DEİK Türkiye Mali İş Konseyi Başkanı ve Turaç Dış Ticaret Genel Müdürü Fatih Altunbaş: Türkiye’nin hafif silah mühimmatında dışa bağlılığı büyük ölçüde bitti

Savunma sanayimizdeki gelişim mühimmat alanındaki ihtiyaçlarımızın da büyük oranda yerli olarak karşılamamızı sağladı. Bu alanda üretim yapan Turaç Dış Ticaret, yaptığı ihracatla da dikkat çekiyor. Savunma sanayinde yaşanan gelişim ve Turaç Dış ticaretin bu çerçevedeki yeri ile ilgili bilgi alabilmek için sorularımızı yönelttiğimiz DEİK Türkiye Mali İş Konseyi Başkanı ve Turaç Dış Ticaret Genel Müdürü Fatih Altunbaş, sorularımıza içtenlikle cevap verdi.

Türkiye’nin savunma sanayi gelişimini aktarır mısınız?

Türkiye’nin savunma sanayide geldiği noktayı sayılarla anlatmak gerekirse 2010 ile 2023 yılları arasındaki döneme bakıyorum. 2010 yılında Turaç Dış Ticaret olarak tesis güvenlik belgesi aldığımızda toplam bu belgenin sahibi ve savunma sanayi üretimi yapan tesis sayısı 100’ün altındaydı. Sasad derneğinin toplam üyesi ise 250 civarındaydı. Bunların içinde birçok firmanın da alt firmaları vardı. Şuanda ise Türkiye’de 2500 tane savunma sanayi firması var. 250’e yakın firmanın da üretim izni var. Bu sayılarda çok sevindiricidir. Savunma sanayi rakamları geçmişte ihracat 1 milyar dolar seviyesinde iken şuan 4 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Eskiden havacılık ve savunma sanayi ihracatı dediğinizde ve havacılık ihracatını çıkardığınızda savunma sanayi ihracatı çok düşüktü. Şuanda sivil havacılık ihracatını çıkardığınızda savunma sanayi ihracatının 3 milyar dolar olduğunu göreceksiniz. Bu 3 milyar dolarlık rakam şuanda çok iyi bir rakamdır sektörün gelişmekte olduğunu gösteriyor. Fakat daha üste bir rakamı yakalamalıyız. Çünkü iç pazarı karşılaştırdığınız zaman Türkiye’nin savunma sanayinde alıcı mı, satıcı mı dediğinizde halen alıcı pozisyonunda olduğu söylenebilir.

Savunma sanayinde yerlileşme çalışmalarında durum nedir?

Birçok alanda yerlileşme çalışmaları sürüyor. Fakat yerlileşme oranları yükselirken bazı yerlerde yerlileşmeyi % 80 oranlara çıktığını söyleyenler var. Ben buna kesinlikle katılmıyorum. Yerlileşme seviyesinin içerdeki çalışmalarla %50’nin üzerinde olduğunu düşünüyorum. Fakat % 80 seviyesine çıktığını söylemek ayakların yere basmadığını gösteriyor. Savunma sanayimizin de 2020-2022 yıllarında pandemi nedeniyle Avrupa’da ve ABD’deki yavaşlayan sektöre destek olduğu ve orada oluşan boşlukları ve fırsatları çok iyi değerlendirdiğini söyleyebilirim. Bu durum gerçekten savunma sanayi açısından geri dönülmez bir kazanım oldu. Böyle de devam edecektir.

Türkiye’de savunma sanayi ihracatını arttırma iradesinin olduğunu görüyoruz.

İhracatı arttırma iradesi gerçekten var. Son dönemde insanlar Türkiye savunma sanayi ülkesi mi, her gün TV’lerde İHA, SİHA görüyoruz, diyorlar. Savunma sanayinin maddi olarak değeri düşük olabilir. Fakat stratejik olarak çok önemlidir. Hele de bizim coğrafya da daha önemlidir. Sürekli şu soru geliyor, durmadan savunma sanayiden bahsediyorsunuz maddi olarak buna değer mi? Maddi açıdan doğru söylüyorlar. Türkiye’nin yıllık cep telefonuna harcadığı para ile savunma sanayinin çapı eşittir. Bu bir gerçektir. Cebimizdeki cep telefonlarına verdiğimiz bütçeyle Türk savunma sanayinin cirosu aynıdır. Fakat biz neden sürekli savunma sanayini konuşuyoruz. Çünkü cep telefonunun etki alanıyla savunma sanayinin caydırıcılığı açısından baktığınızda savunma sanayinin 100 katı caydırıcıdır. Bu yüzden çok önemlidir. Bir de bizim genlerimizden gelen bir boyutu var. Türk milletinin Orta Asya’dan bugüne kadar 2000 yıllık tarihimize baktığımızda bizim millet olarak birçok alanda mucitliğimiz yoktur. Bizim mucitliğimizin büyük çoğunluğu savunma sanayine denk geliyor. Bu bizim özelliğimizdir. Muazzam silahlar icat ediyoruz. Türk milletinin özelliği savaşçılığıdır. Yaradan da bize böyle bir özelliği vermiş. Bu özelliğimizi geliştirmemiz gerekiyor. Uzak Doğu ülkesinden bir bakanla görüştüğümüzde bize, ‘Biz Türkler gibi savaşçı değiliz’ dedi. Bize dışarıdan nasıl bakıldığını o zaman anladım.

