İran Tüm Dünya İçin Önemli Bir Ülke Ancak, Türkiye İçin Çok Daha Önemlidir

Arap ülkeleri ile İran arasında çok ciddi farklılık olduğunun altını çizen Unit Grup Yön. Kur. Baş. Ünal Aysal, “Arap ülkeleri dediğimiz bölgedeki bütün yapı son yüzyılın meyvesidir. İran ise yüzyıllardır orada var olan, oturmuş güçlü bir devlettir. İran bölgedeki hiç bir ülke ile kıyaslanmayacak kadar ayrı bir kültürdür. Ayrıca, bugünkü batı dediğimiz Avrupa, sahip olduğu kültürü İran üzerinden geçerek kazandığını unutmamak gerekir. Bugün İran tüm dünya için önemli bir ülkedir. Ancak, Türkiye için çok daha önemlidir. Dolayısıyla, Türkiye yüzyıllardır kapı komşuluğu yaptığı İran’ın gücü ve potansiyelini daha iyi algılamalı ve her ne kadar treni kaçırmış gibi görünse de, yeniden yakalamak için çalışmalıdır” dedi.

Uzun yıllardır İran’da bir çok başarılı projelere imza atmış olmanın yanında bölgeyi ve konjonktürü En iyi bilen Akil insan Unit Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Aysal ile uygulanan ambargonun kalkması üzerine İran’ı konuştuk. Türkiye-İran ilişkilerini değerlendirmeden önce tarihi bilgiyi hatırlatarak sözlerine başlayan Aysal, “1639 yılında yapılan Kasr-ı Şirin Antlaşması ile birlikte çizilen Türkiye-İran sınırı o tarihten sonra hiç değişmeyen ve bu gün dünyanın en eski sınırı olarak kabul edilmektedir. Böylesine önemli bir değere sahip iki ülkenin gerek siyasi, gerekse ekonomik ve kültürel ilişkilerinin olması gereken düzeyde olmaması her iki ülke açısından önemli bir kayıptır. En önemli komşumuz olan İran, ihtilal, devrim ve ambargolar gibi bütün olumsuz süreçleri yaşamış olmasına rağmen, bütün devlet kurumlarıyla oturmuş bir altyapı üzerine inşa edilmiş, her ne olursa olsun bunu bozmamayı başarmış bir sisteme sahiptir. Buna karşın, her ne kadar İran gibi doğal kaynak zenginliklerimiz olmasa da, Türkiye’nin de kendini farklılaştıran, daha pratik, daha üretici olmak gibi önemli kaynakları var.  İran ile Türkiye’yi mukayese edecek olursak, biz dış dünyaya daha fazla entegre olmuş, daha hızlı gelişen bir ülkeyiz. Dolayısıyla bu iki ülkenin yaratacağı sinerji gerek kendilerine gerekse bölgeye büyük katkı sağlayacaktır” dedi.

Unit’in 1978 yılından beri İran pazarında iş yaptığını hatırlatan Ünal Aysal, Şah zamanında başlattığı kişisel ilişkiler ve doğru zamanda doğru proje üreterek her dönem İran pazarında var olduğunu, hiçbir başarının tesadüfi olmayacağını vurgulayarak, “1981 yılında başlayan İran-Irak savaşı sonrasında uygulanan yaptırımlar ve son olarak uygulanan büyük ambargo dönemleri İran’ın tarihindeki en sıkıntılı dönemleri olarak görmek lazım. Özellikle Irak ile yaşanan savaş zamanında orada var olmak çok zordu. Öyle ki, bazı dönemlerde otel odasından gündüz patlayan bombaları, gece de Irak uçaklarının gelip şehri bombalamasını  izlerken, o şartlarda İran da proje üstlenip tamamlıyordum. Sonuçta, İran yakın tarihte çok büyük çalkantılar yaşasa da, o kötü günler geldi geçti. İran sadece fosil kaynaklarıyla değil, aynı zamanda ticaret açısından da çok zengin ve imkanlar yaratabilecek kültüre sahip bir ülkedir. Türkiye ve İran bölgesel ve Ortadoğu coğrafyasında çok güçlü iki ülkedir. Geçmişlerine baktığımızda dünyanın en eski sınırlarına sahip bu iki ülkenin doğru ilişkilerle sağlanacak işbirliği ile sanayi, ticaret ve hatta politikada işbirliği yapmaları bütün bölgenin selameti için gerekli bir durumdur. Bu potansiyeli kullanmak varken, her iki ülkenin de kaybına neden olan suni sorunlarla sulandırıp işleri zorlaştırmak yerine müşterek menfaatleri göz önüne alınmalıdır. Bugün her iki taraf da birbirinin samimiyetine inandığını zannetmiyorum. O nedenle, her iki taraf da ikinci ajandanın varlığını bir kenara bırakarak daha samimi söylemlerle aynı masaya oturulması gereken bir zamandayız” diyor.

