Karabağ Meselesi’nde Gelinen Durum Ve Olası Enerji Politik Yansımaları

Bilindiği üzere, Azerbaycan’a ait Karabağ bölgesi, 1992 yılında Ermenistan tarafından işgal edilmiş ve bu işgal sırasında hayli kanlı olaylar ve katliamlar yaşanmıştı. Birleşmiş Milletler tarafından üç kez alınan kararla Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olarak tescillenmiş olmasına karşın işgal 2020 Eylül’üne kadar süregitmiştir. Aradan geçen 28 yıldan sonra yine bir Ermenistan tacizine karşı Azerbaycan, 44 gün süren karşı harekâtla Karabağ topraklarının önemli bir kısmını geri almış ve işgalden kurtarmış bulunmaktadır. 10 Kasım 2020 tarihinde Rusya’nın aracılığında Azerbaycan ile Ermenistan arasında anlaşma yapılmış Ermenistan yenilgiyi kabul etmiştir. Böylelikle, aşamalı olarak Karabağ’ın Azerbaycan’a geçişi ve Rusya’nın belli bölgelerde konuşlanması ve Türkiye’nin de süreçte yer alması konusunda mutabakat sağlanmıştır.

Şüphesiz Azerbaycan açısından Karabağ’ın işgalden kurtarılmış olması siyasi yönden son derece önem taşımaktadır. Fazla olarak, Azerbaycan özgüvenini kazanmış ve dünya konjüktüründe hak ettiği sonuca ulaşmış bulunmaktadır. Karabağ’ın işgalden kurtarılması, siyasi yönünden öte ulaşılan sonuçların, enerji politik kimi yansımaları da gündeme getireceği düşünülebilir. 

Konuyu farklı yönlerden irdelemeden önce, Karabağ’ı tanımak ve tanıtmak yerinde olacaktır. Karabağ tarihine bakıldığında, bölgeye yerleşen ilk kavimlerin İskitler / Sakalar olduğu görülmektedir. Öte yandan Ermeniler, Karabağ ile ilgili olarak “Artsak” adıyla tanımlama yapmakta ve bu isimlendirmeyle Ermenilerle ilişkilendirildiği gözlenmektedir. Oysa hem Karabağ ve hem de Artsak Türkçe kökenli kelimeler olup Karabağ “(kara ve bağ bileşik ismiyle) kara ağaçlık, yeşillik yer anlamına gelmekte, Artsak nitelemesiyle ise, (tartışmalı olmakla beraber) art (“dağlık arazi”, “yükseklik” ile) sak (bir ön Türk kavmi olduğu düşünülen) Sak(a)ların dağlık arazisi anlamına gelmektedir.

Azerbaycan bölgesi, Hz. Ömer’in fetihleriyle İslamlaşmış, buna karşın Karabağ’da gayrimüslim unsurlar da yaşamaya devam etmişlerdir. Takiben Safeviler, Osmalılar ve İran’ın ve de nihayet Rusların etkinliği söz konusu olmuştur. Ruslar tarafından Ermenilerin bölgeye yerleştirilmeleri söz konusu olmuş ve Büyük Ermeni İdeası çerçevesinde hareketlenmelerin olduğu gözlenmiştir.

1905’te Azerbaycan Türkleri ile Ermeniler arasında ilk çatışma yaşanmış, 1917 Bolşevik ihtilalından sonra bölge halkının talebi üzerine Osmanlı kuvvetleri bölgeye girmiş ve varlığını (30 Ekim 1918) Mondros Mütarekesi’ne kadar sürdürmüştür. Osmanlı ordusunun çekilmesinden sonra Azerbaycan Türkleri aleyhine hayli elim ve kanlı olaylar yaşanmıştır.

Sovyetler döneminde Ermeniler, Karabağ’dan (birkaç kez) hak iddia etmelerine karşın bu talepler kabul görmemiştir. Sovyetlerin dağılmasından sonra Dağlık Karabağ Ermenileri “Artsaklı Ermenistan Halk Cumhuriyeti” adıyla bağımsızlık ilânında bulunmuş ancak Azerbaycan tarafından kabul görmemiştir. 1992 de Hocalı katliamı olarak bilinen olaylar sonrasında bölge Ermenistan tarafından işgal edilmişti. BM (Birleşmiş Milletler) ve AGİK (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı); Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan’ın toprağı olduğuna ilişkin kararlar alsa da işgal durumu devam etmiştir. Bu arada “Minsk Üçlüsü” (ABD, Fransa ve Rusya) konuyu çözmek üzere oluşturulmuş olmasına karşın 28 yıl gibi uzun bir sürede kayda değer bir gelişme sağlayamamışlardır. Nihayet 27 Eylül 2020 tarihinde Ermenistan’ın taciz atışından sonra Azerbaycan Karabağ’ın işgalinin sona ermesini sağlayan harekâtını gerçekleştirmiştir. 

