Güçlü Madencilik Güçlü Türkiye
Türkiye Madenciler Derneği tarafından düzenlenen ‘Türkiye Maden Zirvesi 24’ 6 Aralık 2024 tarihinde İstanbul Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın katılımı ile gerçekleşen zirvede sektörün geleceği ile ilgili konular ele alındı.
Madenciliği tüm boyutlarıyla masaya yatıran Türkiye Maden Zirvesi, sektörün bütün paydaşlarını bir araya getirdi. Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda “Güçlü Madencilik Güçlü Türkiye” sloganıyla düzenlenen zirvede; Madencilik Stratejisi, Madencilikte İSG ve İleri Teknoloji, Madencilikte Çevre ve Sürdürülebilirlik başlıklarında oturumlar düzenlendi.
Madencilik Zirvesi’nde konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, madenlerde de izin süreçlerini kısaltacaklarını açıkladı. Metalik bir maden sahasının üretime geçebilmesi için 13 yıl gerektiğini vurgulayan Bakan Bayraktar, “Hukuki güvenilirliği ve öngörülebilirliği arttırmayı, izin süreçlerini kısaltarak yatırım ortamını iyileştirmeyi, yeni rezerv keşifleriyle cari açığı azaltmayı ve stratejik ve kritik madenlerde ülkemizin arz güvenliğini sağlamayı hedefliyoruz. Dünyadaki 90 civarındaki madenin 70’inin Türkiye’de bulunuyor. Bu durum ülkemizi uluslararası arenada çok önemli bir merkez haline getiriyor. Son 22 yılda madenciliğimizin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payını binde 6’lardan yüzde 1,4’e kadar çıkardık. Nihai hedefimiz bu oranı yüzde 5’lere yükseltmek. Bunun için yerli kömürden altına, nadir toprak elementlerine ve bor madenine kadar her alanda yatırımı, üretimi, istihdam ve ihracatı artırmamız gerekiyor.” dedi.
Bayraktar, bor madeninde dünya rezervinin yüzde 73’ünün Türkiye’de bulunduğunu belirterek
“Bor madenini sadece ham madde olarak değil katma değerli hale getirerek ara ürün ve uç ürün olarak satmak en büyük hedefimiz. Çelik üretimi ve neodiyum mıknatıs başta olmak üzere pek çok alanda kullanılan Bandırma’da yapımına başladığımız 800 ton/yıl kapasiteli Ferrobor Üretim Tesisi’ni önümüzdeki günlerde açacağız.” dedi.
Nadir Toprak Elementleri’nin (NTE) enerjiyi, sanayiyi, üretimi dolayısıyla ekonomiyi geliştirecek en stratejik alanlardan biri olduğunu vurgulayan Bayraktar, “Türkiye Kritik ve Stratejik Hammaddeler raporunu hazırladık. Kritik mineraller konusunda ithalat bağımlılığımızı azaltacak ve arz güvenliği stratejimizi ortaya koyacak bu raporu sizlerle önümüzdeki günlerde paylaşacağız.” diye konuştu.
Bayraktar, Türkiye’nin bulunduğu bölgenin farklı kriz ve sınamalarla karşı karşıya olduğunun altını çizerek “Bu durum madenlerin mümkün mertebe yerli kaynaklardan temin edilmesi mecburiyetini ortaya koyuyor. Onun için biz enerjide olduğu gibi madenlerde de bağımsızlığı ülkemizin bağımsızlığından ayrı düşünmüyor bu meseleyi ulusal güvenliğin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. Kamu özel sektör olarak yeni dönemde bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var. Madencilerimizin sorumlu sürdürülebilir madencilik anlayışı içerisinde iyi örnekleri arttırarak sosyal sorumluluk projeleri ve yakın iletişimle yerelde vatandaşlarımızla kuracakları ilişki sektörümüzü başka bir seviyeye getirecektir.” dedi.
Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz yaptığı konuşmada 1948 yılında kurulan Türkiye Madenciler Derneği’nin, yalnızca sektörümüzün ilk sivil toplum kuruluşu olmadığını aynı zamanda Türk madenciliğinin itici gücü olduğunu kaydederek, “İsmimizde ‘Türkiye’ kelimesini taşımak, bize yalnızca bir kimlik değil, ülkemizin yer altı zenginliklerini milletimizin hizmetine sunma sorumluluğunu da yüklüyor. Madenciliğin duayeni Sayın Sadrettin Alpan’ın dediği gibi; ‘İnsanı maden yaşatır.’ Bu söz, yalnızca sektörel bir gerçeği değil, aynı zamanda insanlık tarihinin şekillenmesinde madenlerin oynadığı rolü çok güzel ifade ediyor. Bizler de bu bilinçle, madenciliğin insana ve topluma hizmet eden bir değer olduğunu unutmadan çalışıyoruz.” dedi.
Madencilik sektörü ülkemizin sahip olduğu büyük potansiyeli değerlendirme yolunda birçok zorluklarla karşı karşıya olduğunu ifade eden Yılmaz, “Yatırım güvencesinin yetersizliği, hukuki belirsizlikler, yatırım ve izin süreçlerindeki bürokratik engeller, izin süreçlerinin tek elden yönetilmemesi, yanlış bilgilerden oluşan hak etmediğimiz derecede yüksek olumsuz algımızın düzeltilmesi, sektörümüzün çözülmesi gereken temel sorunları arasında yer alıyor. Bu sorunların çözümü için sektör paydaşlarının bir araya gelerek ortak akıl ve iş birliğiyle hareket etmesi hayati önem taşıyor” diye konuştu.
Sektörümüzü daha güçlü bir geleceğe taşıyabilmek için Bakanlıktan bazı konularda destek beklediklerini sözlerine ekleyen Yılmaz, “Yatırım ortamının iyileştirilmesi, yeni projelerin önünü açacak teşvik mekanizmalarının geliştirilmesi ve sektörümüze yönelik öngörülebilir politikaların hayata geçirilmesi, yalnızca yerli yatırımcıları değil, yabancı sermayeyi de ülkemize çekecektir. Ayrıca, izin ve ruhsat süreçlerinde yaşanan bürokratik engellerin azaltılması büyük bir ihtiyaç. Süreçlerdeki belirsizlikler, yatırımların planlamasını zorlaştırmakta ve sektöre duyulan güveni olumsuz etkilemekte. Daha hızlı, şeffaf ve etkin bir ruhsatlandırma sisteminin, madenciliğin büyümesine önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz. Öte yandan, maden arama faaliyetlerinin desteklenmesi ve teşvik edilmesi konusuna da özel önem verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye’nin zengin yer altı kaynaklarının keşfi, özel sektör yatırımlarının artırılması ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) altyapısının daha etkin kullanılmasıyla mümkün olabilir. Bu konularda Bakanlığımızın liderliği ve rehberliği, sektörümüz için yol gösterici olacaktır.” dedi.
Madencilik sektörü, sadece ekonomik kalkınmanın bir unsuru olarak görülmemeli. Sektörümüz toplumsal dayanışmanın da güçlü bir temsilcisidir diyen Yılmaz, “ Bunun en somut örneği, 6 Şubat depremlerinde yaşandı. Yaklaşık 10 bin madencimiz, arama-kurtarma çalışmalarına katılarak 1500’ü aşkın vatandaşımızı enkazlardan sağ olarak kurtardı. Bu örnek, madencilik sektörünün dayanışma kültürünü ve insan hayatına verdiği önemi göstermesi açısından tarihe not düşmüş bir anıdır. Türkiye Madenciler Derneği olarak düzenlediğimiz Maden Kurtarma Yarışmalarının, sektörümüzün arama-kurtarma kapasitesini artırmak ve bu dayanışma kültürünü güçlendirmek adına son derece önemli bir etkinlik olduğunu biliyoruz. Bu yıl, Türkiye Kömür İşletmeleri’nin ev sahipliğinde Kütahya’da düzenlenen yarışmaya 15 madencilik şirketi katıldı. Bu yarışma, sektördeki iş birliği ve kapasite gelişiminin bir göstergesi olarak büyük bir başarıya sahne oldu.” derken gelecek yıllarda bu yarışmayı uluslararası bir formata dönüştürmeyi hedeflediklerini sözlerine ekledi.
