Recordati, Türk ilaç sektöründe güçlü bir oyuncu oldu

Ülkemize yaptığı yatırımlarla dikkatleri üzerine çeken Recordati İlaç San. ve Tic. A.Ş., Tekirdağ Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde gerçekleştirdiği yatırımla yeni başarı hikayeleri yazmayı amaçlıyor. Yapılan yatırımlar sonrası hedefler ile ilgili görüşlerini almak için bir araya geldiğimiz Recordati Grup Başkan Yardımcısı ve Güneydoğu Ülkeleri Bölge Direktörü Dr. İsmail Yormaz sorularımızı yanıtladı.

Öncelikle Recordati Grup’u tanıyabilir miyiz?

Merkezi İtalya’da olan ve 1926 yılında kurulan Recordati, başlıca Avrupa ülkeleri ve Türkiye’de operasyonları bulunan uluslararası bir ilaç grubudur. İtalyan Menkul Kıymetler Borsası’na kote olan ve dünyada toplam 135 ülkede ürünleri satılan Recordati, üretim ve satış-pazarlama faaliyetlerinin yanı sıra araştırma ve geliştirme faaliyetleri de yürütüyor.

Türkiye ilaç pazarına 2008 yılında Yeni İlaç’ı satın alarak giren Recordati Grup, 2011 yılında bir diğer Türk ilaç firması Dr. F. Frik’i satın alarak Türkiye’deki varlığını güçlendirdi. Recordati İlaç olarak bugün toplamda 777 çalışanımız ve 70 formda 41 ayrı ürünümüz ile Türkiye ilaç pazarında faaliyet gösteriyoruz. Bu doğrultuda Türkiye’deki üretim kapasitemizi artırmak adına 2014 yılında Tekirdağ Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde temeli atılan yeni üretim tesisimiz için 50 milyon dolar yatırım gerçekleştirdik, bu son yatırım ile Recordati Grup’un 2008 yılından bu yana Türkiye pazarına yaptığı toplam yatırım 255 milyon dolara ulaştı. Çerkezköy OSB içerisinde 80 milyon kutu kapasiteli yeni fabrikamız 2017 yılının başında faaliyete başladı. Recordati, Türk ilaç sektöründe faaliyet gösteren güçlü bir oyuncu oldu.

Türkiye’deki ilaç üretim tesisiniz hakkında bilgi verir misiniz?

Tekirdağ Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde devreye alınan tesis için 50 milyon dolar yatırım gerçekleştirildi. Recordati İlaç yeni üretim tesisi, firmamızın Türkiye’deki üretim hacmini artırmakla kalmayıp aynı zamanda hem artan talebin karşılanmasını hem de Orta Asya, Kafkaslar ve çevre bölgelerdeki pazarlara daha fazla ürün ihraç etmesini sağlayacaktır. İnşaatı 2015 yılı Ağustos ayında tamamlanan Recordati İlaç üretim tesisi, toplam 45.032 m2’lik bir alan üzerine kuruldu. Üretim, depolama, sevkiyat alanları ve arıtma merkezinin yanı sıra sağlam bir enerji altyapısına ve yüksek güvenlikli bina özelliğine sahip olan kompleks, 18.000 m2’lik bir kapalı alana yayılıyor. Tesis, çeşitli tedavi alanlarında pazara yılda 80 milyon kutu ilaç sunma kapasitesine sahip olmasıyla dikkat çekiyor. Ayrıca tesis; oral kullanılan katı, yarı katı ve sıvı haldeki ilaçların fason üretimi için de yeterli kapasiteye sahip olmasıyla fark yaratıyor.

  • “Yalın üretim tesis konsepti” ile kolaylıkla genişleyebilme olanağına,
  • 6000 palet kapasiteli kendi kendini taşıyabilen depo sistemine,
  • 5000 kVA’lık kurulu güç kaynağı ile sağlam bir enerji altyapısına,
  • Fiber optik kablo ağı ile güçlü IT altyapısına,
  • 500 tonluk su deposuyla kesintisiz su sağlama kapasitesine,
  • Akıllı Bina Yönetimi ile GMP alanlarını sürekli izleme ve yönetme kapasitesine,
  • GMP alanlarına Kontrollü Geçiş Sistemi’ne,
  • “Yangın Zon” sistemi ile yüksek güvenlikli bina yapısına sahip olmasıyla farkını ortaya koyuyor.