İran’a uygulanan büyük ambargo döneminde, özellikle son 8-10 yılda Türkiye’nin büyük bir fırsat kaçırdığını ifade eden Aysal, “Her ne kadar  uluslararası güçlerin baskısı olsa da, bölgenin iki büyük gücü olan Türkiye ile İran yeterince isteseydi gerek Amerika gerekse Rusya’nın yarattığı baskıyı yıkacak politikalar geliştirebilirlerdi. Bugün Amerika ve Rusya yapıları gereği bölge üzerindeki etkilerini sürekli genişletmek istemeleri anlaşılabilir bir durumdur. Ancak, bölgede yaratacakları etki o bölge ülkelerinin zayıflığıyla doğru orantıdadır. Dolayısıyla, Türkiye ile İran bölgenin en güçlü iki ülkesi olarak sağlam bir ilişki kurup, ticari, sosyal, kültürel olarak birlik beraberlik sağlayarak doğru politikalar üretmiş olsalardı bugün farklı şeyler konuşuyor olurduk” dedi.

40 yıla yakın bir tecrübesiyle Türk iş dünyasının İran pazarı konusundaki en deneyimli ismi olan Ünal Aysal, Unit Grup’un İran da geliştirdiği bir çok projeye ek olarak bu yıl gerçekleştirdikleri yeni projeler hakkında da bilgi aktardı. Aysal, “1979 yılı sonrası o günkü İran’ın şartlarına göre projeler geliştirerek iş yaptık. Adamların verecek parası yoktu, petrol karşılığı iş yaptık. Savaş döneminde yıkılan binaların demirini çeliğini Avrupa başta olmak üzere çeşitli dünya ülkelerinden alarak Iran’a sattık. Bir süre sonra enerji sıkıntıları ortaya çıkmaya başladı. 1983 yılından sonra 5 tane elektrik santralı inşa ettik. Sonrasında gerek içme suyu gerekse diğer alanlardaki su ihtiyaçlarıyla ilgili projeler ürettik. Geçmişte elde ettiğimiz tecrübe ve onlara verdiğimiz güven neticesinde, ambargo sonrası İran da yabancı sermaye olarak en büyük enerji yatırım projelerini biz imzaladık. Şu anda İran da ön anlaşmalarını bitirdiğimiz 5.000 MW’lık doğalgaz çevrim elektrik santral paketi yatırımımız var. Bunun dışında 500 MW’lık rüzgar 400 MW’lık güneş enerjisi santral projemiz var. Türkiye de Unit’in gerçekleştirdiği özel sektör eliyle kurulup işletilen ilk elektrik santrali projesinin bir benzerini İran’da gerçekleştirip bu alanda İran’da da ilk olmayı hedefledik”.

