Deprem ülkemizin bir gerçeğidir ve kaçınılmazdır

Deprem konusu gündeme gelince kamuoyunun en çok ilgilendiği konular deprem ne zaman olur, nerede olur, şiddeti ne olur sorularının cevabıdır. Bu konular da görüş bildiren uzmanlar genelde jeoloji, jeofizik mühendisleri olmaktadır. Bir doğa olayı olan depremin yeri, zamanı ve şiddeti eldeki verilerin değerlendirilmesi sonucu bir takım tahminlere dayanmaktadır. Bu tahminler de bazen uzmanlar arasında farklılık göstermektedir. Aslında bu tahminlerin olayın çözümüne herhangi bir faydası olmamaktadır. Bu ortamda tartışılması gereken en önemli konu ise depreme dayanıklı yapıdır. Bu çerçevede deneyimine güvendiğimiz ve görüşlerine başvurduğumuz Prokon Mühendislik ve Müşavirlik Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Salıcı, önemli değerlendirmelerde bulundu.

Son dönemde deprem ile ilgili konular çokça tartışılıyor. Bu doğrultuda tartışılan konunun önemli bir ayağını da depreme dayanıklı yapı oluşturuyor. Tecrübenize dayanarak konu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Deprem ülkemizin bir gerçeğidir, tıpkı Japonya gibi ve kaçınılmazdır. Önemli olan ulus olarak deprem için nasıl önlemler alınması ve yapıların depreme dayanıklı olarak nasıl yapılmasıdır.  Bu konu ise deprem mühendisliği, inşaat mühendisliği, şehir planlamacı ve mimarların uzmanlık alanına girmektedir.

1992 yılında olan Erzincan depreminde pek çok ev ile şehrin ekonomisini oluşturan 15.000’e yakın ahır ve samanlık yıkıldığı gibi devlet kontrolünde yapılan Askeri hastane, SSK hastanesi ve Devlet Hastanesi de yıkılmıştır. PROKON burada 3 hastanenin depreme dayanıklı projelendirilmesi ve ahır ve samanlıkların yeniden inşa edilmesi için mal sahiplerine danışmanlık ve kontrolluk yapılması görevlerini üstlenmiştir. Bu deneyimde gördük ki bu kadar yıkım ve ölümün ana nedenleri;

– Betonda kullanılan kum çakılın doğrudan Kızılırmaktan alınması ve içinde olmaması gereken siltli kil malzemenin bulunması idi. Yaptığımız test sonuçlarına göre beton dayanımı olması gerekenin yarısı kadardı.

– Yapılarda statik sistem seçimi depreme dayanıklı olması gereken tarzda yapılmamıştı.

– Günümüzde kullandığımız şartnameler çok detaylı ve gelişmiş olduğu halde o yıllardaki şartnamelerimiz çok daha basit idi. Buna rağmen bu şartnameler bile etkili bir denetim sistemi olmadığından pek çok yapıda uygulanmamıştı.

Aktardıklarınızdan yola çıkarak beklenilen İstanbul depremi ile ilgili düşüncelerinizi de aktarır mısınız?

Depremin en çok etki edeceği yer olarak Marmara çevresi ve özellikle İstanbul belirtilmektedir. Bu bölgede yapılan 30-40 yaş üstü yapılar Erzincan’da olduğu gibi beton ana malzemelerinden olan agrega (uygun dane dağılımlı ve yıkanmış kum, çakıl veya kırmataş) tekniğe ve yönetmeliklere uygun yapılmamıştır.  Genelde denizden çıkarılan kum ve çakıl olduğu gibi kullanılmıştır. Bu malzeme uygun dane dağılımı göstermemekte ve önemli miktarda deniz kabukları da bulundurmaktadır. Hazır beton tesisi, beton pompası, mikser (beton karıştırıcı ve taşıyıcı ekipman) ve vibratör gibi günümüzde standart olarak kullanılan makinalar konut inşaatlarında yaygın olarak kullanılmamakta idi. Bu nedenle iptidai metotlarla yapılan, taşınan ve dökülen betonun kalitesi standartların çok altında oluyordu. Böyle yapılan binaların depreme dayanıklı olduğu söylenemez.

