İPKB Direktörü Kazım Gökhan Elgin: İSMEP Projesi dünyada bir ilktir
Afet olmadan önlem alma konusunda sadece ülkemizde değil dünyada da en başarılı örneklerinden biri olan İSMEP Projesi’ni bugüne kadar 34 ülkede 74 organizasyonda aktaran İPKB Direktörü Kazım Gökhan Elgin, bu büyük ilginin nedenlerini okuyucularımızla paylaştı.
İPKB’nin gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmekte olduğu önemli projeler var. Bu projeler ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
İPKB olarak, 2006 yılından beri İSMEP Projesi kapsamında İstanbul’da depreme hazırlık çalışmalarını yürütüyoruz. Aslında bu kapsamda yaptığımız her çalışma, ürettiğimiz her proje ayrı bir önem arz ediyor. Biz İSMEP’i acil durum hazırlık kapasitesinin arttırılması, öncelikli kamu binaları için sismik riskin azaltılması ve imar ve yapı mevzuatının etkin uygulanması olarak üç temel bileşene ayırdık. Bu bileşenler İstanbul’u muhtemel bir depreme hazırlamak için yürütülmesi gereken projeleri kapsıyor ve hepsi birbirini tamamlayan çalışmaları ifade ediyor.
Örneğin; 1999 Marmara Depremleri sonrasında yapılan araştırmalarda,haberleşmenin kısıtlı yapılabildiği ya da hiç yapılamadığı, telefon santrallerinin ve telli hatların devre dışı kaldığı, cep telefonu şebekelerinin ise acil haberleşme ihtiyacını karşılamadığı gördüldü. Bu kapsamda çalışmalar yaparak haberleşme santrallerini geliştirdik ve telsiz kapsama alanlarının genişlemesini sağladık. Böylece ilgili kurumlar hem kendi içlerinde iletişimi kesintisiz olarak yapabilecek hem de diğer kurumlarla iletişim kurup koordinasyon sağlayabilecekler.
Ayrıca İstanbul AFAD için biri Anadolu biri Avrupa yakasında olmak üzere birbirinin yedeği olarak da tasarladığımız komuta kontrol koordinasyon merkezleri inşa ettik. Bu merkezler afetin yönetimi ve idaresi için ilgili kurumların tek çatı altında toplanmasını ve afet sonrasında 4 gün boyunca kesintisiz olarak 550 kişinin afeti yönetebilmesini sağlayacak şekilde tasarladığımız merkezler.
İlgili kurumlarda envanter çalışması yaparak ekipman ve araç alımları yaptık. Bunlardan bazıları; 4×4 arama kurtarma araçları, suda kurtarma ekip araçları, K-9 kurtarma ekip araçları, aşı, kan ve kan ürünleri nakil aracı, çeşitli tıbbi ilk müdahale ekipmanları (sedyeler – atel setler –kurtarma yelekleri vb.), depo konteynerlar, akülü ve dizel forkliftler, mobil jeneratör ve ışık kuleleri gibi.
Sadece müdahale değil bireysel bilinçlenmenin de birçok can ve mal kaybının önüne geçebileceğini biliyoruz. Bu kapsamda bilinçlendirme kampanyaları yaptık, çocuklardan yerel yöneticilere kadar toplumun her kesimine hitap eden 15 farklı eğitim program ve materyallerini hazırladık ve dağıttık. Ayrıca 3 aşamada düzenlediğimiz güvenli yaşam eğitimleri ile halkın deprem ve afetlere karşı bilgilendirilmesi ve bilinçlendirme faaliyetleri de yürütüyoruz. Bu proje kapsamında ulaşılan toplam 1 milyon 72 bin 966 kişiden 265.133 İstanbullu da Güvenli Yaşam Gönüllüsü oldu. Aynı zamanda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile İPKB arasında gerçekleştirdiğimiz protokol çerçevesinde Türkiye çapında 3631 inşaat mühendisine yeni çıkarılan güçlendirme yönetmeliği hakkında eğitimler verdik.
