BPlas CEO’su Mehmet Celal Gökçen: Havadan sınırlar görünmüyor
Aquila Havacılık’ın Almanya’daki üretim tesislerini gezen Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, firmanın üretiminin bir kısmını ülkemize taşınacağı ile ilgili müjdeli haberi aktarmıştı.
Teknofest sonrası bir araya geldiğimiz BPlas CEO’su Mehmet Celal Gökçen ile gelişmeleri değerlendirdik.
Sanayi Bakanı Mustafa Varank Almanya ziyaretinde fabrikanızı gezdi. Yapılan ziyaretin önemini aktarır mısınız?
Öncelikle Sayın Bakan’a çok teşekkür ederim. Son anda planlarına dahil ettikleri bir ziyaret oldu.
Ankara’da kendilerini ziyaret ettiğimizde “Yarın Almanya’ya gidiyorum.” dedi. “Vaktiniz varsa bize de uğrar mısınız?” sorusuna olumlu yanıt aldık. Bizim açımızdan Sanayi Bakanımızın Almanya’daki tesisimizi ziyaret etmesi son derece önemli ve değerliydi. Burada havaalanında nasıl bir konuşlanma olabileceği, bir imalat tesisinin niye havaalanı kenarında olduğunu inceleme, görebilme fırsatı oldu. Aquila ve diğer markalara ait uçakların bakımlarını yaptığımız FSB Aircraft Maintenance Gmbh isminde bir şirketimiz daha var. Bu şirketimizi de tanıtma fırsatımız oldu. Bakım nasıl yapabiliyoruz, konuşlanmamız nasıldır, bunları aktardık. Aynı tarz bir yeri Türkiye’de kendilerinden talep etmiştik. Sayın Bakan da durumu görerek, aslında bir nevi nasıl olması gerektiğini yerinde deneyimlemiş oldu. Bu açıdan bizim için çok önemliydi. Ekibimizle tanıştı, nasıl iş yaptığımızı görmesi her açıdan büyük önem taşıyordu. Sayın Varank’a, Türk sermayesi ile Almanya’da imalat yeteneklerimizi, bakım ve uçabilirlik belgesi verebildiğimizi göstermek ve üstüne bizzat uçarak test etmeleri bizim için son derece anlamlı ve değerliydi.
Sanayi Bakanı, fabrika ziyareti sonrasında bu tür yatırımlar için pist yapılması gerektiğine vurgu yaptılar. Bu noktada sizin beklentileriniz nelerdir?
Pist bizim için hakikaten çok önemli. Üretim ve bakımdan çıkan her uçağı test etmek, denemek gerekli. Uçağı denemek için herhangi bir yerde imal edip, onu havaalanına taşıyıp test etmeniz mümkün değil. Çünkü denemeleri yapıyoruz ona göre ayarları değiştirebiliyoruz. Deneme pilotlarımızın uçakları uçurup kontrol etmesi lazım teslimden önce. İşte tam da bu yüzden çok önem taşıyor pistler. Ayrıca uçak geliştirirken de bizim için önemli. Deneysel uçaklarımızı da aynı havaalanında yaptıktan sonra deneme uçuşlarını da yapıyoruz. Belli bir süreç var onay ve sertifikalandırmak için, bu nedenle lazım. Bu yüzden Türkiye’de de böyle bir destek talebimiz oldu. Bizim gönlümüzden geçen hâliyle Bursa ve civarı. Yenişehir’de bir hangar yaptık, ama alan olarak 800 metrekare bize yeterli değil. Bizim en az 3000 metrekareye ihtiyacımız var. Bir diğer alternatif; Yunuseli. Eğer Yunuseli ile alakalı bir karar çıkarsa, memnun oluruz. Devletimizin nerede olacağına dair kararı bizim için önemli. [ Karar merciinin bildireceği yerleri de değerlendireceğiz / olumlu karşılarız ]
Yapmakta olduğunuz eğitim uçaklarına Türkiye’deki ilgiyi aktarır mısınız?
