Bilimin ışığında Sabri Ülker Merkezi
Emile Zola’nın dediği gibi, “Yalnız bilim insanlığı gerçeğe, adalete ve mutluluğa götürebilir.” Bu çerçevede bilime değer vermek, insanlığa hizmet etmenin bir yolu olarak görülebilir.
On yıl önce Harvard Üniversitesi bünyesinde kurulan Sabri Ülker Merkezi kısa zamanda ortaya çıkardığı bilimsel verilerle bilim tarihine adını yazmayı başardı. Merkezde yapılan çalışmalar ile ilgili bilgi almak için sorularımızı yönelttiğimiz Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker, Sabri Ülker Merkezi’nin çığır açan çalışmalara imza attığını ifade etti.
Yıldız Holding olarak bilime destek olmak için Harvard Sabri Ülker Merkezi’ni kurdunuz. Bu kapsamda yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?
Kurucu neslimizden bu yana bilime büyük önem veriyoruz. Merhum Sabri Ülker henüz 1960’lı yıllarda bile tesislerimizin daha verimli, daha sağlıklı çalışmasını sağlamak ve çevreye verilen zararı en aza indirmek üzere yurt dışından uzmanları getirir, dünyadaki bilimsel gelişmeleri sistemlerimize yansıtmaya, bilimin ışığında hareket etmeye dikkat ederdi. Biz de onun bu mirasını yaşatmak ve insanlığa fayda sağlayacak buluşlara imza atmak üzere bundan 10 yıl önce Harvard Üniversitesi bünyesinde Sabri Ülker Merkezi’ni kurduk. Bu merkez, değerli hocamız Gökhan Hotamışlıgil liderliğinde, Türkiye de dâhil olmak üzere farklı ülkelerden 23 bilim insanına ev sahipliği yapıyor.
Merkez bugüne dek pek çok başarılı araştırmaya ve uluslararası hakemli dergilerde çeşitli yayınlara imza attı. Sabri Ülker Merkezi’nin çığır açan çalışmalarına yakın zamanlı birkaç örnek vermek gerekirse, öncelikle FABKIN hormonunun keşfini söyleyebilirim. 2021 yılında keşfedilen bu hormon vücudun yağ hücrelerinden salgılanıyor ve metabolizmanın düzenlenmesine yardımcı oluyor. Görüldü ki kandaki FABKIN seviyesi, tip veya tip 2 diyabetli deneklerde anormal derecede yüksek çıkıyor. Bu bilgi de diyabetin tedavisi açısından önemli bir potansiyel sunuyor. Merkezimizin 2021’deki bir diğer önemli keşfi de obezitede yağ dokusunun neden olduğu inflamasyonu etkileyen ve insülin direncine yol açan yeni bir mekanizmanın bulunması oldu. Her iki çalışmanın bulguları da bilim dünyasının itibarlı yayınlarından Nature dergisinde yayımlandı.
Türkiye’de de enstitü açmak istediğinize fakat mevzuat eksikliklerine vurgu yaptınız. Bu açıdan gelişmiş ülkelerle Türkiye arasındaki farkları aktarır mısınız?
Harvard Üniversitesi’ndeki Sabri Ülker Merkezi’nin ardından Türkiye’de de bağımsız bir bilim enstitüsü kurmayı hayal ediyoruz. Fakat ülkemizde mevcut mevzuata göre bilimsel enstitüler sadece üniversite bünyesinde faaliyet gösterebiliyor. Aslında bu sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil, Avrupa’da da benzer prosedürler var. Fakat biz bilimsel araştırma yapan merkezlerin daha bağımsız yapılar, enstitüler bünyesinde çalışmasını doğru buluyoruz. Bağımsız araştırmaların yürütülebileceği enstitüler, ülkemizde bilimsel verimliliği artıracaktır. Türkiye’mizde çok büyük bir genç bilim insanı potansiyeli var. Bu gençlerin istedikleri konularda çalışabilmeleri, üretken olabilmeleri, ülkemizde kalmayı seçerek burada çalışmaları çok önemli. Bu nedenle bağımsız enstitü yapılarının kurulmasından yanayız.
Türkiye’de sanayi üniversite iş birliği sürekli dile getirilmesine rağmen istenilen seviyeye ulaşamadı. Bu çalışmaların artması için sizin önerilerinizi alabilir miyiz?