Bizim en büyük/önemli bileşenimiz kamu binalarının sismik riskinin azaltılması projeleri. İSMEP kapsamında İstanbul’da bugüne kadar toplam 1327 kamu binasını depreme karşı güçlendirdik ve yeniden yaptık. Bunların 1098’i okul binaları. İstanbul’da 1999 öncesi yapılan okulların yaklaşık %90’ı şu an proje kapsamında depreme hazır hale geldi. Hatta okullarda gerçekleştirdiğimiz bu çalışmalar ile Türkiye, Birleşmiş Milletler’in Güvenli Okullar programında en başarılı ve lider ülke oldu. Bu hem ülkemizin hem de projenin bir başarısı.
2017 itibari ile İstanbul’daki kamuya ait yurtların hepsi depreme hazır hale geldi. Bunun dışında kaymakamlık binaları, emniyet binaları, poliklinik ve hastane binalarında çalışmalarımız devam ediyor. Şu an yürüttüğümüz 3 büyük hastane projemiz var; Kartal, Göztepe ve Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi projeleri. Bunlar neden önemli? Çünkü bu hastaneler İstanbul’da yoğun olarak tercih edilen, jeopolitik konum olarak da önem arz eden hastaneler. Bu hastanelerde sismik izolasyon teknolojisi kullanıyoruz. Bu teknoloji ile deprem anında izolatörler deprem enerjisini absorbe edecek ve deprem esnasında hastanede bulunan cihaz ve ekipmanlar dahi zarar görmemiş olacak. Böylece hastaneler deprem anında ve sonrasında herhangi bir operasyonel aksaklık yaşamadan hizmetine devam edecek. Ayrıca bu hastaneler yeşil bina konseptine uygun olarak projelendirilen çevreci hastaneler, yani hastanelerin tasarımdan başlayarak ulaşım planlaması, enerji ve su tasarruflu malzemeler kullanması gibi konuları göz önünde bulundurarak uluslararası standartlarda projer hazırladık.
İSMEP Projesi’nin bir diğer alanı da tarihi ve kültürel mirasın korunması. İstanbul tarihi ve kültürel açıdan çok önemli ve çok zengin bir şehir. Biz bu kapsamda İstanbul’da Kültür Bakanlığı’na ait 26 komplekste bulunan 176 tarihi binanın envanterini çıkartıp bu binaları çoklu afet riskine göre kategorize ederek coğrafi bilgi sisteminde ilgili akademisyenlerin kullanımına açtık. Yani artık daha basit ve ulaşılabilir bir düzene kavuşturduk. Ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğü ile birlikte yürüttüğümüz tarihi binalar ile ilgili çok kapsamlı bir kılavuzun oluşturulması projesi vardı. Bu çalışmayı Turizm Bakanlığı ve ICOMOS Türkiye’nin de desteği ile alanında uzman akademisyenlerin de katkılarıyla tamamladık. Ekim ayında sempozyum ile hazırlanan kılavuzun tanıtımını yaptık. Türkiye bu kılavuz ile artık tarihi binalarda gerçekleştirilecek uygulamalar için yol gösterici dokümana sahip oldu. Şunu da belirtmek isterim; hazırlanan kılavuz en mükemmel kılavuz demiyorum. Bu yaşayan bir doküman ve mükemmele giden bir yolda ilk adım olarak görüyorum. Tabi ki kılavuzun alt mevzuatının ve yasal bir ayağının olması gerekli, bunun altını çiziyorum ve bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığı ve VGM’nin sahipliğine ve vizyoner yaklaşımına müteşekkirim.
