Öncelikli hedefim, Pierre Fabre’nin Türkiye faaliyetlerini büyütmek

Türkiye’nin zor pazar koşullarına rağmen büyüme hedeflerini yakalayan Fransız İlaç ve Dermokozmetik Şirketi Pierre Fabre, emin adımlarla yoluna devam ediyor. Bu başarıyı ekibi ile beraber devam ettirmenin gururunu yaşayan Pierre Fabre Türkiye Genel Müdürü Dr. Hande Demirdere, gelecek dönem hedefleri ile ilgili açıklamalarda bulundu.

Pierre Fabre’nin, Türkiye’de İlaç ve Dermokozmetik olarak faaliyet gösteren iki şirketi birleşti. Şirketin Türkiye operasyonlarının başına geldiniz. Bize bu yeni süreçten bahsedebilir misiniz?

Pierre Fabre İlaç’ta Genel Müdür olarak 3 yılı aşkın süredir görev yapmaktayım.  İlk göreve başladığım 2017 yılı Pierre Fabre açısından çok önemli bir dönemdi çünkü Pfizer ile yapılan global anlaşma ile idrar kaçırma tedavisine yönelik bir ürünün Avrupa ve Türkiye’deki tanıtım hakkı alınmıştı. Pierre Fabre Türkiye’nin bu süreci doğru bir şekilde yönetebilmesi ve başarılı iş sonuçlarının alınabilmesi için de ilaç şirketinin başına getirilmiştim.

Pfizer ile ortak ürünümüzün tanıtımında üç yıldır gösterdiğimiz başarıların haklı gururunu yaşamaktayım.  Bu üründe Pierre Fabre Türkiye olarak;  ilk yılımızda Pierre Fabre ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ilk üç ülke arasına girerken, bu sene de dünyadaki satış sıralamasında en başarılı ülke olduk.

Bunun yanında Pierre Fabre İlaç bünyesinde bulunan onkoloji ürünlerimizle de önemli büyümeler elde ederken,  hastayı merkez alan yaklaşımımız ve karşılanmamış ihtiyaçlar için yaptığımız çalışmalar sonucunda iki önemli lansmana imza attık. İlk olarak 2017’de mesane tümörünün ikinci basamak tedavisinde şu an için tek onaylı kemoterapötik ajan olan ürünümüzü piyasaya verdik. 2019’un sonu itibariyle de yeni doğan bebeklerde bir çeşit iyi huylu vasküler tümör olan ‘hemanjiyom’ -halk arasında çilek lekesi diye de bilinir- tedavisi için, Türkiye’deki ilk ve tek pediyatrik solüsyonu hastalarımızın hizmetine sunduk.

Uzun yıllardır Türkiye’de beşeri tıbbi ve dermokozmetik ürünleri ile faaliyet gösteren iki şirketin aynı çatı altında tek bir liderle sinerjisinin sağlanmasına karar verilerek, geçen sene Ekim ayında dermokozmetik şirketinin de sorumluluğu bana verildi. Pierre Fabre Türkiye’de bu önemli sorumluluğun bana verilmesinin sebebinin bir lider olarak, dermokozmetik ve ilaç gibi farklı iş modellerinin dinamiklerini yönetebilmem ve ülkemizin değişen şartlarına uyum sağlayıp şirketin yakaladığı büyüme trendini devam ettirmek için çok çalışmamdan kaynaklandığını düşünüyorum. Bunun yanında insan yönetiminin herşeyin başında geldiğine inanıyorum. Aslında işin sırrı nederseniz, doğru insanları seçip onları motive ederek, performanslarını artırmak ve her zaman daha iyiye ulaşmak için uyum içinde çalışmak olduğunu söylerim. Ben de burda herşeyi ekibimle yapıyorum ve firmamızı daha ileriye taşımak için beraber çalışıyoruz.

Dermokozmetik iş biriminizde kaç marka ve ürün var?

Avrupa’nın en iyi dermokozmetiklerini üreten ve dünyanın en büyük dermokozmetik markalarından biri olan Avène grubumuzda 200’den fazla farklı ürün mevcut. Ana ürünümüz olan termal su ile dermatit ve sivilce tedavilerine destek olmanın yanında nemlendiricileri ve onkoloji hastalarında kullanılacak cilt kremleri ile pek çok farklı kategoride tüketicinin ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Bunun yanında Avène markası altında pek çok farklı alt grup ürünlerimiz de bulunuyor. İkinci büyük markamız olan Ducray ise saç bakım ürünleri ile öne çıkıyor. Ducray’in saç dökülmesi, kepeklenme, egzama hastalığı gibi farklı alt kategorilerde ürünleri bulunuyor. Ayrıca Ducray markamızın ciltle ilgili sivilce, kuru cilt gibi problemlere de çözüm sunan ürünleri mevcut. Dermokozmetik alanında ürün çeşitliliğimiz ile bu iki marka özelinde toplamda 255 farklı ürünümüz bulunuyor.