Coğrafik olarak bakıldığında ise; Karabağ; Kür ve Aras Irmakları ile Ermenistan sınırları içinde bulunan Gökçe gölü arasındaki dağlık bölge ile bu bölgede yer alan ovalardan oluşmaktadır. Farklı bölgeleri kontrol edebilecek bir konumda olması nedeniyle Karabağ, Kafkasya’da jeopolitik önemi olan bir bölgedir. Ormanlık bir yapıya sahip olan dağlık Karabağ bölgesi, yeraltı ve yerüstü kaynakları açısından hayli zengindir. Bölgedeki önemli madenler arasında altın, bakır, çinko ve demir sayılabilir.

Enerji-Politik Değerlendirme

Enerji Politik açıdan bakıldığında; Karabağ enerji-politiği, Hazar enerji-politiği ile yakından ilgilidir. Bilindiği üzere Hazar bölgesi, zengin enerji kaynağı rezervlerine sahip özel bir bölgedir ve günümüzde beş ülke (Azerbaycan, Rusya, Kazakistan, Türkmenistan, İran) arasında doğal sınır olup aynı zamanda bir iç ticaret bölgesidir.

Burada şunu belirtmek gerekir ki; enerji politik açıdan Hazar bölgesinde bulunan zengin petrol ve doğal gaz rezervlerinin varlığı kadar bu rezervlerin Karadeniz’e ve Akdeniz’e ve de Avrupa’ya ulaştırılması da yadsınamaz önem taşımaktadır. Hazar bölgesinde petrol rezervlerinin yaklaşık 50 milyar varil, doğal gaz rezervlerinin ise 9 trilyon m3 olduğu düşünüldüğünde ihracat bağlamında Hazar enerji kaynakları için taşıma hatlarının önemi kendini açık ve net olarak göstermektedir.

Hâlihazırda Hazar bölgesinden Karadeniz, Akdeniz ve Avrupa’ya uzanan boru hatları mevcuttur. Söz konusu bu boru hatlarının önemli başlangıç noktası, Azerbaycan’ın başkenti olan Bakü’dür. Böylesi boru hatları arasında; Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı, Güney Kafkasya Boru Hattı, Bakü-Supsa Boru Hattı ve Bakü-Novorosisk Boru Hattı sayılabilir. Bunlardan ilk üçü Dağlık Karabağ’a çok yakın olan Tovuz ve Gence’den geçmektedir. Bunlara ilaveten Bakü’yü Anadolu’ya bağlayan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu bağlantısı da yine Tovuz ve Gence’den geçmektedir (Şekil 1).

Şekil 1 Bakü Bağlantılı (Tovuz ve Gence Yakınlarından geçen) Boru Hatları ve Demiryolu

Şekil 1’den de görüldüğü üzere Bakü’den Türkiye’ye olan bağlantıların, hem enerji boru hatları ve hem de demiryolu olarak (yol uzuyor olmasına karşın Ermenistan üzerinden değil) Gürcistan üzerinden sağlandığı görülmektedir. Bunun sebebi Karabağ sorunu olmuştur denebilir. Karabağ’ın Ermenistan tarafından işgal edilmesi ile Ermenistan’ın, Azerbaycan ile olduğu kadar Türkiye ile de ilişkileri hayli gerginleşmiştir. Bir başka deyişle Ermenistan, Azerbaycan ile Türkiye’nin doğrudan bağlantısını engeller bir siyaset gütmüştür.

Ancak, Hazar Denizi’nde Azerbaycan tarafından çıkarılan petrolün ve doğal gazın Türkiye’ye ulaştırılması (geçtiği güzergâh uzamış olsa da) Gürcistan üzerinden sağlanmıştır. Boru hattı bağlantıları olarak; Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı hayata geçirilmiştir. Her iki boru hattı da enerji transfer hattı olarak son derece önem taşımaktadır.

Bakü-Tiflis-Ceyhan hattı yapılıncaya kadar (örneğin; Bakü-Supsa boru hattı ile) Hazar enerji kaynakları önce Karadeniz’e ulaştırılmakta ve terminal limanlarda tankerlerle Türk Boğazlarından geçirilerek Akdeniz’e ulaştırılabilmekteydi. Halen de Bakü-Supsa ve Bakü-Novorosisk enerji hatları bağlantılı Gürcistan ve Rusya limanlarından deniz taşımacılığı devam etmektedir.

