OSB’ler Türkiye’nin Planlı Üretim Alanlarıdır

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın Organize Sanayi Bölgeleri’nin artırılacağına yönelik yaptığı açıklamalar sonrası bir araya geldiğimiz Nilüfer Organize Sanayi Bölgesi (NOSAB) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Gülmez, süreç ile ilgili değerlendirmelerde bulunurken, ülke ekonomisi ile ilgili de önemli açıklamalarda bulundu.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın bir açıklaması olmuştu. Bu açıklamada 64 tane yeni OSB projesinin 2023 yılına kadar tamamlanacağı yönündeydi. Bu açıklamayla ilgili bir değerlendirme yapabilir misiniz?

NOSAB başkanlığımın yanı sıra Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) yönetim kurulu üyesi olduğum için de konuyla ilgiliyim. Genelde sayın bakanın ziyaret ettiği yerlerde biz de oluyoruz. Bursa’da 3 tane ıslah olamayan sanayi alanı var, onların eksikliklerini giderip organize sanayi bölgesi haline getireceğiz. Diğer iller ve bölgelerde de organize sanayi bölgesi kriterleri içerisine almaya çalıştığımız yerler var. Doğru bir hedef doğru bir proje diyebilirim. OSB’ler Türkiye’deki tek planlı üretim alanlarıdır. OSB’lerin dışındaki yerlerde üretim yapmak bu ülkeye ihanettir. Bir kere OSB dışında olan firmalar çevre duyarlılığını ne kadar benimsemiş olursa olsunlar, teknik olarak altyapısını yapıp çevreye duyarlı bir üretim yapma olanağı yoktur. Teknik olarak mümkün değil, maliyetler de çok yüksektir. O nedenle sanayilerin OSB’lerde kümeleşmesi lazım. Islah olmayan sanayi alanlarının uygun hale getirilip OSB kriterlerine uygun olarak belgelendirmemiz lazım. Sayın Bakanın uğraşı budur. OSB’lerin dışında herhangi bir bölgedeki üretici- imalatçı isterse ihracat yapsın önemli değil, teşviklerden faydalanamaz. O nedenle herkes artık OSB’lerin içerisine girmeye çalışıyor. Ayrıca OSB dışındaki firmalar elektriği çok daha pahalıya alıyorlar. OSB içerisindeki serbest tüketici olan sanayiciler, istedikleri tedarikçiden daha ucuza alabiliyorlar. NOSAB olarak biz de Bursa’daki 8-10 tane büyük OSB ile bir araya gelip tek firmadan pazarlık yaparak fiyat alıyoruz. Tüketici gücümüzü birleştirdiğimizden dolayı ciddi rekabet oluşturuyoruz.

Bursa’nın ekonomik hacmi ve durumu konusunda görüşünüzü alabilir miyiz?

Bursa’da mevcut 18 tane OSB var, bir il için bu ciddi bir sayıdır. Ayrıca ıslah kapsamına alınan 3 tane OSB daha var.  Bursa’da belki sayı 21 OSB’ye çıkacak. Türkiye’deki otomotivin merkezi, tekstilin başladığı yer Bursa’dır. Bu nedenle bu kadar OSB sayısı Bursa için normaldir. Diğer taraftan yeşil alan bitti, yeşil Bursa bitti kavgası hep var. Evet, bunlar üzücü şeyler ama ikisi aynı anda zor oluyor, hem tarım şehri hem sanayi şehri olacaksanız bu iş çok zor oluyor. Çünkü her iki sektör için de toprak lazım, o nedenle üzülerek söylüyorum ki ben de bir çiftçi ailesi çocuğu olarak, halen de çiftçilik yapan, tarımla da meşguliyeti hala devam eden biri olarak, toprak çok az para kazandırıyor. Bu tarım politikalarımızın yanlışlığı. O nedenle tarım alanları hızla sanayi alanlarına dönüşüyor. Çevrecilikve estetik olarak bakarsanız bu hoş değil fakat Bursa’da yaşayan herkes bugünkü refahını, bugünkü geldiği ekonomik veya sosyal statüsünü tarım alanlarına değil sanayi alanlarına borçludur. Bursa’nın nüfusu 3 milyon, dolayısıyla çok büyüdük. Bunda Tofaş’ın, Renault’un, Karsan’ın olmasının ve yan sanayinin de hızla artmasının katkısı var. Bizde 3 tane otomotiv firması var. Belki Avrupa’da bile 3 tane ayrı markanın aynı şehirde yoğunlaşması çok az görünen bir şeydir. Bu açıdan Bursa sanayide büyüyecektir, 21 tane OSB değil de belki 25 ya da 30 OSB’miz olacak.

Bursa’da olan OSB’lerin son durumları nasıl? İşleyen fabrikalar ile çalışanların durumu nasıl?

Her ne kadar kimse yüksek sesle ifade etmesede yaklaşık bir buçuk yıldır ülkede ciddi bir ekonomik kriz var. Bunu Bursa çok az hissediyor, sebebi ise otomotiv sektörüdür. Çünkü otomotiv sektörünün yüzde 70 ile 80 arasında bir ihracat hacmi var. Bu durumda ekonomik krizden daha az etkilenmemizi sağlıyor. Fakat kriz bu sefer çok uzadı. Eskiden ‘V’ şeklinde krizler yaşanırdı.  Ekonomik krizde dip yapardık maksimum 6 ay sürerdi ve batan şirketler olurdu sonra yavaş yavaş çıkış başlardı ve kalan sağlar olarak başımızı kumdan çıkarırdık, hasar tespiti yapardık, kendimizi tamir etmeye onarmaya başlardık. Krizler ülkesi bu ülke, bu bir kez değil bütün krizler de süreç hepböyleydi, bu rutinimizdi bizim ani bir çöküş ve sonrasında hızlı bir toparlanma yaşardık. Krizler için bağışıklık kazanmış firmalar krizden korkmazdı,çünkü vurur biter yeniden çıkardı. Bu gerçekten çok uzun sürdü, bir buçuk yıldır kriz etkilerini göstermeye devam ediyor. Henüz dip nokta görülmedi.

