SDT’nin kaydettiği gelişim bir başarı hikayesidir
Kuruluşundan bugüne SDT Uzay ve Savunma Teknolojileri ortaya koyduğu katma değerli ürün ve çözümleri sayesinde kararlı ve sürdürülebilir bir büyümeyi yakaladı. Edinilen tecrübeler doğrultusunda hedeflerine emin adımlarla ilerlediklerini ifade eden SDT Uzay ve Savunma Teknolojileri Genel Müdürü Ömer Korkut, önemli açıklamalarda bulundu.
Savunma sanayimizin bugün geldiği nokta ile ilgili gözlemlerinizi aktarır mısınız?
Cumhuriyet tarihimize baktığımızda Türk Savunma Sanayiinde farklı dönemlerde farklı gelişmeler yaşandığını görmek mümkün. Çok geriye gitmeden, bugün itibarıyla sağlanan başarının temellerinde nelerin yattığına baktığımızda, Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında ülkemize uygulanan silah ambargosundan aldığımız derslerin önemli bir faktör olduğunu tespit ediyoruz. Ancak, bu farkındalığın sistematik olarak hayata geçirilmesinde 20 Haziran 1998 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Türk Savunma Sanayii Politikası ve Stratejisi Esasları”nın büyük rolü bulunuyor. Söz konusu Bakanlar Kurulu Kararı; TSK’nın ihtiyaç duyduğu harp silah, araç, gereç ve mühimmatının mümkün olan azami ölçüde yerli imkânlarla üretimini, bu maksatla Türk Savunma Sanayii’nin gelişimi için kısa, orta ve uzun vadeli planlama yapılmasını ve sektörün dış pazarlara açılmasını hedefliyor. Özellikle 2000’li yılların başından itibaren, devletimizin konuya verdiği özel önem ve bu önemin yansıması olarak hükümetlerimizin savunma sanayiinde büyük bir kararlılıkla uyguladıkları yerlileşme hamlesi, bugün yakaladığımız başarının anahtarı.
Bu tespitten hareketle, 2015-2019 yılları arasındaki rakamlara baktığımızda, sektör cirosunun, 2015 yılındaki hafif düşüşe rağmen ortalamada % 17,02’lik bir artış yakaladığını görüyoruz. 2015’de 4,9 Milyar ABD Doları olarak gerçekleşen ciro, verilerine sahip olduğumuz son yıl olan 2019’da bir önceki yıla göre % 24,23’lük bir artışla yaklaşık 10,9 Milyar ABD Dolarını bulmuş durumda. Diğer bir deyişle Türk Savunma Sanayii, belirtilen kısa sürede iki katından fazla büyümeyi yakalayarak büyük bir başarıya imza atıyor. Sektörün büyüme hızı, diğer sektörlerle ve genel büyüme rakamlarıyla karşılaştırıldığında gayet memnun edici seviyelerde.
Savunma sanayii sektörünün büyümesinin bir diğer göstergesi de istihdam artışı. 2015-2019 dönemini, sektörde istihdam edilen nitelikli işgücü sayıları açısından incelediğimizde, 2015 yılında 31.375 olarak gerçekleşen rakamın, 2019 sonunda 73.771’e ulaştığını belirliyoruz ki, bu da cirodakine benzer şekilde iki katın üzerinde bir artışı gösteriyor.
