DEİK Polonya İş Konseyi Başkanı ve Ford Trucks’tan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ercan Emrah Duman: Sektörün önünü açmak için teşvik vermek gerekiyor
Ağır ticari araçlarda, elektrikli araçlara yönelim başladı. Yönelimin boyutları ile ilgili farklı görüşler olsa da gelişimin istenilen boyutlarda olmadığı düşünülüyor. Gelişmelerle ilgili düşüncelerini okuyucularımızla paylaşan DEİK Polonya İş Konseyi Başkanı ve Ford Trucks’tan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ercan Emrah Duman, Türkiye Polonya ilişkilerinin son dönemi ile ilgili de açıklamalarda bulundu.
Elektrikli araçların hayatımıza daha fazla girdiği bir dönemde ağır ticari araç tarafındaki gelişmeleri aktarır mısınız?
Elektrikli araçların hayatımızda giderek daha fazla yer aldığı bu dönemde, ağır ticari araç segmentinde elektrikli modellerimizi piyasaya sunuyoruz. Bu alanda tüm sektör oyuncuları, kendilerini geleceğe hazırlamak için yoğun çalışmalar yürütüyor. Ancak, bu dönüşümün önünde birkaç önemli zorluk bulunuyor.
Bunların başında altyapı eksikliği geliyor. Elektrikli ağır ticari araçların yaygınlaşabilmesi için şarj istasyonlarının ve ilgili altyapının hızla geliştirilmesi gerekiyor. İkinci önemli konu ise teşvik sistemlerinin henüz bu alanda uygulanmıyor olması. Teşviklerin eksikliği, bu araçların ekonomik avantajını sınırlayarak pazara girişlerini zorlaştırıyor. Üçüncü bir zorluk da müşteri ilgisiyle ilgili. Teşviklerin olmadığı bir ortamda müşteriler, bu yeni teknolojiye yatırım yapma konusunda daha temkinli davranabiliyor, çünkü fiyat avantajını net bir şekilde görmek istiyorlar.
Bu dönüşüm sürecinde bu üç temel konuyu ele alarak çözüme ulaştırmamız gerekiyor. Ancak bunların ötesinde, sektörümüzün geleceği açısından bu değişimin kritik bir öneme sahip olduğuna inanıyoruz.
Avrupa bu konuda nasıl, alt yapı sorunlarını çözdü mü?
Avrupa’da binek araçlar tarafında elektrikli araçların yaygınlaşması için atılan adımlar sonuç vermeye başladı ve altyapı sorunları yavaş yavaş çözülüyor. Ancak ağır ticari araçlar segmentine baktığımızda, henüz planlı ve kolay yolculuk imkânı sunacak bir altyapının tam anlamıyla oluşturulmadığını görüyoruz. Avrupa’da da bu konuda alınması gereken önemli bir yol var.
Ağır ticari araç kullanıcıları için şarj süreleri kritik bir konu. Hiçbir kullanıcı saatlerce beklemek zorunda kalacağı bir şarj sürecine sıcak bakmaz. Bu nedenle hızlı şarj teknolojilerinin geliştirilmesi ve buna uygun altyapının kurulması büyük önem taşıyor. Ancak şu anda bu altyapılar yeterince hazır değil.
Özetlemek gerekirse, müşteri ilgisini şekillendiren üç temel zorluk var: altyapı eksiklikleri, menzil kısıtları ve fiyat avantajının yetersizliği. Bu sorunların çözülmediği bir ortamda, müşterilerin elektrikli ağır ticari araçlara olan ilgisini artırmak oldukça zor. Bu noktada teşvikler kritik bir rol oynuyor. Teşvikler, mevcut handikapları dengeleyerek bu dönüşümün hızlanmasına katkı sağlayabilir.
Almanya’da fuara katıldınız, Avrupalı müşterilerin bu alana yaklaşımı nasıl?
Almanya’da Hannover fuarında gördük ki Avrupalı müşteriler, teknolojik gelişmeleri yakından takip etmek ve sektördeki yenilikleri öğrenmek için bizi ziyaret ediyor. Bu açıdan fuarlar oldukça verimli geçiyor. Ancak müşterilerin gösterdiği bu ilgi, henüz tam anlamıyla büyük çaplı siparişlere dönüşmüş değil. Bunun temel sebebi, sektörde çözülmesi gereken bazı soru işaretlerinin hâlâ var olması.
