Kara Para İle Mücadele Sınavını Geçmemize Rağmen Haklarımız Geri Verilmiyor
Malesef her türlü ambargo altında kendine yaşam nefesi bulmayı başaran KKTC’deki finans sektörü tüm olumsuzluklara rağmen AB’ye uyum konusunda en hazır sektörlerin başında geliyor. Bu güne kadar yaşanan ekonomik krizlerden doğru dersleri çıkaran genelde sektörümüz özelde bankamız, ülkemizde kara para ile mücadele’den tutun da birçok imtihandan başarı ile geçtiklerinin altını çizen KKTC Vakıflar Bankası Genel Müdürü Cengiz Erçağ, sektörün geldiği noktayı bizimle paylaştı.
KKTC ekonomi zirvesinde en çok konuşulan konu adada bir çözüm olursa KKTC’de en fazla bankacılık sektörünün bu duruma hazır oluşu oldu. Bu açıdan KKTC’deki bankalar bu duruma hazır mı?
Bana göre, evet KKTC’de AB’ye uyum konusunda en hazır sektör bankacılık sektörüdür. Gerek ödenmiş sermaye yapısı, gerekse mevzuatlar açısından yarın AB’ye alınacak olsak hiç sorunsuz bu sürece dahil oluruz. Özelikle 2008 yılında ABD konut krizinin ardından yaşanan küresel kriz sonrası günümüze kadar birçok konuda değişimler ve yeni uygulamalar gündeme alındı. Bunu en hızlı uygulamaya koyan sektör ise yine bankacılık ve finans sektörü oldu. Biraz daha geçmişe gidersek ülkemiz coğrafyasında 2000’li yıllarda yaşanan bankalar krizi sonrasında yasal mevzuatlar ve uygulama esasları açısından büyük değişimler oldu. Ülkemizde denetim ve gözetim otoritesi konumundaki KKTC Merkez Bankası bu konuda oldukça titiz davranıyor.Yaşanan bu olumsuzluklardan sektörümüz önemli bir ders çıkardı ve bu süreci geçmişte yaşadığı tecrübe sayesinde sıkıntı yaşamadan atlattı. Az önce bahsettiğim gibi bu süre içerisinde birçok mevzuat ve uygulama devreye alındı. Bankaların sermaye ve diğer uygulama esasları, kara para ile mücadele konuları, yine AB normlarına uyum yasalarının çıkartılması konularının tamamı 2008 yılında başlayan konut krizi ile zirve yaparak uygulamaya alındı. Aslında bakacak olursak,burada KKTC’nin farklı bir konumu da bulunuyor. Kimseler bilmese de bizleri tanımasalar da, bizler bankacılık ve finans sektörü olarak tüm bu gelişmelere hazırız. Ancak dünya üzerinde yaşanan global krizin KKTC’ye yansıması ve KKTC’nin tanınmamasından kaynaklanan bazı sıkıntılar bulunmaktadır. Ben bunu mecaz anlamında haçlı seferlerinin devamı şeklinde benzetmesiyle örnekliyorum. Özellikle son yıllarda kara para ile mücadele çerçevesinde bütün yurtdışı yabancı muhabirlerimiz ile ilişkilerimiz durduruldu. Oysa ki kara para ile mücadele konusunda KKTC yeterlilik sınavını çoktan geçmiş durumdadır. FATF’ın Ekim 2008 tarihli toplantısında aldığı karar ile Kuzey Kıbrıs bu statementlerden çıkarılmıştır. Yani bundan sonraki 25.2.2009 tarihli FATF statement’ten itibaren bu listede yer almamıştır. Bu yeterlilik belgesini de almış konumda olmasına rağmen bu ve buna benzer uygulamalar altında kalıyor olmamız bizleri derinden üzmektedir. Bu konuda AB mevzuatının buradaki denetimini sürdüren Taiex uzmanlarıyla dönem dönem yaptığımız görüşmelerde bizim çok haklı olduğumuz söylenmektedir. KKTC mevzuat olarak bankacılık sektörü ve Devletimizde de birçok çalışma devam etmektedir. Özetle bugün AB’ye giriyor olsak KKTC bankacılık sektörüher yönüyle hazır konumundadır.
KKTC’de bankacılık sisteminde çeşitli handikapların yaşandığı konuşuluyor. Örneğin dışarıdan kredi bulma konusunda sıkıntılar yaşadığınız belirtildi. Neler söylemek istersiniz?
KKTC’de yerel bankacılıkta daha kapalı bir bankacılık sistemi mevcuttur. Bizim KKTC’de mevduata dayalı bir satış politikamız bulunuyor. Örnek vermek gerekirse bizler sendikasyon kredisi kullanamıyoruz. Ya da yabancı kaynaklı bir fon kullanma olasılığımız bulunmamaktadır. Ancak zaman zaman, özellikle Türkiye’den gelen uzmanlar ihracata yönelik kredilendirme bura da da gerçekleşebilir mi yönünde çalışmalar gerçekleştiriyorlar. Ancak bu konularda henüz daha tam bir netlik bulunmuyor. Biz Bankalar Birliği olarak yaşanan bu sürecin farkındalığı içerisindeyiz ve bu konularda temaslarımız devam ediyor. Türkiye Bankalar Birliği ile görüşmelerimizi gerçekleştirdik. Burada kısıtlı imkanların ve kapalı ekonominin bulunması, bir anlaşmanın veya bir uzlaşının olmaması sebebiyle daha kısıtlı imkanlarla yapılan işlemler mevcuttur.
