PANKOBİRLİK Genel Başkanı ve Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı  Ramazan Erkoyuncu: Ülkemizin gıda üretim güvenliğine katkımız devam ediyor

Artan nüfusa ile birlikte gıdaya olan ihtiyaç arttı. Bu çerçevede stratejik öneme sahip olan tarım gıda güvenliği için üzerinde titizlikle çalışılması gereken bir alan olarak karşımıza çıkıyor.

Tarım sektöründe önemli bir geleneğe sahip olan Pankobirlik, kuruluşundan bugüne sektörün gelişimine önemli katkılar sağlıyor. Sektörün dinamikleri ve geleceği ile ilgili PANKOBİRLİK Genel Başkanı ve Konya Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı  Ramazan Erkoyuncu görüşlerini almak için bira raya geldik.

Tarım sektörünün stratejik açıdan önemi ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Tarım sektörü, artan nüfus ve buna bağlı olarak da yükselen gıda ihtiyacı ile birlikte stratejik önemini her geçen gün ön plana çıkarmaktadır. Tarıma üretim faaliyeti olarak değil aynı zamanda bir güvenlik meselesi olarak bakmak gerekmektedir. Tarım sektörü, ülkelerin ekonomik bağımsızlıkları noktasında da etkin bir faktör olmakla birlikte hayati bir öneme sahiptir. 2020 yılında başlayan ve etkisini halen hissettiğimiz pandemi süreci, Rusya-Ukrayna savaşı ve Orta Doğu’daki kargaşa tüm dünyanın olduğu gibi Türkiye’nin de tarım ürünleri ihracat ve ithalatını etkiledi. Dünya hububat ve yağlık ayçiçek üretiminde söz sahibi olan Rusya ile Ukrayna arasında 3 yıldır süren savaşın belirsizliği, yakın coğrafyamızda cereyan eden vekalet savaşları, son günlerde ABD’nin vergi Politikaları ile Çin başta olmak üzere Avrupa’nın da içinde olduğu ülkelerle girdiği ticaret esaslı diplomatik münakaşalar ülkeler  arası ihracat ithalat dengelerini sarsacak mahiyette sonuçlara gebe olacak gibi gözüküyor.  Biz de Avrupa’nın en büyük, Dünyanın 10. büyük tarımsal hasılasına sahip bir ülke olarak bu karmaşadan etkileniyoruz. Bütün bunların yanı sıra Dünya ve ülkemizde oluşan girdi fiyat değişkenliği, maliyetlerde önümüzü görmemize engel oluyor. Üreticilerimiz bir sonraki yılın üretim planını, tam olarak öngöremediği maliyet hesabı yüzünden sağlıklı bir şekilde yapamıyor. Çiftçi her şartta tarlasını boş bırakmasa da girdileri artmış bir ürünü hasat ettiğinde emeğinin karşılığını alacağı bir piyasa fiyatı oluşmazsa hem zarar ediyor hem de ister istemez sonraki yıllar için yeni arayışlara girip en çok kazanabileceğini düşündüğü ürüne yöneliyor. Türkiye’nin plansız ve rekolte anlamında inişli çıkışlı düzensiz üretim süreçlerinin temelinde çiftçimizin bu arayış ve yönelimi yatıyor. Yağlık ayçiçeği üretiminde son yıllarda yaşadığımız rekolte açığı ve buna bağlı ithalat ihtiyacı çiftçimizin bu vazgeçiş ve başka ürünlere yönelişinin en belirgin örneğidir. Ülkemizde hükümetler bunun farkında olmakla birlikte birçok tarımsal planlama faaliyetlerini, arazileri toplulaştırılmalarını, sulama projelerini ve destekleme politikalarını hayata geçirse de arzu edilen sonuçlar alınamadı. 

Dünyada ABD merkezli yüksek vergi uygulamasıyla başlayan ticaret savaşları aslında bir yandan da Türkiye tarımı ve buna bağlı endüstrimiz için müthiş fırsatlar da barındırıyor. Üreticimizin içinde bulunduğu sorunlara rağmen yukarıda zikrettiğimiz küresel anlamdaki üretim hasılat gücü ve enerjisini, vergi restleşmesi nedeniyle ihtiyaç duyduğu temel gıda ürünlerini ithal etmekte zorlanacak ülkelerle ticaret hacmini büyütmek için kullanmak temel hedefimiz olmalı diye düşünüyorum.

