Med Yapım Group CEO Murat Saygı: Dizi sektörü ülke turizminin gelişimine önemli katkılar sağlıyor

Dizi ihracı son Orta Vadeli Program’a dahil edilerek ülke ekonomisine katkısı resmi bir dille ifade edilmiş oldu. Önümüzdeki dönemde sektöre verilecek desteklerin sektörü geliştireceği düşünülürken sorularımızı konu ile ilgili engin tecrübesine güvendiğimiz Med Yapım Group CEO Murat Saygı’ya yönelttik.

Bugün itibariyle baktığımızda TV sektörünün geldiği noktayı aktarır mısınız?

Pandemi Türkiye adına yapım ve televizyon sektörü  açısından bir fırsata dönüştü. Dünyada tüm yapım şirketleri hızlıca kapandı bizim kapanmamızda yavaş oldu, açılmamız da herkes den daha hızlı oldu ve üretim önlemler alarak başladı. Üretim başlayınca biz bir adım öne geçmiş olduk. Bizlerin elinde o dönemde hazır diziler olunca da bu diziler dünyada hızla satıldı. Türkiye’nin hikaye anlatım şekli, oyuncu kalitesi  ve çekim kalitesi beğenilince dünyada istekler arttı. Türk yapım şirketleri ve kanallarda aslında bu sayede bugün ayakta durabiliyorlar. Yoksa Kanal D’de 2018 yılında en fazla 800 bin TL’ye bir bölümlük dizi yapabiliyorduk. 2021 yılında bu rakam 1.5 milyon seviyesindeydi. Bugün ise bir dizi maliyeti 8 milyon civarındadır. Dolayısıyla 8-10 milyon TL’ye yaklaşan maliyetle televizyon kanallarının ayakta durmasına imkan yoktur. Bugünkü reklam fiyatları bu rakamların karsılamanın cok uzagındadır. Seçimlerden sonra zaten reklam harcamalarının sıkı para  politikasıyla düşeceği, hayat pahalığından ötürü de insanların daha az tüketeceği ve dövizdeki belirsizliklerin reklam verenleri olumsuz etkilediği biliniyordu. Kamu reklamları da bu dönemde azalacağı için sektör iyi bir yere gelmişken bundan sonra düşeceğini öngörüyoruz. Bundan sonraki süreç ise daha zor olacaktır. Pandemi sonrası artan dizi ihracatıyla, yapım ve tv kanalları  adeta bir balayı yaşamıştı. Dizi ihracatı iç piyasa için üretmiş oldugunuz bölümlere  pazarlama ve dublaj dısında ekstra para harcamadan yaptığınız bir ihracattır. Bugün her hangi bir emtia  üretseniz yurt dışına satmak için bir adet daha fazla üretmeniz gerekiyor. Oysa ki dizi ihracatında hiçbir ilave  üretim yapmadan aynı ürünü onlarca ülkeye lisanslama yöntemi ile gerçekleştiriyorsunuz. Türkiye adına da çok büyük bir gelişme bu son 15 senede hızla büyüdü ve devam ediyor.  Bu ihracatlar yapılmasaydı sektörün ilerlemesi mümkün değildi. Bundan sonrası için biraz daha kaygılıyım. Önümüzdeki 2-3 yılın daha fazla zorlu geçeceğini düşünüyorum. O nedenle hepimizin hedefi yurt dışına da satabileceğimiz içerikli dizi üretmektir. Türkiye’de yayınlanmış ve burada başarı yakalamış dizileri yurt dışında tercih ediyorlar. Türkiye aslında birçok yabancı ülke için iyi bir göstergedir. 80 milyonluk bir ülke, günde en az 4 saat TV izleniliyor. Bu açıdan yurt dışındaki televizyonlar için iyi bir  denek ve örneğiz. Türkiye’nin çekim kalitesi, hikaye anlatımı ve Türk oyuncuların her ülke insanına benzeme özelliği çok önemli… Örneğin bir  Asyalı veya siyahi etnik kökenli oyunculardan bu anlamda daha şanslıyız.

Med yapım olarak biz bir adım öne geçtik, İspanya ve Arabistan’da da bir yapım şirketi kurduk. Oralarda lokal oyuncularla, lokal şirketlerle anlaştık ve yeni açılımlar arıyoruz  Türkiye nin poduksuyon modellerini oralarda uyarlayacağız.

Türk dizilerinde yerel diller çok kullanılıyor, bu açıdan yabancıların anlamasında sorun olmuyor mu? Biz artık uluslararası standartlarda içerik üretebiliyor muyuz?

