Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren: Enflasyonu kontrol edebilmek için cari açık ve dış ticaret açığı kapanmalı
Enflasyon tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ekonomiyi olumsuz yönde etkiliyor. Enflasyon, farklı platformlarda ele alınırken, son olarak Maliye Hesap Uzmanları Vakfı etkinliğinde gündeme geldi. “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” başlıklı etkinlik sonrası Vakfın ve Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren ile bir araya gelerek, konu ile ilgili görüşlerini aldık.
Dünyada ve ülkemizde bir enflasyonist ortam yaşanıyor. Bugün yaşanan enflasyonu Türkiye nasıl aşağıya çekebilir?
Şuanda Hazine ve Maliye Bakanlığı, enflasyonu düşürmeye yönelik bir politika izliyor. Bunun için de tüketici kredileri ve konut kredilerini ulaşılmaz yaparak iç talebi dengelemeye başladılar. Bu enflasyon tabi sürdürülebilir bir enflasyon değildir. Bunun en büyük acısını dünyada Arjantin çeker. Bunun dışında ekonomileri az gelişmiş olsa da enflasyonları tek hanede olan ülkeler var örneğin Hindistan. Bu dönemde Hindistan’da enflasyon %5-6’dır. Demek ki doğru politika ile enflasyonu düşürmek mümkündür. Sn. Mehmet Şimşek ve ekibi enflasyonu kontrol eder de kısa vadeli gelen fonları uzun vadeli yatırımlara çevirebilirse Türkiye için çıkış kapısı olur. Aksi halde sık sık enflasyonu görmemiz kaçınılmaz olur. Enflasyonu kontrol edebilmek için cari açık ve dış ticaret açığı kapanmalı. Bunun için de yapısal reformlara ihtiyaç var.
Yapısal reform ifadesi genellikle bugünkü Cumhurbaşkanlığı sisteminin değişmesinden bahsediliyor. Siz yapısal reformdan bahsederken ekonomiyle ilgili beklentilerden mi bahsediyorsunuz?
Ekonomik açıdan konuşursak bir takım gösterişli yatırımlardan uzak durulması gerekmektedir. Buradaki fonların da üretime yönlendirilmesi gerekmektedir. Ekonomi dışına taşarsak eğitim reformu temeldir. Uluslararası bir bankanın baş ekonomisti beni ziyaret etti ve Türkiye’de halen genç nüfusun olduğunu ve üretime yönelik olduklarını belirtti. Ancak eğitimli gençler maalesef yurt dışına gidiyor. Bunun önlenmesi için bu gençlere neden yurt dışına çıktığı sorusu sorulduğunda genel olarak Türkiye’deki özgürlük, güven, demokrasi gibi kavramların uygun olmayışı, adaletin uygun olmayışı cevaplar arasında yer almış.
Cumhurbaşkanı bu konuda gençlere sadece ev veya araba alamadığınız için mi yurt dışına çıkıyorsunuz, diye eleştiri de bulundu.
Yok hayır. Sadece bu değil. Gençler bugün Türkiye’de de ev alamıyor, Avrupa’da da ev alamazlar. Diğer hususlar daha fazla ağırlık basıyor.
Bugünkü enflasyon ortamı bir sanayici olarak size nasıl yansıyor?
Sanayiciyi ikiye ayıralım. Yerli iç piyasaya yönelik sanayici ve ihracata yönelik sanayici vardır. Türkiye’de ithalatın %70’i ara malı ithalatıdır. Ara malı ithalatında da enflasyon yüksek olunca kurların da aynı seviyede olması gerekiyor. Bugünkü yönetim kurları kontrol altında tutuyor fakat enflasyon yüksek. Bu durum yerli iç piyasaya yönelik ürün satanlar için risk değil. Çünkü kur değişmiyor. İç pazarda maliyetler yükseliyor doğrudur. Fakat iç piyasadaki asıl sorun talebin giderek azalmasından kaynaklanıyor. Şuanda üretim malları satılmıyor. Hükümet bu konuda hiçbir rakam vermese de biz Eren Holding olarak ekonomi ölçerimizde görüyoruz. Eren Holding Türkiye’nin en büyük ambalaj üreticisidir. Bütün ürünler bizim ürettiğimiz karton ambalajlarla satılır. Sebze de, televizyonda diğer ürünlerde. Ne zaman ki karton ambalajlardaki satışlarda düşme var biz ekonominin iyi gitmediğini anlarız.
Özellikle gıda üreticileri ambalaj fiyatlarından da yakınıyor. Son yıllarda ambalajlara çok zam geldiğini belirtiyorlar.
Bir yıldır ambalaj fiyatları artmıyor. 2021-2023 yılları arasında ambalaj fiyatları arttı. Tarıma dayalı sanayi ürünleri artık ambalajlı satılıyor ve satılan ürünlerin ham madde fiyatları ambalaj fiyatlarının altında kaldı. Şuanda süt alıyorsunuz, ambalajın içine giriyor, üstüne de karton kutulara giriyor. Dolayısıyla süt ürününden daha fazla ambalaj fiyatı tutuyor. Burada ithal ara malı fiyatlarının düşmesi gerekiyor. Kur şuanda düşük olduğu için ithal ürün fiyatları yerli üründen daha ucuzdur. Ama ithalat artıyor. Ekonomi yönetimi de burada devreye giriyor.