Elbette birinci önceliğimizi, kendi insanımızın temel ihtiyaçlarının karşılanacağı ithalat açığımızı giderecek üretim planlamasını yapmak, tarımsal eko sistemin tamamlayıcı unsuru hayvancılığı da ithalat boyunduruğundan kurtarmak üzere belirlemeliyiz. Anadolu coğrafyası içinde bulunduğumuz iklimsel olumsuzluklara rağmen mümbit toprakları ve uçsuz bucaksız hayvancılığa elverişli meraları ile hâlâ kendine yettiği gibi Dünya insanlığına çok daha fazla arzda bulunabilecek potansiyele sahiptir.  Devletimizin bu süreçte tarımla iştigal eden insanımızın milli gelirden aldığı destek oranını gerçek anlamda yerine ulaşacak şekilde artırması büyük önem arz etmektedir.

Ülkemizin mevcut üretim potansiyelinin korunması ve bahsettiğimiz küresel fırsatların değerlendirmesi için ortaya konacak tarımsal stratejinin temel direği sulama suyu teminidir. Devletin resmi makamlarının paylaştığı raporlarda Türkiye’de ekilebilir arazi miktarı 23,5 milyon hektar iken bunun sulanabilir miktarının da 8,5 milyon hektar olduğu belirlenmiş yine aynı raporda görevli devlet kurumlarınca bu 8,5 milyon hektarın 7 milyon hektarının sulamaya açıldığı ifade edilmektedir. Ülkenin toplam ekilebilir arazisinin halen yaklaşık %30’unun sulanabildiği görülmektedir. Kalan %70’lik tarım arazisinde doğal yağış rejiminin yetmediği alanlarımız için sulama imkanları tüm yönleriyle ele alınmalı akarsu vb. su kaynaklarımızın, mevcut ekolojik dengeye de zarar vermeden tarımsal sulamaya kazandırılması için yapılacak projeler hızla devreye alınmaya başlanmalıdır. Ülkenin bunu yapacak gücü ve dirayeti de vardır. Kaldı ki, Türkiye son çeyrek asırda alt yapı projeleri konusunda teknolojisini de en üst düzeye çıkararak devasa projeleri hayata geçirmiş kamu ve özel teşebbüsleriyle birlikte bu tecrübesini küresel ölçekte yatırımlarda da gösterir hale gelmiştir.

  Tarım Bakanlığı tarafından hazırlanan üretimde istikrar ve sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla bitkisel üretimde uygulanan desteklerle ilgili iki kararname yayımlandı. 29 Ağustos 2024 tarihli Resmî Gazete’de ise Cumhuriyet tarihinde ilk defa 2025-2027 dönemini kapsayan 3 yıllık bitkisel üretim destekleri açıklandı. Bu destekler uygulamaya geçirilebildiği takdirde planlı üretim açısından çığır açacak bir süreç yaşanacaktır. Açıklanan 3 yıllık bitkisel üretim desteklerinden su varlığına göre tarım yapılacağı hedefi anlaşılmaktadır. Doğal olarak yağışların yetersizliği yanında dağılımı, mevsim normallerinden farklı düşmesi Orta Anadolu başta olmak üzere ülke tarımını tehdit etmektedir. Sulanabilir tarım alanlarının korunması ve arttırılması için ülkemizde “Milli Su Planı, Havza Bazında Su Yönetimi” uygulaması zarurettir. Bu kapsamda ülke havzaları arası su transferi devlet projesi olarak acil ele alınmalıdır.  Gündemde olan “Su Kanunu” Orta Anadolu ve Türkiye’nin en önemli gündem maddesi olmalıdır.

