DÜNYADA 2024’te YAŞANAN ENERJİ POLİTİK OLAYLARA GENEL BİR BAKIŞ
Prof. Dr. A. Beril Tuğrul
Giriş
Yeni bir yıla girerken, artık geçmişte bıraktığımız 2024’ün hayli yoğun gündemi, yeni yılı da hayli etkileyecek gibi görünmektedir. Gerçekten de şöylece bir düşünüldüğünde; 2024 yılı boyunca ekonomik, toplumsal, siyasi ve de enerji politik bağlamda hayli yüklü olaylar yaşanmıştır. Enerji politik olaylar 2024 yılı boyunca sert ve yumuşak güç uygulamalarının sıkça görüldüğü bir yıl olarak da hatırlanacaktır. Bu bakımdan burada, geçtiğimiz yıl boyunca öne çıkan enerji politik olaylar, hızlıca gözden geçirilmeye çalışılacaktır.
2024 Yılında dünyada yaşanan olaylara bakıldığında; doğrudan ve/veya dolaylı olarak pek çok olayın enerji politik güdümlü olduğu fark edilmektedir. Özellikle 2022’de başlayıp 2024 yılı boyunca da yoğun sıcak çatışmaların yaşandığı Rusya-Ukrayna Savaşı ile İsrail’in çevresinde uyguladığı şiddet ve güç uygulamaları gündemdeki yerini korumuştur. Bir başka deyişle 2022’de başlayan Ukrayna Savaşından sonra 2023’te başlayıp bu yıl da devem eden Gazze olayları, dünyanın en çok ilgilendiği büyük sorunlar olmuştur. Bu bölgelerde yaşanan olaylar, sıcak çatışmadan öte savaş nitelemesi kazanmış bulunmaktadır. Her iki savaş da sadece tarafları değil küresel olarak farklı ülke ve bölgeleri etkileyebilecek şartları ortaya çıkarmıştır. Bunlara ilaveten 2024 Kasımının sonunda Suriye’de başlayan olaylar Aralık’ta hızla gelişmiş ve Suriye’de yıllardır hüküm süren rejimi yıkarak büyük bir değişime neden olmuştur.
Sıcak Çatışma ve Gelişmelerin Enerji Politik Değerlendirmesi
2024’te, ikinci yılını doldurup üçüncü yılını süren Rusya-Ukrayna Savaşı yıl boyunca genellikle enerji-politik stratejik mahal ve bölgelere yönelik ataklarla devam ede gitmiştir. Ukrayna olayları Ağustos 2024 itibariyle farklı bir aşamaya da geçmiştir. Ukrayna, Rusya’nın Kursk bölgesine operasyon gerçekleştirmiştir (Şekil 1). Böylelikle, savaş Rusya topraklarında da yaşanır olmuştur.
Bilindiği üzere Ukrayna enerji politik açıdan hayli önemli bir ülke olup savaş öncesinde, Rusya’dan Avrupa’ya bağlanan ana arter enerji hatlarının geçiş ülkesi durumundaydı. Nitekim, Rusya’nın işgal ettiği bölgelere bakıldığında ana arterlerden birine yönelik önemli kazanımları elde ettiği, ayrıca enerji kaynakları dahil yeraltı kaynakları açısından öne çıkan bölgeleri (özellikle Donbas yöresini) işgal ettiği görülmektedir. Ayrıca, 2024 yılında da (sıcak çatışmanın başından beri olduğu gibi) birçok enerji politik ve stratejik mahallerin hedefe alınmasıyla sürdüğü gözlenmiştir. Bunlar arasında Avrupa’nın en büyük güçlü nükleer santralı olan Zaporijya Santralı da bulunmaktadır.
Şekil 1 Ukrayna’da Son durum
Ağustos 2024’te Ukrayna’nın Rus topraklarına yönelik başlattığı atağa bakıldığında da enerji politik bir atak olduğu izlenimi edinilmektedir. Atağın başlatıldığı bölgede bir ana enerji hattının geçiş bölgesi olduğu dikkat çekmektedir Ayrıca Ukrayna, Rusya’nın Kursk Bölgesindeki “Kursk Nükleer Santralı”na yönelik olarak da risk yaratacak bir hamle gerçekleştirmiştir. Öte yandan, 2023 yılının son çeyreğinde başlayan İsrail’in Gazze’yi işgal etme ve tümüyle bölgede egemen olmaya yönelik vahim hamleleri, 2024 yılında daha da şiddetlenerek devam etmiştir. İlaveten Ekim 2024 başı itibariyle, İsrail’in Lübnan’a atakları ile güney Lübnan’da etkili olan harekatları da yine kanlı şekilde gerçekleşmiştir.