Şu anda Türkiye’de kaç tane ilacınız var?

Temel ürün grubunda,  idrar kaçırmada Pfizer işbirliği olan ana ürünümüz başta olmak üzere, demir içeren ve gebelerin kullandığı demir +folik asit içeren ürünlerimiz bulunmaktadır. Bunların yanında Pierre Fabre’nin uzmanlıklarından biri olan fitoterapi alanında geçen sene piyasaya verdiğimiz ana etkin maddesi turna yemişi olan ürün, kadınlarda çok sık görülen idrar yanması şikayetleri için kullanılmaktadır. Ayrıca idrar yolu enfeksiyonlarından korunmaya  yardımcı yine aynı etken maddeyi içeren farklı bir formumuz da bulunuyor. Bu ürünümüz içerdiği esansiyel yağ asitleri sayesinde akut semptomlar üzerine faydalı ve  bu bağlamda Türkiye’deki tek kombinasyondur.

Onkoloji grubunda ise;  Cezayir menekşesinden elde edilen ve uzun yıllardır akciğer ve meme kanseri tedavisi için piyasada olan bir ürünümüz mevcut. Bunun yanında,  yine Cezayir menekşesinden üretilen ve mesane tümörünün tedavisinde kullanılan ürünümüzü de geçtiğimiz senelerde piyasaya verdik. Onkoloji alanında amacımız; hastaları tedavi etmenin yanında, bu tedaviye gösterecekleri uyum ve konforlarına katma değer sağlayacak çözümler üretip, kanser ile savaşta üzerimize düşen sorumluluğumuzu yerine getirmeye devam etmektir. Bu bağlamda geçen sene sonunda infantil hemanjiyomlu bebek hastalar için özel olarak geliştirilip üretilen bir ilacımızı pazara vermek hepimiz için tarifsiz bir mutluluk oldu.

Yeni ürünler gelecek mi?

Pierre Fabre’nin global düzeyde gerçekleştirdiği iş birlikleri ile karşılanmamış ihtiyacın olduğu farklı kanser türlerinde ürünler geliştirip hastaların kullanımına sunmak için çalışıyoruz. Bunun en güzel örneği de Array Biopharma global ortaklığımızla geliştirdiğimiz ilaçlarımızın malign melanom tedavisinin yanı sıra, metastatik kolorektal kanserin önemli bir alt tipinde gösterdiği sonuçlar olmuştur. Halihazırda devam eden faz çalışmalarımıza ek olarak yeni endikasyonlar için de çalışmalarımız tüm hızıyla devam etmektedir.  Bizi heyecanlandıran diğer önemli gelişme de meme kanseri için geçen sene sonunda Puma Biyoteknoloji ile yaptığımız global anlaşmadır. Farklı kanser türleri için tedavi olanakları sunuyor olabilmek bizim için büyük önem taşımaktadır.

Yeni dönemde kendinize koyduğunuz hedefler neler? 

Ülkemizde mevcut olan yerelleşme ve düşük fiyat politikaları nedeniyle çoğu uluslararası firma Türkiye’den çekilip veya küçülürken, Pierre Fabre Türkiye olarak son 3 yılda portföyümüzü genişleterek büyümeye devam ediyoruz. Bundan sonraki hedefimiz de ekibimiz ve farklı alanlardaki bir çok ürünümüzle Pierre Fabre’nin Türkiye faaliyetlerini büyütmektir. Ekibimizin göstermiş olduğu başarının yanında, bu başarıyı takdir edip ülkemizin potansiyeline inanan vizyoner bir bakış açısına sahip bir üst yönetimin varlığı çok önemli. En büyük motivasyonum da ilerleyen dönemlerde yapacağımız yeni ürün lansmanları sayesinde daha çok hastaya ve tüketiciye ulaşarak faydalı olabilmenin verdiği mutluluktur. Pierre Fabre Türkiye olarak hedefimiz, global ürün portföyümüzün ülkemizde erişimini mümkün kılarak, tedavi alanlarında hastalara, hekimlere ve tüm sağlık paydaşlarına yararlı olabilmektir.

