Meteksan Savunma olarak yurt dışına bağımlı değiliz
Yıllardır ambargolar sonrası kendini geliştiren savunma sanayimizde, yeni teknolojiler hayata geçirerek ülke savunması daha etkili hale getiriliyor. Bu doğrultuda çalışmalarına aralıksız devam eden Meteksan Savunma, Milgem Projesi’nde üstlendiği rollerle önemli başarılara imza atıyor. Konu ile ilgili görüşlerini aldığımız Meteksan Savunma Genel Müdür Yardımcısı Özgür Cankara, sorularımızı yanıtladı.
Meteksan Savunma ile ilgili bilgi verir misiniz?
Meteksan Savunma olarak Bilkent Holding bünyesi altındaki 23 şirketten biriyiz. Bilkent Holding ise Bilkent Üniversitesi’ne bağlıdır. Bu açıdan bizim bir misyonumuz da Bilkent Üniversitesi’nin sürdürülebilirliliğini sağlamak için finansal kaynakları sağlayarak üniversiteye destek olmaktır. Diğer misyonumuzda savunma sanayi alanında hizmet eden bir şirket olarak Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet güçlerimize yenilikçi teknolojiler geliştirerek hizmet sağlamak ve yerli, milli, özgün ürünler üretmektir. Özellikle Kıbrıs Barış Harekatı ile başlayan süreçten sonra savunma sanayimiz ambargo altında gelişme göstermiştir. Bunun şekli değişiyor bazen çok hissediliyor, bazen hissedilmiyor fakat bu ambargoları bizler her zaman yaşadık. Önceden ürün anlamında ambargo yaşıyorduk, şuanda teknoloji anlamında dahi ambargo yaşayabiliyoruz. Fakat bu ambargo anlayışı savunma sanayimizi çok güçlendirdi, bu sürecin sonunda kendi ürünlerimizi yapar hale geldik. Ama elbette sadece platformları yapmak yetmiyor, bunların üzerindeki sensör sistemlerini ve silah sistemlerini de yerli olarak tasarlamak ve üretmek gerekiyor. Eğer bunları yapmazsak zamanı geldiğindekullanmak için gerekli ürünleri yurt dışından alamıyorsunuz veya yurt dışına bir platformunuzu ihraç etmek istediğinizde içerisindeki yabancı menşeili alt sistemlerden dolayı satamazsın şeklinde yasaklama gelebiliyor. Bu açıdan savunma sanayi alanında tasarım, geliştirme ve üretim yapmak çok kritik bir durumdur. Zaten sektörün gelişimi de devlet açısından çok stratejik olarak görülüp firmalara destek veriliyor. Meteksan Savunma’ya baktığımızda ise bu milli platformlara kritik sistemleri üreten ve geliştiren yüksek teknoloji şirketi olarak kurulmuş. Doğrudan silahlı kuvvetlerine verdiğimiz sistemler de var; Radar sistemleri, elektronik harp sistemleri, elektronik taarruz sistemleri, platform simülatörleri gibi. Diğer bir yandan çok iyi bilinen milli platformlarımıza birçok sistem üretiyoruz. Örneğin Atak Helikopteri için atış kontrol radarımız var. Bu radar sayesinde Atak helikopteri çevresindeki hareketli hedefleri tespit edebiliyor, bunların koordinatlarını silah sistemine verebiliyor. Bu durumda Atak helikopterinin savaş gücünü arttırabiliyor. İnsansız hava araçları için yaptığımız sistemler var. Örneğin İHA’lar için MİLSAR isimli bir radar sistemi geliştirdik. MİLSAR sayesinde insansız hava araçlarımız her türlü hava koşullarında hatta bulut üstünde uçarken dahi yerdeki hareketli hedefleri tespit edebiliyorlar. Bu da onların görevlerinin çok daha etkin yapmasını sağlıyor. Bunun dışında Milgem Gemisi’nin sonar çalışmalarını Meteksan Savunma yapıyor. Denizaltıların ve mayınların tespiti için bizim geliştirdiğimiz sonar sistemi kullanılıyor. Bunların dışında bütün mühimmatlarda, hava savunma sistemlerinde hep Meteksan’ın haberleşme sistemleri kullanılıyor. 2019 yılında da bu ürünlerin yenilerini veya daha gelişmişlerini yaparak kullanıcıların hizmetine sunmaya çalıştık.
Cumhurbaşkanı da insansız araçlar konusuna değindiler. Bütün sistemi kara, hava ve deniz araçlarında insansız araçlar üretmeliyiz, çünkü insan en değerli varlıktır.
