Kampotu İlaç Genel Müdürü Hakan Keleş: Besin Destekleri Pazarı Yerli Markalarla Büyüyor

Besin destekleri sektöründeki açığı görerek 2012 yılında faaliyete geçen Kampotu İlaç, önemli başarılara imza atıyor. Sektörün gelişimi ve firmanın etkinliklerini değerlendirdiğimiz Kampotu İlaç Genel Müdürü Hakan Keleş, sorularımızı yanıtladı.

Voonka bilinen bir marka ancak şirket olarak tanınmıyorsunuz? Şirketiniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

Aslında bu biraz stratejimiz gereğiydi. Voonka, bir ürün değil bir ürün ailesinin çatı markası ve ilk başta bilinirliği bu çatı marka üzerinden sağlamak istedik  bu nedenle şirketi geri planda tuttuk. Kampotu olarak 2012 yılında kurulmuş bir şirketiz. Ancak kurucular olarak toplamda 35 yıllık bir sektör tecrübesinden bahsedebiliriz. Daha önce Roche ve Boehringer İngelheim gibi çok uluslu şirketlerde çalıştım ve o şirketlerde çok şey öğrendim. Reçeteli ürünlerde  edindiğimiz tecrübeleri kullanabileceğimiz farklı formatta bir şirket kurma arzusu bizi kampotu’yu kurmaya yönlendirdi.   O dönem bu alanda Türkiye’de birkaç tane firma vardı. Kuruluş aşamasında yaptığımız araştırmalarda besin destekleri alanında güven unsurunun çok eksik olduğunu gördük. Bir Japon ürün grubu olan Kampo ile tanışmamız o dönemde oldu. Kampo geleneksel Japon tıbbı demek. Binlerce yıldır süre gelen formüle edilmiş standardize bitkisel ürünleri kapsıyor.  Bu ürünler Japon Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanmış ve üniversitede kürsüleri olan bir gruba ait. Bizimde tam aradığımız şeydi. Çünkü bu ürün grubunun Türkiye’ye girmesi insanların kafasındaki o tereddütleri de ortadan kaldıracaktı. Japon firmalarıyla belli işbirlikleri yapmaya başladık. Kampo’nun 120’ye yakın reçete ürünü vardı. Bu ürünlerden 35 tanesini Türkiye’ye getirmek üzere anlaşmalar yaptık. Türkiye’de bir ürün satacaksanız ve bu ürün özellikle bitkisel bir ürünse pozitif ve negatif bitki listesinde yer alması gerekiyor. Biz sağlık sektöründen gelmemize rağmen birçok prosedür ve yönetmeliği bilmediğimiz için büyük bir hevesle şirketin ismini dahi Kampotu koyacak kadar bu ürünlere tutkuyla bağlandık. Ancak Tarım Bakanlığı’na gönderdiğimizde neredeyse hiçbir ürünün Türkiye’ye giremeyeceğini gördük. Çünkü içerisindeki bitkilerin birçoğu Tarım Bakanlığı bitki listesinde bulunmuyordu. Türkiye’ye hiç girmemişti. Bunun üzerine biz o ürün grubundan vazgeçtik ve ürünlerden bize sadece ismi kaldı. Kampo oradan geliyor ‘tu’ da Türkiye’nin ‘tu’ su. 

Voonka markasının ortaya çıkış sürecini ve hedeflerini anlattır mısınız?

İlk başta Amerika’da bir şirketle işbirliği yapmak istedik ama gördük ki bizim şimdi çok rahatlıkla üretebildiğimiz bir C vitamini formunun bile Türkiye’ye giriş rakamları inanılmaz fiyatlara geliyordu. Öyle olunca, kendimiz bir marka yaratma tutkusuna kapıldık ve Voonka ismi ortaya çıktı. Voonka isminin hiçbir anlamı yok, fonetiği güzel. Daha sonra Türkiye’de üretici arayışlarına girdik, bir üreticiyle birlikte ilk 4 ürünümüzü çıkarttık ve arkasından bir 10 ürün daha derken ürün sayımızı 14’e çıkardık.

Eczacıbaşı ile olan işbirliğiniz o dönemde mi başladı?

Evet. O dönem Eczacıbaşı ile verimli ve özellikle Voonka markasına katma değer yaratan güzel bir işbirliği yaptık. Eczacıbaşı’nın sektörel tecrübesi ve bilgi birikimi ile Voonka markasının yenilikçi ürünleri bir araya gelince sektörde yeni bir soluk yaratma fırsatı bulduk. 2019 yılı itibariyle sona eren bu iş birlikteliği şirket olarak bize çok şey kattı. Ardından bu yıl itibariyle kendi saha yapılanmamız ile Voonka markasını pazarlamaya devam ettik. Satış, pazarlama, eğitim, ruhsatlandırma departmanlarımızın hepsi yavaş yavaş oluşmaya başladı ve altıncı ay itibariyle de fabrikamızı da kendimiz kuralım istedik. Tuzla organize sanayide bir fabrika satın aldık, altı aydır revizyonuyla uğraşıyoruz. Ocak 2020’de fabrikamızı açacağız ve artık üretim alanında da faaliyet göstereceğiz.