Bu sene Türkiye’deki bilinirliği arttırmak için fuar vb. etkinliklerde yer aldık, son olarak da Teknofest’e katıldık. Firmayı satın almadan sonra, ilk yaptığımız firmayı sağlam ayaklar üzerine oturtmaktı, uçak üretimini devam ettirmekti, bunu başardık. 50’ye yakın uçak ürettik ve satışını yaptık. Şimdi Türkiye ayağını düşünerek davranıyoruz, her geçen gün algı artmaya başladı, algı artıkça talepte artıyor. Teknofest’te çok ziyaretçimiz vardı. En çok hoşumuza giden, gözümüzü yaşartan da genç okul talebelerinin gelip uçağın pervanesini, kanatlarını sevmeleriydi; bizleri duygulandırdı. Hem gençlerin hem de kurumların son derece yakın ilgi ve alakasıyla karşılaştık. Uçağımız iyi bir eğitim uçağı olduğundan uçuş okullarının da bu yönde temasları oldu.
Biz de imalatı burada yaparsak daha da iyi olacağını düşünüyoruz. Aquila aynı zamanda bir otomobilin sarf ettiği kadar benzin sarf eden bir uçak. Öyle ki; Avrupa’da uçağı alıp (2 kişi olarak) veya kiralayıp, belli bir yere uçup gelenler var, hafta sonu dahi kullananlar var. Eğitim kurumlarına satışlarımız oldu. İstanbul Havacılık ilk iki uçağı alan şirket. Devamını düşünüyoruz, hatta şu anda biz de bir okul oluşturuyoruz. Dolayısıyla inşallah daha da geniş bir alana yayılacak.
Teknofest’i geride bıraktık. Yapılan organizasyonda size olan ilgiyi aktarır mısınız?
Genel anlamda inanılmaz bir ilgi gördük. Tüm ziyaretçiler, özellikle uçağın Türkiye’de imal edilip edilmediğini sordular. Ne zaman Türkiye’de üretime başlayacağımızı sorguladılar. Neticede evet Almanya’da imal ediyoruz ama arkasında duran ve bunun imalatını sağlayan her girişim Türkiye demek. Şu anda yeni uçak geliştiriyoruz. Dört kişilik uçağımız olacak. Bunları anlattıkça bize yöneltilen sorular çoğaldı. Herkes Türkiye üretim tarihini bekliyor. Kimi ziyaretçilerimizi uçurduk, kimileri içini inceledi. Mutluluk ve gurur dolu anların yaşandığı verimli bir etkinlik oldu.
Türkiye’de eğitim uçuşlarında bazen kazalar yaşanmakta ve yaşanan kaza sonrası yapılan araştırmalarda eğitim uçaklarının eski oluşu ve bakımlarının yeterli yapılmaması olarak belirtilmektedir.
Bu açıdan sizce yerli bir uçağımızla tüm bu filoyu yenileyebilir miyiz?
