milletler toplantısı sırasında halihazırdaki Japon Başbakanı’nın Rusya ile diyaloğu olan tek batı ülkesi olan Türkiye Cumhurbaşkanı ile Türkevi’ne gelerek yaptığı görüşmenin de bu bakımdan önemli olduğu söylenebilir.
Bu gelişmeler yaşanırken Kuzey Kore’nin, kendi ticaret yolu yine bu adalar arasından olması çok muhtemel olan Japon Denizi’ni ve Japonya’nın kuzeydeki büyük adası olan Hokkaido adası (Şekil 3) civarındaki deniz bölgeleriyle ilişkili füze ve balistik füze denemeleri yaptığı gözlenmektedir. Burada, Kuzey Kore’nin Rusya kaynaklı doğal gaz alımının söz konusu olduğu da hatırlanması gereken bir diğer husustur denebilir.
Bütün bunlardan ayrı olarak, Güney Çin Denizi’nde bilinen ve/veya muhtemel enerji rezervleri dikkat çekmektedir. (Şekil 5). Çin Denizi’nin derin olmasına karşın son dönemlerde gelinen teknolojik seviye ve artan enerji fiyatlarıyla ekonomik hale geldiği düşünülen petrol ve doğal gaz rezervleri artık enerji politik olarak değerlendirilebilir hale gelmeye başlamış bulunmaktadır. Bu durum da dikkatleri Asya Pasifik’e çekmektedir.
Şekil 5 Güney Çin Deniz’indeki Muhtemel Enerji Rezervleri
Hal böyle olunca, Güney Çin Denizi’nde “Münhasır Ekonomik Bölge (MEB)” sorunu baş göstermiş bulunmaktadır. Bu durum Tayvan’ın stratejik konumunu daha da pekiştirmektedir. Oysa, Çin Halk Cumhuriyeti, (Tayvan’ın üzerinde yer aldığı) Formosa adası ve çevresindeki küçük adaları (dolayısı ile münhasır ekonomik bölgesini) kendi hegemonya bölgesi olarak görmektedir. Fazla olarak yakın geçmişte (farklı ülkelerce kınanmasına karşın) bazı kayalık ve yükseltileri baton dökerek vb.gibi yöntemlerle büyüterek ada statüsü kazandırmaya çalışmakta olduğu ve böylece ada karasuları oluşturmaya çalıştığı da gözlenmiştir.
Sonuç
Bütün bu değerlendirilen konular uzantısında, Asya Pasifik bölgesinin stratejik önemi ve konjüktürel durumu üst seviyeye taşınmış bulunmaktadır. Bu bağlamda, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı’nın Pasifik turu ve bu kapsamda Tayvan’ı ziyaretinin (öncesinde ve sonrasında gittiği ülkeler de göz önüne alındığında) enerji politik ve ekonomik bağlamda son derece stratejik anlamlar ifade ediyor olduğu anlaşılmaktadır. İlaveten ABD Başkan Yardımcısı’nın Eylül 2022’de (Japon eski Başbakanı’nın cenazesi için) Japonya’ya gidişi ve takiben Güney Kore’ye yaptığı (ani) ziyaret ve bu ziyaret sırasında Kuzey Kore’nin yaptığı füze denemeleri de dikkat çekicidir.
Bu arada bölgede ABD’nin Asya Pasifik ve Hint Pasifik’te yaptığı tatbikatlar da zamanlaması itibariyle ilginçtir. Bunlara ilaveten; Avustralya (AU), Birleşik Krallık (UK) ve ABD (US) üçlüsünün (adlarının kısaltmasıyla) AUKUS olarak nitelenen yeni bir güvenlik paktının Eylül 2021’de oluşturulmuş olması da Asya Pasifik’in giderek artan jeopolitik önemini göstermektedir.
21. yüzyılda ilerlenirken, “Kuşak Yol (Belt and Road)” projesinin yol alıyor olması ve başlangıç bölgesinin Çin ve dolayısıyla Asya Pasifik olması son derece önemli ayrı bir stratejik veçheyi oluşturmaktadır. Bilindiği üzere “Modern İpek Yolu” olarak da nitelenen bu stratejik oluşumun “Günay Yolu veya Deniz Yolu” güzergahında Asya Pasifik yadsınamaz bir konjüktürel metaforu oluşturmaktadır.
Öz olarak ifade edilmek istenirse; son dönemlerde Asya Pasifik’te yaşanan olaylar son derece ciddiyetle üzerinde durulması gereken olaylar olarak kendini göstermekte olup önümüzdeki dönemlerde olayların tırmanabileceğini düşündürmektedir. Nitekim Asya Pasifik, ABD’nin söylemlerinde de her daim yer almaktadır. Burada, ABD dikkatini Asya Pasifik’e çevirirken dünyanın diğer bölgelerinde de dengelere ilişkin stratejiler geliştirdiği görülmektedir ki; bu husus Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Bu bağlamda, Asya Pasifik bölgesinin siyasi, enerji politik, ekonomik ve hatta askeri olaylara evrilebilirlik nitelik taşıyan çok boyutlu şartları oluşturabileceği öngörülebilir.KASIM2022