Aslında sanayinin bu konuda çok istekli olduğunu düşünüyorum, fakat burada da bazı mevzuat kısıtlamaları yaşanıyor. Neticede bizler de iyi yetişmiş iş gücüne, genç nesillerin dinamizmine, yeni bakış açılarına ihtiyaç duyuyoruz. Yıldız Holding’de düzenlediğimiz staj ve eğitim programlarıyla, JOB@Yıldız Holding, DataJob gibi programlarla bu kapsamda gençleri destekliyoruz. Fakat bunlar üniversiteyle doğrudan bir iş birliği kapsamında değil, daha ziyade öğrencilerin bireysel girişimleriyle gerçekleşiyor. Diğer taraftan, sadece üniversite-sanayi değil, meslek lisesi-sanayi iş birliklerinin de çok önemli olduğuna inanıyorum. Bugün meslek liselerinden mezun gençlerimizin sanayide hızla ve rahatlıkla iş bulabilecek yetkinlikte olmaları çok önemli. Bunu sağlamak için de lise seviyesinden itibaren sanayiyle yakın ilişki içinde olabilmeleri, sektörleri tanıyabilmeleri ve niteliklerini çalışmak istedikleri alana göre uygulamalı olarak geliştirmelerinin hem genç nesil hem eğitim sistemi hem de ülkemiz açısından çok faydalı olacağını düşünüyorum.
Yıldız Holding açısından 2022 yılı hedeflerinizi aktarır mısınız?
Muhakkak ki en büyük önceliğimiz her zamanki gibi Mutlu Et Mutlu Ol felsefemiz çerçevesinde topluma faydalı olmak. Bunun yanı sıra değişimi iyi yönetmeyi hedefliyoruz. İş yapma şekillerimizde geçmişin dünyasından kalma sistemlere bağlı kalmaktan yana değiliz. Bize geçmişte başarı getiren metot ve sistemlerin bugün artık geçerli olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla bunları yıkarak yerlerine yeni modelleri getirip Holdingimizin ve iştiraklerimizin yapısına göre adapte ediyor, modern teknolojilere uygun yeni sistemler geliştiriyoruz. Ürün ve hizmetlerde inovasyon, dijital iş ve çalışma modelleri, e-ticaret, risk yönetimi gibi konularda yeni bakış açılarını benimsiyoruz. Pandemi döneminde edindiğimiz yeni tecrübelerle ve dijital çağa uygun, öğrenilmiş reflekslerimizle belirsizliği daha iyi yönetmeyi amaçlıyoruz. Kuşkusuz stratejimizi, operasyonel planlarımızı, belirsizlik ortamında dahi ekonomiye katkımızı, finansal gücümüzü korumayı da hedefliyoruz. Bunu yapabilmek için de özellikle sahanın nabzını daha da iyi tutmaya, kaliteden taviz vermeden, makul fiyatlarla ve inovasyonla global ve yerel pazarlardaki pozisyonumuzu korumaya veya geliştirmeye odaklanıyoruz. Bu amaçlarımızı gerçekleştirmek için de tesis, inovasyon ve istihdam yatırımları yapıyoruz.
İhracatın giderek önem kazandığı günümüzde Yıldız Holding olarak ihracat alanında yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?
İhracat bizim için her zaman çok önemliydi. Yıldız Holding’i global bir Türk şirketi olarak tanımlıyoruz. 350’ye yakın markamızla dünyanın her yerine ürünler sunuyoruz. 25’i Türkiye’de, 21’i yurt dışında olmak üzere toplam 46 fabrikayla ülkemize ve dünya toplumlarına katkıda bulunuyoruz.
Aralık 2021 itibarıyla Holdingimizin ihracatı önceki yıla kıyasla yüzde 29 artarak 6 milyar TL’ye ulaştı. Bu sadece finansal bir veri değildir. Bir şirket ihracat yapıyorsa, ülkesine hem ekonomik anlamda hem de itibar anlamında katkıda bulunuyor demektir. Üzerinde Made in Türkiye yazan ürünlerimiz dünyanın dört bir köşesine ulaştığında, tüketicilerin teveccühünü kazandığında Türkiye kazanmış olur.
