Savunma sanayinin büyüyebilmesi ve geleceğini koruyabilmesi için ihracatın artması gerekiyor

Savunma sanayii sektöründe yaptığı çalışmalarla dikkat çeken Meteksan Savunma, on ikinci yılını geride bıraktı. Bu süreç içerisinde yurtiçi ihtiyaçları karşılayan Meteksan, gerçekleştirdiği ihracatlarla da önemli bir başarıya imza atmış oldu. Savunma alanında yapılan yatırımların arttığı bir dönemde görüşlerini aldığımız Meteksan Savunma Genel Müdürü Tunç Batum, sektörün daha üst seviyeye çıkması için yapılması gerekenleri aktardı. 

Ülkemizde savunma sanayi alanında bütçelerin artması için çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmaların sektöre yansımasını aktarır mısınız?

Savunma sanayi sektörünün 2017 yılı cirosu 6.7 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu cironun 1.8 milyar doları yurt dışı ihracat olarak yapıldı. Geri kalan kısmı da yurt içindeki pazar büyüklüğüdür. Yurt içinde sektörün ciro olarak büyüyeceği nokta maalesef çok yüksek değil. Sektör bütçesinin dışında savunma sanayi ürünlerine ihtiyaç olarak baktığınız zaman alacağımız daha yol var. Türkiye kendi platformlarını tasarladı. Şimdide bu platformların alt sistemlerini geliştirmeye başlıyor. Şu anda yerli tank, yerli helikopter, yerli İHA ve deniz araçlarını yaptı. Fakat bunların alt sistemlerinde daha geliştirilmeye ihtiyaç duyulan alanlar mevcut. Bu açıdan baktığınızda yapacağımız daha çok işimiz var, fakat Türkiye’nin kaynakları da belli. Bugün gelişmiş ülkelerdeki savunma sanayi alanında yapılan harcamalara baktığınızda ayrılan bütçelerin gayrisafi milli hasılaya oranının %3 seviyelerinde olduğunu görüyorsunuz. Fakat bu oran Türkiye’de maalesef daha düşük. Dünyadaki gelişmeye paralel bir bütçe sektöre ayrılmış olsa bugün en az 10 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşmamız gerekiyor. Bu nedenle sektörün daha fazla büyüyebilmesi ve geleceğini koruyabilmesi için ihracatın artması gerekmektedir. Sektörün en büyük oyuncularına bakarsanız onların yaptığı ihracat da istenilen seviyede olmadığını söyleyebiliriz. Bir ülkeye gidip benim ürünüm çok iyi demeniz tek başına yeterli olmuyor. Burada devlet ilişkileri çok önemli. Türkiye’nin ihracatta doğru kurguları yapması, firmaların da ihracat hedefleri koyarak yurtdışında aktif olarak çalışması gerekiyor. Ancak bu şekilde beklenilen büyüklüğe ulaşabiliriz.

Türkiye’nin savunma sanayi ihracattı da kolay olmuyor. Dünyanın çok büyük ve köklü firmalarıyla karşılaşıyoruz. Bu nedenle farklı yöntemler uygulayarak ihracatımızı arttırabileceğimiz belirtiliyor.

Türkiye’de offset kavramı var. Şimdi bizim gittiğimiz ülkelerde de bu durum karşımıza çıkabiliyor. Biz nasıl yabancı firmalara Türkiye’ye teknolojini getirmelisiniz diye şartlar öngörüyorsak, bizim ihracat yapmak istediğimiz ülkelerde bize teknolojinizi getirin diyebiliyorlar. Geldiğimiz noktada her ülke olabildiğince yerli sanayisini geliştirmek istiyor. Bu dinamikleri unutmamamız gerekiyor. İhracat yapan firmaların devletimizin izin verdiği ölçüde bazı teknolojileri diğer ülkelere götürmeye ve ortak çalışmalar yapmaya hazır olması gerekiyor. Yine olabildiğince lokal ortaklarla çalışmamız gerekiyor. Devletin de güvence ve kredi konuları gibi bazı alanları üstlenmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz.  Lobi ve kulis çalışmalarının da muhakkak etkili bir şekilde yapılması çok önemli. Destek anlamında kurumlarımız bize yol gösteriyor, fakat benim işim ihracat diyen bir organizasyona ihtiyacımız olabilir. Bunlar Türkiye’nin önümüzdeki dönemde gelişme göstermesi gereken alanlarıdır. Bu gelişimi sağlamadan çok büyük ihracat başarıları elde edemeyiz. Son dönemde özellikle kara araçlarında ihracatımız gelişti. O da ürünlerin kalitesi, kara araçları üreten firmalarımızın çok daha uzun yıllar bu sektörde çalışmaları ve ihracat hedefleri, onların başarısını sağladı. Bu ilişkiler çok uzun sürdü. Bir ülkeye gitmeleri, orada ofisler kurmaları ve yerel ortaklıklar oluşturmaları çok uzun bir süreç. Savunma sanayi de ihracatı ancak böyle sağlayabiliriz.

