Hazar Antlaşması  Ve  Enerji Politik Değerlendirmesi

Prof.Dr. A. Beril TUĞRUL

İTÜ Enerji Enstitüsü

Giriş

12 Ağustos 2018’de Kazakistan’ın Aktau şehrinde Hazar’a kıyısı olan beş ülke arasında Hazar’ın statüsüne ilişkin önemli bir Anlaşma imzalandı. Bu anlaşma Hazar ülkeleri olarak nitelenen Hazar’a kıyısı olan Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve İran arasında imzalanmış olmasına karşın tüm dünyayı enerji-politik ve jeoekonomik açıdan ilgilendiren son derece önemli bir sözleşme niteliği taşımaktadır. Bu bağlamda, Hazar bölgesi ve gelişmeleri üzerinde durmak yerinde olacaktır.

Hazar bölgesi önemli yer altı ve yerüstü zenginliklerine sahip olup, bu bağlamda tarih boyunca bölgesel veya dış güçlerin dikkatini çekmiş ve dolayısıyla da bölgede çeşitli savaş ve sıcak çatışmalar yaşanmıştır. Tarihte bu bölgede farklı devletlerin hegomonyası söz konusu olmuştur. Asurlulardan bu yana Akhunlar, Sasaniler, Hazar Hanlığı, Moğollar, Selçuklular, Bizans, Hazar Devleti, Osmanlılar, Rusya ve İran’ın etkinliği söz konusu olmuştur. Dolayısı ile de bölge, 60’ın üzerinde farklı isimlendirme ile anılmış olmakla beraber Asurlular, bölgeyi Kaspi Denizi olarak nitelemişler ve günümüzde de bu niteleme bağlamında “Caspian Sea” olarak anılmaktadır. Önemli bir niteleme de (bizim de kullandığımız üzere) “Derya-yı Khazar” olmuştur.

Oluşumuna bakıldığında 3. Jeolojik dönem ve öncesinde var olduğu düşünülen ParaTetis veya Büyük Tetis Denizinin günümüze ulaşan kalıntı bölgesidir. Uzunluğu 1210 km olup, genişliği bölgeden bölgeye farklılık göstermekte ve eni 200 ila 435 km arasında değişmektedir. Hazar’ın dibi üzerine yapılan jeolojik çalışmalar kuzey ve güneyde iki farklı oluşumun varlığını ortaya çıkarmıştır. Kuzey bölgelerde 20 km gibi bir kalınlıkta tortul oluşum bulunurken, güneyde 7 km.lik kalınlıkta bir yapılaşma olduğu tespit edilmiştir. Bu haliyle Hazar’ın güney bölgesi deniz karakteri göstermektedir denebilir (Şekil 1).

Şekil 1 Hazar Bölgesi

Hazar’ın kuzey ve güney derinlikleri arasında hayli fark bulunmaktadır. Kuzey kısmı genellikle sığdır ve bazı bölgelerde derinlik 5-6 m.ye kadar inmekte, bu bölgenin orta kısımlarında ise derinlik 130 m kadar olmaktadır. Güney bölgesi ise genellikle derindir ve 1000 m.ye varan derinliklere sıkça rastlanmakta olup en derin yeri de bu bölgede olup 1025 m kadardır. Hazardaki toplam su miktarının yaklaşık 78 bin km3 kadar olduğu ve alanının ise 371 bin km2 olduğu ifade edilmekte olup bu haliyle (göl olarak nitelenmesi halinde) dünya göllerindeki suyun % 40’ına sahip olması bağlamında dünyanın en büyük gölü olmaktadır. Hazar’da irili ufaklı 50 kadar da ada bulunmaktadır.

Hazar bölgesi değişen dünya koşullarından, bir başka deyişle de iklim değişikliğinden etkilenmiş ve son 60 yılda %15 kadar küçülmüştür. Bu bağlamda da su seviyesi bazı yerlerde 20-25 m kadar azalmıştır. Ancak, son yıllarda ters yönde gelişim görülen yerler de bulunmaktadır. Dolayısıyla bölgesel derinlik ve ilgili boyut değerleri zaman içinde değişkenlik gösterebilmektedir.

Hazar Enerji Politiği

Hazar bölgesi, söz konusu beş ülke arasında doğal sınır olduğu kadar aynı zamanda bir iç ticaret bölgesidir. Ancak, bunlardan çok daha öne çıkan, bölgede bulunan zengin enerji kaynağı rezervleridir (Şekil 2). Dolayısıyla enerji politik olarak dikkatleri üzerine çeken özel bir bölgedir.