İhracat hacminiz ne kadar, kaç ülkeye ihracatınız var?

Şu aşamada daha yeni başladık. Aktif bir şekilde 3 ülkeye ihracatımız var. Yedi ve sekiz ülkeyle de temaslarımız ve anlaşmalarımız tamamlanma aşamasında. Umut ediyoruz ki iki yıl içerisinde 11 ülkeye buradan ihracat yapıyor duruma gelebileceğiz. Ruhsatlandırma süreçleri her ülkede uzun sürdüğünden anlaşmayı yaptıktan sonra bile ihracat süreci iki yılı aşkın bir süreyi bulabiliyor.

Türkiye’de Ar-Ge merkeziniz var mı?

Recordati İlaç, uluslararası bir şirket olduğundan uluslararası alanda tek bir yerde Ar-Ge merkezimiz var. Ar-Ge merkezimiz İtalya-Milano’da bulunmakta.

Ar-Ge merkezinizde hangi alanlarda keşifler var?

Recordati Ar-Ge yatırımlarını ağırlıklı olarak Kardiyoloji ve Üroloji alanlarının yanı sıra nadir hastalıkların tedavisine yönelik olarak gerçekleştiriyor. Bu konuda üç alana yoğunlaşmış durumdayız.

Recordati İlaç Türkiye’de hangi tedavi alanlarında yoğunlaşmış durumda?

Türkiye’deki ilaç pazarında güçlü olduğumuz birçok ürünümüz var. Onkolojiden, ağrı kesiciye kadar değişik spektrumda ürünlerimiz olmakla beraber Türkiye’de üroloji, hipertansiyon, kadın hastalıkları, ortopedi, fizik tedavi ve son olarak genel cerrahi alanlarında oldukça güçlü olduğumuzu söyleyebilirim.

Fabrika yatırımınız, hükümetin yerelleşme politikası doğrultusunda alınmış bir karar mı?

Aslında direk olarak böyle bir bağlantı olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü biz 2013 yılında arsayı aldık, 2014 yılında temeli attık. O dönemde yerelleşme kararı yoktu. Ama yerelleşme olacağına dair vizyoner bir bakış açımız mevcuttu. Yani, bu karardan dolayı bu yatırım olmadı ama bu yatırım çok doğru bir zamanda oldu diyebiliriz.

Türkiye’yi Recordati için cazip kılan en önemli faktör nedir? 

Türkiye, bölgesinde oldukça önemli bir jeopolitik yere sahip ve stratejik bir özelliği bulunan bir ülkedir. Bu stratejik yapısını oluşturan en önemli yönlerinden biri demografik yapısıdır. Türkiye genç nüfusuyla, çevre ülkelere kolay ulaşılabilirliği ile avantajlı bir ülke durumunda. Bu nedenle Recordati’ nin Türkiye’de bulunması stratejik açıdan önemli. Yüksek know-how’ u, yetişmiş insan kaynağı ile avantajlı bir ülke olan Türkiye, hem gelecek dönemde demografik anlamda güçlü bir pazar hem de çevredeki pazar ülkelere rahatlıkla ulaşabilecek tarihi ve ekonomik alt yapıya sahip bir ülke durumundadır. Kısacası sadece Türkiye için değil, çevre ülkelere de hitap edebilecek önemli bir noktadan bahsediyoruz. Bundan dolayı çok uluslu Avrupalı bir firma için Türkiye göz ardı edilemeyecek önemli bir ülke konumundadır.

