MISIR-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNDE GELİNEN SON DURUMUN ENERJİ POLİTİK ÖNEMİ

           Prof. Dr. A. Beril TUĞRUL

Bilindiği üzere Mısır, Afrika’nın kuzey doğusunda, Akdeniz ve Kızıldeniz’e kıyısı olan önemli bir ülkedir. Sina yarımadası Asya’da sayıldığından Mısır, kıtalararası geçiş ülkesi olarak kabul edilmektedir. Ülkenin yüzölçümü yaklaşık 1 Milyon km2’nin üzerinde olmasına karşın önemli bir kısmı çöldür.

Bununla beraber ülkeye “hayat veren” olarak nitelenen Nil nehrinin etrafı yaşanabilir ve mümbit arazilerle çevrelidir. Bu nedenle de 110 Milyon mertebesinde nüfusa sahip ülkenin Nil nehri kıyı bölgesindeki yaklaşık 40 bin km2’lik arazi, nüfus yoğunluğu yüksek bölge olarak öne çıkmaktadır. Afrika’nın en büyük şehri olan ve merkezi nüfusu 10 Milyon (banliyöleriyle birlikte 20 Milyon) olarak betimlenen Kahire, aynı zamanda ülkenin Başkentidir. Önemli bir diğer şehri ise Akdeniz’deki liman kenti İskenderiye’dir. Arap dünyasının en kalabalık ülkesi olan Mısır aynı zamanda Afrika’nın nüfus bakımından 3. sırada yer alan ülkesidir. Nüfusun önemli kısmı Müslümandır.

Mısır; batıda Libya, güneyde Sudan, doğusunda ise Gazze Şeridi ve İsrail ile komşudur (Şekil 1).  Mısır topraklarında yer alan ve Afrika ile Asya arasındaki Süveyş Kıstağı 19. yüzyılda açılan Süveyş Kanalı ile Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlamaktadır. Böylelikle Akdeniz, deniz yoluyla Hint Okyanusu’na bağlanmıştır.

Süveyş Kanalı, Osmanlı Mısır Valileri tarafından inşa ettirilmiş ve 1869 yılında inşası tamamlanmıştır.  İngiltere, o dönemde Süveyş Kanalı’nın açılışına karşı çıkmış, ancak 1882’de Kanal’ın kontrolünü ele geçirmiştir.

İlk yapılan Süveyş Kanalı’nın bir kısmına paralel olarak inşa edilen 2. Kanal kısmı ise 2015 yılında açılmıştır. Süveyş Kanalı, dünyanın önemli dar su yolları bağlamında riskli bölgelerinden biri olarak kabul edilen deniz geçiş bölgesi durumundadır. Nitekim 2021 yılında bir geminin kanalda sıkışması sonucunda Süveyş’te Geçiş Krizi yaşanmıştır.

Tarihsel olarak mısır ele alındığında, bu bölgede antik çağların en kadim uygarlıklarından biri hayat bulmuştur. Bu bağlamda tarihi M.Ö 6. Bine kadar götürülebilmektedir. Antik Mısır Uygarlığının; sahip olduğu tarım, sosyolojik yaşam tarzı ve geliştirdikleri yazı sistemi ile dünya insanlık tarihi açısından ayrı bir yeri bulunmaktadır.

Antik Mısır Firavunluğunun Roma istilası ile son bulmasından sonra, Roma, Bizans, Sasani, Fatımi, Eyyubi, Emevî, Abbasi ve Memluklerin egemen oldukları dönemler yaşanmıştır. 7. Yüzyılda bölgede Müslümanlığın yayıldığı görülmüştür. 1517 Yılında Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’in Ridaniye Savaşını kazanmasıyla Memluk Sultanlığı yıkılmış, Halifelik de Osmanlılara geçmiş ve bir Osmanlı Eyaleti olarak yönetilmiştir. 1798 yılında Mısır, Napolyon Bonapart tarafından işgal edilmiş, ancak Napolyon’un Akka’da Osmanlılara yenilmesinden sonra Fransızlar Mısır’dan çekilmişlerdir.

1805 Yılında Kavalalı Mehmed Ali Paşa idareye el koymuş ve kurduğu hanedan 1952 devrimine kadar, (Osmanlı ve takiben İngiliz etkisi altında kalsa da) söz konusu bu hanedan yönetimde kalabilmiştir. Daha sonra devrimsel değişimler yaşanmıştır. Halen de ülkede her ne kadar parlamenter bir idari yapı var olsa da otoriter bir yönetim iş başında bulunmaktadır denebilir.  