Elektrikli ağır ticari araçlarda sürecin hızlanması için teknik anlamda fiyat-performans dengesinin daha da geliştirilmesi gerekiyor. Şu an müşteriler genelde deneysel alımlar yapmayı tercih ediyor. Örneğin, ihtiyaçları olan üç araçtan birini elektrikli seçerek bu yeni teknolojiyi test ediyorlar. Ancak sektörün daha hızlı bir dönüşüm yaşayabilmesi için müşterilerin bu alana olan ilgisini artırmamız şart.
Bu noktada, kamu destekli teşviklerin devreye girmesi kritik bir rol oynuyor. Teşvikler, müşterilerin bu araçlara olan ilgisini artırırken, ana firmaların teknolojiye yaptıkları yatırımların geri dönüşünü almasını sağlayabilir. Bu da sektörde yeni yatırımların önünü açacaktır. Ancak şu anda bu dönüşüm yolculuğunun henüz başındayız ve birlikte aşmamız gereken önemli bir süreç olduğunu düşünüyoruz.
ABD’de seçimler oldu ve yeni yönetimle birlikte teknolojiye de yatırımların artacağı belirtiliyor.
ABD’de yeni yönetimle birlikte teknolojiye yönelik yatırımların artacağına dair güçlü bir beklenti bulunuyor. Her teknolojik gelişimde olduğu gibi, elektrikli araç teknolojilerinin de zamanla maliyet avantajı sağlayacak şekilde gelişeceğine inanıyoruz. Firmalar, bu dönüşüm sürecinde en verimli yolları bulacaktır.
Ancak, uzun vadeli kazanımları beklerken kısa vadede de sektörün önünü açacak çözümlere ihtiyaç var. Örneğin, pil fiyatlarının düşmesi ve teknolojinin daha erişilebilir hale gelmesi kaçınılmaz bir gelişme olacak. Ancak şu anki maliyetlerle bakıldığında, dizel araçlarla karşılaştırıldığında elektrikli araçların üretim maliyetleri halen çok yüksek. Bu nedenle, sektörün hızla gelişmesi için teşvik mekanizmalarının devreye girmesi kritik önem taşıyor.
Binek araçlarda elektrikli araçlara teşvik veriliyor, ağır araçlara neden verilmiyor?
Elektrikli binek araçlara yönelik teşvikler bulunurken, ağır ticari araçlar için benzer uygulamaların olmaması önemli bir konu. Özellikle Avrupa’ya ürün ihraç etmek isteyen firmalar için ÖTV teşvikleri gibi desteklere ihtiyaç var. Avrupa, karbon ayak izini azaltmak için çalışmalarını hızlandırdı ve 2025 itibarıyla daha sıkı düzenlemeler hayata geçirmeyi planlıyor.
Eğer biz de sıfır emisyon hedeflerini yakalamak ve elektrikli araçların kullanımını artırmak istiyorsak, bu konuda somut adımlar atmalıyız. Elektrikli araçların yaygınlaşması için ya ulusal düzeyde teşvikler devreye alınmalı ya da Avrupa çapında bir teşvik sistemi oluşturulmalıdır.
Bu konuda belediyelerin bir çalışması var mı?
Belediyeler arasında bu konuda adım atan ve sıfır emisyonlu araç kullanımını teşvik eden örnekler mevcut. Özellikle, bazı belediyelerin yalnızca sıfır emisyonlu araçların şehir merkezine girişine izin vermesi, bu alanda önemli bir öncülük niteliği taşıyor.
Biz de bu sürece katkı sağlamak amacıyla bazı belediyelere test araçları sunuyor ve teknolojimizi tanıtıyoruz. Ancak genel olarak baktığımızda, bu alandaki gelişmelerin henüz istenilen seviyede olmadığını söyleyebiliriz.
2024 yılı açısından Türkiye’deki ağır ticari araç pazarıyla ilgili nasıl bir yıl oldu?
2024 yılına baktığımızda, Türkiye’de ağır ticari araç pazarında bir miktar daralma yaşandığını görüyoruz. 2023 yılıyla kıyasladığımızda, pazarın yaklaşık %13 oranında küçüldüğünü söyleyebiliriz. Bu durum, sektörde firmalar üzerinde bir miktar baskı oluşturdu.