Neden bu kadar uzadı sizce?

Hükümetin krizi hafif atlatmak için ciddi destekleri var. Firmalara kredi garanti fonu aracılığıyla ciddi likidite sağladılar bunlar hep ömrünü uzattı.Tüm sektördeki firmalar için söylüyorum o destekler olmasaydı belki bir yıl önce o ilk kriz olduğunda birçok firma aramızdan ayrılacaktı. Eski krizlerde olduğu gibi zor durumda olan firmalar aramızdan ayrılınca onların elinde kalan işi hayatta kalanlara can suyu oluyordu, çünkü ülkemizde yüzde yüz kriz olmuyordu.

Bende bir sanayiciyim kendi adıma şunu söyleyebilirim, ne zaman yatırım yapsam sürekli birkaç yılda bir kriz yaşadığımız için krizsiz bir yatırım makasını yakalayamıyorum zaten ne kadar uğraşırsak yatırımlar krize denk geliyor. Mesela 2008’de benim kendi açımdan çok ciddi bir yatırımın hemen arifesinde krize yakalanmıştık, banka borcum yoktu ama makinaları leasing ile almıştım. Borçlarım vardı korktuk tabii bunu sürdüremeyeceğiz endişesi oldu ve bankalardan kredi aldık 5-6 ay sürecimizi öyle yönettik sonra o batan firmaların işleri gelmeye başladı bize onlar can suyu oldu ve krizden öyle çıktık.

Bu sefer batan firma yok o desteklerle bütün şirketlerin ömürleri uzatılıyor, ben bu yöntemi ilk defa görüyorum ya çıkış anında topluca çıkacağız şehit vermeden veya çok az şehitle bu süreci hep birlikte atlatacağız bilemiyorum yaşayıp göreceğiz.

Alman otomotiv devi Volkswagen, yer olarak otomotivin merkezi Bursa’yı değil Manisa’yı seçti. Neden Manisa seçilmiş olabilir?

İşletmeler kuruluş yerlerini seçerken yan sanayi, lojistik, teşvik, istihdam, konut alanı gibi birçok önemli kriteri göz önüne alarak karar verirler. Manisa’da çok gelişmiş bir yan sanayi var. İzmir’de yıllarca BMC’miz vardı, beyaz eşya sanayimiz var. Manisa’da Bursa kadar sanayide gelişmiştir. İzmir ve Manisa’nın çok gelişmiş sanayisi var, artı bu otobandan dolayı şuan Manisa bize otomobille bir buçuk saat, kamyonla iki saat mesafede. Bursa’nın tüm yan sanayisi de aynı zamanda oraya çok yakın. Volkswagen yılda 300 bin araç üretecek, bunun yüzde 20’sini belki Türkiye piyasasına sürülecek ve geri kalanının ihracat yapacağından dolayı araçları gemiyle sevk edebilmesi için liman lazım. O nedenle yan sanayi ve lojistik açısından Manisa doğru yer.

Bölge sanayinizin 2019 ihracat rakamları ne seviyede olur?

İhracatta bir düşüşolacağını düşünmüyorum, hatta bir önceki yıla göre ihracatımızın artacağını düşünüyorum. çünkü kriz iç kriz olduğu için içte bir durağanlık olunca hepimiz ihracata daha fazla efor harcadık, yurtdışında başka müşteriler aradık buda bu yıl ihracatımızı artıracaktır. Öte yandan bir önceki yıla göre millihasıla olarak sanayi bölgemize baktığımızda içerideki firmaların cirolarında yüzde 10 gibi küçülme olacağını düşünüyoruz. Bunu da tükettikleri elektrik miktarından hesaplayabiliyoruz. Orda bir daralma var.

Firmaların finansmana ulaşmada yaşadığı sorunlar devam ediyor mu?

Ediyor. Sadece bizim bölgemiz için değil sanayicilerin daha doğrusu üreticiler içinde geçerlidir. Faiz oranları şuan yüzde 14’lere düştü bu biraz rahatlattı, paraya ulaşmak biraz daha kolaylaştı diyebilirim. Döviz kurlarının dalgalanmaması önemli bizim için onu yönetemiyoruz inerken de zarar ediyoruz çıkarken de zarar ediyoruz.

2020 yılı için planlarınız neler? NOSAB olarak bu yıl ISO 9001 kalite belgesi aldık ve geçen ay da Türkiye Kalite Derneği (KALDER) üyesi olduk. 2020’de Uluslararası Kalite Mükemmellik ödülüne aday olacağız.Şimdi bir yıl ona hazırlanacağız, bütün hazırlığımızı yapıp eğitimlerimizi tamamlayacağız.NOSAB olarak ilk aday olduğumuz yıl ödülü alırız, alamazsak bir sonraki yıl mutlaka alırız, böyle bir hedefimiz var. OCAK 2020