Türk dizileri yurt dışında dublajlı yayınlıyor , dönem işleri, komedi gibi dialoga dayalı diziler cok yurtdısında talep görmüyor.. Örneğin Muhteşem Yüzyıl gibi tarihi  bir diziden çok bir bir harem hikayesidir.Yani kadın hikayesidir, o nedenle yurtdısında ilgi gördü.  Her kadının anlayacağı duygulara sahiptir. Arjantinli bir kadın Selçuklunun savaş hikayesini izlemez. TV genel anlamda kadın izleyicilere hitap eder. O nedenle içerik burada çok önemlidir. Çemberimde Gül Oya dizisi 1980 darbe dönemini anlatıyor. Yurt dışındaki bir izleyici neden izlesin. Örneğin komedi dizileri  lokal unsurlar tasıdıgı için talep görmüyor. Çünkü komedilerde o dilin yapısından ortaya çıkıyor . Komedi ve dönem işlerine biz zaten girmiyoruz. Bizim için öncelik yurt dışına da satılabilecek işlerdir.

Orta Vadeli Planda da dizi sektörüne destek verileceği belirtiliyor. Bu açıdan siz nasıl bir destek bekliyorsunuz?

Bugün Güney Amerika ülkelerinden ’den Türkiye’ye gelen turist sayısına baktığınızda en az 8-10 kat artmıştır. Bunu dizi sektörü sağlıyor. Soft power dediğimiz kültür ihracı ve turizm hamlesi aslında..Hem ihracat döviz girdisi açısından hem de Türkiye’nin yurt dışına tanıtımı açısından bu sektör önemli bir yer tutuyor. Bu diziler Kapadokya’da çekiliyor, İstanbul’da çekiliyor, Mardin de,  Antalya’da çekiliyor. Dolayısıyla Türkiye’ye gelecek turist Kapadokya’yı bilmezken diziden öğreniyor. Bu anlamda bir takım destekler düşünülüyor. Bugün Avrupa’da ve dünyanın birçok ülkesinde yapım ve yayım  firmalarına birçok destekler var. Kimisi vergi muafiyeti şeklinde, KDV iadesi gibi birçok muafiyet var. Kalkınma fonu verilebilir. Sektörün desteklenmesi gerekiyor. Büyük yapım şirketleri bir şekilde kendini çevirebiliyor. Fakat küçük yapım şirketleri bir diziyle kendini çeviremez. Bir dizi yapacak, kanaldan parasını alması en az 2.5  ay. Her hafta diziye para harcayacak kanaldan ödemeyi bekleyecek ve bir yıl sonra da ihracat yapacaksa çok uzun bir süre demektir. Bu arada ciddi bir nakit sıkıntısı çekilecektir. Dolasıyla bu köprüleri tamamlamak gerekiyor.

Dijital tarafta da çok fazla dizi çekilmeye başlandı. Bu durum sektörü nasıl etkiliyor?

Dijital tarafın giderek azalacağını düşünüyorum. Zaten kendini de gösteriyor. Bazen yaptırdıkları dizileri dahi yayınlamıyorlar. Sektörün disiplinini ve fiyat politikasını bozan bir yapıya dönüştü  dijital platformlara yapılan işler. . Çünkü oyunculara çok yüksek ücretler verdiler, teknik ekiplere çok yüksek ödeme yaptılar. Biz bir diziyi bir haftada çekiyoruz, ona göre harcama yapıyoruz. Onlar süre olarak üçte biri olan bir bölümü 1  ayda çekiyorlar. Yabancılar için  Türkiye’deki maliyetlerde çok düşük geliyordu ama işler yavas yavaş değişmeye başladı, türkiye artık ucuz üretim yeri olmaktan cıkıyor.  Dolayısıyla dijitallerin yavaş yavaş sektörde küçük bir yer alacaklarını düşünüyorum. Pandemi döneminde halk svod platformlarına  hücum etti dünyada ama sonra da içeriğe bu kadar para vermek istemedikleri için iptaller arttı, platformlar da  etmeye başladılar.

İzleyici tarafına baktığınızda halen TV ağırlıklı mı yoksa dijital tarafa da ilgi yüksek mi?

