Ülkemizde kongre turizminin önemi yeterince anlaşılamadı

Turizm sektörünün önemli bir ayağı olan kongre turizmi, sessiz sedasız gelişimine devam ediyor. Bu konuda başarılı çalışmalara imza atan Serenas Group, yaptığı çalışmalarla sektörde önemli bir yer edindi. 2018 yılında 1465 tane kongre ve toplantı organizasyonu düzenlediklerinin altını çizen sektörün tecrübeli ismi Serenas Group Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa F. Gürbüz, Turizm Bakanlığı’nın sitesinde kongre turizmi sadece bir paragraftan ibaret olduğunu belirterek, sorularımızı yanıtladı. 

Serenas Group olarak yaptığınız çalışmalarla ilgili bilgi verir misiniz?


Ben Boğaziçi mezunuyum, okul hayatından sonra bir süre ailemle çalışmak istedim fakat uzun sürmedi. Bir dönem İstanbul’da özel sektörde çalıştıktan sonra 1999 yılında Ankara’da Serenas firmasını kurdum. İlk aldığımız işlerden biri şu anda Türkiye’nin en büyük kongrelerinden biri olan İç hastalıkları toplantısı organizasyonuydu ve  O dönemde 300 kişilik  bir toplantı yaptık. 1999 yılında 8 kişi ile başlayan ekip şu anda 211 kişi oldu. Serenas Group olarak kongre organizasyonunda gerekli ne gibi bir hizmet var ise hepsini kendi üreten bir organizasyona dönüştük. Geleneksel ve dijital medya ile uğraşan bir şirketimiz var, grafik ve yazılım için ayrı bir şirketimiz var. Bu gelişen süreç içinde BM’nin ve onlara bağlı bütün alt gruplarının Türkiye’deki işlerini yapmaya başladık. 2011 yılında Fransız GL Events ile ortaklık yaptık. Şirketimizin %70’ini onlara sattık. GL Events dünyadaki UEFA gibi aklınıza gelen bütün spor organizasyonlarını yapan, 36 ülkede 41 tane kongre merkezi olan, 1.2 milyar Euro ciro yapan sektörün devi durumundadır. Biz o devin içinde bu tür organizasyonları yapan tek firmayız. Türkiye’ye gelmeleriyle birlikte Congresium Ankara’nın işletmesini aldılar, İstanbul’da ise The Seed’in işletmesini aldılar. Bunları alınca ayrıca bir yiyecek içecek şirketi kuruldu. Dolayısıyla Serenas acenta iken bir anda büyük bir firma haline geldi. 

Bu süreçte Türkiye’de kongrelerin önemi giderek arttı, bilinç arttı. Yapılan kongrelerden sonra insanlar bilgi alışverişinde bulundukları için teşekkür ediyorlar. 

Kongreler tıbbi bilgi ve birikimlerin paylaşıldığı, yeni tedavi ve klinik çalışmaların daha kolay ulaşılabildiği ve hekimlerin tıbbi gelişmeleri takip edebildiği  bir bilgi alışveriş yerleridir. Şu anda bulunduğumuz otelde 21. Ulusal İç Hastalıkları Kongresi gerçekleşmekte ve sabah 08.30’dan 18.00’e kadar kongremizin Bilimsel Programı devam etmekte. Salonlara baktığınızda tamamen dolu ve herkes büyük bir ilgi ile konuşmacıları dinliyor. Bu durum bilgiye olan açlığı da göstermiş oluyor ve tabi bu durumun neden kaynaklandığına da bakmak gerekiyor. Bu ülkede gereğinden fazla tıp fakülteleri oldu ve bu kadar tıp fakültesinde eğitim verecek nitelikli hoca bulamaz hale geldik. Sonrasında bu işler seri üretime döndü, fakat buradan mezun olan doktorların yetersizliği kendi aralarında bile konuşulan bir gerçek haline döndü. Ben ‘yapılan yanlıştır, neden bu kadar üniversite açıldı’ demiyorum, ama ne olursa olsun sağlık sektörüne siz bu kadar arz veriyorsanız, onları sağlam eğitip vermeniz gerekiyor. Bu açığı tam olarak kongreler kapatmasa da bir tazeleme yapıyor. Kadavra üzerinde çalışmalar yapılan toplantılar oluyor, uygulama toplantıları yapılıyor. Demek ki eğitim tarafında bu düzen sağlanmıyor ki sonrasında bunlar yapılıyor ve katılım çok yüksek oluyor.

