Doruk Un Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Gürsel Erbap: İhracat hedeflerine ulaşmak istiyorsak ithalat yapmak zorundayız
Küresel un piyasasında söz sahibi olan Türkiye, pandemi ve savaş gibi öngörülemez olaylar neticesinde ihracatta zorluklar yaşamaya devam ediyor. Bu zorluklara rağmen deneyim sahibi firmalarımız, uluslararası pazarlardaki konumlarını koruyor. Yaşanan kritik dönem ile ilgili görüşlerini okuyucularımızla paylaşan Doruk Un Yönetim Kurumu Başkanı ve CEO’su Gürsel Erbap, önemli açıklamalarda bulundu.
Dünyada gıda enflasyonu yaşanıyor. Bu noktada sizin gıda enflasyonuyla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Pandemiden başlayarak gıda arzında, sürdürülebilir tedarikte ve ülkelerin gıda stoklarını fazla tutmasıyla birlikte fiyatlarda sürekli bir yükselme yaşandı. Pandemi sonrasında ise kurların, petrol fiyatlarının, bölgesel risklerin ve faiz arttırıcı politikalarla birlikte de gıda fiyatları en üst seviyelere çıktı. Bize gelince enflasyonun yüksek olduğu bu dönemde gıda fiyatlarında da ciddi oranlarda artış görmekte. Bu artışın ana sebepleri tedarik zinciri ve maliyetlerden kaynaklanmaktadır. Hammadde fiyatlarındaki artışlar, lojistik maliyetlerindeki artışlar, işçiliklerin sürekli artışı bunların dışında tüketicilerdeki talep artışları da fiyatların yükselmesine neden oldu. Önümüzdeki bir yıl boyunca da gıda fiyatlarının yükseleceğini tahmin ediyoruz.
Hammadde fiyatlarıyla ilgili buğday fiyatlarının düştüğü belirtiliyor. Bu durum sektöre yansımıyor mu?
Buğday fiyatları düşmüyor. Şu anda hasat dönemindeyiz. Dünyada ve Türkiye’de yeteri kadar buğday stoku var. Üretim de verimli geçti. O nedenle bu dönemde buğday fiyatları yükselmez. Geçen yılla karşılaştırdığınız zamanda yüksek fiyat yok. Aynı zamanda buğday fiyatları son iki haftadır yukarıya doğru çıkıyor. Çünkü ihracat içinde yerli buğday kullanıyoruz. Stokların büyük bir kısmı da Toprak Mahsulleri Ofisi’nin depolarında bulunuyor. Ham madde fiyatlarında dünyada bir düşüş var fakat Türkiye’de yok.
Türkiye’de üretilen buğday hem iç piyasa hem de ihracatı karşılar mı?
Türkiye’nin her zaman için kendine yeteceği buğdayı vardır. Fakat ihracat çok farklı bir durum. İhracatın belki bir kısmını yerli ürünle karşılarız. Fakat ihracat hedeflerine ulaşmak istiyorsak ithalat yapmak zorundayız. İhracata yetecek kadar buğday üretimi yok. Önümüzdeki dönemde üretim artışıyla, verimlilikle, tohumculuğun gelişmesiyle dışa bağımlılık azalacaktır. Ama bunu kısa dönem için söyleyemeyiz. Özellikle ihracat pazarlarımıza yakın coğrafyada hem buğday verimlerinin artışı hem de lojistik avantajlarından dolayı rekabet gücümüzü yavaş yavaş kaybetmekteyiz. Türkiye ihracat rakamlarına baktığımızda ithalat yasağının başladığı geçen yılın haziran ayına göre – % 34,26, temmuz ayına göre ise – % 31,78 düşüş yaşandı. Geçen yıla göre Rusya’nın un ihracatı yaklaşık yüzde 50 artış gösterdi. Düne kadar ihracat pazarında olmayan Rusya, buğday ihracatına vergi uygularken un ihracatında çok önemli destekler sağlıyor. Yine Hindistan’daki yüksek buğday rekoltesi ihracat pazarlarında ciddi rekabetle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Siz ihracatın ithalatla karşılanması gerektiğini, yerli buğdayla karşılanmaması gerektiğini mi söylüyorsunuz?