Bizim bir tavsiyemiz yeni bir uçak olan Aquila’nın kullanılması. Çünkü bu uçakların kullanım süreleri 1- 2 sene değil, uzun süre kullanılabilir. Havacılığın temel disiplini, uçağa iyi bakım yapılmasıdır. Biz bir cümleyi çok sık kullanırız, ‘havacılıkta, idare eder diye bir kavram yoktur’. İdare etmez çünkü, bakım esastır. Eski ya da yeni havacılık pahalı bir iş mi ? Uçağın tipine göre evet. Kullandığınız motora göre değişir. Bu çerçeveden bakıldığında uçakta bazı bakımları uzatmak gibi düşünceler oluşabilir ki, ben Türkiye’de bunların yapılmadığını düşünüyorum. Yine de bakımlar yapılmaya çalışılıyor ama eski uçak koşulsuz değişmelidir. Hususi pilot lisansı, PPL dediğimiz olay benim için olmazsa olmaz. O eğitimler için dahi güvenli uçaklar olmalı. Kullanıcı hatası her zaman olabilir, ancak havada tutunabilme sürati rahat ve iyi olan uçaklara ihtiyacımız var. Aquila bu açıdan çok önemli bir ihtiyaca cevap verecek. Filonun komple yenilenmesi mümkün, biz finansal kiralama imkânlarını da araştırdık. Okulların zaman içindeki ödeme imkânlarını bu şekilde sağlamaları mümkün. Sertifika süreçlerini önemsiyor ve araştırmalarımızı bu yönlerde de derinleştiriyoruz. Sertifikasyon evet uçağı daha pahalı yapıyor, âmâ bir yerde daha güvenli de yapıyor, çünkü her şeyi kontrol edilmiş, test edilmiş parçalardan oluşuyor. Bu zorunlu bir kavram. Havaalanlarında bu konu uygun hale getirilir ve havaalanı konuşlanma, inme, kalkma fiyatları da daha uygun hale getirilirse, zannediyorum bu iş Türkiye’de de gelişir.
Bir dönem Türkiye’de yerli yolcu uçağı projesi vardı fakat yeterli destek görmediği için proje hayata geçirilemedi ve son dönem bu uçağa Alman devletinin sahip çıktığı belirtilmektedir. Bu açıdan havacılık sektörü halen tüm ülkelerin ilgi gösterdiğini söyleyebilir miyiz? Bu tür alanlarda yatırımcıların devletten beklentileri nelerdir ?
Biz hem kendi devletimizden hem de Alman hükümetinden bu konuda bir destek almadık. Almanya’nın çok sahiplendiğini söyleyemeyeceğim. Biz onlardan oradaki çalışmanın devam etmesini sağlayacak koşulları görüştük. Orada çalışanlar hala çalışmaya devam ediyor. Hükümetimiz destekleyeceğini belirtti. Türkiye’ye uçak fabrikamızı getirmek istiyoruz, bu anlamda teşvik edilmek bile güzel. Ben bu işe girerken bir yerde kabil düşünmedim. Gaye Türkiye’de de bir uçağın yapılabileceğini yahut bir uçağın yapılabilirliğini, uçak geliştirilebileceğini göstermek idi. Gayeye ulaşıyoruz. Dört kişilik uçak geliştiriyoruz, konusunda en prestijli tasarım ödüllerine layık görülüyoruz. Vizyoner çalışmalar yapılabileceğini ispat etmek istedim. Mesela, hidrojenle çalışan uçak geliştiriyoruz. Dolayısıyla bütün bunların hepsi kazançların ötesinde memlekete artı olarak kazandırılabilecek konular. Bir kazanç beklemeden sanayici bunu yapar mı? Bu soruya yanıt vermek isterim. Havacılığı seviyorum ben, ülkeme bir şey kazandırmayı seviyorum. Sanayinin yanında bu alanda bir şey kazandırma fikri bile beni heyecanlandırdı. Çünkü ülkemde bana o kadar çok şey verdi ki onun bir vatandaşı olmak bile kıvanç konusu. Ben de bir şeyi geri verebilirsem ne mutlu bana diye düşünüyorum, bu milli bir görev ve gururdur. Hiçbir resmin ya da fikrin arkasına saklanmadan ben bu konuda başarılı olmak istiyorum. Belki Gökçen soyadı etkiliyordur beni… Başarılı olursak ileri boyutları göreceğiz. Ben, eğer gençlere çekinecek bir şey yok, eğer istiyorsak yaparız fikrini aşılayabiliyorsam benim için yeterli. İmkansız diye bir şey yoktur, özellikle bizim için. Her şey mümkündür ve hepimiz yapabiliriz. Hep birlikte başarırız. Unutmayalım ki; havadan sınırlar görünmüyor. KASIM 2019