Bu tesisin yıllık üretim kapasitesi ne olacak ve hangi ürünler üretilecek?

Yıllık 12 milyon şişeden fazla üretim kapasitemiz olacak. Fabrikanın üretim hacmi Voonka’nın mevcut yapısından çok daha fazla olduğu için hem Voonka markasının ürünlerini üreteceğiz hem de fason üretime hizmet edeceğiz. Bütün besin destekleri formlarında üretim gerçekleştireceğiz. Üretimini planladığımız tablet, sert kapsül, yumuşak kapsül, toz dolum, saşe, likit, formlarımız ile vitamin, minarel, omega, bitkisel destekler, kolajen ürünleri Başta olmak üzere tüm ürün gruplarına hizmet vermeyi planlıyoruz.

Yurtdışına da satışınız olacak mı?

Şu ana kadar sadece Kıbrıs’la çalıştık. Yurtdışına açılmanın hazırlıklarını da yapıyoruz. Kendimize 37 ülke belirledik ve dış ticaret birimimiz bu ülkelerde besin destekleri alanında faaliyet gösteren firmalarla işbirliği yapmanın imkanlarını araştırıyor. İhracatın önemli bir açılım hedefimiz olduğunu özellikle belirtmek isterim.

2019 yılı hedefleriniz açısından nasıl geçti?

2019’un bizim için çok verimli geçen bir yıl olduğunu söyleyebilirim. 2020 daha iddialı bir yıl olacak. Fabrikamızın bize sağlayacağı ekstra güç ile yolumuza devam edeceğiz. Hem satış, pazarlama hem de üretim kadrolarımıza yeni katılacak arkadaşlarımız ile şimdi çok daha güçlüyüz. Yeni ürün gruplarının ruhsat başvurularını yaparken aynı zamanda global markalarla yapmayı planladığımız işbirlikleri önümüzü açacaktır.

Kaç ürününüz var? Çalışan sayınız nedir?

Şuan 65’ten fazla ürünümüz var. Bunlar hem besin destekleri hem de kozmetik ürünler. Mart ayına kadar 6 tane ürünün lansmanını yapmayı planlıyoruz. 2020 yılı içerisinde 20’den fazla ürünün lansmanını yapmak arzusundayız. Şuan 75 kişi ile faaliyetimizi sürdürüyoruz  fakat üretimle birlikte 100 den fazla çalışan sayısına ulaşmayı hedefliyoruz.

2020 yılı için kendinize ne tür hedefler koydunuz?

İlk üç ayda Voonka markamızı biraz daha tüketicinin sahiplenebileceği konuma nasıl taşıyabiliriz? Bu yönde çalışmalar yapacağız. Orta vadede ise sektörde kimlerle işbirliği yapabiliriz, onlara nasıl destek olabilir ve katma değer yaratabiliriz ona bakacağız. 2020’nin sonlarına doğru da yurtdışında uluslararası bir markanın yaratıcılığına nasıl soyunabiliriz onun arayışı içindeyiz. Bunun için Almanya ve İngiltere’yi üst olarak belirledik. Oralarda ofis açma planlarımız var.

Kolajen popüler bir ürün haline geldi. İlk defa siz getirdiniz değil mi,  nerden aklınıza geldi?

Vücudumuzdaki proteinlerin %30’u kolajen, eklem ve ciltteki proteinlerin de % 70’e yakını kolajendir. İnsan yaşlandıkça vücudunda bulunan kolajen yıkılmaya başlar. İnsanlar yaşlanıyoruz dediklerinde aslında kolajen kaybediyorlar. Bunun yerine konulması mümkün. Dünyada birçok markanın üretimi var ve insanlar bu ürünleri kullanıyorlar. Biz de o zamanlar kolajen için bir arayış içerisine girdik ve Türkiye’de hammadde olarak 220 kilo kolajen ancak bulmuştuk. Testlerini araştırmalarını yapıp ürünü üretmeye başladık. Önce sıvı bir ürün ürettik daha sonra tüketiciye daha sağlıklı bir formda ulaştırmak için şase formunu çıkardık ve çok güzel geri dönüşler aldık. Sonra tablet formunu çıkardık. Bunu insanların rutinine sokmak istedik ardından çiğnenebilir formunu çıkardık. Sonra dışardan da korumak adına krem formu geldi. Şimdi de kadınların normal rutinine girmesi için kolajenli makyaj temizleme suyunu çıkardık. Aslında illa makyajınız olması gerekmiyor temizleme suyu olarak cildinizi temizleyebilirsiniz.