Geldiği noktada, Türk Savunma Sanayii’nin önemli eşikleri atladığını görebiliyoruz. Geçmişte en temel harp araç ve gereçlerini dahi ithal eden ülkemiz, bugün gelişmiş teknolojilerle donatılmış kara, deniz ve hava platformlarını, sistem ve alt sistemleriyle beraber üretebilir halde. Türk Savunma Sanayii, doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlı olarak görev yapan Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB)’nın etkin yönlendirmeleri ve üst düzey eş güdümü sayesinde, son 10 yılda yakaladığı ivmeyle, artık sadece yurt içi pazarı değil bölgesel ve küresel pazarları da hedefliyor. Sektörümüz teknolojik olarak ürün ve marka yaratmak yanında, bunları pazarlayabilme anlamında da ciddi bir tecrübe kazandı ve kazanmaya devam ediyor. Savunma sanayii şirketlerimiz, uluslararası ihalelerde büyük oyuncularla rekabet ediyor ve önemli projelere imza atıyor. Bu başarıların elde edilmesinde, başta SSB olmak üzere, devletimizin tüm ilgili kurumlarının, şirketlerimizin ihracat girişimlerine en üst seviyede destek olmalarının çok büyük önemi var. Milli tasarımlarımız ve yerli ürünlerimiz sadece bölgemizde değil, küresel ölçekte de ilgi görüyor ve savunma sanayiimizin gücünü yurt dışında da ispat ediyor. Sektörde uzun yıllardır biriken potansiyelin açığa çıkmasıyla geliştirilerek harekât ortamında kendilerini kanıtlayan ve ileri teknolojileri barındıran bu platformlar ve sistemler, artık sadece kendi silahlı kuvvetlerimizde ve güvenlik güçlerimizde değil, ihraç edildiği dost ve müttefik ülkelerin silahlı kuvvetlerinde ve güvenlik güçlerinde de kullanılıyor ve tüm dünyada dikkatleri üzerine çekiyor.
Sektör olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’ni ve güvenlik güçlerimizi, kendi mühendislik gücümüzün çıktıları olan milli tasarımlar ve yerli ürünlerle donatmanın haklı gurunu yaşıyoruz. Görece kısa sürede elde ettiğimiz kazanımları; hem bölgesel, hem de küresel belirsizlikleri ve krizleri fırsata çevirecek doğru hamleleri içeren bir ihracat stratejisiyle daha ileriye taşımamız, Türk Savunma Sanayiinin sürekliliğini sağlamak adına çok büyük önem taşıyor. Bu konuda sektörün yurt içindeki geliştirme faaliyetlerinde olduğu kadar, yurt dışındaki tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinde de eş güdüm içinde çalışıyor olması gerekiyor. Gerçekleştireceğimiz ihracat hamlesi bizlere ülke ekonomisine katkı sağlama fırsatı yanında, Ar-Ge çalışmalarımızı fonlayarak daha ileri teknolojilere yatırım yapma ve dolayısıyla silahlı kuvvetlerimizi her daim güncel tutarak geldiğimiz aşamayı sürekli gelişen bir döngüye çevirme olanağı sağlayacak.
SDT Uzay ve Savunma Teknolojileri olarak sektördeki yerinizi aktarır mısınız?
Tamamen yerli sermayeye sahip bir özel şirket olarak, SDT’nin 2005 yılındaki kuruluşundan bugüne kadar geçen sürede kaydettiği gelişim, kelimenin tam anlamıyla bir “başarı hikayesi”. Gösterge olması açısından, savunma sanayiimizin küresel ve bölgesel dengelerden kaynaklı gelişmelerin etkisi bir yana, devletimizin ve dolayısıyla hükümetlerimizin uyguladığı millileşme hamlesi sayesinde oldukça ön plana çıktığı son 10 yılı incelediğimizde; sektör cirosunun 2,9 Milyar ABD Dolarından 10,9 Milyar ABD Dolarına çıktığına şahit oluyoruz. Söz konusu rakamlar, sektörün bu süre zarfında 3,8 kat büyüdüğünü gösteriyor ki bu gerçekten kayda değer bir yükseliş. Aynı dönemde SDT’nin cirosuna baktığımızda, dönemsel dalgalanmalardan etkilenmeksizin gerçekleşen 5 katlık bir artış görüyoruz. SDT’nin yakaladığı bu kararlı ve istikrarlı büyüme, bahsettiğim başarı hikayesinin en belirgin göstergelerinden birisi.