Aslında KKTC olarak, belki de hiçbir ülkenin gerçekleştiremeyeceği bir durum olan sadece mevduat ile ayakta kalma durumunu en iyi şekilde gerçekleştiriyorsunuz.
Özellikle kriz döneminde bu uygulama ile ayakta kalmak ve bütün rasyolarınızın tamam olması gerçekten de çok önemlidir. Unutmayalım sığ sularda herkes kaptan olur, önemli olan fırtınalı denizlerde kaptanlık yapabilmek. Bugün dış kaynaklı bir kredi kullanım hakkınız yoksa ve tamamen mevduata yönelik bankacılık politikası belirliyorsanız bu durum kısa, orta ve uzun vadedeki hedeflerinizi çok ciddi şekilde etkilemektedir. Biz 1 gün sonramızı da 10 yıl sonramızı da planlayıp ona göre hareket etmek zorundayız.
Bu durum sizin için zorluk yaratmıyor mu? Türkiye’de takip sistemi için geliştirilen birçok uygulama KKTC’de bulunmuyor. Buna rağmen kredi takip sistemini nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
Tabiî ki zorluk yaratıyor fakat bu durum sürdürülebilir olmadığından çok yakın bir zaman diliminde düzelecek çalımalar devam ediyor, ancak bunun yanı sıra KKTC’nin küçük bir yerleşim yeri olması sebebiyle biz birbirimizi tanıyoruz. Kredi verirken bu avantajımızı da kullanıyoruz. Biz bilmediğimiz tanımadığımız kişiye hesap açmıyoruz,kaynağını bilmediğimiz bir işlem için şüpheli işlem bildirimi gerçekleştirmek zorundayız ve bunu da yapıyoruz. Bu sebeple müşteriyi tanımak (Know Your Customer) konusunda KKTC birbirini tanıyor, gelirini biliyoruz, hangi sektörde olduğunu biliyoruz ve o sektörün genel ekonomi içerisindeki durumunu sürekli izliyoruz . KKTC’ye Türkiye’nin kasabası diyebiliriz. Kasaba bankacılığı noktasında bakıldığında mevzuatların bu kadar ağırlaştırılması işlemlerimizi zorlaştırıyor. Bunun yanı sıra her ne kadar da tanınmasak uluslararası uygulamaları yakından takip ederek uyguluyoruz.
Özellikle Dünyanın yüzleştiği en büyük finansal krizlerden birisi olan son dönem gelişmeleri beraberinde, son derece detaylı ve karmaşık gözüken finansaldüzenlemelerin yetersizliği tartışmalarını gündeme getirmiştir. Krizin ortaya çıkardığıeksiklikleri gidermek amacıyla yakın zamanda Basel III olarak adlandırılan düzenlemedeğişiklikleri gündeme gelmiştir. Bu bağlamda fiziki alt yapı olarak sektörümüz bu değişime uygun olduğundan Basel’in hemen hemen tüm uygulamaları bizim sektörümüzde’de uygulanmaktadır.
Belirttiğiniz takip noktasında risk olarak baktığımızda küçük bir ülke olmamız sebebiyle birçok olaydan haberimiz oluyor. Geçtiğimiz yıllarda KKTC’deturizm sektörü yerine, inşaat sektörü ülkenin lokomotifi haline geldi veya getirtildi. Daha sonra inşaatsektörüaniden durdu ve sonucunda birçok inşaat firması battı. Batma sonucu bankalardan kredi kullanarak müteahitlik yapan firmaların haliyle bankalara olan borçlarıda büyüdü. Bankalar verdiği kredileri tahsil etme yolunda çok ciddi sıkıntılar yaşadı ve halen daha yaşamaya da devam etmektedir. Bunları,yapılan yanlış politikalar olarak kabul ettik ve ayakta kalmaya çalıştık. KKTC’de yaşadığımız dış kaynaklı ambargolar ve imkansızlıklar içerisinde biz bu işleri yapmaya çalıştık. Bu konuda da başarılı olduğumuza inanıyorum.
Şuanda yeni bankacılık yasası gündemde duruyor. Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Yeni bankalar yasası hazırlandı, şu an taslak durumda bankalar birliği ile görüşüldü ve bizlerde konu ile ilgili görüşlerimizi belirttik. Konu şuan meclise sunulma aşamasında uzunca bir süredir bekliyor. Beklentilerimiz günün koşullarına göre değişkenlik gösterdiği ve doğru bir yasa olduğu için bu yasanın bir an önce geçmesi yönündedir. Çok uzun süreçler gerektiren bu ve buna benzer yasal düzenlemeler, bir an önce gündeme alınarak çıkartılmalıdır.
