Dünya üniversitesi olma hedefimiz doğrultusunda adımlar atıyoruz
Yüksek öğrenim alanında önemli çalışmalara imza atılan KKTC, eğitim adası olma yolunda hızla ilerliyor. Yaşanan ambargo sürecine rağmen yapılan çalışmaların sınırları aşması, ülke insanının geleceğini olumlu etkileyeceğini ifade eden ilgililer, Girne Amerikan Üniversitesi’nin yaptığı çalışmalara dikkat çekiyor. Bu noktada Girne Amerikan Üniversitesi’nin yaptığı çalışmaları dinlemek için bir araya geldiğimiz Girne Amerikan Üniversitesi Yöneticiler Kurulu Başkanı Serhat Akpınar, sorularımızı yanıtladı.
Kıbrıs Amerikan Üniversitesi’ni kurdunuz. Konu ile ilgili sizden bir değerlendirme alabilir miyiz?
Bir dünya üniversitesi olma hedefimiz çerçevesinde, hayata geçirdiğimiz bir projedir. Bu çerçevede Kıbrıs Amerikan Üniversitesi’ni kurduk ve sonrasında dünyanın farklı yerlerinde kampuslar açarak yolumuza devam ediyoruz. İngiltere, ABD, Türkiye, Moldova ve Honkong gibi ülkelerde faaliyetlerimizi geliştirerek, liberal bir üniversite hedefimize ulaşmaya çalışıyoruz. Şuanda üniversitenin rektörlük binası da Osmanlı’nın son dönem sadrazamlarından Mehmet Kamil Paşa’nın ikametgâhıdır. Biz Lefkoşa Suriçi’ndeki tarihi binaları yavaş yavaş üniversiteye dönüştürmeyi başladık. Bu çerçevede tarihi dokunun bakımı yapılarak topluma kazandırılıyor. Venediklilerden kalan tarihi doku içerisindeki bir yeri üniversiteye dönüştürmeye başladık. Bunun bir örneğini biz İtalya’da Bologna Üniversite’sidir. Bugün Bologna Surları içerisinde 90 bin üniversite öğrencisi var. Dünyanın en eski üniversitelerinden biri olan Bologna Üniversitesi burada tarihi doku içerisinde üniversitenin kimliği doğrultusunda konferans salonları, sanat evleri ile bütünleşerek farklı bir yapı ortaya çıkarmıştır. Yaptığımız bu çalışmalarla çözüm sürecini de önemli katkıları olacaktır.
Bölgede yaşayan insanlar sizin çalışmalarınızı benimsedi mi?
Sosyal sorumluluk projesini başlattığımız için insanlar yapılan çalışmaları benimsedi. Şuan itibari ile küçük bir doku ile başladık ve üniversitenin 200 öğrencisi var. Bunun yakın zamanda 2000 öğrenciye ulaşacağını düşünüyoruz.
Geçen yıl üniversiteler açısından zor bir yıl olduğu ifade ediliyor. Sizin açınızdan geride bırakacağımız yıl ile ilgili neler söylenilebilir?
Girne Amerikan Üniversitesi için planlandığı gibi bir yılı geride bıraktığımızı söyleyebilirim. Bugün üniversitede olarak on beş bin öğrenciyi aşkın kişiye eğitim veriyoruz. Ayrıca bu öğrencilerin 105 farklı üniversiteden olması, kırk beş farklı ülkeden öğretim üyesinin eğitim veriyor olması, denizcilik ve havacılık alanında yapmış olduğumuz çalışmalar, tıp fakültesi ve araştırma hastanesinin Florance Nightingale Hastanesi’nin desteği ile devam ediyor olması oldukça tatminkâr bir durumdur.
Bu arada da Türkiye’de de önemli çalışmalar devam ediyor.
Evet, Türkiye’de de yoğun bir şekilde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Vakfımız kuruldu ve akabinde uluslararası havacılık okulumuz devreye girdi. İstanbul’da başlattığımız bu çalışmamızı gösterilen ilgi doğrultusunda Balıkesir ve Bursa illerine de yaymayı düşünüyoruz.
Türkiye’de faaliyet alanlarınızı göre, ülkemizde yüksek öğrenim alanında yaşanan gelişmeleri takip ediyorsunuzdur. Bu gelişmeler ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Türkiye’de bu konuda farklı süreçlerin yaşandığını gözlemliyoruz. Bazı vakıf üniversitelerine kayyumlar atanması gündemde. O nedenle yeni üniversitelerin açılmasına olumlu bakılmıyor. Bugün biz üniversite olarak, nasıl ki Ortadoğu Üniversitesi, İTÜ, Nişantaşı Üniversitesi Kıbrıs’ta eğitim yapıyorsa Kuzey Kıbrıs’ta gelen üniversitelere de kolaylıklar sağlanarak faaliyetlerini yürütmesine izin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca sadece bizim ölçeğimizde değil diğer ülkelerden gelebilecek üniversitelerle Türkiye yüksek öğretim alanında tam bir çekim merkezi haline gelebilir.