Türkiye’de ilaç sektörünün son yıllarda hızlı bir büyüme içerisinde olduğu açıklandı. Bu büyümeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Burada hızlı büyüme lafının çok doğru olarak adlandırıldığına inanmıyorum. Evet, Türkiye’de ilaç kutu tüketiminde belirli bir miktarda artış söz konusudur. Ama bunu OECD ülke ortalamalarına bakarak incelersek daha gidilecek çok yolumuz olduğunu, ülkemizin toplam nüfusunun ayrıca nüfusunun dışında ülkeye gelen mülteciler olsun diğer kaynaklar olsun, insanlara verilen nitelikli sağlık hizmetleri göz önünde tutulduğunda şu anda ilaç tüketiminin büyümesine rağmen halen istenilen noktada olduğu görüşünde değilim. Kısacası Türkiye’de ilaç kullanımı artarak devam edecektir. Ülkemiz genç nüfusa sahip bir ülkedir ama bu aynı zamanda ileriki dönemde kronik hastalıklarla karşılaşacak hasta kitlemizin de çevre ülkelerin hepsinden daha fazla olduğunu göstermektedir. Bu nedenle Türkiye’deki ilaç tüketimi, çok hızlı artan ve çevre ülkelerden fazla tüketilen şekilde yorumlanmamalıdır. Aksine şu anda Türkiye’de sunulan sağlık hizmetlerini ve en iyi sağlık hizmeti veren ülkeler arasında olmamızı da göz önünde tutarak bakıldığında, bana göre ilaç tüketimi noktasında oldukça konservatif ve devlet yetkililerimizin sıkı gözetlediği, kontrol altında tuttuğu bir alandır diyebilirim.

İlaç kutularının matematiksel anlamda bir bakış açısıyla değil, toplam sunulan sağlık hizmeti bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekir. Bu noktada bölgenin en ucuz ilaç tedariğinin Türkiye tarafından yapıldığı düşünülürse, aldığı hizmetin çok ekonomik durumda olduğunu ve çok başarılı bir şekilde yönetilerek insanlara verildiğini söylemek hiç de haksız bir yaklaşım olmaz. Yani ülkemizde aşırı derecede bir ilaç tüketimi yok, aksine çok akılcı bir ilaç tüketimi söz konusudur.

Hükümet tarafından gündeme gelen, aşı ve ilaç üretiminde yerlileştirme ve millileştirme politikası hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Hükümetimiz ve sağlık politikasını belirleyen kesimler yerelleşme konusunda önemli bir irade göstermiştir. Bunun arkasındaki en önemli nokta teknolojik olarak yerli üretilebilecek ürünlerin Türkiye’de üretilerek ithalat ve ihracat arasındaki açığın aşağı indirilmesi yönünde atılmış doğru bir adım olarak nitelendiriyorum. Zaten çok uluslu bir firma olarak Türkiye’ye yaptığımız fabrika yatırımımızla da biz gerçekten bu tür ürünlerin Türkiye’de üretilebileceğini gösteren önemli bir deliliz. Şu aşamada biz kendi ilaçlarımızın %97 gibi bir oranını Türkiye’de üretiyoruz. Hükümetin yerelleşme politikasını destekliyoruz ve umuyoruz ki ilaçtaki ithalat-ihracat dengesini de bu sayede gerçekleştirmiş oluruz.

Eş değer ve orijinal ilaçlar hakkında bir değerlendirme yapar mısınız?

Eş değer ilaçlarla orijinal ilaçlar birbirinden ayrılmaz en temel iki özellik. Öncelikle yenilikçi ilaçlar gelişim için gerekli. Çünkü bilim gelişiyor ve bilim geliştikçe yenilikçi ilaçlar sunuluyor, yenilikçi ilaçlar sunuldukça da insanların yaşam kalitelerini ve sağlıklarını geliştirecek yeni noktalar karşımıza çıkıyor. Bu çok önemlidir ama en az onlar kadar eş değer ilaçlar da çok önemlidir. Eş değer ilaçlar da sağlık hizmetleri sisteminin önündeki maliyet zorluklarını ortadan kaldırabilecek çok önemli unsurlardır. Bana göre ilaç dediğinizde her ikisi de birbirinden ayrılmaz şekilde duracaktır. Hatta bunun için bizim gibi portföyünde hem orijinal hem de eş değer ürünleri olan firmaların sayısı da bu yönde artacaktır. Recordati İlaç olarak kutu anlamında bakarsak 60 orijinal 40 eş değer ilacımız var diyebiliriz.  Recordati İlaç olarak kutu anlamında bakarsak toplam satışımızın %40’ının orijinal %60’ının eşdeğer ilaçlarımızdan geldiğini söyleyebiliriz. Ciromuzun ise %60’ı orijinal %40’ı eş değer ilaçlarımızdan gelmektedir. Mesela bugün Türkiye’de güçlü bir ilaç sanayi var. Bu ilaç sanayi eş değer ürünlerle başladı. Yapılan ortaklıklarla orijinal ürünler getirilmeye başlandı. Şimdi ne kadar mutluyuz ki, Türk ilaç sektöründeki bazı firmalar biyoteknoloji alanına da yatırım yapmaya başladı. Bu bir süreçtir. Şu anda biyoteknoloji yatırımı yapmayı planlayan firmaların hepsine baktığınızda portföylerinde hem eş değer ilacı hem de orijinal ilacı göreceksiniz.