Yeni yasa ile ilgili beklentileriniz nelerdir?
Yeni yasanın mutlaka iyi yönde bir getirisi olacaktır. Sektörümüz çok dinamik bir yapıya sahiptir haliyle bu dinamizim içerisinde yenilenmek her zaman iyi yönde bir kazanım demektir. Ancak belirttiğim gibi ilgili yasayı iyi ve doğru yönleri ile ele almak gerekmektedir. Yeni yasa bence ihtiyaç olan bir bankalar yasasıydı. Çünkü mevcut yasa 2001 yılında yapılmış olan bir yasadır.Mevcut yasa tebliğ ve tüzüklerle güncellenmeye devam ediyor ancak yeni güncel bir yasanın çıkartılması bizlerin arzusudur. Bütün mevzuatları yeni bir çatı altında toplanması daha verimli olacaktır. Daha etkin, daha fiili, daha güncel konuların içerisinde olacağı konularını düşünürsek daha iyi olacağı görüşündeyim. Bu yasal mevzuatların uygulanabilirliği açısından var olan sıkıntıların siyasi arenada çözümlenmesi gerekmektedir. Bizim bankacılık sektöründe en büyük sorunumuz TGA (Tahsili Geciken Alacaklar), mevcut yapıda hükmün icrası noktasına ulaşım çok uzun sürecleri beraberinde getirmektedir.
Bu açıdan özel ihtisas mahkemelerinin kurulmasını artık şart olmuştur. Buna da şuan mevcut anayasamız izin vermiyor. Belki anayasada yapılacak bir takım değişiklik ile birlikte bu tip mahkemelerin kurulması halinde TGA’ların tahsili hız kazanacaktır.
Kıbrıs su temin projesi sona erdi. Bu proje ile birlikte ekonomide ciddi bir hareketlilik öngörüyor musunuz?
Su insanların yaşam kaynağıdır. Su çağımızda Petrol’den çok daha önemli arzetmektedir. Doğru bir işletme anlayışı ile ekonomiye kesinlikle bir hareketlilik kazandıracaktır. Özellikle bu yıl kuraklık sorunu çok ciddi durumda. Bu durum yine bizim devlet bütçemize yansıyan bir konu olacak. Bu yıl yağmur yağmadı bütün ekinler kurudu ve çok ciddi bir zarar ile karşı karşıyayız. Bu sebeple devlet çiftçiye tazminat ödemek durumunda kalacaktır. Bu proje ile yeterli su gelirse bunun ekonomiye bir ivme kazandıracağını söyleyebilirim. Milli servetin kaybına da engel olacaktır. Biz evlerimizde kötü su kullanmamız sebebiyle beyaz eşyalarımızı 2 yılda bir değiştirmek durumunda kalıyoruz. Bu hem bizim için hem milli ekonomi için oldukça büyük bir zarardır. Günümüzde bakıldığında sürekli bu suyu kimin tarafından yönetileceği ile ilgili tartışmalar gerçekleşiyor. Ancak bu suyun bu ülkeye getirecekleri ve ülke insanına katkıları hiç konuşulmuyor. Bu çalışma halk için gerçekten çok önemlidir. Ben Türkiye’mize ve KKTC’ye bu asrın projesini gerçekleştirdikleri için çok minnettarım. Bir ülkenin ekonomisinin kalkınması ve ekonomisinin güçlenmesinin alt yapının güçlenmesi ile gerçekleşeceğine inananlardanım.
Sizin özelinizde düşünürsek Vakıflar Bankası sektör içerisinde nerede yer alıyorsunuz?
Vakıflar Bankası üstlenmiş olduğu misyon gereği ülkemiz bankacılık sektöründeki tek kamu bankasıdır. Biz daha çok kamuya ve halka yönelik çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Biz diğer bankalar gibi çok kar sağlayan bir kurum değiliz. Karetmek tabi ki yaşamsal bir ihtiyaçtır ancak, burada daha çok kamunun, devletin ve burada yaşayan insanların ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Son yıllarda özellikle Kobi’lere yönelik onların ihtiyaçlarını karşılayan çalışmalarımıza ağırlık vermiş durumdayız. Yine sosyal sorumluluk projelerimiz çerçevesinde ülke genelinde birçok kırsal alan ve yerleşim biriminde dönem dönem projeler gerçekleştiriyoruz. Bunlara örnek olarak adadaki bir çok otobüs duraklarını yaptık, sağlık sektöründe çok ciddi yatırımlar yaparak elimizden geldiğince eksiklikleri tamamlamaya çalışıyoruz. İhtiyaçlı ailelerin çocuklarına eğitim bursu inkanları tanıyoruz, Okullara araç gereç konularında yardımcı olmaya çalışıyoruz, staj çalışmalarında öğrencilerimize destek olmaya çalışıyoruz. Yani özetle Kazandığımızı yine bu cennet adaya harcıyoruz diyebilirim.