Savunma sanayi de şuanda tehdit unsuru çok yüksek ve insan da en değerli varlığımız. O nedenle insansız araçların üretimi konusunda çok güçlü bir rüzgar var. Bu rüzgarı Türkiye olarak insansız hava araçlarında yakaladık. Şuanda bütün dünyada bu konuda bir ivme var. Yurt dışına da gidip geliyoruz ve oradaki gelişmeleri de görüyoruz. Örneğin NATO’da insansız araçlarla ilgili çok önemli çalışmalar başlatıldı. Bu insansız araçların birlikte çalışması üzerine çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Bu konuda insanlı-insansız araçların bir arada katıldığı tatbikatlar yapmaya başladılar. Yani insansız araçlar artık operasyonel senaryoların bir parçası olmayabaşladı. Bu da talebi ve gelişimi göstermiş oluyor. Burayı motive eden aslında yapay zeka konusundaki gelişmelerdir. İnsansız araçların otonom çalışabilmesi için yapay zekanın kullanımına ihtiyaç var. Meteksan Savunma olarak biz de bu çalışmaların içindeyiz. Şuanda insansız hava araçları için birçok alt sistemi üretip veriyoruz ve bu sayının artması için çaba harcıyoruz. Mesela Retinar gözetleme radarını insansız kara araçlarında kullanmayı hedefliyoruz. Bu alanda hava ve karadaki araç kullanımlarını yavaş yavaş su altı ve su üstünde de görmeye başlıyoruz. Buradaki çalışmalar hava ve karadaki kadar hızlı ilerlemese de ciddi bir talep oluşmaya başladı. Bizim için de bu talep çok önemlidir. Çünkü Meteksan Savunma, Bilkent Üniversitesi çatısı altında yapay zeka konusunda oldukça yetkindir. Biz buradaki teknolojik gelişimin savunma sanayine taşınması açısından bir kapı görevi üstleniyoruz. Bunun dışında da su altı sistemlerine girdiğinizde gözünüz kulağınız sonar sistemidir. Başka türlü suyun altında ne olduğunu bilemezsiniz. Bir de su altı haberleşme çalışmaları çok önemlidir. Her iki konuda da Meteksan Savunma’nın çok güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Biz buradaki tecrübemiz ile sualtı otonom cihazların yapımında iddialı çalışmalar yapmak istiyoruz.
Bu konuda platform üreticileriyle bir araya gelerek ortak çalışmalar yapılabilir mi?
Bunun kaçınılmaz olduğunu düşünüyorum. İnsansız araçların üzerindeki silah ve sensör sistemleri ile birlikte hareket etmesi çok değerlidir. Ayrıca farklı insansız sistemler birlikte fonksiyon gösterirse daha da önemli hale gelir. Örneğin bir operasyon yapıp insansız hava araçları, insansız kara araçları bunların birlikte çalışması, bu araçların nasıl görev yapacağı, nasıl geri geleceği gibi sorulara cevap verdiğiniz zaman bu araçlar önemli bir güç halin gelir. Bütün bunları düşünüp büyük resme baktığınızda bu alanda yapılacak daha çok gelişmeler var. Bu açıdan şirketlerin sadece tek başlarına hareket etmelerinin doğru olmayacağına inanıyorum. Muhakkak işbirliği yapmamız gerekiyor. Hatta sualtı ve suüstü insansız sistemler alanında öyle bir boşluk var ki belki Türkiye’de yeni teknoloji şirketleri dahi oluşabilir. Ancak bu noktada özellikle şuna vurgu yapabilirim; Meteksan Savunma olarak bizim insansız kara aracı veya insansız hava aracı üretmek gibi hedefimiz yok, bizim hedefimiz insansız platform üreticilerine alt sistem sağlamak.
Burada önemli olan nokta şu, bir tersane deniz aracı üretiyorsa insansız deniz aracını da ben yaparım veya kara aracı üretiyorsa ben insansız kara aracı da yaparım diyor. Bu durum mümkün mü? Bu nedenle ortak çalışma yapılabilir mi?
Bizde sizin gibi düşünüyoruz. Meteksan Savunma olarak biz de kendi yetkinliğimiz olduğu alanlarda boşlukları görerek ilerlemek istiyoruz. Birileri bizlerle işbirliği yapması gerekiyor. Bu alandaki talepler çok hızlı bir şekilde artıyor ve bu talebe yetişebilmek için sektördeki oyuncuların kendi aralarında işbirliği yapması gerekiyor. Bu alanda ülke olarak hava araçları konusunda çok ileri bir seviyeye ulaştık. Kara araçları konusunda da çalışmalar var. Su altı dünyasında ise yeni yeni çalışmalar ortaya çıkmaya başladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gelişmiş ülkelerin Türkiye’ye ambargo uyguladığını ve savunma sanayi anlaşmalarının dahi iptal edildiğine vurgu yaptılar. Bu durum sizlere de yansıyor mu?
Savunma sanayi de uzun zamandır çeşitli ambargolar yaşanıyor, ancak son dönemde arttığını biliyoruz. Meteksan Savunma olarak kendi tasarımlarımızda hiçbir zaman yurt dışından kritik teknoloji içeren bir ürün alıp kullanmıyoruz. Teknolojik gelişimler tamamen bize aittir. Yurt dışından çeşitli elektronik parçalar gerekirse, onları temin edip kendimiz üzerinde çalışıp geliştiriyoruz. Bu ürünleri ABD’den alamazsam AB’den, Uzak Doğu’dan alabileceğimiz alt yüklenicilerimiz var. Bu anlamda Meteksan Savunma olarak yurt dışına veya tek bir alt yükleniciye bağımlı değiliz. Ambargo altında sıkıntı yaşayacağımız hiçbir ürünümüz yoktur.