Dünya ilaç pazarında biyoteknolojik ilaçların payı giderek artması söz konusu. Yakın gelecekte bizi ne gibi ürünler bekliyor?

Dünyada yaklaşık olarak her yıl 50 ile 60 adet yeni molekül piyasaya verilmekte. Bu moleküllerin yaklaşık yarısı iki ya da üç yıl sonra Türkiye’ye geliyor. Bu noktada da gelişim içerisinde aslında her türlü ürün var. Yeni moleküller de var, daha klasik moleküllerde. Ama bilinen bir gerçek var ki; yenilikçi ilaçların büyük bir çoğunluğu biyoteknolojiden geliyor. Bu biyoteknolojik ilaçların çoğunluğu da biraz daha hastalıkları üst düzeyde hedefleyen ürünler. Yani önümüzdeki yıllarda her alanda daha yüksek teknoloji ile üretilmiş ürünler ile karşılaşacağımızı düşünüyorum. Ama bunun dışında halen klasik kimyasal özelliklere sahip olarak gelecek ürünler de mevcut. Baktığınızda yaşam gittikçe zorlaşıyor. Hastalıklar bulundukça artık daha uç hastalıklarla uğraşma dönemi başlamış durumda. Yani bir baş ağrısı artık insanlarda çok büyük bir problem değil. Ya da genel anlamda temel enfeksiyonlara baktığınızda her ne kadar antibiyotik dirençleri artsa da bunlarla baş edilebilme noktasında oldukça yol kat edilmiş durumda. Bu nedenle ilerleyen dönemlerde daha çok uç hastalıklar, kişiye özel tedaviler, santral sinir sistemi, gen tedavisi, biyoteknolojik ürünlerle alakalı ürünleri görebiliriz.

Bu konuda Türkiye’de yüksek bir know-how olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de ilaç sektörünün bilgisi hem kamu otoritesi olsun hem özel sektör nezdinde olsun yüksek bir bilgi birikimine sahip bir alan. Burada asıl önemli olan hükümet ve devlet olarak bu alanı kendi önceliklerimizde ne kadar öne koyup koymayacağımızdır. Türkiye’de ilaç konusunda bilginin ve gelişmiş iş gücünün oldukça iyi noktada olduğunu inanıyorum. Yeter ki bunu öncelik noktasında sıralamanın önüne koyalım ve bu alana ayrılan kaynakların miktarını artıralım.

Aynı zamanda Güneydoğu Ülkeleri Bölge Direktörü görevini de icra ediyorsunuz. Hangi ülkeler bunlar?

Burada benim sorumluluğum kendi ülkemiz dışında kendi satış teşkilatımızın bulunduğu Romanya, Yunanistan ve Tunus’un da direkt yönetimini üstlenmiş durumdayım. Bu doğrultuda da Balkanlar, Kuzey Afrika ve Türkiye’nin de bulunduğu coğrafyada kendi firmam içerisindeki sorumluluk bana verilmiş durumda. Bu anlamda baktığınızda birbirinden oldukça heterojen yapıya sahip bazı ülkelerde yönetim tecrübesi kazanmak gibi ilginç bir deneyim yaşıyorum.

Uzun yıllardır ilaç sektöründe görev alıyorsunuz. Kariyerinizde bir dönüm noktası oldu mu?

Kariyerimdeki en önemli dönüm noktası tıp doktorluğunu birinci yılda bırakıp ilaç sektörüne geçmemdir. Devamında kariyerim anlamında değil ama hayata bakış açısı anlamında önemli bir rol olduğunu söyleyebilirim. Çünkü bir ülkede kaldığınız ve bir ülkedeki bakış açısıyla dünyaya baktığınızda, çok değişik ülkelerin çok değişik kurallarıyla aynı resme bakıyor olmak bana yaşam anlamında oldukça güzel bir deneyim sağladı.