Son bileşenimiz imar ve yapı mevzuatının etkin uygulanması için gerçekleştirdiğimiz çalışmaları kapsıyor. Bu konuda pilot belediyeler olarak seçtiğimiz Bağcılar ve Pendik Belediyeleri ile çalışmalar yürüttük. 4 milyon bilgi ve belgeyi tarayarak arşiv sistemini dijital hale getirdik. Yazılım ve entegrasyon geliştirmeleri yaparak sms, web sitesi ve çağrı merkezi üzerinden tüm vatandaşların başvuruda bulunarak yapı ruhsatı ile ilgili bilgilendirme talep edebildiği ve kısa sürede cevap alabildiği bir sistem oluşturduk. Geliştirdiğimiz bu sistemle belediyeler raporlanabilen şeffaf bir yapıda çalışma sistemine ulaştı ve vatandaşlar da bu belediyelerden ruhsat süreçlerinde daha hızlı şekilde hizmet alabilmeye başladı.
Hayata geçen projelerin sosyal anlamda önemli katkılar sunduğunu gözlemliyoruz. İnsanların yaşam standartlarını yükselten bu projeler ile ilgili hizmet alan vatandaşlarımızın düşüncesini temsil edecek örnekler olmuştur. Bu geri dönüşleri okuyucularımızla paylaşır mısınız?
İSMEP, ilk günden itibaren sosyal etkisi çok büyük bir proje oldu. Örneğin okullarda güçlendirme ve yeniden yapım çalışmalarını projelendirirken depreme dayanıklı binalar olmalarının yanı sıra nitelikli mimari uygulamalar üzerinde durduk. Özellikle iç mekân uygulamaları, açık alan düzenlemeleri ve enerji verimliliği gibi yeşil bina konsepti kriterlerinde uygun projeler olmasına önem verdik. Bu bakış açımızın meyvesi de bu binaları kullanıcılarından aldığımız geri dönüşler oldu. Öğretmenler ve okul yönetiminden, öğrencilerin başarı oranlarının arttığını hatta sınavlarda dereceye giren öğrencilerin bu okullardan çıktığını duyduğumuzda çok mutlu oluyoruz. Çevresel etkenlerin çocukların geleceğe bakışları, vizyonları ve eğitim kalitesini nasıl etkilediğini, eğitim verenlerin yaklaşımının hakikaten değişiyor olduğunu ve pozitif manada eğitime katkıda bulunduğunu görüyoruz.
Hastanelerden de benzer geri dönüşler aldık. Ümraniye Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nin Nisan 2016’da Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla açılışını gerçekleştirdik. O hastane de Avrupa standarlarında bir hastane oldu. Aldığımız geri dönüşler çok güzel. Hem hizmet alan hastaların, hasta yakınlarının hem de çalışanların memnuniyeti çok üst düzeyde. Demek ki mekan kalitesi ile hizmet kalitesi paralel şekilde gidiyor.
Bir diğer önemli örnek de Zeynep Kamil Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nden oldu. Biz hastanenin güçlendirme ve renovasyon işlerine başladık. Başladığımızda çok sıkıntılıydı. İnşaat kalitesi çok düşüktü ve hastane hizmetini aksatmadan etaplı bir şekilde yapmamız gereken bir inşaat oldu; kısacası zor bir inşaattı. İstanbul doğumluların belki çok büyük bir yüzdesinin orada olduğu bir hastane. Zamanla binanın yaşlanmasının (en az 60 yıllık) sadece ortam kalitesini değil hizmet kalitesini de azaltmış olduğunu gördük. Çalışanlar da motivasyonları düşüktü. Biz çalışmalarımızdan sonra şunu müşahede ettik ki hem çalışan hem hizmet alan memnuniyeti arttı. Şöyle de bir somut örneği oldu bu gözlemimizin; burası İstanbul ve Türkiye için çok önemli bir ihtisas hastanesi ve hep ilk derecelerde olan çocuk mütehassısların burayı tercih ediyor ve buradan yetişiyormuş. Zamanla 1. Tercih sıralamasından on üçüncülüğe kadar gerilemiş. Biz bu çalışmaları yaptıktan sonra tekrar birinciliğe çıktı. Bu çok önemli bir gösterge bizim için. Burada da iyi bir çalışma ortaya konarak fiziksel mekanın iyileştirilmesi ile beraber çok önemli bir geri dönüş aldık.