Bugüne kadar zaten böyle gelişti. İhracatta bir tek siz yoksunuz. Dünyada un ihtiyacı 14 milyon tondur. Bunun 4 milyon tonuna yakınını Türkiye gerçekleştiriyor. Kazakistan, AB ülkeleri un ihracatı yapıyor. Şuanda Rusya’nın elinde ciddi bir oranda buğday stoku var. Ruslar artık un ihracatına yöneliyor. Rusya’da buğday 220 Dolar iken Türkiye’de 270 Dolardır. Lojistik avantajımız olabilir ama bu fiyatla rekabet edemeyiz. İhracatta tüm ülkeler uluslararası fiyatlardan ürün istiyor ve bizim de bunu karşılamamız gerekiyor. Şuanda zarar finansmanı taşıyoruz ve bunu ne kadar sürdürebiliriz.
Rusya savaştan dolayı ticaret kısıtlaması var, bu durumda dahi ihracat yapabilir mi?
Rusya’ya kısıtlama var ama bir şekilde bizlere buğday satabiliyor. İhracatta sadece ABD pazarı bulunmuyor. Afrika ülkelerine de ihracat yapıyorsunuz. Bu yıl Hindistan’da hasat çok iyi geçti ve o bölgedeki tüm ülkelere Hindistan ihracat yaptı. Yine Mısır bölge ülkelerine satış yaptı. Türkiye’nin un ihracatında sürdürülebilir ticaret gerçekleştirebilmesi için sektörün devletle iş birliği içinde olması gerekir. Türkiye un ihracatında dünya lideri olabilmesi için sanayicilerimiz uluslararası pazarları gezerek, ciddi bilgi birikimleri elde ederek bu ihracatlar yapıldı. Kamu özel sektör iş birliği yapılarak ihracatta başarı yakaladık. Bu başarı herkesin ortak çalışmasıyla oldu. Bugün ise uluslararası fiyatları yakalamamız için bizim maliyetlerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Kurda öngörülebilirlik olması gerekiyor, normalde lojistik süreleri 25 gün iken Süveyş kanalındaki risklerden dolayı Doğu Afrika’ya 4 ayda ürün gönderebildik. Lojistik böyle olunca unun kalitesi düşüyor. Finansal açıdan da müşteriler ürünü almadan ödeme yapmıyor ve 4 ay beklemek zorunda kalıyorsunuz.
Tarım Bakanlığı bu konuda nasıl yaklaşıyor sizlere yardımcı oluyor mu?
Türkiye’de buğday olduğu sürece bu yasaklamaları normal görüyorum. Ama dünya ticaret örgütüne baktığınız zaman böyle uygulama yapmamanız gerekiyor. TMO’nun çiftçilerin mağdur olmaması için kısa dönemli böyle kararlar alması normaldir. Fakat bu durumun sürdürülebilir olmadığını söylüyoruz. Dolayısıyla Tarım Bakanlığı bu konudaki gelişmeleri biliyordur ve sivil toplum kuruluşlarıyla da bir araya geliyor. Sivil toplum kuruluşları önceden çalışma yaparak kamuya bilgi vermesi gerekiyor. Ya sivil toplum kuruluşları kendi görevlerini yeteri kadar yapamıyor ya da kamu kuruluşları bu çalışmaları yeteri kadar ciddiye almıyor. Bu sürecin soruşturulması gerekiyor. Pazar kaybına uğramamamız gerekiyor. İhracat olmadığında iç pazardaki fiyatlar dengelenebilir. Fakat bu durum sürdürülebilir değildir. Çünkü fabrikalar para kazanmaz ise meslektaşlarımız fabrikalarını kapatacak ve işsizlik artacaktır.
Dahilde işleme sistemi devam etmiyor mu?
