Gıda güvenliği ve hijyeni, kalite politikamızın temelini oluşturuyor

Tüketici pandemi sürecinde gıda güvenliğine daha fazla dikkat eder hale geldi. B doğrultuda gıra üretim firmalarının almış olduğu önlemler pazarda onları ön plana çıkarıyor. Bu konuda geçmişten günümüze deneyimli bir marka olan Balparmak, bu süreçte de Güvenli Üretim Belgesi alarak öncü firma konumunun gereğini yerine getirdi. Konu ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz Altıparmak Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, önemli açıklamalarda bulundu.

Pandemi sürecinde insanların gıda ürünleri aracılığıyla Covid-19’a yakalanma korkusu birçok önlemi beraberinde getirdi. Bu noktada siz de Güvenli Üretim Belgesi aldınız. Aldığınız belge ve yaptığınız güvenli üretim ile ilgili bilgi aktarır mısınız?

Pandemi sürecinin başından itibaren çalışmalarımızı büyük bir hassasiyetle yürütüyor, hem tüketicilerin hem de çalışma arkadaşlarımız ve onların ailelerinin sağlığı ve güvenliği için tüm tedbirleri alıyoruz. Bu çerçevede aldığımız uluslararası geçerliliğe sahip Covid-19 Güvenli Üretim Belgesi de yaptığımız bu çalışmaların bir sonucu niteliğini taşıyor. Bu belge TSE yetkilileri tarafından yapılan çok ciddi denetimlerle üretim, idari ve sosyal alanları içeren tüm tesiste, enfeksiyon önleme ve kontrol eylem planları dahilindeki önlemlere uyulup uyulmadığı, temizlik ve dezenfeksiyon planları hazırlanıp hazırlanmadığı gibi birçok konunun incelenmesi sonucunda veriliyor. Biz de bu belgeyi almış olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.

Tarım Bakanlığı bu dönemde gıda üreticilerini daha fazla denetlemekte ve kesilen cezaların da arttığını belirtmektedir. Denetimlerin artmasıyla ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Tüketicilerin sağlığı ve gıda güvenliği açısından denetimlerin arttırılmasının çok önemli ve faydalı olduğu kanaatindeyiz. Başta bal olmak üzere tüm arı ürünlerinin doğal ve sağlıklı olduğunun anlaşılması duyusal değerlerine bakarak mümkün değildir. Ancak teknik alt yapısı yüksek ve konusunda uzman kişilerin görev aldığı laboratuvarlarda yapılan analiz sonuçlarına bakarak, balın sağlıklı ve doğal olduğundan emin olabilirsiniz. Balparmak olarak biz de tam 40 yıldır, memleket ballarının kalitelerini, konusunda uzman insan kaynağımız ve uluslararası akreditasyona sahip laboratuvar altyapımızla özenle seçiyoruz. Türkiye’deki arıcılarımızdan özenle seçtiğimiz arı ürünlerini, gıda güvenliği kuralları çerçevesinde ve yüksek kalite anlayışımızla hijyen kurallarına uygun el değmeden ambalajlıyor ve değerli iş ortaklarımızla, tüketicilerimize ulaştırıyoruz. Bizim için gıda güvenliği ve hijyeni, kalite politikamızın temelini oluşturuyor.

Bu süreçte doğru bal tüketimi konusunda tüketici tercihlerinde bir değişim var mı?

Nielsen’in “Covid-19 Sürecinde Tüketici Davranışlarındaki Değişim” başlıklı araştırmasında, Covid-19 sürecinde ve sonrasında tüketicilerin gıda güvenliği ve takibine daha çok önem verdikleri belirtildi. Bu dönemde, ambalajlı gıdaya ve sektörün önde gelen güvenilir markalarına talebin artması, 40 yıldır doğal, sağlıklı ve kalıntısız balları sofralara taşıyan Balparmak olarak bal pazarında bir kez daha tüketicilerin öncelikli ve güvenilir tercihi olarak öne çıkmamızı sağladı.

Ayrıca tüketicilerin gıda takibine verdiği öneme cevaben, Balparmak kavanozlarımız üzerinde yer alan priospot sistemi sayesinde tüm tüketicilere yediği balın izini sürme imkânı veriyoruz. Dünyada ilk defa bir gıda maddesinde Balparmak’ın kullandığı priospot sistemi sayesinde tüketici, satın aldığı balın analiz raporunun yanı sıra balın kaynağının hangi bitkiler olduğu bilgisine rahatlıkla ulaşılabiliyor. Bunun için tüketicinin Balparmak ambalajlarında yer alan QR kodu akıllı telefonuna okutması yeterli oluyor.

Pandemi sürecinde bal ve sağlıklı diğer arı ürünlerine olan talebi aktarır mısınız?