Bizler, su sıkıntısını derinden hissettiğimiz bu günlerde, ‘Konya Su Platformu’ çatısı altında çalışmalarımızı sürdürüyor, kamu otoritesinin bu konuda yapacağı palanlama ve yatırımlar için üreticinin sesi olarak katkı vermeyi arzuluyoruz. Konya’mız ve Orta Anadolu başta olmak üzere ülkemizde su kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması yanında su yetersizliği olan bölgelere su temini yollarını da kapsayan alanında uzman kişilerle düzenli aralıklarla bir araya gelerek değerlendirmeler yapıyor ve bu konuya ilişkin düşüncelerimizi raporlar halinde “Fikri Olan Geleceğe Katkı Yapar” şiarıyla yetki makamında olan şehrimizin ve başkentin önde gelen bürokrat ve yöneticilerine aktarıyoruz.

Pankobirlik’in ülke ekonomisindeki yeri ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz? 

Ülkemizin 64 ilinde, 13.750 yerleşim biriminde pancar üretimi yapan, yaklaşık 1 milyon ortağıyla, 31 pancar kooperatifinin 328 şubesi, 6 Kooperatif Şeker Fabrikası, (Amasya, Kayseri, Boğazlıyan, Konya, Çumra, Turhal) ve 50’nin üzerinde tarımsal amaçlı iştirakiyle  ortaklarının tarımsal faaliyetlerinde kullandıkları her türlü girdinin teminini, dağıtımını, denetimini ve koordinasyonunu yapan Pancar Kooperatiflerinin üst örgütü ve temsilcisi konumunda olan  Pankobirlik’in   kuruluş amacı, başta pancar tarımı olmak üzere ortaklarının tarımsal faaliyetlerine, meslek ve geçimlerine yönelik ihtiyaçlarının sağlanması ve ekonomik menfaatlerinin korunması ve geliştirmesi için de faaliyetlerini devam ettirmektedir. 

Pancar Ekicileri Kooperatiflerinin üst kuruluşu olan Pankobirlik, bu doğrultuda; kooperatiflerinin ihtiyacı olan tarım alet makine, gübre, bitki koruma ilacı, tohum, akaryakıt gibi bütün tarımsal girdileri uygun fiyat ve yüksek kalitede tedarikini sağlamakta ve piyasada fiyat artışının önüne geçilmesinde etkin bir rol oynamaktadır.

Kooperatiflerimizin 2023 faaliyet yılında toplam tarımsal ürün tedariki 11 milyar TL seviyesindedir. Aynı zamanda Pancar Kooperatiflerimizin sahip olduğu 6 şeker fabrikası ile 2024/2025 pazarlama yılında 2 milyon 837 bin 250 ton olan toplam pancar şekeri A kotasının 1 milyon 2 bin 250 tonunun üretimini gerçekleştirmiştir. Şeker pancarı üretimi ve şeker üretiminde ülkemizin gıda üretim güvenliği ve istikrarına katkımız devam etmekte ve şeker arzının istikrarını sağlamak, dışa bağımlılığı azaltmak için de çalışmalarımız devam etmektedir. Türkiye’de sözleşmeli tarımın tek ve tartışmasız en güzel örneği pancar kooperatiflerine bağlı fabrikalarda üretici ortaklarla yapılan şeker pancarı üretimidir.

Konya Şeker, 2 şeker fabrikası ve bağlı işletmeleri ile İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) prestijli Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu araştırmasının 2023 yılı sonuçlarına göre istikrarlı ve sürdürülebilir yönetim anlayışıyla yükselişini devam ettirerek devler liginde 52’inci sırada yer almıştır. Yine aynı şekilde Kayseri Şeker fabrikası ise (İSO) prestijli Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu araştırmasının 2023 yılı sonuçlarına göre 98’inci sırada yer alarak birliğimizin gurur tablosu olmuştur. Konya şeker fabrikamızın iştiraki olan Panagro Et ve Süt Gıda Kompleksi Entegre Tesisimiz, 322. Sıradan 305’inci sıraya yükselerek bölgenin et ve süt hayvancılığına verdiği katkıyı her geçen gün arttırmaktadır.