Aktardıklarınız bir yana, diğer yandan ekonomik güçlükler nedeni ile el koyulan üniversite var. Böyle olunca da YÖK doğal olarak frene basma ihtiyacı duyuyor.
Bu noktada YÖK’ün bakış açısı ile ilgili bir şey söylemek yerine gelecek ile ilgili bakışımız ile ilgili bir şeyler söylüyorum. Eğer sadece ülke gençleri düşünülüp ona göre planlar yapılıyorsa farklı, daha geniş düşünülüp bir çekim merkezi olma noktasında düşünülüyorsa daha farklı yönelimler içerisine girilir. Ben bu noktada doğru düşüncenin bir çekim merkezi olma hedefi olduğu kanaatindeyim. Bu çerçevede tüm dünyanın ihtiyaçlarını bilip ona göre hareket etmemiz gerekiyor. Bu doğrultuda vereceğimiz eğitim hem gençlerimizi hem de farklı ülkelerden gelen gençleri dünyanın ihtiyaçları doğrultusunda eğitebiliriz. O zaman gelecekte dünyayı değiştiren bireylerimizden bahsedebiliriz.
YÖK’ün üniversitelerin gerekli gereksiz detay konumundaki şeylere müdahale ettiği yönünde eleştiriler var siz bu eleştirilere katılıyor musunuz?
Bir vizyon eksikliğimizin olduğunu söyleyebilirim. Yakın bir geçmişte Bilim Üniversitesi ile ortak bir tıp fakültesi kurmak için YÖK’e müracaatımız olmuştu. İngilizce eğitim verecek fakülte için o dönemde ülke ihtiyaçlarını ifade ederek böyle bir ihtiyacın olmadığı söylendi ve izin alamadık. Bugün ise Florance Nightingale Hastanesi ile yaptığımız toplantıda sağlık turizmi ile ilgili gelişmelerden dolayı hastalarla iletişim kurabilecek hemşirelere ihtiyaç duyulduğu ortaya çıktı. Bu nedenle dış ülkelerden İngilizce bilen hemşire aldıklarını ifade ettiler. Bu tablonun üzerinde düşünülmesi gerektiğini düşünüyorum. Tüm bu süreçlerin ilerleyen günlerde doğru mecralara akacağı düşüncesindeyim ve pozitif bakıyorum.
Son dönemde üniversitelerde taban puanların düşük olmasından dolayı sorunlar yaşandığı ifade ediliyor. Bu doğrultuda da öğrenci profilinin değişeceği düşünülüyor. Sizin bu konudaki düşüncenizi alabilir miyiz?
Bu bir bakış açısıdır, tabii bu bakış açısının doğru olan yönleri de var yanlış olan yönleri de var. Bilimsel olarak bir bakış getirdiğimiz zaman sağlık gibi belli alanlarda eğitim alacak öğrencilerin sınav sistemi içerisinde belli farklılıklar içerisinde olması gerekiyor. Yapılan sınav neticesinde belli bir beckraundda olduğunu hem öğrencinin hem de üniversitenin fark etmesi gerekiyor. Buradan yola çıkarak belirli alanlarda bu sınav sisteminin değişmesi gerektiğini söyleyebilirim. Bu konuda bu ve benzeri durumları deneyimleymiş ülkelere bakarak sorunlarımızı çözebileceğimizi düşüyorum.
Tuğrul Türkeş’in KKTC’den sorumlu bakan olmasının olumlu olduğu yönünde görüşlere sıkça rastlıyoruz. Sizin bu konudaki düşüncenizi alabilir miyiz?
Tuğrul Bey’in Kıbrıs’a yakın ve Kıbrıs sorununu bilen bir isim olması nedeni ile her iki taraf için de bir şans olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle bu şansı her iki tarafın da iyi kullanması gerekiyor.
Türkiye’nin adanın sorunlarının çözümleri ile ilgili çabalara rağmen Türkiye’nin popülist politikalar izlediği yönünde bir görüş var ki bu görüş en üst düzeyde de dile getirildi. Bu ifadelere cevap olarak da Başbakanımız Binali Yıldırım adaya su getirmenin popülist bir politika olup olmadığı yönünde tekrar düşünülmesi gerektiğini ifade etmesi durumu özetler nitelikte oldu. Konu ile ilgili sizin düşüncenizi alabilir miyiz? Türkiye’nin KKTC de popülist politikalar izlediği söylemlerine katılmadığımı ifade etmek isterim. Türkiye Anavatan’ımız olarak 1974 barış hareketı ile adaya çıkarak bizi yok olmaktan kurtarmış, oluşturduğumuz kktc yi tek tanıyan devlet olmuştur. Ekonomik güçlenmemize her zaman katkı koymuş yardımcı olmuştur. Desteğini de halen sürdürmektedir. Küçük bir gurubun karşı duruşunu demokrasimizin zenginliği olarak görmekteyim.