Yönetici olarak almış olduğunuz en kritik karar neydi?

Genel olarak baktığımda bu zamana kadar vermiş olduğum en önemli ve en kritik kararın 2009 yılında fiyat kararnameleri olduğunu söyleyebilirim. 2008 yılında Türkiye’ye girmiş yepyeni bir ilaç grubunun Türkiye’deki ilk satın almasından sadece dokuz ay sonra Türkiye’de tarihinde hiç olmamış bir fiyat kararnamesini yayınlandı. Bu fiyat kararnamesinin Türkiye’ye yatırım yapan bir grubu tamamen şoka uğrattığı dönemde, aldığım doğru kararın ve şirketimi doğru yönlendirebilmenin avantajını bugün sıralamada çok yükselmiş başarılı bir ilaç firması olarak Türkiye’de görmenin mutluluğunu yaşıyorum.

Kritik ve zordu ama iyi ki o dönemde o kararları vermişiz. Çünkü biz bu acıyı 2009, 2010 ve 2011 yıllarında üç kere yaşadık. 2008 yılında Yeni İlaç’ı aldık, 2009 yılında fiyat kararnamesi geldi ve 2011 yılında Dr. F. Frik’i aldık. En büyük yatırımımızı yaptıktan iki ay sonra bir fiyat kararnamesi daha geldi. Hayatımda o günü hiç unutamam. Bütçe sunumuna gittik, biz uçaktayken fiyat kararnamesi geldi ve toplantıya gittiğimizde bütün verilerimiz hükümsüz kalmıştı. O zamanki başkanımızla toplantımız bir dakika sürmüştü. Toplantıdan döndüğümde dedim ki “Bütün hazırladıklarım çöp, bana ek süre verin bütçeyi tekrar yapayım.”. Bize on gün süre verdiler ve on günün sonunda 2009 yılından sonra 2011 yılında da bu ülkenin bütçesini baştan yaptık ve her iki kriz döneminde de hedeflerimizi tutturarak realize ettik.

Recordati’nin Türkiye’de orta ve uzun vadeli hedefleri nelerdir?

Bizim en önemli hedefimiz her zaman sektörde pazar dinamiklerinin üstünde büyümektir. Bu da Recordati İlaç’ı sürdürülebilir ve kaliteli bir şekilde sürekli pazar payı kazanan değerli bir firma halinde ileriye doğru götürmektir. Recordati, Türkiye ilaç sektörüne girdiğinde 64. sıradaydı. Şu anda 24. sırada yer alıyor. Biz sürdürülebilir bir büyümeyi uzun vadede devam ettirmek istiyoruz. Recordati’ nin Türkiye ilaç pazarına girdiği günden bugüne kadarki büyümesi 12 kat seviyesinde. Ama bu sadece organik bir büyüme değil. Yani satın almalar, birleşmeler, başka moleküllerin satın alınması ile gerçekleşen bir büyümedir. Bu büyümenin içerisinde yatırım, satın almalar, buradaki insanların yüksek performansı, genişleyen satış ekibi ve kaliteli yeni ürün lansmanları var.

Kişisel hedefiniz nedir?

Ben 36 yaşında Türkiye’de çok uluslu bir firmanın genel müdürü olma lüksünü yaşadım. 41 yaşında Başkan Yardımcısı ve Bölge Direktörü olma şansını yakaladım. Şu anda da 44 yaşındayım ve çok değişik şeyleri keşfetmeye başladım. Hayatımda tamamen iş koliktim. Fakat iş ve kariyer hayatının yüz metre koşusu değil beş bin metrelik bir maraton olduğunu fark etmeye başladım. Ben bugüne kadar beş bin metreyi, yüz metre hızıyla koştum. Fakat kariyer olarak bir maraton koşmam lazım. Bunu yapabilmek için de iş ve yaşam dengesini sağlamanın önemini fark etmiş durumdayım. Bundan dolayı kişisel hedefim, iş kolikliğimi biraz da olsa tedavi altına almak.