Şekil 2 İsrail, Gazze ve Lübnan Münhasır Ekonomik Bölgelerindeki
Enerji Kaynağı Rezervleri
Söz konusu olaylar için genellikle siyasi, toplumsal ve hatta teolojik analizler yapılmaktadır. Bununla beraber enerji politik konular da daima üzerinde durulması gereken husus olarak kendini göstermektedir. Doğu Akdeniz’deki varlığı bilinen enerji kaynağı rezervleri ile yine bu bölgede potansiyel oluşturan enerji kaynağı bölgeleri, yaşananların enerji politik veçhesini oluşturmaktadır. Bu bağlamda ülkelerin kesinleşmemiş Münhasır Ekonomik Bölgeleri, sorun olarak öne çıkmış bulunmaktadır.
Bir önemli gelişme de Suriye’de 27 Kasım 2024 tarihinde başlayan ve BAAS rejiminin sona ermesiyle sonuçlanan durumdur. Bilindiği üzere, Suriye yaklaşık 14 yıl kadar bir süredir iç savaş şartlarında bulunmaktaydı. Bir başka deyişle, farklı aktörlerin güdümünde olduğu düşünülen farklı grup ve yapılar arasında süre giden çatışmalarla kaotik ortam oluşmuştu. Tüm bu olayların arkasında “Mezopotamya” coğrafyasında bulunan önemli enerji kaynağı rezervlerine, “Bereketli Hilal” bölgesinde bulunan devasa boyutlarda yenilerinin eklenmesi olduğu söylenebilir. Bu kaynakların Akdeniz’e ulaştırılması ve bu bağlamda Doğu Akdeniz kıyılarındaki limanlar üzerinde sağlanacak hakimiyet de konunun pekiştirici enerji politik yönünü oluşturmuştur. Söz konusu coğrafyada olayları tırmandıran aktörler arasında ABD, Rusya, İsrail ve İran sayılabilir. Nitekim Irak ve Suriye, 21. yüzyılın başından beri sorunlu olayları ve hayli vahim gelişmeleri yaşamıştır. Bunlara ilaveten Suriye’de özellikle Deyr-i Zor ve Kamışlı bölgelerinde yeni enerji kaynağı rezervlerinin bulunması ve Banyas, Beyrut ve Tripoli gibi terminal limanların oluşması tüm bu olayların enerji politik yönünü betimlemektedir.
Son olarak, Suriye’de yıllardır hükmünü sürdüren rejimin düşmesi buradaki tüm enerji politik oyunları bozmuş görünmektedir. Ancak tümüyle durulduğunu söylemek için de henüz erkendir.
Şekil 3 Irak ve Suriye’deki Enerji Kaynağı Rezervler
Öte yandan, Körfez bölgesinden Avrupa’ya petrol ve (LNG formunda) doğal gaz taşıyan tankerlerinin önemli rotası, bilindiği üzere yıllardır Bab-ül Mendep Boğazı, Kızıldeniz ve Süveyş güzergahı üzerinden olmaktaydı. Ancak bu güzergâhta; Yemen’den kaynaklanan, Gazze’yi desteklemek bağlamında İsrail ile ilgili ve/veya ilişkili olduğu düşünülen tanker ve şileplere yönelik gerçekleştirilen ataklar 2024 yılında arka arkaya yaşanır olmuştur. Böylelikle, söz konusu bu güzergahın güvenilirliği sorgulanır hale gelmiştir. Sonuçta buradan geçecek tüm gemiler için sigorta primleri misliyle ve misliyle yükselmiştir. Bu durumda da yol ve zamandan önemli kayıplar olmasına karşın Afrika’yı güneyden (Ümit Burnundan) dolaşma tercih edilir olmuştur. Böylesi uzun bir güzergahtan gelen (enerji kaynakları da dahil) hemen her metanın fiyatlarının yükselmesine ve ulaşım sürelerinin uzayarak tedarik zincirlerinde aksamalara sebep olmuştur.
2024 yılında Asya Pasifik, potansiyel anlaşmazlıkların süregittiği bir bölge olmaya devam etmiştir. Rusya ile Japonya arasında Rusya’nın enerji ticaretini kontrol etme konumuna sahip olan Kuril Adaları sorunu, her ne kadar şimdilik hafiflemiş gibi görünse de sorun kesin çözüme ulaşamamıştır. Ayrıca, (enerji kaynağı ihtiyacının önemli bir kısmını Rusya’dan sağlayan) Kuzey Kore’nin de olaylarda (Rusya’yı destekler şekilde yaptığı ataklarla) rol aldığı gözlenmiştir.