Türkiye’de halen televizyon izleniliyor. Kolay kolay değişmeyecektir. Bugünkü ekonomik durum da bunu gösteriyor. Her bir platform için ayrı ücret ödeyecek insan sayısı azalıyor. Türkiye’deki izleyici parayla TV izlemeye alışık bir ülke değildir. Türkiye’de 3-5 milyon dijital abonelik görülüyor fakat bunların büyük bir kısmı aynı anda birden fazla platforma üye oluyorlar. Bu aboneliklerde azalmaya başladı. Dolayısıyla TV tarafı daha fazla öne çıkacaktır. Yeni nesil belki bugün tabletlerden izliyor, fakat herkes yaşlandıkça anne babasına benzer. Bir de evlerde sosyal olarak bir tane televizyon karşısında oturup dizi izleme alışkanlığı var.  Türkiye’deki %70 hanede halen tek bir TV bulunuyor. Bir de aileler RTÜK kurallarına göre çekilen güvenli  içerikleri izlemek istiyor. Diğer platformlarda ne olduğunu bilmiyorsun. Bir dönem sıradışı yaşamlar normalleştirdiler. Şimdi ise özendirme boyutuna geçtiler. İnsanlar çocuğunu kontrol edemez duruma geçti. Bunları normalleştirmek dünya genelinde makro projelerdir. Bu yüzden dünyada da güvenli içerik olarak görülen Türk dizileri seyrediliyor. Herkes ailesiyle utanmadan bu içerikleri  izleyebiliyor. RTÜK zaten aile kurumunu koruyan bir sistemdir. Dolayısıyla Arjantin’de de insanlar ailesiyle birlikte izleyebiliyor. Dünyanın genel sorunu budur. Marjinal yapımları  kınamak istemiyorum ama aileye sahip olduğunuz zaman bu konulara önem veriyorsun.

RTÜK’te de sorunlar oluyor. Örneğin Adile Naşit’in bir hamam sahnesi gündem olmuştu.

RTÜK’te bazen komik kararlar alınabiliyor. Ama yeni RTUK yönetimleri  dialog ve hosgörü ile yapımcılar ve kanallar ile cok iyi iletişimler kurarak sorunları çözme yolunda gidiyor..  RTÜK’te bazen kamuoyu veya siyasi baskı altında kalabiliyor, cezayı verelim de sonuç mahkemede görülsün diyerek kaçış yapabiliyor. . Bazen kraldan çok kralcılarda oluyor. RTÜK eskiden kurallar açısından daha katı bir haldeydi, şuanda ise her iki taraf ne yapması gerektiğin ne yapmaması gerektiğini iyi öğrendi  bence sorunlu dönem sona edi kanal RTUK ilişkilerinde.

İçerik olarak Türk dizileri eskisi kadar üretken olabilir mi?

Bu içeriklerin devamı gelecektir. Senaristler her hafta yeni bir konu bularak diziyi yönetiyorlar. Fakat o kadar çok yaratıcı insan kaynağına sahip bir ülke değiliz. Bundan sonra daha değişik ve deneysel çalışmalar gelebilir. Önemli olan insan ve iinsana dair hikayelerdir, bu geniş mozaik ve bu kadim topraklarda hikaye bitmez. Aşkı Memnu dizisini 40 yıl önce yapmışlardı, 15 sene önce yine yapıldı  her yayınlandıgında hala ses getiriyor.  Bu topraklardan hikaye de içerikte daha çok çıkacaktır. Yurt dışında Sadakatsiz dizisinin orijinali 8-10 bölümdür. Türkiye’de 60 bölüm yayınlandı. Bu durum da bizim yaratıcılığımızı gösteriyor. Latin Amerika’da, İspanya’da ve Uzak Doğu’ya kadar Türk dizileri artık ihraç edilebilir oldu. Yıllar sonra Rusya pazarına dizi satmayı başardık. Bu işler Türkiye açısından yeni gelişiyor. Açıldıkça daha fazla ihracatımız artacaktır. Daha Hindistan , Çin gibi büyük pazarlar var eminim Çin de bir gün açılacaktır.

Gelecek açısından sektörle ilgili beklentiniz nedir?

Dünyada gelişen bir internete bağlı teknoloji ve yayın iletim şekilleri var . Fakat her ne olursa olsun televizyon hayatı devam edecektir. Bu noktada ürettiğiniz içerikler her zaman değerli olacaktır. Eskiden her evde radyo vardı. Radyonun cihazı evlerde kayboldu fakat radyo sektörü bitmedi. Arabalarda halen radyo dinliyoruz. Televizyonda cihaz olarak belki kalmayabilir fakat içerik her zaman bir cihaz üzerinden veya telefondan izlenecektir. Herzaman için en geçerli kural, içerik kraldır ve Mutlaka içerik üretmek değerli bir şeydir.KASIM2023