Personel sayısına baktığımızda burada da SDT’nin ekonomik büyümesiyle uyumlu düzenli bir artış görüyoruz. Personel sayımız 2017 yılı sonu itibarıyla 184, 2018 sonu itibarıyla 198 ve 2019 sonu itibarıyla 214 idi. Bu rakamlar son iki yılda sırasıyla %7 ve %8’lik artış olduğunu söylüyor. 2020 yılını ise en az 235 çalışanla tamamlamayı öngörüyoruz. COVID-19 salgınını yaşadığımız 2020 yılındaki bu artış, oran olarak yaklaşık % 10’a karşılık geliyor. Hem ciro hem de personel rakamları SDT’nin kararlı ve dengeli büyümesine işaret ediyor. Bu büyüme hızıyla SDT’nin gelecek yıl Küçük ve Orta Ölçekli İşletme (KOBİ) statüsünden çıkarak farklı bir kategoride yer almasını bekliyoruz.
Ölçüt olarak kabul edilebilecek bir diğer parametre olan ihracatı incelediğimizde, SDT’nin 2019 yılı cirosundaki ihracat payının %20’lerin üzerinde olduğunu görüyoruz. Savunma sanayii şirketleri için ürünlerini ve çözümlerini yurtdışı pazarlarda konumlayabilmek, yeteneklerinin olduğu kadar pazarlama kabiliyetlerinin olgunlaşması konusunda da önemli bir gösterge. Dolayısıyla SDT son yıllarda bu alanda da ciddi mesafe kat etmiş durumda.
SDT, kaydettiği istikrarlı büyümesine uygun olarak sektörde her geçen gün daha fazla sorumluluk üstleniyor. Önceleri sektörümüzün önemli projelerinde çoğunlukla büyük sistem entegratörü firmaların alt yüklenicisi olarak sistem/alt sistem sağlayıcısı rolünü üstlenen SDT, son dönemde geliştirdiği yetenekler ve ürünler sayesinde, orta ölçekli sistem ve entegrasyon projelerinde ana yüklenicilik görevi üstlenmeye başladı. Bunu, sektörde SDT’ye duyulan güvenin karşılığı olarak görmek gerekiyor.
Üretim ve test altyapısı da bulunan bir teknoloji şirketi olan SDT, mevcut durum itibarıyla sadece görev aldığı projelerin bütçelerinde yer alan yatırım kalemleriyle veya üstlendiği teşvikli projelerle değil, kendi öz kaynaklarıyla da Ar-Ge faaliyetleri yürütüyor. Öz kaynaklarla yürütülen Ar-Ge çalışmaları yurt içi ve yurt dışı hedef sektör ve pazarların ihtiyaçlarını güncel teknolojilerle geliştirilmiş ürünlerle karşılamak hedefini esas alıyor. Bu, aynı zamanda SDT’nin kuruluşundan bu yana düstur edindiği, ürün odaklı gelişim anlayışının bir parçası.
Tüm bu rakamlar ve gelişmeleri özetleyecek olursak, SDT’nin kuruluşundan bugüne geçen 15 yıl içerisinde, ortaya koyduğu katma değerli ürün ve çözümleri sayesinde kararlı ve sürdürülebilir bir büyümeyi yakaladığını gözlemliyoruz. Bu sayede sağladığı güvenle, önemli bir oyuncu olarak yerini sağlamlaştıran SDT’nin, sektörümüzün ihtiyacı olan orta segment sistem sağlayıcı/entegratör firma olma yolunda önemli bir mesafe kat ettiğini ve kendisine yakın gelecek hedefi olarak belirlediği bu noktaya oldukça yaklaştığını söyleyebiliriz.
Pandemi süreci ve yansımaları ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Koronavirüs salgını dünyayı hazırlıksız ve savunmasız yakaladı. Özellikle ilk dönemde belirsizlik ortamına en kısa sürede uyum sağlamak ve gelişmelere göre gerekli önlemleri dinamik bir şekilde almak büyük önem arz ediyordu. Biz de SDT olarak tam bu şekilde bir strateji izleyip, salgının, öncelikle çalışanlarımızın sağlığını, sonra da faaliyetlerimizi olumsuz yönde etkilemesine, bu zamana kadar izin vermedik. Önemi hepimizin malumu sektörümüzde üstlendiğimiz sorumlulukları ve taahhütlerimizi yerine getirebilmek üzere, çalışma mahallerimizde alınan fiziki tedbirler yanında dönüşümlü çalışma modelleriyle, faaliyetlerimize hiç ara vermeden devam ettik ve ediyoruz. Tüm bunları yaparken personelimizin özlük haklarında da herhangi bir kısıtlamaya gitmiyoruz.