Anadolu bağlantılı (Bakü-Tiflis-Ceyhan ve Güney Kafkasya) enerji hatları kara bağlantısıyla Akdeniz ve Avrupa’ya yönlenebilmiştir. Bir başka deyişle, önemli ve stratejik anlamda Hazar Denizi’nde Azerbaycan tarafından çıkarılan petrolün ve doğal gazın Türkiye’ye (Gürcistan üzerinden) ulaştırılmasıyla önemli bir kara alternatifi sağlanmış bulunmaktadır.

Hazar Denizi’nden Anadolu’ya yönlenen boru hattı bağlantıları olarak (belirtildiği üzere); Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı, Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı hayata geçirilmiştir. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ile Hazar enerji kaynağı Akdeniz’e,   Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı ile (TANAP ve TAP Boru hatlarıyla) Avrupa’ya ulaşıyor olmaktadır. Bu bağlamda her iki boru hattı da enerji transfer hattı olarak son derece önem taşımakta olup yüksek stratejik ehemmiyetleri ile dikkat çekmektedirler.

Karayolu bağlamında ise Bakü-Tiflis-Kars demiryolu da her şeyden önce Azerbaycan’ı (Gürcistan üzerinden de olsa) Türkiye’ye bağlayan bir demiryoludur. Bu hat, aynı zamanda “Bir Yol-Bir Kuşak” projesine bir başka deyişle “Modern İpek Yolu” projesine hizmet eden bir demiryolu bağlantısıdır. Nitekim bu hat kullanılarak Kasım 2019’da önce Çin’den İngiltere’ye taşıma gerçekleştirilmiştir. Son olarak ta, Aralık 2020’de İstanbul’dan Çin’e ihracat bağlamında söz konusu demiryolu kullanılmıştır.

Burada şunu da belirtmek gerekir ki; söz konusu tanıtılan hem enerji hatları ve hem de demiryolu hatlarının ortak olarak güzergâhlarının geçtiği yerler; Gence, Tovuz ve Tiflis olduğu (Şekil1’den) görülmektedir. Nitekim Ermenistan Karabağ’da yenilgiye uğramaya başlayınca, son hamlelerinden biri olarak Gence’yi ve Tovruz’u vurmuştur. Siyaseten, Azerbaycan’ın ana toprağının vurulması amaçlandığı düşünülüyor olsa da esas amaç enerji-politik olup, özellikle Tovuz’da birbirine çok yakın geçen Azerbaycan Türkiye arasındaki bağlantı hatlarını vurarak, hem Azerbaycan’a ve hem de Türkiye’ye  (bu arada Gürcistan’a da) zarar vermeyi hedeflemiştir.

Son olarak (10 Kasım 2020’de) Rusya’nın aracılığında imzalanan anlaşmayla, Karabağ’da işgal altında kalmış bölgelerin Azerbaycan’a tekrar geri geçişinin sağlanmasının yanı sıra Azerbaycan ile Nahçıvan arasında bir geçiş koridorunun oluşması konusunda da mutabakata varılmış bulunmaktadır.

Bu durum, birçok yönden stratejik önem taşımaktadır. Her şeyden önce, (ayrı konumda kalmış olan) Azerbaycan toprakları arasında bütünlük sağlanıyor olmaktadır. Dolayısıyla, siyaseten anlamı büyüktür. Söz konusu bu geçiş koridoru ile sadece Azerbaycan toprakları arasındaki bağlantı sağlanıyor olmuyor, aynı zamanda Azerbaycan ana karası ile Türkiye arasında da doğrudan bağlantı kurulmuş olmaktadır (Şekil 2). Bu durum hem siyaseten ve hem de enerji-politik açıdan ehemmiyet taşımaktadır.

Şekil 2 Türkiye-Azerbaycan Bağlantısı

Öte yandan, Türkiye ile Azerbaycan’ın doğrudan bağlanması farklı bir durumu da ortaya çıkarmaktadır. Bu da; Türkiye’nin Rusya ile kara bağlantısının Azerbaycan üzerinden sağlanabiliyor olacağıdır. Bilindiği üzere; Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Türkiye’nin Rusya ile kara sınırı artık bulunmamaktadır. Türkiye-Rusya kara bağlantısı halen Gürcistan üzerinden sağlanmaktadır. Osetya olayları ve Abhazya meselesi nedeniyle Rusya Gürcistan ilişkileri gerilimli şartlar yaşayabilmektedir. Türkiye’nin Azerbaycan ile kara bağlantısının doğrudan sağlanması, Türkiye-Rusya kara bağlantısı için de bir alternatif oluşturabilecektir.

Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki; yollar ve enerji hatları esas itibariyle birbirini takip etmektedir. Bir başka deyişle, birbirlerinin gelişimlerini tetiklemektedirler. Nitekim Şekil 1’de de bu durum görülmektedir. Enerji hatları ve demiryolu birbirine paralel ve benzer güzergâhlardan geçmektedir. 