Bu alana giren şirketlerin sayısı da artıyor. Nasıl bir rekabet var?

Son dönemde gündemimizde mavi okyanus ve kırmızı okyanus stratejisi var. Bu pazar tam bir kırmızı okyanus stratejisi, neden biliyor musunuz? Herkes birinin yaptığını yaparak pazara girmeye çalışıyor. Gerçekten zorlu bir pazar hele ki şimdilerde toplumun ilgisiyle birlikte o kadar çok pazara giren oldu ki. Burada belli denetim eksikliklerinin olması, her müşteri grubunun sorgulamayı yapmayıp alması, e-ticaret gibi bir sektörün ciddi anlamda söz sahibi olması pazara bir sürü insanın girmesine neden oldu. Bu tam bir kırmızı okyanus stratejisidir. Bu düşük karlılıklar ile yüksek taviz kaliteden ödün vermek demektir. Çünkü belli bir pazar var ve bu pazardan herkes birbirinden pay çalmaya çalışıyor. Pazara yeni bir soluk getirmeniz lazım bir dinamizm getirmeniz lazım.

Türkiye’de kolajen destek ürünlerinin yüzde 100 helal olmadığı söyleniliyor…

İnternetle birlikte o kadar kirli bilgi dolaşıyor ki ortalıkta, neden helal değil? Kimse gelip bana helal sertifikan var mı? Sormadı ya da helal sertifikamı kimse gelip sorgulamadı. Biz sığır kolajeni ile balık kolajeni alıyoruz. Aldığımız tesisin helal sertifikaları var zaten. Biz ürünü ithal ederken sertifikasıyla birlikte alıyoruz. Kolajenin dünyadaki büyük tedarikçisi Arjantin ve Brezilya’dır. Türkiye’de üretiyor olmanız helal, yabancı ülkede getiriyor olmanız helal değil algısı da yanlış zaten. Müslüman ülkede üretilen helaldir diye bir kavram yok.  Bu işin belli standartları var onları sağlamanız gerekiyor. Sadece Müslüman ülkede üretilmesi helal olduğu anlamına da gelmiyor bunun kriterleri var.

Türkiye’de kolajen hammaddesi üretimlerine başlandı. Bunun sektöre yansıması nasıl olur sizce?

Türkiye’de kolajen hammaddesi üretecek olan firmalarla da işbirliği arayışları içerisindeyiz. Böyle yaygın kullanılan bir ürünün Türkiye’de üretilmesi bizleri de sevindirir. Türkiye’de üretilen bir kolajenin kutunun üzerine logosunu koyduğumda tüketicide yaratacağı algı benim için önemli. Şimdi siz Almanya’dan alıyorsunuz yıllardır bu işin tecrübesinde ve birçok markaya hammadde sağlayan bir firmanın logosunu koyuyorsunuz. Fransa’dan alıyorsunuz logosunu koyuyorsunuz.  Belçika’dan alıyorsunuz logosunu koyuyorsunuz.  Biraz marka değeri yaratmaya ihtiyacımız var.

Yerli marka olmanın zorluklarını yaşadınız mı? Sektörün en büyük sorunu güven. Yurtdışından getirilen her ürüne güveniliyor ama yurtiçinde üretilen her ürüne şüpheyle yaklaşılıyor. Bizim pazara girdiğimiz dönemde de durum böyleydi. Ama bir süre sonra tüketiciler gördüler ki Türkiye’de de iyi ürünler yapılabiliyor. Türkiye’de de dürüst insanlar var, denilmesi çok acıdır. Biz ilk ürünleri çıkardığımızda inanılmaz sorgularla karşılaştık. Örneğin şu söylenir mi; gerçekten etikette yazdığınızı içine koyuyor musunuz? Biz böyle sorularla karşılaştık ne kadar acı verici. Kendi insanımızın mutlaka ama mutlaka bir yerde birileri tarafından kandırılacağı düşüncesi hep var. Böyle bir önyargıyla yaklaşıyorlar. Bu başka bir ülkenin insanında olsa anlarım. Çünkü bizlere bakış açısı yurtdışında farklı olabiliyor. Ülkelerde bire farklılık gösteriyor. Kore minnetle bakarken, Almanya farklı gözle bakabiliyor. Ama kendi içimizdeki insanların bize böyle bakması bize çok acı geldi. Tabii bir süre sonra insanlar ürünleri kullanınca memnuniyetlerinden geri dönüşlerini görmeye başladık. OCAK 2020