Pandeminin ülkemizde etkisini gösterdiği son yedi aylık süreye baktığımızda, sadece SDT’nin değil, savunma sektöründeki diğer aktörlerin de bu beklenmedik durumla başa çıkma konusunda iyi bir sınav verdiğini söyleyebiliriz. Her sektörde olduğu gibi savunma sektöründe de sürekliliği sağlamak için tedarik zincirinin her koşulda sağlam tutulması gerekiyor ki, salgına rağmen bu konuda yurt içinde hissedilir bir zafiyet yaşanmadığını görüyoruz.
Tüm bu tespitlerle beraber, hala devam eden ve ne zaman sona ereceği konusunda farklı tahminlerin olduğu pandeminin, sosyal olduğu kadar ekonomik etkileri olacağı şüphesiz. Bunların bir kısmını tüm dünya ile birlikte ülkemiz de tecrübe ediyor. Salgının, özellikle kamu harcamalarının önceliklerinin belirlenmesine tesir etmesi kaçınılmaz. Pandeminin ne kadar süreceğine bağlı olmakla beraber, küresel değerlendirmelerde, salgından olumsuz anlamda görece az etkilenmesi beklenen sektörlerin arasında ve belki de başında savunma gösteriliyor. Devletlerin vazgeçilmez ihtiyacı olan savunmanın, stratejik ve uzun vadeli planlamalara dayalı doğası, özellikle Ar-Ge’ye dayalı savunma programlarının pandemiden etkilenme riskini ciddi oranda azaltıyor.
Durumu Türkiye özelinde incelediğimizde, savunma sektörünün pandemiden etkilenme riskinin diğer sektörlere göre daha da düşük olabileceği tespitini yapabiliriz. Ülkemiz, barış ortamında dahi ciddi güvenlik riskleri taşıyan hassas bir jeopolitik konumda bulunuyor. Buna, son 10 yılda coğrafyamızda yaşanan farklı anlaşmazlıklar nedeniyle, önemli bir kısmı küresel güçlerin de doğrudan veya dolaylı olarak yer aldığı silahlı çatışmalara dönüşen askeri krizler eklendiğinde, ülkemizin güvenlik riskleri katlanarak büyüyor. Türkiye’nin bekasını korumak adına bir kısmına fiilen müdahil olduğu bu krizlerin ve çatışmaların önemli bir bölümü, dönemsel iniş çıkışlar yaşamalarına rağmen farklı yoğunluklarda hala devam ediyor. Son dönemde bunlara; Doğu Akdeniz havzasındaki doğal gaz kaynaklarının kullanılması temelli anlaşmazlıklar, Ege adalarının aidiyeti nedeniyle Yunanistan ile yaşanan gerginlikler ve Azerbaycan ile Ermenistan arasında Dağlık Karabağ sorunu eksenli ciddi silahlı çatışmalara da sahne olan, ülkemizin tarihsel bağları ve milli politikaları nedeniyle tarafsız kalmasının mümkün olmadığı kriz de eklendi.
Dünya üzerinde, etrafı bu ölçüde ateşle çevrili olan ve hem küresel, hem de bölgesel güçler ve lider ülkelerin müdahil olduğu çok taraflı krizlerle mücadele etmek zorunda kalan ikinci bir ülke daha göstermek gerçekten zor. Coğrafyamızda yaşanan bu krizlerin yarattığı güvenlik sorunlarının yakın gelecekte çözümlenme ihtimali düşük görünüyor. Bu nedenle, COVID-19’un yaratacağı her türlü olumsuzluğa rağmen, savunma sanayiinin, ülkemizdeki gelişimini son beş yılki hızında olmasa da ona yakın ivmeyle devam ettireceğini tahmin etmek mümkün. Büyümenin; güvenlik mülahazaları nedeniyle zorunlu cari harcamaların yapılacağı alanlar yanında, yerli ve milli kara, deniz ve hava platformlarının/sistemlerinin geliştirilmesi için başlatılan uzun vadeli stratejik yatırım ve prestij programları sayesinde gerçekleşeceğini öngörebiliriz.