Mühimmat kısmında durum nedir?

Mühimmat tarafında hafif silah grubu, orta grup var bir de ağır silah grubu var. Hafif silah mühimmatı grubunda Turaç Dış Ticaret, Türkiye’de üretim izni alan ilk özel sektör firmasıyız. Turaç Dış Ticaret’in açtığı kapıyla birlikte 5 firma daha izin belgesi aldı. Şuanda 6 firma hafif silah mühimmatı yapıyor. Zamanında biz izin talebinde bulunduğumuzda aman Turaç Dış Ticaret’e izin vermeyin, onlara izin verirseniz Makine Kimya Kurumu batar diyorlardı. Makine Kimya halen yerinde duruyor, batmadı. Devam ediyor. Eskiden o üretim yapıyordu, halen üretim yapıyor. Makine Kimya’nın yanında bizim açtığımız kapıyla 6 tane daha özel sektör firması sektöre giriş yaptı. Bir iki kritik üretim dışında Türkiye’nin hafif silah mühimmatında dışa bağlılığı büyük ölçüde bitmiş durumdadır. Çok uzun sürelerden bahsetmiyorum. Her yıl bir iki kalibrede bağımlılık sona eriyor. Toplamda 65 tane kalibre var. Biz önce 1 kalibre ile başladık şuanda 10 farklı kalibreye ulaşmış durumdayız. Bunu sadece Turaç yapmış. 65 kalibrenin 30 tanesi artık kullanılmıyor. Geriye kalan 35 kalibrenin neredeyse üçte birini yerli üretmeye başladık. 4-5 yıl içinde Türkiye artık mühimmat ithal etmeyen, sürekli fazlasını satan bir ülke haline gelecektir.

Devletin artık mühimmat üretiminde zorlukları var mı, sektörün önünü açıyor mu?

Geçmişte çok ciddi manada sıkıntı vardı. Çok zorluyorlardı. Artık bunları aştık. İzin alma konusunda bir problem yaşanacağını düşünmüyorum.

Makine Kimya özel sektörle ortak çalışmalar yapabiliyor mu, sizin kurumdan beklentileriniz var mı?

Makine Kimya Kurumu’ndan hiçbir beklentimiz yok, ortak çalışma beklentimiz de yok. Makine Kimya’nın içinde olduğu her iş, KİT’ler doğası gereği yavaşlıyor. Biz özel sektörün hızı ve dinamiğiyle devam ediyoruz. Herkese de tavsiyemiz budur.

Makine Kimya Kurumu, A.Ş olunca sorunların çözüleceği ve hızlanacağı belirtiliyordu.

Hiçbir şey değişmedi. Halen aynı hantallık ve yavaşlık devam ediyor. Makine Kimya’nın durumunda hiçbir değişiklik yok. Makine Kimya’nın yapması gereken ağır silah mühimmatıdır. Makine Kimya 10 yıl önce ne satıyorsa halen aynısı satıyor. Neyi ithal ediyorsa aynı şekilde ithal ediyor. Ne bir birim ileri, ne bir birim geri gidiyorlar.

Turaç Dış Ticaret olarak siz sektörün neresindesiniz?

Bizim kuruluşumuz 1987 yılıdır. O yıllarda avcılık sektörüyle başlayan sonra savunma sanayine geçen bir serüvenimiz var. 36 yılımızı geride bıraktık. Ben ikinci kuşağım. Şuanda ürettiğimiz Sterling markasını biz ithal ediyorduk. Biz ithal ettiğimiz fişekleri bugün kendimiz üretiyoruz. Sterling markasının bütün haklarını dünyada satın aldık. Şuanda Sterling markasıyla 93 ülkeye ihraç ediyoruz. Bizimkisi tersinden değişik bir hikayedir. Örnek alınacak ve ders çıkarılacak hikayemiz vardır. Herkese de tavsiye ediyoruz. Bugün ithal ettiğiniz ürünleri mümkünse fabrikasıyla birlikte satın almalarını öneriyoruz. Geçmişte tamamen ithalatçı iken bir ithalatın önünü kestiğimiz dönem var. Şuanda şirketimiz ihracatçı pozisyonundadır. Bugün itibariyle ürettiğimiz 100 üründen 70 tanesi yurt dışına gidiyor, 30 tanesi de yurt içi pazarda kalıyor. Son üç yıldır böyle çalışıyoruz.