Hazar bölgesinde hem petrol ve hem de doğal gaz rezervleri bulunmaktadır ve bu rezervler günümüzde bölgeyi öne çıkaran unsurlar olmaktadır. Hazar bölgesinde petrol rezervinin  50 milyar varil, doğal gazın ise 9 trilyon m3 olduğu tahmin edilmektedir. Öngörü çerçevesinde bölgenin petrol rezervleri dünyanın diğer petrol rezervleri ile kıyaslandığında Orta Doğu rezervlerine göre daha düşük olmakla beraber Kuzey Denizi petrol rezervleriyle benzerlik göstermektedir denebilir. Ekonomik olarak düşünüldüğünde ise petrol çıkarma maliyeti açısından Ortadoğu petrolü ile rekabet edebilecek durumda olup Kuzey Denizi petrol çıkarma maliyetine göre daha düşük maliyetlere sahip olmaktadır ki; bu durum Hazar bölgesini jeopolitik, jeoekonomik ve dolayısıyla enerji-politik olarak öne çıkarmaktadır.  

Şekil 2 Hazar Enerji Kaynağı Rezerv Bölgeleri

Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra kıyıdaş ülkelerden ayrı olarak birçok batılı ülkenin bölgeye ilgi duyduğunu ve farklı şekillerde kendi varlıklarını göstermeye çalıştıkları gözlenmiştir. Bunların başında da ABD gelmektedir. Öte yandan, Hazar Denizine kıyısı olan söz konusu beş ülke arasında Hazar’ın hukuki statüsü konusunda 20 yılı aşkın süredir anlaşma sağlanamamıştı ve bölge dışı ülkeler ve global şirketlerin de müdahil olma hevesinde oldukları gözlenmişti.

Hazar Statü Sorunu

20. yüzyılın önemli bir kısmında, Hazar’a kıyısı olan iki ülke bulunmaktaydı. Bunlar; Sovyetler Birliği ve İran idi. 1990’da Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra artık Hazar’a kıyısı olan beş ülke bulunmaktadır. Bunlar; Azerbaycan, Rusya Kazakistan, Türkmenistan ve İran’dır. Bunlardan en uzun kıyıya sahip olanı Kazakistan ve en kısa kıyıya sahip olanı ise Rusya olmaktadır.

Asya’nın batısında ve güneydoğu Avrupa ile sınır olan bölgede yer alan Hazar’ın, deniz veya göl statüsünde olduğu konusunda üzerinde uzlaşılması hayli zor bir tartışma bulunmaktadır. Hazar hiçbir deniz ile ilintisi olmadığından göl nitelemesiyle anılabilmekle beraber tuzlu olması ve 371.000 km2 büyüklüğü ile ve de nehirler üzerinden denizle ilişkilendirilmesiyle deniz nitelemesine uydurulabilmektedir.

Hazar bölgesi için göl veya deniz nitelemesi hukuki açıdan önemli farklılıkları gündeme getirmekte, özellikle hegomonik paylaşım statüsünü etkilemektedir.  Bu husus; coğrafi ve siyasi olduğu kadar ekonomik ve enerji-politik açıdan da önem taşımaktadır.

Deniz olarak ele alındığında 1982’de kabul edilen Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (BMDHS) göre Hazar’a kıyısı bulunan her devletin, “kıta sahanlığı” ve “Münhasır Ekonomik Bölge”sinin olması gerekmektedir. Hazar göl olarak düşünüldüğünde ise hegomonik bölgelerin belirlenmesine ilişkin olarak iki yol bulunmaktadır. İlki Hazar’ın tümüyle ulusal sektörlere bölünmesi, diğeri ise ortak kullanım mutabakatıdır . Böylece, Hazar için toplam üç farklı statü söz konusu olmaktadır (Şekil 3).

Şekil 3 Hazar için Önerilen Çözümlere Göre Paylaşım

Açık deniz statüsünü savunanlar Hazar’ın nehirler üzerinden denize bağlandığını belirterek açık deniz statüsü uygulanabileceğini ifade etmişlerdi. Bu durumda, kıyıdan itibaren her ülkenin 20 millik alanı bulunuyor olacaktı. Hazar’ın ortasındaki 40 millik gibi alan ortak yönetime tabi olacağı belirtiliyordu. İran’ın desteklediği tezlerden biri durumundaydı.

Göl statüsünü benimseyenler bölgenin (Şekil 1’de görüldüğü üzere) ülkeler arasında bölünmesini savunuyorlardı. Bu tezi (kıyısı uzun olan) Kazakistan ve Azarbeycan desteklemiştir. Hatta söz konusu bu iki ülke arasında (29 Kasım 2001’de) bu yönde bir anlaşma bile imzalanmıştı.

Üçüncü bir öneri ise Eşit paylaşım statüsü olup, her devlete % 20 pay verilmesi ve hem yüzey ve hem dip bölgesi için aynı paylaşımın olması önerisiydi. Bu statünün İran tarafından önerildiği ifade edilmiştir. Böylelikle, rezerv bakımından daha düşük en güney bölgenin de payına enerji rezervleri düşüyor olmaktaydı.