Üzerinde çalıştığınız güncel projeler ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
SDT kuruluşundan bu yana, faaliyetlerinde proje odaklı yaklaşımla ürün odaklı yaklaşımı birbirini tamlayacak şekilde uygulamaya çalışıyor. Bu çerçevede, bir yandan taahhüt projelerinde yer alarak tanımlı ihtiyaçları karşılarken, öte yandan Ar-Ge çalışmalarımızla yenilikçi ürünler geliştiriyoruz. Teknolojik anlamada bu iki kulvarda yürüttüğümüz çalışmalardan, yerine göre biri diğerinin kaldıracı olacak şekilde istifade ediyoruz.
Bu anlayışla, bir prototip yerli ürün geliştirme projesi olarak 2014 yılında Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın gerçek zamanlı taktik hava muharebe eğitim ihtiyacını karşılamak üzere üstlendiğimiz projede dört adet Taktik Eğitim Podunu ve iki yer istasyonunu teslim etmiş bulunuyoruz. F-16 ve benzeri hava platformlarına takılan harici podla birlikte, komuta-kontrol merkezinde kullanılan gerçek zamanlı görüntüleme ve görev sonu değerlendirme yazılımlarıyla bütünleşik bir sistem olarak kullanılan yetenek, pilotlarımızın hava-hava ve hava-yer muharebe eğitimlerine katkı sağlarken tatbikatların da etkin şekilde icrasında önemli bir yer tutuyor. Dünyada Türkiye dışında sadece iki ülkenin daha sahip olduğu sistem, 2019 yılında gerçekleştirilen Anadolu Kartalı tatbikatında sadece Türk Hava Kuvvetleri tarafından değil, Ürdün Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından da başarıyla kullanıldı. Prototip geliştirme projesi 2018 yılında tamamlanan söz konusu sistem artık seri üretime hazır. Mevcut durumda sahada kendini ispat etmiş olgun bir ürün olan yerli ve milli Taktik Eğitim Podumuzdan çoklu sayılarda üreterek Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edeceğimiz seri üretim projesinin, yakın zamanda başlayacağını öngörüyoruz.
Sentetik Açıklıklı Radar (SAR) sinyallerinin işlenmesi, SDT’nin uzun yıllardır üzerinde çalıştığı bir alan. Hava araçlarına ve uydulara konumlandırılan bu almaçlardan elde edilen sinyallerin işlenebilmesi için ihtiyaç duyulan algoritmalar, SDT’li mühendisler tarafından milli olarak geliştiriliyor. Bu yeteneğe ilave olarak, söz konusu sinyallerden elde edilen görüntülerin otomatik olarak kıymetlendirilmesi ve anlamlı hale getirilebilmesi için de milli algoritmalar geliştiriyoruz. SAR almacı için yaptığımız çalışmalar yanında optik görüntülerin kıymetlendirilmesi için de algoritmalarımız mevcut. Askeri alanda olduğu kadar sivil alanda da uygulaması olan bu yetenekleri, keşif- gözetleme, hedefleme görevleri icra eden insanlı/insansız hava araçlarının ve uyduların ilgili sistemlerinin geliştirilmesi için yürütülen projelerde konumlandırıyoruz.
SDT elektronik harp konusundaki yeteneklerini, 2016 yılında tesis ettiği iş ortaklığı ile RF karıştırıcı sistemlerin geliştirilmesini de içerecek farklı bir boyuta taşıdı. O tarihten bu yana, çanta tipinden sırt ve araç tipine, yüzlerce RF karıştırıcı sistemi, muhtelif projeler vasıtasıyla TSK’nın ve güvenlik güçlerimizin hizmetine sunduk. El Yapımı Patlayıcılar (EYP) yanında dronlara karşı da koruma sağlayan söz konusu sistemler, harekât alanında etkinlikle kullanılıyor. SDT, bu tür tehditlere karşı önleme ve korunma sağlayan karıştırıcı sistemlerde elde ettiği tecrübeyi, tehdidi tespit etme, etkisiz hale getirme ve tahmin etme teknolojilerini de içerecek entegre sistemlere dönüştürme yönünde de çalışmalarını sürdürüyor. Bu yöndeki çalışmalarımız, sadece askeri birliklerin ve güvenlik güçlerinin değil, sivil kritik tesislerin de ihtiyacı olan anti-dron çözümleri geliştirmek yönünde ilerliyor ve bu ihtiyacın karşılanması maksadıyla hem ister bazında özel entegre çözümler, hem de bu çözümlerin içinde kullanılacak donanım ve yazılım ürünleri geliştiriyoruz.