Keza, Güney Çin Denizi’nde “Münhasır Ekonomik Bölge (MEB)” sorunları devam etmiş ve buradaki enerji rezervleri konusu önemini korumuştur. Bu bağlamda, Tayvan başta olmak üzere bölge adaları ve takım adalarıyla ilgili yaşanan Defacto durumların bölge dışı aktörlerin de müdahil olmasıyla (enerji politik yönünün ehemmiyetle üzerinde durulması gereken) farklı gelişmeleri gündeme getirmeye devam etmiştir.
Afrika’da özellikle Sahel bölgesinde yine enerji politik son derece önemli gelişmeler yaşanmıştır. Sahra kuşağının güneyinde kalan ve Atlantik’ten Kızıldeniz’e ulaşan “Sahel” coğrafyasında Senegal, Moritanya, Mali, Nijer, Çad ve Sudan’ın yer aldığı söz konusu bu bölge, Afrika’nın gelecek vadeden bölgesi olarak ifade edilmektedir. Bu bölgeye yönelik olarak (Fransa, ABD gibi ülkelerin sömürgeci etkileri azalırken) Türkiye’nin diplomatik ilişkilerinin geçtiğimiz süreçte yoğunlaştığı görülmüştür. Bu bağlamda 2024 yılı içinde Türkiye, özellikle Senegal ve Nijer ile ayrı ayrı (farklı anlaşmalarla birlikte) enerji konusunda önemli işbirliği anlaşmaları imzalamış bulunmaktadır.
Kasım 2024’te iklim değişikliği konusunda önemli bir Uluslararası Toplantı Bakü-Azerbaycan’da COP-29 Zirvesi olarak gerçekleştirilmiştir. Söz konusu Zirvede ülkelerin iklim değişikliğiyle ilgili daha iddialı hedefler belirlemeleri beklenirken, (yeterli finansmanın olmaması nedeniyle) Zirvede tam bir mutabakatın sağlanamamış olduğu görülmektedir. Her ne kadar finansman konusunu da içeren bir anlaşma metni ortaya çıkarılmış olsa da üzerinde ittifakla fikir birliğine varılamadığı da açık bir gerçeklik olarak kendini göstermiştir.
2024 yılında (önceki yıllarda da belirlenmiş olan) iklim değişikliğine yönelik inisiyatifler benimsenmeye devam etmiş olsa da icraatta çok başarılı olunduğu söylenemez. Global ölçekte insan aktiviteleri nedeniyle atmosfere verilen (sera gazlarından en önemlisi olan) karbondioksitin geçen yıla göre 300 milyon ton daha fazla salındığı yönünde ciddi açıklamalar yapılmıştır. Bu durum, emisyonlarda 2023’e göre (azalma olması beklenirken) % 0,8’lik bir artışın olduğu anlamına gelmektedir.
Öte yandan, enerji politik ve enerji ekonomisi genellikle birbirini tetikleyerek gelişmeler gösteren konular olmaktadır. Bu bakımdan konvansiyonel başat enerji kaynakları olan petrol ve doğal gaza ilişkin olarak 2024 yılı boyunca fiyatlarındaki değişimlere bakmak yerinde olacaktır. 2024 Yılı boyunca sırasıyla petrol ve doğal gaz fiyatları Şekil 4’te (a) ve (b)’de verilmektedir.
(a) Petrol
Şekil 4 2024 Yılı Boyunca Petrol ve Doğal Gaz Fiyatlarının Değişimi
Şekil 4’teki grafiklerden hem petrol ve hem de doğal gaz fiyatlarındaki değişimin keskin dalgalanmalar şeklinde olduğu görülmektedir. Bu durum global bağlamda istikrarsızlık göstergesi olup, sıcak çatışmaların dünya gündemini yoğun şekilde işgal ettiği bir dönemi de ifade ediyor olmaktadır.
Bunlara ilaveten Rusya Ukrayna savaşı nedeniyle Avrupa’nın Rusya’dan doğal gaz alımı azalınca LNG kullanımının (pahalı olmasına karşın) arttığı gözlenmektedir. Bu bağlamda LNG alım kapasitesi önemli ölçüde yükselmiştir. Bir başka deyişle 2024 yılı, LNG kullanımındaki artışın en yüksek olduğu yıllarından biri olarak kayda geçmiş bulunmaktadır
Dünyada yaşanan tüm bu olayların Türkiye’ye yansımaları olduğu gibi, kimilerinde ise Türkiye’nin etkin olduğu görülmüştür. Bir başka deyişle, 2024 yılı boyunca Türkiye’nin farklı ülke ve bölgelerle olan ilişkileri çerçevesinde rol ve/veya görev aldığı da gözlenmektedir. Bu bağlamda, Orta Doğu ülkeleri, çeşitli Afrika ülkeleri ve özellikle Sahel Bölgesi ülkeleri ile işbirliği kapsamında enerji konusunda imzalanan anlaşmalar dikkat çekmektedir. Bu ülkeler arasında Somali, Nijer ve Senegal ile varılan enerji mutabakatları özellikle öne çıkmaktadır.