Covid-19 döneminde bağışıklığı destekleyici ve sağlık faydası olan doğal ürünlere talep arttı. Arı ürünleri, apiterapi olarak tanımlanan geleneksel ve tamamlayıcı tıp alanında takviye edici gıda olarak tüketiliyor. Bu nedenle sadece ülkemizde değil pek çok ülkede kullanımı yaygınlaştı. Buna bağlı olarak bal ve arı ürünlerindeki ihracatında da artışlar yaşadık. Özellikle doğal bağışıklık güçlendirici arı ürünlerinden biri olan propolis, gerek ülkemizde gerekse yurtdışında büyük ilgi görüyor.

Bal ihracatını arttırmak için sizin önerilerinizi alabilir miyiz?

Ülkemiz arıcısını kalkındırmak, mesleğe ve ürüne değer kazandırmak, arıyı ve ekosistemi korumak için özellikle yüzde 95’i ülkemizde üretilen çam balımızı dünya pazarlarına tanıtmalıyız. Bunun için öncelikle uluslararası bal kalite kriterlerine uygun, kovandan ambalajlanma aşamasına kadar olan süreçte gıda güvenliği ve hijyen kuralları dikkate alınarak üretimin gerçekleştirilmesini sağlamalıyız.

Bu süreçte polen, propolis, arısütü gibi katma değerli arı ürünlerinin üretimini teşvik etmek için, bu ürünlerin üretim teknikleri konusundaki eğitim çalışmalarının yaygınlaştırılması ülkemiz ekonomisi için kritik bir konudur. Aynı zamanda yaş ortalaması gittikçe yükselen arıcılık sektörüne kadınların ve gençlerin kazandırılarak arı ürünleri kalite ve üretim miktarının arttırılması, yerel kalkınmaya verilecek en önemli desteklerden biridir. Tüm bu faaliyetler bal ve arı ürünleri üretim ve kalitesine etki edecek ve ihracatımızın da buna paralel olarak artmasını sağlayacaktır.

Bu kapsamda, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) katkılarıyla kurduğumuz Balparmak Arıcılık Akademisi ile arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğine katkı sağlamak için kadınları ve gençleri sektöre kazandırmayı ve balın yanı sıra arısütü, polen, propolis gibi katma değerli arı ürünleri üretiminin artırılmasını amaçlıyoruz. Eğitimlerimize 2018 Aralık ayında, Muğla Ula’daki yerleşkemizde başladık. Arıcılık Akademisi’nde, uzaktan eğitim modülümüze internet üzerinden isteyen herkes kayıt olabiliyor; uzman akademisyenler eşliğinde uzaktan (online), gezici ve uygulamalı sınıf eğitimi şeklinde, koloni yönetimi, arı hastalıkları, arı ürünleri üretimi, arıcılık ekipmanları gibi birçok farklı konuda eğitimlere katılabiliyor.

Sınıf ve arılığımızda verdiğimiz uygulamalı eğitimlerimizle eş zamanlı olarak, gezici eğitim aracımızla köy ziyaretlerinde de eğitimlerimize devam ediyoruz. Bal ve katma değerli arı ürünlerinin üretimini uygulamalı olarak gösteriyor, mevcut arıcılarımızın da bilgilerini güncellemeyi amaçlıyoruz.

Bir diğer projemiz olan Arıcım Projesini ise 2015 yılında hammadde arzı ile kalitede sürdürülebilirliği garanti altına almak, “kovandan sofraya” bal alım sürecini gıda güvenliğine uygun ve şeffaf olarak izleyebilmek, yüzde 100 doğrulukta veri bankası yönetimi yapmak ve arıcılarımızla sürdürülebilir iletişim kurmak amacıyla hayata geçirdik. Dijital dönüşüm ile 13 bin arıcının sistemde en güncel verisiyle tanımlanmasını yaptık. Arıcıdan alınan tüm numunelerde ve numunenin temsil ettiği her partide uygulanan barkot sistemi ile kovandan sofraya izlenebilirlik sağladık.

Tarım Bakanı Pakdemirli, ülkemizdeki bal orman sayısının 424’e çıktığını ve 108 bal ormanı daha kurularak üretim miktarını arttırmak istediklerini belirttiler. Bakanlığın yaptığı bu çalışmanın sektöre etkisini aktarır mısınız?

Bakanımız Sn. Pakdemirli’nin sektör adına ele aldığı konuları ve girişimleri değerli buluyoruz. Elbette ki arıcılık ormanları önemli ama geleceği yönlendirecek farklı bir yaklaşımla yeni orman oluşturulmasını öneriyoruz. Örneğin Macaristan’da akasya ormanlarından elde edilen akasya balı daha iyi bir fiyat ve pazar buluyor. Yalnız burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus var. Oluşturulacak bal ormanlarının bir çeşit ağaçtan oluşması ve bal ormanlarının mesafelerinin yakın olmaması önemli. Aksi halde arı, farklı ağaç türlerinden bal toplayacak ve bal özgünlüğünü yitirecektir. Örneğin kestane, ıhlamur, meşe, akasya, çam gibi ormanlardan alınan ballar kendi içerisinde değerli ballardır. Ancak arının belirlenen bitki türünden farklı bir bitkilerden de polen toplayarak oluşturduğu bal, kalitenin düşmesine neden olur. EYLÜL 2020