Pankobirlik’in ülke tarımına katkıları ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

Pankobirlik’e bağlı kooperatiflerimiz 1951 yılında hazırlanan Şeker Sanayii Tevsi Programı ile yeni şeker fabrikalarının kurulması ve bu bölgelerde çiftçilerimizin pancar ekimine başlamasında önemli bir rol oynamışlardır. Birliğimiz, faaliyetlerine başladıkları günden bugüne kadar hizmet alanları içerisinde ortaklarına sundukları tarımsal girdiler, danışmanlık hizmetleri, ürünlerinin değerlendirilmesi, sözleşmeli üretim ve kurdukları tarımsal amaçlı tesislerle ortaklarının ve üreticilerinin yanında olmuştur. Birliğimiz, aynı kararlılık ve destek ile üreticisinin yanında olmaya devam edecektir. Konya Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile “Hibrit Şeker Pancarı ve Yağlık Ayçiçeği Geliştirme Projesi” yürütülmekte, bu kapsamda bölgesel iklim şartları ve toprak yapısına uygun yeni çeşitler geliştirilerek tarımsal üretimin yerli ve milli olmasında önemli bir adım atılmıştır. PANKOBİRLİK tohum sektöründe dünya çapında sayılı kuruluşlardan biri olma yolunda ilerlemekte ve bu alanda da hizmetlerine devam etmektedir

Gıda arz güvenliği ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Tarihinin ilk çağlarında insanlık avcılık ve toplayıcılıkla geçinerek göçebe bir hayat yaşıyordu. Ta ki toprağın üretim gücünü fark edip işlemeye ürünler üretmeye başladı işte o zaman yerleşik hayata geçti. İnsanlığın yerleşik hayatı ve medeniyetlerin oluşumu tarımla başlamıştır. Bu başlangıç tekerleğin icadıyla devam edip madenlerin işlenmesi sürecinden bugünkü teknoloji çağına ulaşmıştır. Geleceğin nesli yapay zekanın yönlendirdiği nasıl bir çağ yaşayacak bilmiyoruz. Bildiğimiz tek bir gerçek var tarım ve toprak ilişkisi ilk çağlardan beri hiç değişmemiştir. Tarımda mekanizasyon ve çağın gerektirdiği teknolojik yenilikler üretimde yeni çığırlar açmış bu sektörü bugünkü gücüne ulaştırmıştır. Tarım ve toprağın yerleşik hayatla tanıştırdığı insanoğlu son yüz yılda maalesef yerleşik hayatı yanlış yorumlayarak aldatıcı cazibelerinden dolayı şehirlere kendini tıkarak büyük bir çıkmazın içine girmiştir. Ülkemizde Özellikle sorun tam da buradadır. Tarımın ve toprağın yerleşik hayatı köydür. Ancak ne üzücü ve trajiktir ki köyde çiftçilik, hayvancılık yapan bir kişinin eş bulup evlenmesi bile zor hale gelmiştir. Gıda güvenliğinin teminatı yaş ortalaması düşük nüfusun köyünde geçimini sağlıyor olmasına bağlıdır. Şehirlerde geçim darlığı kıskacında geçinmekte büyük zorluklar çeken, bunun sonucunda her gün bir sosyal trajediyle baş başa kalan insanlarımızın haberlerini hepimiz yüreğimiz burkularak izliyoruz. Devlet olarak millet olarak terkedilmiş köylerimizi cazip hale getirmek, o köylerin şehirlerde kaybolup giden neslini geri çekmek için yeni akıllar ortaya koymaya mecburuz. Bu nedenle gıda arz güvenliğini sağlama sadece tarımı bir şekilde yapma meselesi değil sosyolojik olarak yeniden şekillenme ve bir dönüşümü gerçekleştirme mecburiyetidir. Bu temel esas üzerinden bir planlama ile şehirlere nefes aldırır yine o şehirleri besleyecek üretim potansiyeline ulaşırız.

Bu gerçekler göz önünde iken yüz yüze olduğumuz birçok risk de ülkemizde ve dünyada kapımızı çalmış durumda. Günümüzde artan nüfus, jeopolitik gerilimler, tedarik zinciri aksamaları küresel iklim krizleri dünya genelinde güvenilir ve sürdürülebilir gıdaya erişimi tehdit etmektedir. Bilim insanları nüfus artışı ve değişen tüketim alışkanlıklarına göre dünyada 2050 yılına gelindiğinde tarım arazileri aynı kalmak şartı ile üretimin 2 katına çıkması gerektiğini ortaya koymaktadır. Ülkemizde durum dünya ortalaması içerisindedir.