Diğer taraftan 30-40 yıl önce yapılmış ve belirli bir denetim sistemi olan işverenlerin gerçekleştirdiği ve bilinçli mühendislik ve yüklenici firmalar tarafından yapılan büyük yapı ve tesisler bu süreç içinde, deprem şartnamesinin de çok basit olmasına rağmen, herhangi bir sorun yaşamamıştır.

PROKON olarak deprem bölgelerinde yaptığınız çalışmalar ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

Yukarda bahsedilen Erzincan depremi sonrası yapılan depreme dayanıklı yapılar. 99 depreminden sonra Adapazarında 6.000 konutun müşavirlik hizmetleri. İstanbulda yapılan bazı resmi binalar, 3 hastane ve 150 okulun depreme dayanıklı hale getirilmesi veya yeniden yapılması için gerekli projelendirme ve uygulama kontrollüğü. Yurt içinde de pek çok okul ve resmi bina içinde aynı hizmetin verilmesi. Pekçok yerde 1000’i aşkın yapı ve büyük sanayi tesislerinin projelendirilmesi ve kontrollügü gibi  çalışmaları yaptık. 45 yıl boyunca yapılan projelerde bu güne kadar çıkan deprem şartnamelerinin hepsine göre de yapılarımız var. Başta büyük sanayi yapıları, hastahaneler, okullar olmak üzere pek çok projemiz; 99 depremi dahil, maruz kaldığımız depremlerde bir problem yaşamadık.

Tecrübelerinizden yola çıkarak 30-40 yıl önce yapılan yapıların depreme dayanıklı yapılar değildir diyebilir miyiz?

30-40 yıl önce yapılan yapılarda düşük dayanımlı malzemeler olması ve günümüze göre basit şartnameler uygulanmasına rağmen dayanıklı yapı yapılabiliyordu. Yani konu sadece şartnameler değil uygun projelendirme ve yapım sırasında malzeme seçimi ve uygulamanın titiz bir kontrollük yapılması gerekmektedir.

Depreme hazırlık konusunda yer aldığınız önemli projelerden biri de Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Proje ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB) tarafından yurt dışından temin edilen krediyle gerçekleştirilen, Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi; 192 poliklinik, 43 ameliyathane, 129 yoğun bakım ünitesi ve 1.105 yatak kapasitesi ile sağlık hizmeti sunacaktır. Firmamız PROKON Mühendislik Ve Müşavirlik olarak, yapım ihalesi öncesinden başlayıp, kesin kabule kadar olan süreçte, işveren mühendisi (Owner Engineer) olarak; gerek işverenin ve gerekse diğer paydaşların olumlu yaklaşımlarıyla, üst düzeyde ve detaylı bir müşavirlik hizmeti sunulmuştur.

İhale öncesinde tarafımızca projeler ve sözleşme tasarısı gözden geçirilmiş, yüklenici adaylarından gelen sorular yanıtlanmış,  yüklenici firmanın belirlenmesi sonrasındaysa, proje müellifi, tarafımız ve yüklenicinin katıldığı toplantılar düzenlenerek, görüş alış verişi yapılmıştır. Yapılmış olan bu ön çalışmalar sayesinde güçlü ve tereddütsüz bir şekilde yapım işlerine başlanması sağlanmıştır. 

Yeni hastanenin yapılacağı alanda bulunan ve halen faaliyet gösteren birimlerin olması nedeni ile Şantiye kurulumundan başlayıp geçici kabule kadar devam eden süreçte; kullanılmayan binaların yıkım yöntemlerinin belirlenmesi, kullanılan birimlerin ulaşımının düzenlenmesi ve benzeri ayrıştırma organizasyonları gerçekleştirilerek, çalışan sisteminin inşaat faaliyetlerinden etkilenmemesi sağlanmıştır.

Sahada imalat işlerinin başlamasıyla beraber, taşeron firmaların değerlendirilmesi, her türlü malzeme onaylarının verilmesi, yerinde imalat kalite, metraj kontrollerinin yapılması ile bütçe ve iş programı ile işlerin ilerleyişinin uyumu denetlenerek, yüklenicinin yapım hakedişleri raporlanmıştır.