Yurtlardan da örnek vermek isterim. Özellikle Fatih bölgesinde Vezneciler Kız Yurdu, Fatih Kız Yurdu, Edirnekapı Yurdu, Zeytinburnu’nda Atatürk Öğrenci Yurdu gibi çeşitli yurtlar vardı. Bunların en büyük sorunu aslında binaların bakımsızlığıydı. Sanki binalar hiçbir yerine dokunmadan yıllarca yaşayacak düşüncesi ile bugünlere gelmiş yapılardı. Aslında öyle değil, o mekanların da bakıma ihtiyacı var bizlerin de olduğu gibi. Belki her yıl çatısına baktırmak, gerekiyorsa onartmak, atık suyunda kanalizasyonunda problemler olabilir bunu çözmek, altyapısıyla ilgili sorunlar varsa çözmek gibi bakımlarla binaları daha uzun ve yaşanabilir, hizmet alınabilir hale getirebiliriz. Zaman zaman evimizi de biliyorsunuz boyatıyoruz, yönetmelik değişikliklerine binayı uyumlaştırmak, engellilere uygunlaştırmak, enerji tasarruflu malzemeler kullanmak gibi konular var. Biz bu yurtlarda bunların hepsini gerçekleştirdik ve orda da şunu gördük; artık bakımsızlıktan kullanılmayan bütün atıl alanlar kullanılmaya başlandı. Özellikle bodrum katlarda yeni mekanlar oluştu. Bu mekanları arşiv olarak kullanan var, depo olarak kullanan var, çamaşırhanelerini oraya taşıyanlar var. En önenlisi de AÖY’da 3555 kız öğrencimiz var. Onlarda çok zayıf binalarda okuyorlardı…
Projelerin uluslararası standartlarda olduğunu ve ülkemizin nitelikli binalar kazandığını görüyoruz. Bu konuyu örnekleri ile detaylandırabilir miyiz?
Evet, biz uluslararası kuruluşlarla çalışan bir kurumuz. Proje Uygulama ve Koordinasyon Birimiyiz ve bu konuda ihtisas sahibi bir birimiz. Yaptığımız uygulamaların da uluslararası standartlara uygun olmasına dikkat ediyoruz. Çünkü çalıştığımız kurumlar olan İslam Kalkınma Bankası, Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası ve Alman Kalkınma Bankası ile aynı dili konuşmak zorundayız ve bunlar uluslararası alanda en önemli finans ve teknik birikime sahip olan kurumlar. Onlar çoğu zaman bizden öğreniyorlar ama bizim de onlardan öğrendiğimiz mevzular var. Bunları birleştirip en iyiyi yakalamaya çalışıyoruz. Özellikle yeniden yaptığımız hastanelerde sismik izolatörler kullandık ki dünyada da çok iyi bilinen üçlü sarkaç tipi dediğimiz izolatörler, aynı zamanda enerji tasarrufu açısından uluslararası geçerliliği ve tanınmışlılığı olan LEED’in Gold ayarında yeşil bina sertifikasını alacak olan hastaneler tasarladık ve yapıyoruz. Biz bu çalışmaları yaparken yapılan hizmetlerin bizim insanımıza dönüşünün çok daha verimli, çok daha sağlıklı, çok daha insan dostu olarak döneceğini öngörüyoruz. Bir diğer husus da tabi birçok alanda uluslararası uzmanlar, çalışanlar hem bizi ziyaret ediyor hem biz onları ziyaret ediyoruz. Bu dilin kullanılması ve yapılan çalışmaların aslında uluslararası bilinirliliği olan çalışmalarla entegrasyonun olması bize olan bakışın, yaptığımız projelerin kabullenilmesi ve diğer ülkelerde de tatbiki açısından çok büyük fırsat oluşturduğu kanaatindeyim.
Büyük projelerde sona yaklaştıkça heyecanda artıyor. Büyük projelerdeki son durumu ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
Şu an en büyük projelerimiz Kartal, Okmeydanı ve Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanelesi projeleri. Hastanelerimizi aslında 2018 yılı itibari ile hizmete almayı düşünüyoruz. Kartal Hastanesi’ni Haziran-Temmuz 2018 gibi bitirip geçici kabul işlerine başlayacağız ve sonra da eski hastane oraya taşınacak ve eski hastane binasını yıkacağız.