Kongreleri de dijital ortama taşımak istiyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Kongreleri bir dönem dijital yapalım dediler, fakat kongreler interaktif olmak zorunda. İnsanlar bilgiye internet ortamında da ulaşabilir ama orada var olan bilgi teorik bilgidir. Kongrelerde ise birebir dokunularak yapılan ve karşılıklı konuşularak yapılan bilgi paylaşımının önemi çok daha büyüktür. Bu açıdan kongre sektörünün biteceğini zannetmiyorum. Tabi ki teknoloji çağındayız ve gelişmelere ayak uydurmamız da gerekiyor, bizler de yaptığımız organizasyonlarda teknolojinin bize sunduğu olanaklardan yararlanıyor ve bu teknolojik çalışmaları kongre ve toplantılarımıza entegre ediyoruz. Etkinliklerimizi dijital platforma taşıyor, gelen talebe göre canlı yayınlar yapıyor, gerekliliğe göre dijital platformlardan yararlanıyoruz. Bu süreçlerin hepsini kendi iç yapımızda bulunan ekipler ile çözüme ulaştırıyoruz. 

Biz kamuya da hizmet veriyoruz. Geçen yıl 1465 operasyon düzenlemişiz. Bunların 43 tanesi kongre, 160 tanesi küçük toplantılar ve 100 kişi altı toplantılardır. Tabi burada Birleşmiş Milletlerin yaptığı organizasyonlar çok etkili oldu. Yıllık ortalama bin tane toplantı yapıyorlar. Hepsini Türkiye’de ve büyük bir kısmını Güneydoğu’da yapıyorlar. Eğitimle ilgili veya büyük toplantılarında Antalya’yı tercih ediyorlar, diğer toplantılarını Doğuda yapıyorlar. Çünkü Birleşmiş Milletlerin isteklerinden bir tanesi göçmenler ve göçmen sıfatlarını terk edenlerin eğitim sorunları gibi ciddi konular da yapılıyor. Bu yılın sonunda Birleşmiş Milletler ile anlaşmamız sona erecek, yeni ihalede bize kalıp kalmayacağını göreceğiz. Onların kendi kriterleri var, ona göre değerlendirme yapıyorlar oldukça da sert kriterleri bulunuyor. Firmanızın finansal yapısından, çalışanların CV’leri, yapılan araştırmalar, yaptığınız işlerin detaylarına kadar istiyorlar. Bu açıdan bir avantajımız var. Çünkü bugüne kadar yaptığımız hiçbir organizasyondan şikayet gelmedi. Onun dışında bizde ciddi bir bilgi birikimi de var, çünkü bazı organizasyonlarda katılım sayısı oldukça yüksek oluyor ve bunun için firmanızın alt yapısının olması gerekiyor. Bunu bir avantaj olarak görüyoruz. 


Türkiye’de kongre turizminin gelişimi için bir dönem yatırımlar yapıldı ve bu alanın gelişimi istendi. Şu anda yönetimin bu sektöre katkıları var mı, otellerin yapılışında kongreler ön planda tutuluyor mu?

Bugün hemen hemen bütün şehirlerimizde kongre merkezleri yapıldı. Ciddi boyutlarda ve kaliteli yerler yaptık. Bu kongre merkezlerinde yapılan aktivitelerin sayısı da ciddi oranda arttı. Fakat bu tamamen bir kaynak meselesidir. İkincisi de ülkenin imajıyla ilgilidir. Yani sizin yerel olarak yaptığınız toplantılar kadar uluslararası toplantılar da önemlidir. Burada karşımıza önceleri terör belası çıkıyordu şimdilerde de tepkiler çıkıyor. İnsanlar Türkiye’ye kongre gelsin istemiyorlar ve bunu bir miktarda engelliyorlar, böyle bir gerçek var. Dış güçler diye bahsedilen şeylerin ben var olduğuna inanıyorum. Bu açıdan bu kadar kongre merkezinin işletilmesi kolay olmuyor ve bazıları bu nedenle atıl kalmaya başladı. Ama ben inanıyorum ki bu süreç de değişecek. Bizim Türkiye olarak çok temel stratejik bir hatamız var. Maalesef yurt dışında İstanbul’dan başka bir yerimiz tanınmıyor. Bizdeki yönetim de bu tür toplantılarda hemen İstanbul diyor. İstanbul zaten bilinen bir yer, çekici bir yerdir fakat Ankara’ya kongre getiremiyoruz, kimse gelmek istemiyor. Ankara’yı haritada gösteren sayısı bile dünyada çok azdır, İzmir potansiyel olarak çok güçlü bir şehir fakat kimse İzmir’den bahsetmiyor. Sadece İstanbul olunca farklı yerlere gelme ihtimali olan kongrelerde sorun yaşıyoruz. Bundan 4-5 sene önce çok ciddi bir çöküş yaşayan kongre sektörü yeni yeni toparlanıyor. Uluslararası kongre açısından bir dönem dünyada ilk 7 ülkeden biri iken, bir anda 19. sıraya düştük.  