İlaç sektöründe ne durumdayız? Sektörün beklentileri neler?

Düşük ilaç fiyatlandırması sektörün gelişimini olumsuz etkileyen unsurların başında geliyor, bu bağlamda dünyada aynı ilaca en ucuz olarak ülkemizde erişiliyor. Döviz kurlarının değişkenlik gösterdiği bir ortamda bu yalnız ithal ilaç getiren firmaları değil aynı zamanda yurtdışından ithal ettiği ham madde ile ilaç üreten yerel üreticileri de etkiliyor.  Şunun da hatırlanması gerekir ki kanser başta olmak üzere pek çok hastalık için yeni ilaçların geliştirilebilmesi için çok fazla zaman ve para gerekmekte bu da ilaç firmalarının yaptığı araştırma ve geliştirme faaliyetleri sayesinde olmaktadır. Firmaların Türkiye’den çekilmesine bunun yanında pek çok hastaya şifa olan ilaçların piyasaya verilememesine sebep olacak fiyat politikalarının olmaması gerektiğini düşünüyorum. Hepimizin bir parçası olduğumuz sağlık sektörünün ana amacı olan insan faydasına çalışma prensibimiz, eğer hastalar alıştıkları veya ihtiyaçları olan ilaçlara ulaşamazsa sekteye uğrayacaktır. Özellikle yenilikçi kanser ürünlerinin ülkemizde erişilebilir olması zorlaşırken bundan da en çok hastalar mağdur olacak ve tüm dünyada ulaşılabilir olan ilaçlar maalesef ülkemizde yer alamayacaktır.

Pierre Fabre, sektördeki öncülüklerinin yanı sıra, kapsamlı sosyal sorumluluk projeleri ile de adından söz ettiriyor. Bugüne kadar hangi projeleri gerçekleştirdiniz? Dünyada özellikle gelişmekte olan ülkelerde kaliteli sağlık hizmetini ve ilaca erişimi artırmak amacıyla Fransız hükümeti tarafından tanınan ve desteklenen bir vakıf şirketine dönüşmüş olan Pierre Fabre Vakfı, günümüzde 12 ülkede sosyal sorumluluk projesi gerçekleştiriyor. Gelişmekte olan ülkelerde 97 hastane ve sağlık merkezinin kuruluşuna öncülük eden Vakıf, 20 yıldır faaliyet gösteriyor. Pierre Fabre Vakfı, özellikle sağlık hizmetlerinin ve ilaç erişiminin kısıtlı olduğu Afrika ülkelerinde ücretsiz sağlık hizmeti sağlıyor. Bu kapsamda Afrika ülkelerindeki ‘Albinizm ve Orak Hücreli Anemi’ gibi hastalıklarla mücadele konularında aktif olarak çalışmalar yürüttü. Afrika’da ten rengi nedeniyle dışlanan Albinolu çocukların eğitimine, tropikal dermatoloji alanındaki çalışmalara, yılda 300 binden fazla doğumda gözlenen genetik bir hastalık olan orak hücreli kansızlık hastalığı ile mücadeleye destek olurken, Madagaskar’da vebayla savaşa ve Vietnam, Kamboçya, Laos’ta eczacıların eğitimine katkı sağlıyor. Pierre Fabre Vakfı’nın Albinolu hastalara verdiği eğitim, koruma ve tedavi desteği sonucunda, o bölgelerde cilt kanserinde ölme oranında %70 azalma saptanmıştır. Vakfın sosyal sorumluluk çalışmaları kapsamında desteklediği Dr. Denis Mukwege, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde cinsel şiddete maruz kalan 50 bini aşkın kadının tedavisine öncülük ettiği için 2018 Nobel Barış Ödülü’nün sahibi oldu. Vakıf, ‘Kadınları İyileştiren Adam’ olarak da tanınan Dr. Denis Mukwege’nin kurduğu hastanelerde mağdur kadınların tüm medikal tedavi süreçlerini karşılamaktadır. Biz de Pierre Fabre Türkiye olarak her fırsatta sosyal sorumluluk faaliyetlerinde bulunuyoruz. Kazancımızın bir bölümü ile hem yeni ürünlerin geliştirilmesine destek olmaktan, hem de toplum yararına sürdürülebilir projeler üreten bir grubun parçası olmaktan gurur duyuyorum. MAYIS 2020