İç pazarda dolar kurundan kaynaklanan sorun olduğunu belirtiyorlar. Bu durum size de yansıyor mu?

Dövizdeki yukarıya doğru çıkışlar veya iç pazardaki daralmayı bizde hissediyoruz. İç pazardaki kar marjlarının sürekli eridiği doğrudur. Ama ben bu dönemi bir önceki dönemden daha çok seviyorum. Çünkü öncesinde döviz baskılaması vardı. Döviz baskılandığında bizim gibi ihracatçı firmalar 1 yıldan fazla çok ciddi manada fırsat kayıplarına neden oldu. Dolar olması gerekenden % 20-30 daha düşüktü. Bunların olmaması için serbest piyasa şartları nedeniyle barışık olunmalı.

Bu dönemde ABD pazarı sürekli ön plana çıktı. Turaç olarak sizde ABD pazarına yoğunlaştınız mı?

Bizim bir numaralı pazarımız ABD, iki numarada Avrupa, sonra Afrika ve Asya Pasifik ülkeleridir. ABD pazarı pandeminin bize sağlamış olduğu, hiçbir zaman göremeyeceğimiz bir fırsatı bize sağladı.  Çünkü ABD pazarında ciddi manada büyük, devasa silah ve mühimmat firmaları vardı. Pandemi de bu firmalar durdu, üretim yapmadılar. ABD’de de talep oluştuğunda ise o fabrikaların tekrar ayağa kalması çok uzun bir zaman aldı. Bu durumu Türkiye’deki bütün tabanca ve silah üreticileri olumlu değerlendirdi. Bizde mühimmat üreticileri olarak değerlendirdik. ABD’ye adet bazında en çok silah satan ülke Türkiye’dir. Fakat ciro bazında en çok ihracat yapan ülke İtalya, Almanya ve Türkiye’dir. Bu durum neyi gösteriyor. Türkiye’deki ürünlerin fiyatları çok ucuz ve diğer ülkelere göre niteliği düşük. Aslında ticari açıdan sorun burada değil. Türkiye’nin marka sorunu var. ABD’de satılan silah ve mühimmatların büyük çoğunluğu Türkiye üretimi olmasına rağmen ABD markaları altında satılıyor. Bizim problemiz buradadır. Turaç olarak bizim farkımız fason üretim yapmamak. Kendi markamız ve ismimiz ile varolmak. Pandemiye kadar ABD’liler bizim markamızla ürün almamak için direndiler. Bizde direndik, kendi markamızla satmak için. Pandemi ise dirençlerini kırdı. Sterling markamızla ürünlerimizi almayı kabul ettiler. Her şeyimize itiraz ettiler. Ambalajlarımızı dahi değiştirmek istediler. Made-in Türkiye yazmayın dediler, hayır dedik. Bu pandeminin bize verdiği fırsattı. Bizden önce Almanları, İtalyan’ları tanımışlardı.

Türkiye Afrika ilişkilerini geliştirmek istiyoruz. Ticari açıdan Afrika pazarını değerlendirir misiniz?

Afrika pazarı için keşfedilen şeyleri tekrar keşfediyoruz. Biz firma olarak 2018 yılından itibaren Afrika zirvelerine katılıyoruz. 2018 yılından bugüne kadar Afrika ülkelerinin çoğunluğunu ziyaret ettik. Savunma sanayi firmaları son bir iki yıldır Afrika pazarına bakmaya başladı. Afrika pazarı çok başka bir pazardır. O bölgeye ayrı çalışmak gerekiyor. Savunma sanayi de bizler hep fason üretimler yaptığımız için diğer pazarları bir türlü anlamıyoruz. Bize garip geliyor. Bu yüzden aynı dile de konuşamıyoruz. Şuanda bir uyanış başladı. Umarım bu durum devam eder. 58 ülkenin 30 tanesine ulaşırlar. Arkasından Asya Pasifik ülkelerine önem vermemiz gerekiyor. Asya’da Pakistan’dan başka bildiğimiz bir ülke yok. Japonya’dan başlayıp diğer ülkelere yayılmalıyız. Pakistan ile kardeşliğimiz çok iyi. Fakat onların dışında ekonomisi çok iyi, teknolojisi çok iyi ülkeler var. Malezya, Singapur, Endonezya, Tayland, Çin izin verinse Hong Kong gibi ülkeler var. Diğer tarafta da Japonya var. Kişi başına düşen gelir 65 bin dolar, çok zengin bir ülkedir. Biz bu sene Japonya fuarına katıldık. Kolay bir süreç değildir. Japonya savunma sanayine yakın bir zamanda 300 milyar dolar harcayacağını belirtiyor. Harcamak zorunda. Çünkü Çin, savunma sanayinde büyüyor. Türkiye’nin de Japonya’nın bu kararından faydalanması gerekiyor. Önümüzdeki süreçte çok güçlü bir savunma sanayi ile Japonya’da göreceğiz.KASIM2023