Firmalar, bu zorlu dönemde işlerini sürdürülebilir kılmak adına çeşitli kampanyalar düzenleyerek müşterilere farklı çözümler sunmaya odaklandı. Bu kampanyalar, sektörün daha fazla daralmasını önlemeye yardımcı oldu.
Ağır ticari araçlarda bu yıl güvenlikle de ilgili standartlarda geldi. Siz bu konuda çalışma yaptınız mı?
Bu yıl, Avrupa Birliği’nin belirlediği güvenlik ve çevresel standartlar çerçevesinde önemli gelişmeler yaşandı. Avrupa’nın General Safety Regulation (Genel Güvenlik Yönetmeliği) henüz devreye girmeden önce, Ford Trucks olarak gelişmiş sürücü destek sistemleri (ADAS) uygulamasını tüm araçlarımızda uyumlu hale getirdik ve bu alanda sektörde öncü bir adım attık. Nisan 2024 itibarıyla ise bu sistemleri tüm araçlarımızda standart hale getirerek güvenlik konusundaki taahhüdümüzü bir adım öteye taşıdık.
Bu süreçte, diğer bazı markalar yeni yönetmeliklerin yürürlüğe girmesini bekleyerek mevcut ürünlerini ellerinde tuttular ve Avrupa’da satılmayan araçları Türkiye’ye yönlendirdiler. Bu durum, Türkiye pazarında arz fazlasına yol açtı ve kamyon piyasasında fiyatların düşmesine neden oldu. Sektördeki bu rekabet ortamında firmalar, üretimlerini sürdürülebilir kılmak adına sıfır faizli kampanyalar gibi çeşitli çözümler sunarak tüketicilere destek olmaya çalıştılar.
Vergi anlamında Türkiye’nin diğer ülkelerden farklı uygulaması var mı?
Türkiye, vergi uygulamaları açısından dünyadaki uygulamalardan uzakta kalan bir ülke değil. Ağır ticari araçlar özelinde baktığımızda, %4 ÖTV ve %7 KDV oranları uygulanıyor. Bu oranlar, sektör açısından çok yüksek sayılabilecek seviyelerde değil. Ancak burada, özellikle hafif ticari araçlardan farklı bir değerlendirme yapmak gerekiyor.
Elbette, ÖTV’nin kaldırılması yerli üreticilere önemli bir teşvik sağlayabilir ve müşterilerin bu araçlara yönelimini artırabilir. Ancak mevcut oranlar dikkate alındığında, ağır ticari araçlar için vergi yükünün dünya genelindeki uygulamalara kıyasla çok büyük bir fark oluşturmadığını söyleyebiliriz.
2025 yılında faizlerin düşüşü sektöre olumlu yansır mı?
Elbette, faiz oranlarının düşmesi sektöre olumlu yansıyacaktır. Ancak burada önemli olan, faizlerin ne kadar süreyle ve hangi oranlarda düşeceğidir. Ağır ticari sektöründe müşteriler, araçları genellikle bir yatırım ürünü olarak görürler; kamyonlar da aslında tıpkı iş makineleri gibi bir yatırım üründür. Faiz oranlarının yüksek olduğu bir ortamda yatırım yapmak, müşterilerde doğal olarak bir çekince yaratır. Örneğin, 3 yıllık kredi ile araç alındığında, ödenen faiz oranı neredeyse ana kredi tutarının iki katına çıkabiliyor. Bu durum insanları yatırım yapma konusunda temkinli hale getiriyor.
Türkiye Polonya ilişkilerine bakacak olursak orada da olumlu gelişmeleri görüyoruz.
Türkiye ile Polonya arasındaki ilişkiler her geçen yıl daha da güçleniyor. Ticaret hacmi sürekli artış gösteriyor ve Polonya’dan Türkiye’ye gelen turist sayısında da belirgin bir yükselme söz konusu. Türk vatandaşlarının seyahat planlamalarında Polonya’yı tercih etme oranı da artıyor. Eğitim alanında da önemli gelişmeler yaşanıyor, bu da iki ülke arasındaki ilişkileri daha da pekiştiriyor. Genel olarak, bu olumlu trendin devam etmesi ve iki ülke arasındaki iş birliğinin daha da derinleşmesi konusunda hükümetler nezdinde de memnuniyet olduğunu görüyoruz. Bu ilişkilerin ilerleyen yıllarda da aynı şekilde gelişmesini temenni ediyoruz.