Türkiye Mısır ilişkilerine bakıldığında; 4 yüzyıl gibi bir süre birlikte yaşanmışlığa dayanan iki halk arasında sıcak ilişkiler, günümüze kadar dönem dönem bazı sorunlar yaşansa da devam ede gitmiştir. Son olarak Türkiye-Mısır arasındaki ilişkilerin karşılıklı Devlet Başkanları ve üst düzey bürokratların görüşmeleri bağlamında arttığı gözlenmektedir. Mısır Devlet Başkanı’nın Eylül 2024 Başında Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında iki ülke arasında çok farklı konuları kapsayan 17 Anlaşma imzalanmıştır. Fazla olarak Stratejik İş birliği Konseyi’nin oluşturulmasıyla ilişkilerin kurumsal bir kimliğe evrildiği izlenimi de edinilmektedir.

Enerji Politik Değerlendirme   

Enerji politik açıdan konuya bakıldığında; Mısır farklı açılardan enerji politik önemi olan bir ülke durumundadır. Enerji kaynakları olarak doğal gaz ve petrol öne çıkan enerji kaynakları olmaktadır. Dünya petrolünün % 1 kadarını, doğal gazın da % 1,5 kadarını üretmektedir

Mısır petrolünün önemli bir kısmı Süveyş Körfezi ve kıyılarından çıkarılmaktadır (Şekil 2). Diğer bir petrol bölgesi Mısır topraklarına uzanan Libya Çölü bölgesidir. Mısır’ın bu batı çöl bölgesinde günlük üretim 55 bin varil/gün mertebesindedir.

Mısır’ın doğal gaz rezervleri son derece önemli olup esas itibariyle Nil Deltası ve denizdeki uzantısında yer almaktadır (Şekil 2). Yeni bazı rezervler de bu bölgede keşfedilmektedir. Özellikle Akdeniz’de bulunan Zohr Bölgesi Akdeniz’de şimdiye kadar bulunan (tek çıkarım bölgesi olarak) en büyük gaz rezervi olarak nitelenmektedir (Şekil 3). 1 Trilyon m3 mertebesinde olabileceği düşünülen ve Port Said’den 190 km kadar uzakta olan bu rezerv bölgesi aynı zamanda dünyanın da en devasa doğal gaz kaynak bölgelerinden biri olarak betimlenmektedir. Yine Nour ve Atoll Bölgelerinde de büyük doğal gaz rezervleri bulunmaktadır (Şekil 3).

Mısır’da enerji boru hatları da mevcuttur. Bunlardan biri Kızıldeniz ile Akdeniz’i bağlayan ülke içi boru hattı, diğeri ise Mısır ile Orta Doğu ülkeleri arasında uzanan ülke dışı bağlantılı boru hattı olmaktadır (Şekil 3). Ayrıca, Mısır dokuz rafineriye sahiptir, ancak yine de Mısır (kendi kaynakları olmasına karşın) son yıllarda artan gereksinimi karşılamak için enerji ithalatı yapmaktadır.

Elektrik üretimi açısından ülke incelenecek olursa; elektrik üretiminin % 90’a yaklaşan kısmı doğalgaz kullanan termik santraller tarafından, az bir miktarı ise fuel oil santrallarından ve kalan kısmı da hidroelektrik santrallardan sağlanmaktadır.  Mısır’ın en önemli hidroelektrik barajı, Nil üzerine kurulmuş Assuan Barajı’dır (Şekil 1). Yenilenebilir enerji kaynakları kullanımı artış gösterse de halen marjinal olarak nitelenebilecek bir paya sahip bulunmaktadır.

Burada şunu da özellikle belirtmek gerekir ki; Mısır önemli bir fosil yakıt geçiş ülkesi durumundadır. Körfez bölgesinden yüklenen birçok tanker ve LNG gemisi Avrupa rotası bağlamında (Bab-ül Mendeb Boğazı ve Kızıldeniz üzerinden) Süveyş’ten geçmektedir. Bu bakımdan ülke stratejik öneme haizdir.

Enerji politik açıdan Türkiye Mısır ilişkilerine bakıldığında; iki ülkenin de Doğu Akdeniz bağlamında ortak çıkarları bulunmaktadır. Özellikle, Doğu Akdeniz Münhasır Bölgelerinin (MEB) belirlenmesi konusu bölge ülkeleri için önem arz etmektedir. Doğu Akdeniz’de en uzun kıyıya sahip ülke olan Türkiye ile yine uzun kıyısı bulunan ülkelerden olan Mısır için MEB ilanları, kendi öz çıkarları ve bölge açısından üzerinde durulması gereken önemli konular olmaktadır.  