Bu çalışmalar bazen dünya kamuoyundan tepki de alıyor. Balkanlarda bir çalışma yapıyoruz, ABD, Türkiye bu bölgelerde güçleniyor, diyor.

Bir parametre de o anki siyasi iklimdir. Bu durum maalesef biz sanayicilerin dışında gelişen bir durum ama bu konuda da devletimizden katkı bekliyoruz.

Meteksan olarak ihracatta sizin yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?

Az önce aktardığımız noktadan yola çıkarsak biz bu koşulları sağlayarak mı ihracat yaptık, hayır. Meteksan olarak sektördeki tecrübemizden şunu öğrendik ki savunma sanayi de bir marka olabilmek için ihracat şart. Meteksan uluslararası satış bölümümüzle birlikte mümkün olduğunca ürünlerimize, geliştirdiğimiz teknolojilere gerçek anlamda ihtiyacı olan ülkelere gitmeye çalıştık. Meteksan olarak gerekli riskleri üstlendik. Fakat bu çalışmalarında da karşılığını aldık. Gittiğimiz ülkelerde güven verdikçe ve nitelikli işler çıkardıkça önümüzün açıldığını gördük. Bu nedenle teknolojisi bizden düşük, riski yüksek ve biraz daha niş kalmış ülkelere yoğunlaştık ve başarıyı sağladık.  

Savunma sanayi alanında artık işbirlikleri yaparak ihracatı geliştirmek istiyoruz. Bu çalışmalar verimli olabilir mi?

Meteksan Savunma olarak her platformda sinerji oluşturmamız gerektiğinin altını çiziyoruz. Fazla rekabet firmalara zarar veriyor. Bu rekabet sanayide derinleşmenizi engelliyor. Eğer bir işi biliyorsanız o alanda derinleşmelisiniz. Bu açıdan Meteksan Savunma olarak derinliği önemsiyoruz. Fakat müşteri istekleri bizim üretimimizin dışındaysa o firmalarla da sinerji oluşturarak çalışmalar yapıyoruz. Bugüne kadar böyle çalıştık ve bugün sektörün de böyle çalıştığını görüyoruz, bu da çok olumlu bir adım. Her zaman sinerji oluşturmamız gerekiyor. Türkiye’nin kaynakları sınırlı, yapılan işin başka bir kişi tarafından tekrar yapılmasının, kaynakları bölmenin ülkeye zaman ve kaynak israfından başka bir faydası olmuyor.  

Bu durumun tersini ifade edenler de var. Örneğin bazı firmalar için rakibi olsa daha büyük başarılar elde edebileceğimiz belirtiliyor.

Ben rekabet edilmesinin faydalı olduğunu söylüyorum, sadece dozunu kaçırmamak gerekiyor. Yoksa sadece tek kaynak bir firmaya bağlı olmak tabii ki bugünün dünyasında kabul görmüş bir çalışma değildir. Bir konuda rekabet edecekseniz diğer firmadan bir farkınız olması gerekiyor. Aynı ürünle rekabet etmemelisiniz. Bir üst seviyede geliştirdiğiniz ürünle sektöre yenilik katarak rekabet etmelisiniz.

Bu konuda en iyi yöntem sanırım bütçelerin artışı olacaktır. Bütçenin artışıyla birlikte birçok sorunu çözeceğiz.

Tabiki, öncelikle Türkiye içindeki bütçelerin artması gerekiyor. Bir de vakıf şirketleri dışında bizim gibi özel şirketlerin en büyük sorunu sürdürülebilirliktir. Sürdürülebilirlik içinde derinlemesine yetkinlik oluşturulması ve bunun envanterinin belli olması elzem. Son yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin ve Zeytindalı gibi hareketleri başladı ve sahada anlık ihtiyaçlar söz konusu oluyor. Bu durumda da sahadaki ihtiyaçlar, uzun vadeli planların önüne geçiyor, bu doğal bir durumdur. Ancak bununla birlikte normalde ABD’de olduğu gibi on-yirmi yıllık planlar neticesinde adım adım yapılacakların planlanması gerekiyor. Böyle olunca da firmalar sürdürülebilirliğini sağlamakla beraber, hangi alana yatırım yapabileceklerini belirliyorlar. Bu durum da sektörün sağlıklı gelişmesine önemli katkı sağlıyor.

SSM’de yeni bir yapılanmaya gidildi ve İhracatı Geliştirme Grup Başkanlığı kuruldu. Bu durum bundan sonraki süreci etkiler mi?