Buradaki düşüşün ana nedenlerinden biri olarak fiyat mekanizmasını gösterdiler. Türkiye’nin artık pahalı olduğuna vurgu yapılıyordu. 
Doğru, nedenlerden bir tanesi pahalılık oldu arz talep meselesi yaşandı. Bu durumdan oteller yararlandı ve fiyatları çok yükselttiler, insanlar da tepki vermeye başladı. Fakat bunun dışında bireysel ilişkilerle yapılan kongreler de oldu. Medikal alanlarda oldu, kamunun devreye girmesiyle yapılan kongreler oldu. Bu dönemde G20 zirvesi düzenlendi. Ama bu sektörle ilgili gelecek hayallerimiz açısından sorunlar var. En önemlisi de de kongre ile ilgili politikamız da yok. Turizmin en önemli ayaklarından bir tanesi kongrelerdir. Serenas tek başına Antalya bölgesinde 70 bin geceleme yapabiliyor ve bizim gibi birçok firma var. Demek ki bu alanda ciddi bir potansiyel bulunuyor. Fakat Turizm Bakanlığı’nın sitesine girdiğinizde kongre turizmi sadece bir paragraftan ibarettir. Bu her şeyi anlatmaya yetiyor. Deniz kum anlatılıyor, hac organizasyonu anlatılıyor fakat kongre turizmi sadece tek bir paragraftır. Ben bu konuyu defalarca anlattım, benim dışımda firmalar da anlatıyor. Kongre turizmi canlanmaya başladı, turizmde canlanmaya başladı. Antalya bölgesi en fazla kongre alan bölgedir bunun birkaç nedeni var. Birincisi her şey dahil sistemin getirdiği kolaylık, ikincisi uluslararası örgütün söylediği bir söz vardır, bir hat üzerinde en fazla otel olan tek yer Antalya’dır. İnanılmaz miktarda salonları var, bu nedenle kongre alanında belli bir politikanızın olması lazım ki bu alan daha da güçlensin ve gereken değeri alabilsin.


Congresium Ankara’yı işletiyorsunuz, bu açıdan Ankara’da kongre çalışmaları nasıl ilerliyor?

ATO Congresium, çok ciddi bir vizyonla yapılmış bir kongre salonudur. Ankara’daki merkez İstanbul’da yok. Fakat bu kongre merkezi için Ankara yanlış bir şehir. Çünkü uluslararası uçuşları yok. Bizim Fransız ortaklarımız Fransa’dan İstanbul’a sabah gelip, toplantı yapıp akşam dönebiliyor. Bu nedenle toplantıyı İstanbul’da yapıyoruz, Ankara’ya gelmiyorlar. Çünkü Ankara’ya gelmek 8-9 saat sürüyor ve bir gününüz gidiyor. Ulaşım açısından Ankara çok sıkıntılı oluyor. Ankara’da her türlü alt yapı hizmetleri var, fakat bunlar da yanlış yapılmış.  Bize destek veriliyor mu veriliyor. Biz burayı devraldıktan sonra sürekli destek verildi. Fakat sonrasında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi açıldı. Külliye açılınca toplantılar oraya alındı ve bizden ciddi miktardaki organizasyonlar oraya gitti. Bu kongre merkezi Ankara açısından çok önemlidir, çünkü şehirde sosyal aktivite yapacağınız bir yer yoktu. Bu merkez açıldığından beri küçük çapta ve büyük çapta organizasyonlar yapılıyor, konserler veriliyor. Her hafta sonu bir tane konser yapılıyor ve sürekli doluyor. Yakın bir zamanda kitap fuarı yapılacak, geçen yıl ortalama 500 bin kişi katıldı. Bu açıdan Ankara halkı da ilgi gösteriyor. Şu anda Ankara’da havalimanına yakın bir bölgede kongre merkezi yapılıyor, ben onlara yapmayın dedim. Çünkü İstanbul’da 30 km yol gittiğinde halen şehrin içindesiniz, fakat Ankara’da 30 km gittiğiniz zaman şehrin dışında kalıyorsunuz. Akyurt bu açıdan uzak bir bölgedir. Otobüs dışında ulaşımı yok. Bizim merkez ATO’nun merkezi Ankara’nın içinde ve insanlar çok rahat gidip gelebiliyorlar. Çok rahat gidip geldikleri için insanlar dolduruyor. Sanat fuarları yapıyoruz, çok ilgi duyuluyor. KASIM 2019