Madencilik sektörü olarak, çevre ve doğal kaynaklarımızın korunması konusundaki sorumluluğumuzu da daima ön planda tuttuklarını hatırlatan Yılmaz, “Kamuoyunda zaman zaman yanlış anlaşılmalara neden olan algıların aksine, Türkiye’de madencilik faaliyetleri, ormanlık alanların yalnızca binde 3’lük bir kısmında gerçekleştiriliyor. Bu oran, sektörümüzün çevreye duyduğu saygının ve sürdürülebilirlik ilkesine bağlılığını son derece açık biçimde gösteriyor. Ayrıca, faaliyetlerimiz sonrası doğayı eski haline döndürmek için yürüttüğümüz rehabilitasyon projeleri, çevreye duyduğumuz saygıyı ve geleceğe olan sorumluluğumuzu da yansıtıyor. Bugüne kadar birçok maden işletmesinin hayata geçirdiği bu projeler, ekosistemin yeniden canlandırılmasına ve doğal dengenin korunmasına önemli katkılar sundu. Bu örnekleri yeterince kamuoyuyla paylaşamamak ise bizim sektör olarak en büyük eksiğimiz.” dedi.
Son olarak madencilik sektörü, küresel yeşil dönüşüm sürecinde de stratejik bir öneme sahip olduğuna değinen Yılmaz, “Yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar ve enerji depolama teknolojileri gibi alanlarda kullanılan kritik minerallere olan talebin, önümüzdeki yıllarda mevcut seviyelerinin 6 ila 9 katına çıkması bekleniyor. Türkiye; bor, nadir toprak elementleri, lityum, grafit ve nikel gibi bu minerallerin üretiminde güçlü aktörlerden biri olmaya aday ülkelerin başında geliyor. Ancak, bu yalnızca kaynakların üretimiyle sınırlı kalmamalı; bu mineralleri ileri teknoloji ürünlerine dönüştürerek yüksek katma değer yaratan bir modele de geçmeliyiz. Bu yaklaşımın, ülkemizi global enerji dönüşümünün lider ülkelerinden biri haline getireceğine inanıyorum. Türkiye’nin yer altı kaynaklarını yalnızca ham madde olarak değerlendirmek yerine, bu kaynakları ileri teknolojili ürünlere dönüştürme hedefi, ülkemizi küresel tedarik zincirlerinde çok daha güçlü bir konuma taşıyacaktır.” dedi.
Zirvede sorumlu madencilik yarışması kapsamında “Madenciliğe Güç Veren Kadınlar”, “Güvenli Madenciliğin Öncüleri” ve “Doğa ve Toplumla Uyumlu Madencilik” dallarında ödüller verildi. Üç kategoride toplam 9 ödül Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar tarafından takdim edildi. Zirvede ayrıca Türkiye’nin en iyi arama kurtarma ekipleri ödüllendirildi. Sektörün arama-kurtarma kapasitesini artırmak ve dayanışma kültürünü güçlendirmek için Eylül ayında gerçekleştirilen ve 15 şirketin katılım gösterdiği yarışmanın birinciliğini TÜPRAG ve Çayeli Bakır İşletmeleri elde etmişti. Bu kapsamda Maden Kurtarma Yarışması’nın 15 takım kaptanına ödülleri takdim edildi.