Dikkat çekmek isterim ki sadece gıda arz güvenliği yetmez, kaliteli gıda arzı da ana başlık olarak gündemdeki yerini korumalıdır.  

Bizler ne yapıyoruz? Hem Pankobirlik hem de ABH bünyesinde yer alan Konya Şeker iştirakleri ile oluşturulan gıda güvenliği öncülüğünde Torku markası ile kaliteli gıda üretiminde üretici ortaklarımızla birlikte ülkemizin gıda güvenliği ve istikrarı için emek sarfediyoruz. 1954 yılından bu yana 71 yıllık tecrübemizle şeker üretimini sürdüren Konya Şeker fabrikamız 900 bin pancar üreticisinin ortak girişimidir. Ayrıca öz kaynaklarıyla dünya ölçeğinde toplam 45 üretim tesisi kuran Konya Şeker, faaliyet gösterdiği sektör aralığını en hızlı geliştiren şirketler arasında öne çıkmaktadır. Kristal şekerden sıvı şekere, ilaç şekerinden şekerleme ve çikolataya, atıştırmalıklardan et ve süt ürünlerine, dondurulmuş ürünlerden ayçiçeği yağına, organik gübreden hayvancılığa, biyoetanolden elektrik üretimine kadar uzanan geniş bir üretim yelpazesine sahip olan Konya Şeker, Torku markası ile günden güne büyümektedir. Yine dünya şeker sektöründeki en modern tesisler arasında yer alan Çumra Şeker fabrikamız, Türkiye’nin, şeker pancarından sıvı şeker üreten ilk ve tek tesisidir. Aynı zamanda tesisimiz, Türkiye’de ilaç şekeri üretimi gerçekleştiren tek tesistir. Tarıma ve çiftçiye verdiğimiz desteği her geçen gün daha da güçlendiriyor, Torku markamızla ülkemizin gıda ve gıda arz güvenliğine stratejik katkılar sunuyoruz.

Ülkemizdeki şeker piyasası ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Şeker sektörünün geleceği ile ilgili düşünceleriniz nelerdir? 

Pandemi döneminde şeker fiyatlarının aşırı yükselmesinden kaynaklı olarak şu an sektörün durumunun pek iç açıcı olduğu yorumunu yapamıyorum. Pandemi döneminde iç piyasada mevcut üretilen şekerin yetmeyeceği yönünde suni bir kriz, yapay bir algı oluşturuldu. Bu duruma bağlı olarak şeker fiyatları çok yükseldi.  Ben o dönem mevcut şekerin yeterli olacağına dair çok mücadele ettim fakat yaratılan bu algı yüzünden piyasa daraldı, fiyatlar yükseldi. 

Devlette tedbir olarak 400 bin ton sıfır gümrük ile ithal kararı aldı.  Bunun 321 bin tonu gerçekleştirildi fakat ilaveten Dâhilde İşleme Rejimi (DIR) kapsamında artı 300 bin tona yakın daha ithal edildi.  O günden bugüne şekerde arz fazlalığı oluştu.  23-24 kampanyasına 300 bin ton, 24-25 kampanyasına da 600 bin ton şeker stokuyla girdik. Üretim fazlalığı dolayısıyla da arzda fazlalık talepte kısıtlama oldu. 

Arz talep dengesinin kaybından dolayı şeker fiyatları enflasyonist bir ortama rağmen sert bir düşüş yaşadı.   Bugün Türk Şeker’in bazı özel fabrikalarının maliyetleri 36 liraya çıktı ama biz maalesef 29 liradan şeker sattık. Konya Şeker’in maliyeti 36 lira olmasa da 2 tam yıldır neredeyse hiç para kazanmadık.  Bu yıl öyle tahmin ediyorum 25-26 kampanyasına 300-400 bin stokla gireceğiz. Dolayısıyla şekerde yokluk gibi bir durum söz konusu olamaz.