İran da ticaret yapmak isteyen Türk işadamlarına tecrübe ve bilgilerini aktarmaktan büyük bir memnuniyet duyduğunu ifade eden, Ünal Aysal, “İran’da ticaret yapmak isteyen yatırımcılara her türlü bilgi birikimimi aktarmaktan memnuniyet duyarım.  Öncelikle şunu söylemeliyim ki, İran da iş yapmak hem çok zor hem de çok kolaydır. Yapacağınız işin kontratını imzalayana kadar işiniz oldukça zordur. İran’ı Arap ülkeleriyle asla karıştırmamalısınız. Çünkü orada devleti temsil eden muhatabınız işini iyi bilen ve oldukça eğitimli insanlardır. Dolayısıyla, o insanları işin yapılabilirliği konusunda ikna etmek için gerçekten göbeğiniz çatlıyor. Bu durumda, sizin de en az karşınızdaki kadar donanımlı olmanız gerekir. Aksi taktirde o masadan yenik kalkarsınız. Bu işin zor tarafı. Ancak, eğer ki devlet kurumlarından biriyle kontrat imzalamışsanız, bundan sonrası gerçekten çok kolay ve keyiflidir. Çünkü o kontratta ne yazıyorsa ciddiyetle uygulayıp verdikleri sözü sonuna kadar yerine getirirler. Ve asla, sonradan şartlar değişse bile birileri çıkıp da “ben bu kontratta yazanları beğenmedim, fiyatı çok yüksek veya az buldum kabul etmiyorum” demez. Kurumsallık İran’ın bütün devlet kurumlarında yerleşmiş bir kavramdır. Dışarıda bombalar patlasa bile kurumların işleyişi bundan asla etkilenmez” dedi.

Türkiye Nükleer santral projesini elektrik üretimi için devreye alacaksa,  bunu uzun vadeli bir tedbir olarak görmek gerekir zira bugün Türkiye’nin elektrik üretiminde ciddi bir arz fazlası var. Dolayısıyla Türkiye’nin odaklanması gereken şey elektrik üretimi değil iletim ve dağıtım kanallarını iyileştirmektir. Bugün yaşanan sıkıntı budur. Türkiye elektrik üretim için yapacağı yatırımları iletim hatlarının iyileştirilmesine kaydırmalıdır. Elektrik üretimi artık eskisi kadar önemli değil. İletim hatlarında sorun olmadığı sürece, zengin enerji kaynaklarına sahip komşu ülkelerden çok daha ucuz maliyetle elektrik alınabilir. Ama eğer Türkiye iletim hatlarını düzeltmediğini sürece her zaman ihtiyacından daha fazla üretmek zorunda kalacak bölgeler arası dengesizlik devam edecektir.

Türkiye için Rusya da İran kadar önemli bir ülkedir. Dünya da her ülkenin politika üretme teknikleri vardır. Ancak Rusya’nın diğer ülkelerden farklı bir özelliği var. Satranç Ruslar için oldukça önemli bir oyundur. Çünkü Ruslar gerek ticarette, gerekse politik uygulamalarda satranç gibi 7-8 hamle sonrasını düşünmektedirler. Siz eğer Rusya’nın hamlelerini anlamak istiyorsanız, onlar gibi 7-8 hamle sonrası görebilecek seviyede olmanız gerekir. Dolayısıyla, Rusya’nın yaptığı hamleleri anlamaya çalışırken o anı değerlendirip çok da acele karar vermemek lazım 4 yıllık Galatasaray Başkanlığı dönemimde, iş hayatımda edinmediğim bir tecrübe edindim. Yıllarca iş ortamının dışına çıkmamış biri olarak halka dönük bir yüzüm oldu. Başkanlığım döneminde şunu gördüm ki, gerek işadamı gerek politikacı gerekse bürokratların içinden geldikleri topluma borçları var. Bu borçları ödeyebilmenin yolu, edindiğimiz bilgi birikimlerimizi halkımıza doğru bir şekilde aktararak onları bilgili, çağdaş, üreten bir toplum olma yolunda yönlendirmektir. Şahsım olarak bu borcumu henüz ödemiş değilim ama ödemek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum, çalışmaya da devam edeceğim.