Okmeydanı ve Göztepe Hastanelerini de Kartal Hastanesi’nden sonraki 6 ay zarfında bitirip onları da hizmete açmayı düşünüyoruz.
Deprem son dönemde yine gündemimizde, dolayısıyla kentsel dönüşüm ile ilgili konularda gündemde. İPKB elde ettiği tecrübeler doğrultusunda kentsel dönüşüm alanında da bir şeyler yapacak mı?
Evet, kentsel dönüşüm mevzusu gerçekten çok önemli ve Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanımız da çok gündemde tutuyor haklı olarak çünkü hepimiz hazır olursak depreme hazırlıklıyız diyebiliriz. Biz önlem almalıyız, zararlarımızı azaltmalıyız. Biz kamu binalarında İstanbul’da çok iyi bir noktaya geldik. Daha önce de bahsettim, 1999 öncesi yapılan okulların %90’ını daha güvenli hale getirdik. Ama özel binalarda maalesef kentsel dönüşüm istenildiği gibi gitmiyor. Burada belki hem finansman hem teknik hem sosyal bir proje olduğu için sosyal uzlaşı konusunda da sıkıntılar olduğunu görüyoruz. Bunları aşmak için Sayın Bakanımız önderliğinde bir kanun hükmünde kararname çalışması var. O kararnamede İPKB’nin de dış finansman ve kentsel dönüşüm işlerinde görevlendirilmesi veya bizim birimimizden böyle bir hizmet alınması söz konusu. Önümüzdeki günler bu konuyu da netleştirecek ve birimimiz açısından da özel binalarla kentsel dönüşüm ile ilgili de çalışmalar yapabileceğimiz bir döneme girebileceğimizi düşünüyorum.
Gerçekleştirilen projeler uluslararası arenada ses getirmekte ve bu doğrultuda da sizi yurtdışı organizasyonlarda görmekteyiz. Deneyimlerinizi aktardığınız bu organizasyonlar ile ilgili birkaç örnek alabilir miyiz?
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; İSMEP, afet olmadan önlem alma yaklaşımının sadece ülkemizde değil, dünyada da en başarılı örneklerinden biri. Bugüne kadar 34 ülkede 74 organizasyona katıldık. Bu organizasyonlarda ya panelist olduk ya bir çalıştayda konuşmacı, bazen açılış konuşması yaptık bazen de sunum verdik. Neden bu kadar ilgi var? Çünkü dünyada İSMEP Projesi’nin büyüklüğünde bir depreme hazırlık veya deprem öncesi risk azaltma projesi hiç yapılmadı. İSMEP bu konuda bir ilk ve dünyada da ilgi ile takip ediliyor. Çoğu ülkeye de ilham oldu aslında. Örneğin; Bangladeş, Ürdün, Filipinler’de veya başka bir deprem riski olan ülkede İSMEP Projesi’nin bazı bileşenleri, yapılanlar, başarılanlar oraya da ilham kaynağı olup orda da yeni projeler üretilmesine ve yeni çalışmalar yapılmasına vesile oluyor. Bir müşavirimiz Japonya’dan, Singapur’a, Hollanda’ya kadar gittiği ülkelerde İSMEP’i duyduğunu ve İSMEP’in bir marka olarak bilindiğini söyledi. Nasıl bunu başardınız diye sorarsanız, marka olmak için çalışmadık aslında biz hep işlerimizde kaliteyi önceledik ve kaliteli olsun diye iş yaptık ve bu kalite aslında bize İSMEP ve İPKB markasını doğurdu. Yaptığımız işleri en üst düzeyde uluslararası standartlarda gerçekleştiriyoruz, buna verdiğimiz önemi gelecekte de vereceğiz. Vizyonumuzu biz bu şekilde belirledik; çünkü Türkiye’nin her insanı herşeyin en iyisine layık. OCAK 2018