İlk olarak 1992 yılında statü sorunu gündeme gelmiş, 1994 yılında ise Azerbaycan Amerika ve Avrupa şirketleri bağlamında bir anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma o dönemde “Yüzyılın Anlaşması” olarak nitelenmiştir. Bundan ayrı olarak Hazar bölgesinin statüsü ile ilgili olarak kıyısı olan devletler arasında çeşitli ikili, üçlü veya genel görüşmeler süregitmiştir. 2014’te yapılan “Hazar Beşlisi” Zirvesi konu için ümit veren bir toplantı olmuştur.

Hangi statünün kabul edileceği, enerji rezervlerinin paylaşımını doğrudan etkilemektedir. Bu durum her şeyden önce enerji politik açıdan majör önemdedir. Ancak ekonomik ve jeopolitik açıdan da son derece önemli olup, bölge ülkeleri için olduğu kadar tüm dünya için önde gelen bir konu durumundadır.

Son olarak 12 Ağustos 2018 tarihinde stratejik bir anlaşma imzalanmış bulunmaktadır. Bu anlaşma Hazar’a kıyısı bulunan beş ülke arasında imzalanmış olup, 20 yılın üstünde tartışılan üç statüden farklı bir çözüm getirerek “Tarihi Çözüm” olarak nitelenmektedir.

Anlaşmayla; her ülkenin kıyısından itibaren 15 deniz mili karasuyu ve 10 mil balıkçılık alanı olması kabul edilmiştir. Bu husus deniz statüsünü çağrıştırıyor olmasına karşın Hazar’ın dibinin paylaşımı konusunu kapsamamaktadır. Hazar’ın dibi için uluslar arası anlaşmalara uygun olarak su altı kabloları ve ana boru hatlarının belirlenen standartlara göre döşenmesi benimsenmiştir. Söz konusu kablo ve boru hattı döşemeleri geçiş güzergâhının tarafları arasında sağlanacak mutabakatla gerçekleşecek olarak belirtilmektedir. Hazar’a kıyısı bulunan ülkelerin yapay ada vb. gibi tesis ve yapıları inşa, işletme ve kullanma hakkı bulunacağı da belirlemiştir. Bunlardan ayrı olarak Hazar’da kıyı ülkeleri dışında askeri güçlerin bulunmaması ve tüm sorunların barışçıl yollarla çözülmesi kabul edilmiştir. Bu durum da, Hazar deniz dibi için, mutabakatın göl statüsü ve/veya eşit paylaşım statüsünün evrilmesi şeklinde kabul edildiğini düşündürmektedir (Şekil 4).

Şekil 4 Son olarak Hazar Bölgesi

Sonuç

Jeopolitik, jeoekonomik ve enerji politik açıdan önemi bulunan Hazar Bölgesi için bölgeye kıyısı bulunan beş ülke arasında statü sorununu ortadan kaldırdığı düşünülen 12 Ağustos 2018 anlaşması özellikle enerji politik açıdan ayrı bir önem taşımaktadır. Bu anlaşmayla daha önceki 3 statü düşüncesinden farklı olarak yeni bir çözüm oluşturulmuştur. Bir başka deyişle; deniz, göl veya eşit paylaşım statüleri doğrudan benimsenmemiş yeni bir hibrit çözüm oluşturulmuş olmaktadır.

Bu haliyle anlaşma orta yolu bulmuş gibi görünmekle beraber, hayata geçirilmede bazı sorunların olabileceğini de akla getirmektedir.  Ancak en önemli husus, anlaşmanın kıyıdaş ülkeler arasında yapılmasının sağlanması, barışı esas alması ve Hazar dışı ülkelerin özellikle de askeri varlıklarına yer vermemiş olmasıdır. Bununla beraber tüm dünyanın dikkatlerinin üzerinde olduğu böylesi bir bölgede deniz yüzü ve dibine ilişkin farklı mutabakatın söz konusu olduğu şartların uygulanmasında zaman içinde sorunlar da ortaya çıkabilir.

Hazarın statüsü ve bölge üzerindeki anlaşmalar Türkiye’yi hayli yakından ilgilendirmektedir. Zira Türkiye’nin enerji terminali olma ve/veya enerji merkezi olma hedefi için bu bölge önemle üzerinde durulması gereken bölgelerden biridir. Fazla olarak Türkiye’nin Hazar bölgesinde sahip olduğu lisanslar bağlamında da stratejik ehemmiyeti bulunmaktadır. Ülkemizin doğu batı ekseninde boru hatları çerçevesinde Bakü-Tiflis-Ceyhan hattı ve TANAP gibi hatlar için hayatiyet taşımaktadır. Bunlardan ayrı olarak “Bir Kuşak, Bir Yol (One Belt-One Road)” projesi için de odak noktalarından biri olan Hazar bölgesi için yapılan bu anlaşma önemlidir ve geleceğe yansımaları olacağı kesindir. Bu bağlamda, bölgedeki gelişmelerin dikkatle takip edilmesi ve aktif bir enerji politik geliştirilmesi gerekmektedir.