SSM’de yeni bir yapılanmaya gidildi. Sektörün ihracatını arttırma açısından elbette doğru bir yaklaşımdır. Yeni yapılanmayla birlikte şirketlere destekten daha fazla yardımcı olabilecek bir kurgu içinde olacaklarını belirtiyorlar. Tabi ki uygulamayı görmek gerekiyor.

Burada sadece teşvikten bahsedilmiyor, eğer bir siyasi irade gerekiyorsa bunun devreye girmesi gerekiyor, sanırım.

Özel şirketlerin siyasilere ulaşmasındansa kamunun devreye girmesi ve siyasetçilere bilgi vermesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır.  O anlamda yeni kurulan bölümün bizim gibi orta ölçekli firmaların ihracattaki başarısını etkileyeceğini düşünüyorum.

MİLGEM Projesi’nde sizin de yaptığınız çalışmalar var. Oradaki gelişmeleri aktarır mısınız?

MİLGEM projesinde karinaya monteli sonar sistemini biz yapıyoruz. MİLGEM 2-3-4’ün sonar çalışmalarını yaptık. Bu çalışmaları yaparken, Deniz Kuvvetleri Araştırma Merkezi Komutanlığı ARMERKOM’un geliştirdiği sistemin know-how’ını üstlendik. Sürekli Deniz Kuvvetleriyle birlikte çalıştık ve onların çalışmalarını daha da ileri taşıdık. Şuanda denizlerde ciddi bir tecrübe etmiş sonarımız mevcut, adına da MİLGEM Sonarı diyoruz. Bir sonar üreticisi olarak yurt dışında gemi üreticilerine sonar ürünümüz var dememiz çok kolay olmayabilir, ancak MİLGEM gemisinin ana alt sistemlerinden biri olduğumuzu vurguluyoruz. Dolayısıyla MİLGEM ihracatı oldukça Meteksan olarak gerçekleştirdiğimiz sonarın ihracatı da gündeme geliyor. MİLGEM’in ihracatı konusunda bir ülke ile görüşmeler yoğun bir şekilde devam ediyor. Yapılan görüşmelerde Deniz Kuvvetleri, o ülkenin yetkililerine referans olarak MİLGEM Sonarı’nı gösteriyor. Bizde kendimiz giderek ürünü anlatıyoruz. Dolayısıyla MİLGEM’in ihracat başarısıyla bizim sonardaki ihracat başarımız paralel olarak gerçekleşecektir. Fakat MİLGEM gemisi bir ülkeye satıldığında o ülke sonar kısmını başka bir ülkeden almak isteyebilir. Böyle bir yanı da var. Fakat şunu unutmamak lazım, sonar sistemi gemiye özel hazırlanarak tasarlanan bir sistemdir. Geminin yapısına göre optimize edilen bir sistemdir. Bu nedenle birlikte alınmasının ihracat yapacağımız ülke açısından da önem taşımaktadır.  

MİLGEM gemisi satılırken, sonar sistemini neden ayrı tutuyorlar, birlikte satılamaz mı?

Sonar sistemi geminin alt sistemleri içinde değerlendirilen bir ürün. Örneğin bir helikopter aldığınızda ona takacağınız alt sistemleri farklı yerlerden almayı değerlendirebilirsiniz. Sonar sistemi de genel itibariyle böyle düşünülüyor. Fakat bu yaklaşımın doğru olmadığı kanaatindeyiz. Şu anda MİLGEM 3-4 projesindeki sonar sistemlerindeki çalışmalar devam ediyor. Ondan sonrasında da MİLGEM 5-8 çalışmaları olacak. Artık bizim sonarımız dünyanın birçok yerinde test edilmiş ve başarısını kanıtlamış bir sistem. MİLGEM gemisinin yeni çalışmalarında da sonar sisteminin bizden temin edilmesini bekliyoruz. Sonar sisteminde maalesef çok fazla firma bulunmuyor. Özellikle su altı akustik sistemleri konusunda yerli bir firma yetkinlik kazansın, derinlik kazansın diye özel çalışmalar yapıldı ve Meteksan bu konuda önemli kazanımlar elde etti. Yaptığımız çalışmalar sonrasında mükemmeliyet merkezi seçildik. Burada çok büyük bir yetkinlik birikti. Sadece MİLGEM projesi için değil, diğer deniz araçları içinde çalışmalar yaptık. Örneğin yeni tip denizaltı projesi içinde kullanılabilir. Bu açıdan biz yaptığımız çalışmalardan memnunuz. Bu iş çok kolay bir iş değil, büyük tecrübeler gerekiyor. Bu açıdan Meteksan olarak avantajlı olduğumuzu düşünüyoruz.