Türkiye ve Mısır arasında ortak Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) konusu her iki ülke için de büyük önem taşımaktadır. 2011-2013 yıllarında, iki ülke arasında MEB anlaşması hazırlıkları yapılırken Mısır’da yönetimin değişmesiyle bu konu kesintiye uğramıştır. Bu durumda (Mısır ile sorunların yaşandığı bir dönemde) Türkiye, Libya ile 2019’da bir MEB anlaşması imzalamış ve belirlenen MEB alanı Birleşmiş Milletler (BM) tarafından da onaylanmıştır.

Öte yandan Mısır, Yunanistan ile 2020 yılında bir MEB anlaşması imzalamıştır. Ancak bu anlaşma ile Mısır 40 bin km2 kadar bir deniz alanını kaybetmiş olmaktadır (Şekil 4’te mavi hat). Takiben Mısır MEB sınırlarına yakın bir bölgeye ilişkin ruhsat da vermiştir. Ancak ruhsat verilen bu bölge Türkiye’nin MEB sahasına taşmamıştır (Şekil 4’te kırmızı ile gösterilen bölge). 

Öte yandan, İsrail’in son yıllarda gösterdiği yayılmacı politikalara ve medyada dolaşan                Arz-ı Mev’ud haritalarına bakıldığında, bu haritalarda Mısır’ın Sina bölgesi ve Nil deltası gibi stratejik bölgelerinin de yer aldığı görülmektedir. Her ne kadar bu haritaların, teolojik haritalar olduğu söylense de, enerji- politik olarak değerlendiğinde özellikle Süveyş ve Nil deltasındaki (devasa hidrokarbon yataklarının bulunduğu) MEB’e hâkim olma isteğinin yattığı anlaşılmaktadır.

Hal böyleyken, son olarak Mısır Cumhurbaşkanı’nın Eylül 2024 başında Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında imzalanan 17 anlaşmadan özellikle biri dikkat çekmektedir. Bu da iki ülke arasında mutabakata varılan “Enerji Alanında Mutabakat Zaptı” olmaktadır.

Sonuç

Doğu Akdeniz’in önemli bir ülkesi olan Mısır’ın, bağımsızlığını kazandığından beri çeşitli çalkantılı dönemler geçirmiş olduğu görülmektedir. Tüm bu dönemlerde, Süveyş Kanalı’na sahip olması nedeniyle enerji taşıma güzergahı bağlamında enerji politik açıdan her zaman öne çıktığı da gözlenmiştir.

Geçmişe bakıldığında, Mısır’da yaşanan çalkantıların, Türkiye Mısır ilişkilerine de yansıdığı görülmüştür. Ancak 2024 yılı içinde ilişkilerin hayli yol aldığı da söylenebilir. Bu bağlamda önce Şubat 2024’te Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Mısır’a yaptığı ziyaret ve 7 ay gibi kısa olarak nitelenebilecek bir süre sonra Eylül 2024 başında Mısır Devlet Başkanının Türkiye yaptığı ziyaret, ilişkilerin olumlu yönde geliştiğinin göstergesi olarak kabul edilebilir. Burada şunu da belirtmek gerekir ki; Mısır Devlet Başkanı’nın ziyaretinin İsrail’in agresif politikalarının (Gazze dışına doğru da) etkinleştiği döneme rastlaması da dikkat çekmektedir.

Bu ziyaretlerle enerji konusunda varılan ve imzalanan mutabakatlar son derece önem taşımaktadır. Bu konu hem Doğu Akdeniz hidrokarbon kaynaklarının paylaşımı, hem boru hatları güzergahı ve hem de enerji taşıma yolları açısından stratejik ehemmiyete sahip bulunmaktadır.

Öz olarak belirtmek gerekirse; Mısır ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de sahip olduğu stratejik önem sadece söz konusu bu iki ülke için değil, tüm Doğu Akdeniz’e ilişkin olarak, hatta küresel bağlamda önemli olduğu ifade edilebilir. Ancak böylesi global etkinliği olabilecek bu konuya ilişkin olarak farklı aktörlerin de sürece müdahil olmak isteyebileceğini göz önüne tutmak gerekmektedir.