Devam ediyor, fakat bizler içeriden ürün alarak şu anda ihracat yapıyoruz. Bugün için bir sorun yok. Fakat üç ay sonra fiyatlar değiştiğinde bizler iç pazardaki buğdayı alıp yurt dışı pazarlara daha uyguna satamayız. Türkiye’deki ham madde üretimi ile ithal buğday fiyatı aynı değildir.
Şuanda Kazakistan’tan Türkiye’nin buğday alarak ihracat yapsın şeklinde bir yaklaşım var.
Bu çok kolay bir süreç değildir. Rusya’dan getirmeme sebebi yasaktan kaynaklanıyor olabilir, ama Kazakistan’dan 6-7 milyon ton buğdayı nasıl Türkiye’ye getireceksiniz. Daha önce Kazak buğdaylarını alırken yine Rusya üzerinden getiriyorduk. Kazakistan aynı zamanda un ihracatında Türkiye ile yarışan bir ülkedir.
Türkiye bu yıl 4 milyon ton un ihracatı gerçekleştirebilir mi?
İhracatı geçen yılla karşılaştırırsanız çok az da olsa ilk altı ayda bir artış var. Şartlar uygun olursa geçen yılki rakamları tekrar yakalamış oluruz. Ancak Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında bir ihracat artışı bulunmuyor.
Doruk Un olarak siz ihracatta neler yapıyorsunuz?
Yıllık 438 bin ton buğday kırma kapasitesi, yıllık 350 bin ton un üretimi ile Türkiye’nin en büyük ilk üç un ihracatçılarından biriyiz. Kapasitesinin %65-70’lik kısmını ihracat pazarlarında değerlendiriyor ve 4 kıtada 41 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz.
İç piyasayla ilgili gelişmeleri aktarır mısınız?
Dünyada unlu mamullerle ilgili tüketim giderek düşüyor. Genellikle protein tüketimi arttıkça unlu mamullerde tüketim düşüyor. Türkiye’de eskiden kişi başı 160-170 kilo unlu mamul tüketimi vardı, şu anda yıllık 120 kiloya düştü. Otel ve restoran taraflarındaki unlu mamullerde Doruk Un olarak yer alıyoruz. Yine paket un tarafında yer alıyoruz. Fabrikanın bulunduğu konum ve teknolojimiz sayesinde ekmek ve unlu mamuller üreten endüstriyel müşterilerin en büyük tedarikçisiyiz. Unun uzmanlık gerektirdiği, doğru unla doğru lezzete ulaşılacağı yaklaşımıyla yola çıkarak paketli un yatırımı yaptık ve PanPan Un markasıyla Türkiye’de ilk defa “Sağlıklı Un” kategorisiyle yerli ata tohumlarından bol lifli ve son derece besleyici 3 farklı ürünü tüketici ile buluşturduk. Yakın bir zamanda da glutensiz un ürünümüzü de çıkarmış olacağız. Doruk Un olarak tüm paydaşlarla sürekli bir araya gelerek sektörel sorunlarımızın çözümü için çalışmalar yapıyoruz. Şuanda özel sektör olarak ilk kendi tohumunu üreten ve buğdayını kendi tohumundan alan ve daha sonrasında da unu üreten bir kurumuz. Tohumculukla ilgili çalışmalarda çiftçilerimize hastalığa ve kuraklığa dayanıklı, daha az gübre ve ilaç kullanarak yeni buğday çeşitleri üretiyoruz. Bu buğday çeşitlerimiz tescile gitti, yakında da üretime başlayacağız. Biz sadece un firması değiliz, tarladan sofraya tüm paydaşlarımızla birlikte hareket ediyoruz. Bir pastaneden veya fırından çıkan ekmeğin hangi parti numarasıyla undan üretildiğini, üretilen unun hangi parti numarasıyla buğday stokunun nereden alındığına kadar inceleme fırsatını oluşturduk. İhracat ve endüstriyel müşterilerimiz ürünün nereden geldiği ve nasıl üretildiği, hijyen koşullarına kadar incelemek istiyorlar. Bizde onlarla birlikte sektörün de gelişmesini sağlıyoruz.EYLÜL2024