Ayrıca, Türkiye’nin Etiyopya ve Somali arasında “Kazan Kazan” felsefesiyle üstlendiği arabuluculuk ile Aralık 2024’te sağlanan mutabakat ve işbirliği ile anlaşmazlığın çözümü de üzerinde durulması gereken bir diğer önemli konudur. Varılan çözüm, bölgenin istikrarı ve barışı açısından önemli olduğu kadar enerji geçiş yolu olan Bab-ül Mendeb Boğazı ve Afrika Boynuzu bölgesinde olabilecek ilave riskleri bertaraf etme yönünde önemli bir gelişmedir. Fazla olarak, Türkiye’nin Somali ile imzalanan anlaşma kapsamında Somali’nin Münhasır Ekonomik Bölgesinde yapacağı enerji arama ve çıkarma işlemlerinin güvenliğinin sağlanması açısından da son derece önemlidir.
Sonuç
Hızlıca 2024 yılına bakıldığında; dünyada birçok bölgede enerji politik eksenli olaylar yaşanmıştır ve halen de yaşanmaktadır. Söz konusu olayların çoğu, sadece yaşandığı mahalleri değil çok daha geniş coğrafyaları etkilediği ve hatta küresel boyutta yansımaları olduğu gözlenmektedir. Bunların başında, Rusya-Ukrayna, İsrail-Filistin ve Suriye’de gerçeklenen rejim değişikliği sayılabilir.
2024 yılında, arka planında enerji politik olayların ortaya çıkardığı çalkantılar, enerji ekonomisini de önemli ölçüde etkilediği anlaşılmaktadır. Bir başka deyişle enerji politik gelişmeler, günümüzde başat enerji kaynakları olarak kullanılan petrol ve doğal gaz fiyatlarında çalkantılı değişimlere yol açmıştır. Dolayısıyla enerji eksenli gelişmelerin enerji ekonomisi bağlamında global ölçekte baskılamalara neden olduğu gözlenmiştir.
İklim değişikliği sorunları için geliştirilen inisiyatiflere ilişkin gelişme sağlandığını söylemek hayli zor görünmektedir. Buna karşın gelecek için hedefler konmaya devam ettiğine de şahit olunmuştur. Burada şunu da belirtmek gerekir ki; fosil yakıtlardan çıkılması öneriliyor olmasına karşın fosil yakıtların kullanımı başat konumunu korumuş ve de bu kaynaklar için sıcak çatışmalar ve/veya anlaşmazlıklar yaşanmıştır.
Türkiye açısından bakıldığında; global enerji politik gelişmelerin etkilerinin özellikle jeopolitik bağlamda öne çıktığı görülmektedir. Öte yandan, 2024 yılında kabul edilen Türkiye’nin “Orta Vadeli Program (2025-2027)”de yer alan “Petrol, doğal gaz ve maden kaynaklarına yönelik yurt içi ve yurt dışında arama ve üretim çalışmaları artırılarak rezervlerin katma değeri yüksek şekilde ekonomiye kazandırılması sağlanacaktır.” İlkesine yönelik pozisyon aldığı da görülmektedir.
Bu kapsamda olmak üzere, 2024 yılı içinde Somali, Nijer ve Senegal ile yapılan enerji konusundaki mutabakatlarla o ülkelerde “Kazan Kazan” ilkesi çerçevesinde enerji kaynağı arama, çıkarma, işletme ve ticareti konularında çeşitli gelişme ve faaliyetlerin önümüzdeki yıllarda hayata geçirileceği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’nin Etiyopya ve Somali arasındaki anlaşmazlığın çözümü ve 2024 yılı içinde başlatılan Birleşik Arap Emirlikleri ile Sudan arasındaki anlaşmazlık çözümüne ilişkin girişimler de enerji politik açıdan önem taşımaktadır. Öz olarak belirtilmek istenirse; yoğun enerji politik olayların yaşandığı 2024 yılında birçok anlaşmazlıkların arka planında enerji konularının olduğu gözlenmiştir. Ancak yazık ki; bu bağlamda yaşanan vahim olayların bittiği söylenemez. Dolayısıyla önümüzdeki yıl ve yıllarda da enerji politiğin hep ön planda olacağı ve bu bağlamda 2024 yılında yaşanan enerji politik olayların geleceğe de yansıyacağı izlenimi edinilmektedir.