Milgem Projesi’nde ihracat gerçekleşti ve savunma sanayi açısından bu gelişme milat olarak kabul ediliyor. Meteksan olarak sizin burada yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?
Milgem Korvetlerinin Pakistan’a ihracatı çok önemli bir başarıdır. Türkiye’de uzun bir dönem devam eden dış ticaret açığı bulunuyor. İhracatımızın arttığı bir gerçek fakat bu açığı kapatmak için daha fazla katma değerli ürünleri ihraç etmemiz gerekiyor. TİM’in bu konuda hazırladığı bir rapor var ve kg başına ihracat gelirimiz 1 Dolar ile 1.5 Dolar arasında değişiyor. Savunma sanayi açısından baktığınızda ise bu rakamlar biraz değişiyor. Sektördeki ihracat kg başına 40 Dolara kadar çıkıyor. Milgem özelinde baktığınız zaman bu rakamların 200 Dolara kadar çıktığını düşünüyoruz. Oldukça katma değerli bir ihracat yapıldı. Bir de bu tür sistemler sattığınız zaman ticari ilişkilerinde devam ediyor. Çünkü Milgem faal olduğu zaman 40 yıl boyunca hizmet verecek. Milgem üzerindeki savaş sistemleri, silah sistemleri gibi ürünlerde 40 yıl boyunca çalışacak. Bu ihracatı sadece tek seferlik düşünmemek gerekiyor. Servisleri, modernizasyonları ve ek ihtiyaçları sürekli satıyor olacağız. Bu açıdan önemli bir ihracattır ve sayısının artması gerekiyor. Meteksan Savunma’da Milgem’de sonar sistemlerini yapıyor. Türkiye’de de zaten Milgem’ler için biz yapıyorduk, Pakistan’da da biz yapacağız. Yaklaşık 6-7 yıl sürecek bir çalışma planlanıyor. Ayrıca Meteksan Savunma’nın da yaptığı en büyük ihracat sözleşmesi oldu. Bildiğiniz gibi Ana yüklenici Asfat A.Ş ile 2019 yılı içerisinde sözleşme imzaladık.
Denizaltı projelerinde hangi noktaya geldik, şuanda milli bir denizaltı yapacak kabiliyete ulaştık mı?
Denizaltılar, özellikle denize kıyısı olan ülkeler açısından en önemli savaş güçlerinden biridir. Bu açıdan önemli bir platformdur. Son dönemde ABD, Çin ve Almanya gibi ülkelerin denizaltı çalışmalarına çok büyük yatırım yapmaktadırlar. Herkesin amacı denizaltıları daha sessiz ve suyun altında daha uzun süre tutabilmektir. Bunların bir kısmı nükleer denizaltı, bir kısmı da havadan bağımsız tahrik sistemlerine sahiptir. Bu denizaltılar uzun bir süre su altından çıkmadan hava almadan su altında kalabiliyorlar. Bütün bunların sebebi fark edilmeden operasyon yapabilme gücünü arttırmaktır. Türkiye’nin de artık kendi denizaltını yapabiliyor olması gerekiyor. Bu aşamaya geldiğimiz de zaten uzun zamandır görülüyordu ki şuanda Milden Projesi başladı. Sadece platformu yapmanız da yetmiyor. Meteksan Savunma olarak denizaltı projelerinde sonar sistemlerinin su altı sensörlerini ve bunların birbirine bağlantılı olduğu elektronik birimleri üretiyoruz. Ürettiğimiz ürünler denizaltı modernizasyon projelerinde de kullanılmaya başlandı. O nedenle Milden Projesi yapıldığında en kritik parçalarından olan sonar sistemleri yerli ve milli yapılabilecektir. Meteksan Savunma olarak bunu yapabileceğimizi taahhüt ediyoruz. Burada bir başka önemli konuda 30 yıl sonraki geleceği planlamaktır. Evet gelecek denizaltı üretimlerine kayacağını görüyoruz fakat burada geleceğin teknolojilerini planlama da çok önemlidir. Meteksan Savunma olarak biz denizaltı projelerinde fiber optik teknolojileri sualtında da algılayıcı olarak kullanımı konusunda çalışmalar yapıyoruz. Bu konuda dünyada da önemli çalışmalar yapılıyor. Bunun ilk örnekleri gizlilikle yürütülse de ABD’de kullanılmaya başlandığı belirtildi. Denizaltılar için 300 350metre derinliklerde çalışmalar yapılıyor. Meteksan Savunma olarak bizde bunu yapabiliyoruz. Belki Milden Projesi’nin başlamasıyla birlikte yan projeler de geliştirilebilir. OCAK 2020