Örneğin Ülker Bisküvi şirketimiz Ülker markalı ürünlerin yanı sıra Godiva, McVitie’s, Flipz gibi global atıştırmalık markalarını Türkiye’de üretip dünyanın dört bir yanında tüketicilerle buluşturuyor. Sadece Ülker Bisküvi’nin 2021’deki ihracat rakamı 291 milyon dolara ulaştı. Bu rakamın, yaklaşık 100 milyon dolarlık kısmı sadece GODIVA, McVitie’s ve Flipz gibi global markaların ihracatından geldi. Gebze, Topkapı, Silivri, Karaman ve Ankara’daki fabrikalarımızda üretilen global markalı ürünlerimizi dünyanın dört bir yanına gönderiyoruz.
Bir başka örnek olarak da Kerevitaş’tan bahsedebilirim. Dondurulmuş gıda, konserve ve yağ iş alanlarında faaliyet gösteren bu şirketimiz her zaman büyük bir ihracat kapasitesine sahipti. 2021 yılında bu kapasitesini daha da genişleterek yüzde 99 gibi rekor bir artışla 771 milyon TL değerinde ihracat yaptı.
Ne mutlu bize ki Yıldız Holding şirketleri ihracatla ülkemize katma değer sağlıyor, Türkiye’nin ismini dünyaya duyuruyor.
Yıldız Holding olarak Türkiye’de yürüttüğünüz sosyal sorumluluk projelerini aktarır mısınız?
Global yapımız sayesinde Türkiye’de ve dünyanın her yerinde sosyal sorumluluk alanında örnek işlere imza atıyoruz. Sosyal sorumluluk projelerimizde önceliği mutlaka çocuklara veriyor, küçük bir desteğin bile onların geleceği açısından büyük farklar yaratacağını biliyoruz.
Aslında bütün sosyal sorumluluk çalışmalarımızın temelinde Mutlu Et Mutlu Ol felsefesi yatıyor. Merhum Sabri Bey’den devraldığımız bu felsefe şu esasa dayanıyor: İnsan ancak başkalarını mutlu ederse gerçek anlamda mutlu olabilir. Biz de bu çerçevede hem yıl boyu pek çok sosyal çalışmaya imza atıyor hem de senede bir defa Mutlu Et Mutlu Ol Günü’nde buluşup bu alandaki girişimlerimizi hep birlikte kutluyoruz. Örneğin Kasım 2021’deki Mutlu Et Mutlu Ol Günü’nde UNICEF için bir kampanya yaptık. Tüm dünyadaki Yıldız Holding çalışanları Help Steps uygulaması üzerinden adımlarını saydı ve toplam 52 milyon adım atarak dünyanın çevresinde bir tam turu tamamlayacak kadar mesafe kat etmiş olduk. Bu adımlar da UNICEF’e bağış olarak aktarıldı.
Ayrıca AFAD, TEGV, Darülaceze, Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği, UNICEF gibi STK’lara destek oluyor; Kızılay’ımız için pandemi döneminde hazırladığımız destek kolilerinin yanı sıra düzenli olarak kan ve kök hücre bağışı kampanyaları düzenliyoruz. TURMEPA, LÖSEV, Deniz Feneri, TEMA Vakfı, Darüşşafaka gibi kurumlarla çeşitli projelerde iş birliği içinde çalışıyoruz. Afrika’da su kuyuları açıyor, yetimlere ve şehit çocuklarına özel yardım girişimlerinde bulunuyoruz.
Bunların yanı sıra Yıldız Holding Kadın Platformu aracılığıyla fırsat eşitliği konusunda önemli çalışmalara imza atıyoruz. Öte yandan kültür-sanat alanında sanatçıların girişimlerine destek veriyor, Çamlıca’daki kampüsümüzde de geleneksel ve modern sanatın en seçkin eserlerini halkımızın ziyaretine açıyoruz.
Spor alanında da kulüplere verdiğimiz sponsorluk desteğine ek olarak, Türkiye Futbol Federasyonu’yla imzaladığımız anlaşma sonucunda Erkek Milli Takımları, Kadın Milli Takımları ve eMilli Takımlarımızın Ülker markamızla ana sponsoru konumunda bulunuyoruz.
Bunların haricinde, Yıldız Holding çalışanlarının gönüllülük esasıyla yaptıkları çalışmaları da çok önemsediğimi vurgulamak isterim. Arkadaşlarımız tamamen kendi inisiyatifleriyle köy okullarına kitap yardımı toplamaktan otizm hakkında farkındalık yaratmaya kadar pek çok konuda müthiş sosyal girişimleri hayata geçiriyorlar. Hepsiyle iftihar ediyorum.MAYIS2022