Orta Vadeli Plan ekonomiyi düzeltmek için yeterli olur mu?
Uygulanabilirse yeterli olacaktır.
Ülkemizdeki kağıt üretimi ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Kağıt üretimi Türkiye’de ithal ham maddeye dayanmaktadır. Biz büyük çapta atık kağıt ithal ederiz ve üretim yapıp tekrar ihrac ederiz. Kağıt sektöründeki bu durumu gören yatırımcılar sektörde fazla yatırım yaptı ve sektörde fazla kapasite oluştu. Bizim içinde bulunduğumuz alanda bazı firmaların gelecekte sorun yaşayacağını düşünüyoruz. Türkiye ihtiyacının 2 katı şuanda kapasite var. Devlet planlama teşkilatı olsaydı bu yatırımlara teşvik vermezdi. Çünkü basitleştirirsek Türkiye’nin tüketimi 100 ton şuanda üretim 200 tondur. Onlar bunu görerek izin vermezlerdi.
Kağıt üretiminde ithal ham madde sorununu çözemiyoruz. Özel orman kanunu halen çıkmadı.
Türkiye’de özel orman yok, yeteri kadar orman da bulunmuyor. Üreticiler Kanada veya İskandinav ülkelerinin ormanlarını kullanıyor. Yurt dışında ise kağıt firmalarının özel ormanları var. Keserler ve tekrar ağaçlarını ekerler. Burada coğrafyada da önemlidir. Kağıt üretimi için gerekli ağaç Türkiye’de yetişmiyor. O bölgelerdeki ağaçlar ise buna daha uygundur.
Bu enflasyonist ortam yatırımcılara fırsat oluşturur mu?
Fırsat oluşturacağını düşünmüyorum. Çünkü yatırım için en fazla ihtiyaç duyulan şey finansmandır ve finansman maliyeti çok yüksek ve ulaşımı zordur. Türkiye’de ihracatçı olarak biz Eximbank’tan kredi kullanıyoruz en düşük oran %38’dir. Normal krediler %60 seviyesindedir. Ciddi oranda maliyet var.
Emine Erdoğan, sıfır atıkla ilgili Birleşmiş Milletlerle anlaşma yaptı. Bu alanda adımlar atılıyor. Eren Holding olarak sizde atık kağıt alıyorsunuz. Bu alanda yapılan çalışmaları değerlendirir misiniz?
Bir Cumhurbaşkanı’nın eşinin böyle bir konuya bayrak açması çok sevindirici bir durumdur. Türk milleti ne yazık ki çevre konusunda çok gelişmiş değildir. Batı ülkelerinde kağıt atığıyla karpuz kabuğunu aynı çöp kutusunda göremezsiniz. Türkiye’de maalesef bu alışkanlık oluşmuyor. Bizim de toplama tesislerimiz var. Onlarda da yeteri kadar temiz değil. Finlandiya’daki otellerin odalarında dahi üç bölümlü çöp kutusu görürsünüz. Umarım Türkiye’deki belediyeler de bu konuda adımlar atar. Tabii bu görgülü ve eğitimli insan meselesidir.
Eren Holding olarak sosyal sorumluluk projelerine önem veriyorsunuz. Hastane ve okul yapıyorsunuz. Bu alandaki çalışmalarınızı aktarır mısınız? Bir sanayici gurubunun yapabileceği sosyal sorumlulukta biz iyi bir derece alabiliriz diye düşünüyorum. Çevrecilik konusunda 3-4 milyon adet fidan dağıttık. Bunların içinde meyve fidanı da dağıttık. Bunun dışında eğitim konusunda iyi yatırımlar yaptık. Bitlis Eren Üniversitesi’ni yaptık ve devlete teslim ettik. 12 bin öğrencisi var. Okulu devrettikten sonra da takip ediyoruz, bir eksiği varsa hemen gideriyoruz. Üniversitenin dışında Bitlis’te 6 tane lise yaparak teslim ettik. İki tane uygulama okulu teslim ettik. Uygulama okullarını kısmen engelli vatandaşlarımız için yaptık. Ayrıca Malazgirt’te iki tane okulumuz var. Antakya’da bir okul teslim ettik. Zonguldak’ta bir lisemiz vardı ikincisini yapıyoruz. Bitlis’te İngilizce ve Çince eğitim yapan fen ve teknoloji lisesi yaptık. Onu Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlamadık. Öğretmenler İngilizce ve Çince öğretecek. Buradaki öğrenciler yazın Çin’e ve İngiltere’ye girecek ve pratikte öğrenecekler. Türkiye’de bir ilktir. Liselerde Çince öğreten okul yoktur. Sağlık alanında da Bitlis’te 400 yataklı tam donanımlı tüm tıbbi aletleriyle bir hastane yapıp devlete bağışlıyoruz. Bize 110 milyon dolara mal olacak. Aynı zamanda 84 tane de doktor lojmanı vereceğiz. 3 yıl içinde faaliyete geçmiş olacak. Sağlık Bakanlığı bize daha önce böyle bir bağışın olmadığını belirtti. Bunun dışında da yaptığımız öğrenci yurtları var.