10 Kasım 2020 anlaşmasıyla Azerbaycan ana toprağı ile Nahçıvan bağlantısının sağlanması bağlamında önce karayolu ve/veya demiryolu bağlantısı sağlanacaktır. Nitekim 10 Aralık 2020’de Bakü’de gerçekleşen “Zafer Kutlaması” sırasında Türkiye ile Azerbaycan böyle bir karayolu ve demiryolu bağlantısı için anlaşmaya varmış bulunmaktadırlar. Karayolu bağlantılarını, enerji hatlarının takip etmesi beklenmelidir.

Karabağ bölgesi dağlık coğrafyası nedeniyle ana arter yol geçirmek ancak uygun yerel topoğrafya bağlamında mümkün olacaktır. Bu açıdan değerlendirildiğinde Şuşa ve Ağdam’ın ile Laçin Koridoru’nun önemi kendini göstermektedir. Nitekim Şuşa’nın işgalden kurtarılması, harekâtın da başarısı açısından çözülme sürecini oluşturmuştur. Ağdam’ın ve Laçin Koridorunun da Ermenistan tarafından boşaltılması bir diğer önemli süreci ifade etmektedir denebilir. Türkiye ve Azerbaycan arasında 10 Aralık 2020  “Zafer Kutlaması” sırasında iki ülkenin Cumhurbaşkanlarının bundan sonra Şuşa da buluşmalarının gündeme gelmesi de bu bağlamda önem arz etmektedir.  

Sonuç

Azerbaycan tarafından işgal altındaki Karabağ bölgesinin kurtarılması ile jeopolitik, enerji politik ve jeo-ekonomik açıdan son derece önemli bir aşama kaydedilmiştir. Her şeyden önce Azerbaycan 28 yıldır gasp edilmiş topraklarını geri almıştır. Siyasi bir başarı kazanılmıştır.

Burada önemli bir husus; Hazar Bölgesi’nin doğrudan Anadolu bağlantısı sağlanabilir hale gelmiş olmaktadır. Böylelikle, Hazar enerji kaynaklarının Akdeniz’e ve Avrupa’ya taşınmasında (mevcut olanlara ilaveten ve fakat daha stratejik olarak) ileri bir aşama kaydedilmiştir.

Öte yandan, Hazar Bölgesi’nin statüsü konusunda yaşanmış olan tartışmalı durum, Hazar’a kıyısı olan 5 ülke arasında 12 Ağustos 2018’de Aktau-Kazakistan’da imzalanan anlaşma ile bölge ülkeleri arasında bir mutabakat sağlanmıştı. Şimdi Anadolu ile doğrudan bağlantısı da mümkün hale gelmiş bulunmaktadır. Bu durum bölgede yeni gelişmeleri tetikleyebilecek niteliktedir. Örneğin; Hazar’ın doğusu ile batısı arasında (zaman zaman ifade edilen) enerji hattı önemle gündeme gelecektir ve bu gibi projelerde Azerbaycan daha da etkinlik kazanacaktır denebilir.

Türkiye de, ilgili birçok projede yer alabilecektir. Nitekim “Zafer Kutlamaları”nı takiben alt yapı ve üst yapı işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır. Bunlar (zaten var olan Azerbaycan-Türkiye arasında hayata geçirilmiş başarılı projeler bağlamında) enerji-politik işbirliklerini de gündeme getirecektir. 

Fazla olarak, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesini işgalden kurtarması; “Bir Kuşak, Bir Yol (One Belt-One Road) – Modern İpek Yolu” projesi için geleceği şekillendirecek nitelik taşımakta olup bu bağlamda önemli bir aşama da kaydedilmiş olmaktadır. Bir başka deyişle, Orta Asya ile Anadolu arasında (Türk Devletleri arasında) doğrudan bağlantı artık olasıdır. Bir farklı alternatif de Modern İpek Yolu’nun Rusya üzerinden olan Avrupa bağlantısının, Azerbaycan-Türkiye dallanmasının da artık mümkün olabileceğidir Öz olarak belirtmek gerekirse; Karabağ’ın Azerbaycan tarafından işgalden kurtarılması çok yönlü stratejik öneme sahip olup, geleceğe yansımaları olacağı kesindir. Bu bağlamda, bölgedeki gelişmelerin dikkatle takip edilmesi önem arz etmektedir. Zira bölge dışı aktörler (özellikle enerji-politik bağlamda) bölgeye müdahil olmayı isteyeceklerdir. Burada siyasi olduğu kadar proaktif enerji politik stratejilerin de geliştirilmesi gerekmektedirOCAK2021