LEED Gold (Yeşil Bina)  kriterlerine uyumunun sağlanması maksadıyla toplantılar ve düzeltici faaliyet raporlamaları yapılmış olup, LEED Sertifikalandırması, ISG denetimleri, yangın raporlamaları ve medikal danışmanlık servislerin için gerekli koordinasyon çalışmaları yapılmıştır.

Geçici kabul sonrasından başlayıp halen devam etmekte olan süreçte, tarafımızca Sağlık Bakanlığına devir teslim işlerinin yapılması, son çizimlerin kontrolü, iş değişikliği ve iş artışlarının değerlendirilmesi, gibi kesin kabul hizmetleri verilmektedir. Hastane Ekim 2019’da faaliyetine başlamıştır.

Müşavirlik çalışmalarımız sırasında; Fen ve Sanat kurallarına uyum, Kalite, süreç ve bütçe yönetimi,

Sismik danışmanlık, Yangın danışmanlığı, Medikal danışmanlık, LEED ve ISG süreçlerinin yönetim ve raporlanması, gibi konular koordine edilmiştir. Aynı zamanda mevcut hastanede sağlık faaliyetlerine devam edilmesi de sağlanmıştır. İşin devamı sürecinde Sağlık Bakanlığı ve hastane idaresinden gelen talepler tarafımızca titizlikle değerlendirilerek, teknik onay, bütçe ve zaman kontrolü de yapılmak suretiyle, proje neticelendirilmiş ve bu hizmetlerimiz İşverenimiz tarafından da takdir edilerek azami memnuniyetle sona erdirilmiştir.

Yapılan hastanenin deprem açısından güvenliği ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Bilindiği gibi 1999 depreminden sonra Sağlık Bakanlığı deprem riski olan bölgelerde yapılan hastanelerde sismik izolatör kullanılması şartını getirmiştir. Söz konusu hastane de sismik izolatörler üzerine oturtulmuştur. Böylece sürekli işlevsellik tasarım kriterlerini  %90, yaşam güvenlik tasarım kriterlerini ise  %98 oranında, sismik performans gösterecek şekilde tasarlanmış olup,  bu performans, kanundaki deprem güvenliği koşullarının da üzerindedir.

Yapıda sürekli işlevselliğin sağlanması için Üç Yönlü Sarkaç türü izolatör sistemi (TFP) seçilmiştir.  Temele yerleştirilen 855 adet sismik izolatörden oluşan sistem, 475 yıllık depremlerde düşük kayma ve sürüklenme ile sonuçlanacak özelliktedir. Kullanılan sismik izolatörler üst seviyede belirlenmiş izolasyon ve yük taşıma kriterine sahiptir. Hastane binalarında kullanılan deprem izolatörlerine ait tasarım ve testler, “Amerikan İnşaat Mühendisleri Birliği ASCE/SEI 7-10- Bina ve Diğer Yapılar için Asgari Tasarım Yükleri Standardı”,  “Avrupa Standardizasyon komitesi (CEN) – EN 15129:2009 Anti Sismik Cihazlar” ve benzeri uluslararası standart ve yasalar ile uyumludur.

Ayrıca yapı içerisinde yer alan ve yapısal olmayan ancak fonksiyonun devamı için gerekli tüm duvar, asma tavan, sabit mobilyalar ve benzeri mimari elemanlar ile elektrik ve mekanik tesisatları da sismik yöntemler ile sabitlenmiş ve tüm bu çalışmalar tarafımız kontrolünde, yüklenici firmanın sağladığı onaylı uzman firmalarca sertifikalandırılmıştır. Makine dairesi ve ana bina ilişkisini sağlayan tüm borulama ve kablolama sistemleri deprem sırasında işlevini sürdürecek şekilde planlanmış ve uygulanmıştır.

Sonuç olarak Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi yapısal ve yapısal olmayan tüm inşaat, mimari, mekanik, elektrik, haberleşme sistemleri ile bir afet depreminde İstanbul’a kesintisiz şekilde hizmet verecek doğrultuda planlanarak hayata geçirilmiştir. MART 2020