MİLGEM gemisini mevcut görüşülen satışını gerçekleştirebilirsek diğer ülkeler için de yeni MİLGEM ihracatları bekliyor musunuz?

MİLGEM gemisi yaklaşık 4-5 yıldır denizlerde ve önemli tecrübe kazandı. Projeler yapılırken sürekli geliştirilerek ve yeni teknolojiler eklenerek çalışmalar ortaya koyuldu. Henüz bu yetkinliğe ulaşamayan ülkeler için MİLGEM gemisinin önemli bir referans olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla önemli bir ihracat potansiyeli olduğunu düşünüyorum. MİLGEM projesinde halen yurt dışından tedarik edilen bazı alt sistemleri bulunuyor. O sistemleri de yerlileştirdiğimizde, fiyat avantajının daha da yukarı çıkacağını görüyoruz.

Meteksan olarak simülatör alanında yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?

Biz platform simülatörleri yapıyoruz. Platform simülatörleri alanında da özellikle Yara Savunma Eğitim Simülatörü’nde bir dünya markası haline geldik. Öncelikle Türk Deniz Kuvvetlerine, arkasından Umman Deniz Kuvvetleri’ne teslim ettik. Güney Kore için geliştirilmekte olan simülatörün teslimatını bu yıl içerisinde yapacağız. Şimdi de bir başka ülke ile daha sözleşme imzalama noktasındayız. Bu açıdan baktığınızda dünyada bilinir bir marka haline geldik. Fakat diğer platform simülatörlerinde de gelecek görüyoruz. Bütün platformlar gelişiyor. Teknolojik olarak daha üst seviyeye çıkıyor. Sistemi kullanacak personel açısından da eğitim çok önemli bir hal alıyor. Dolayısıyla bu tür konularda simülatörler daha fazla bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkıyor.

Retinar ürününde de önemli başarı sağladınız.

Meteksan’ın ilk projesi radar alanındadır. Atak helikopterine atış kontrolü radarı, İHA’lar için otomotik kalkış ve iniş sistemi ve yine İHA’lar için SAR radarı geliştirme projelerini yaparken, ülkemiz için ihtiyaç olarak düşündüğümüz mobil bir çevre gözetleme radarı yapalım diye yola çıktık ve yaklaşık 2 sene önce de Retinar ürünümüzü piyasaya çıkardık. Türkiye’de bir ürünü sipariş almadan yapmak zor bir iştir. Her ne kadar ihtiyaç da olsa insanların bu sistemi tanımaları, kullanmaları ve güvenmeleri gerekiyor. Bu durum bizim yaklaşık iki yılımızı aldı. Bu ürünü yurt içinde tanıtırken, yurt dışında da tanıtımlarına başlamıştık. TSK envanterine girmeden ilk defa bir ürünü başka bir ülkeye satmayı başardık. Savunma sanayi alanı açısından bu gelişim çok önemlidir. Bizim ihracat yaptığımız ülkede dünya markalarıyla yarıştık. Defalarca testlere girdik ve hepsinde de Retinar birinci geldi. Teknik olarak dünya markalarını yendik. Ürünün tasarımı bize ait olduğu için fiyat konusunda da esnek davranarak fiyat avantajı yakaladık ve ihracat başarısını yakaladık. Bugünde birçok ülkeden bu ürüne talep alıyoruz ancak bizim önceliğimiz Türkiye’nin güvenliğidir. Retinar ürünü de her geçen gün gelişiyor. Sahadaki duruma göre talepleri alıyoruz. Göğsümüzü kabartan bir ürünümüzdür.  Retinar ürününü bir aile haline de getirdik. Drone’ların tespit edilmesine yönelik olarak da Retinar çok uygun bir sistem, bu konuda da çalışmalarımızı tamamladık. Dolayısıyla Retinar ailesinin her geçen gün kendini daha fazla geliştirdiğini söyleyebilirim.

Meteksan olarak gelecek hedeflerinizi aktarır mısınız?

Ben kişilik olarak nicelik hedeflerini pek sevmiyorum. Nitelik hedefleri bizim açımızdan daha fazla önemli. Meteksan Savunma 12. yılını geride bıraktı. Biz odak alanlarımızda derin teknolojiler üretmeyi ve derinleşmeyi istiyoruz. Bundan sonraki süreçte yeni ürünlerimizi sergileyeceğiz. İşin teknoloji geliştirme ve araştırma kısmını bitirdik. Yeni ürünlerimize yöneldik. 2017 yılını 33-34 milyon dolar ciroyla bitirdik. Bizim hedefimiz önümüzdeki 5 yıl içinde ciromuzu 100 milyon dolara yakın bir seviyeye çıkarmak.