Elektronik tasarım konusunda önemli bir bilgi birikimi olan SDT’nin ilk ürünlerinden birisi olan Veri Kayıt Sistemleri (VKS), bugün de geliştirdiğimiz türev ürünlerle birçok platform projesinde kullanılıyor. Donanım ve yazılım olarak özgün SDT tasarımları, sahip olduğumuz üretim ve test altyapısının da çıktısı olarak yerli askeri havacılık programlarında yerlerini almaya devam ediyor. VKS’ler yanında, pek çok farklı aviyonik ve platform/füze kontrol sistemlerinin elektronik tasarımlarını ve seri üretimlerini gerçekleştiriyoruz. Son dönemde, bu alanda savunma platformları için olgunlaştırdığımız türev ürünlerimizin ve askeri hava birim bilgisayarlarımızın, sivil platformlara uyarlanması çalışmalarına da önem veriyoruz.
Uydu yer istasyonu yazılımları uzun zamandır üzerinde çalıştığımız ve proje geliştirdiğimiz alanlardan bir diğeri. SDT, Türkiye’nin ilk askeri istihbarat amaçlı yüksek çözünürlüğe sahip yer gözlem uydusu olan GÖKTÜRK-1’in yer istasyonu kullanıcı alt sistemi yazılımlarının geliştirilmesi ve donanım entegrasyonu görevlerini başarıyla gerçekleştirdi. Bu projede elde ettiğimiz tecrübeyle, İMECE uydusunun yer istasyonu yazılımlarının geliştirilmesi sürecinde de uyarlama ve danışmanlık hizmeti veriyoruz. Benzer şekilde Türkiye’nin uydu-uzay yol haritasında bulunan, GÖKTÜRK-1’in görev süresinin uzatılması maksadıyla gerçekleştirilecek GÖKTÜRK Yenileme projesi yanında, ülkemizin ilk SAR uydusu olacak GÖKTÜRK-3’ün geliştirilmesi projesinde de yer istasyonu yeteneklerimizin kullanılmasını bekliyor, bu konudaki çalışmalarımıza devam ediyoruz.
TSK’nın ve güvenlik güçlerinin ihtiyacı olan simülasyon sistemlerinin karşılanması maksadıyla geliştirilen projeler bir diğer ilgi alanımız. Halihazırda, Amfibi Deniz Piyade Tugay K.lığının manga seviyesinde atış, taktik ve nişancılık eğitimi ihtiyacını gerçek muharebe ortamının benzetimini yaparak karşılamak maksadıyla gerçekleştirilen MuharebeSim projesinin ana yükleniciliğini üstlenmiş durumdayız. Benzer projelerde yer almak üzere teklif çalışmalarımız da bulunuyor. Ayrıca, geliştirmiş olduğumuz SMART Hafif Silah Atış Eğitim Simülatörümüzün hem tek başına pazarlanması, hem de savunma simülasyonu projeleri içinde konumlandırılması için gayret sarf ediyoruz.
Tüm bunların yanında, sahip olduğumuz üretim ve test altyapısını, SDT tasarımı elektronik sistemlerin seri üretimiyle beraber, özellikle savunma sanayii sektöründe işbirliği yaptığımız oyuncuların ürünlerinin de seri üretiminde etkin olarak kullanıyoruz. Bu sayede, özellikle büyük savunma sanayii firmaları tarafından tasarlanmış alt sistemlerin seri üretimine katkı sağlıyoruz.
SDT Uzay ve Savunma olarak ihracat alanında yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?
Daha önce de belirttiğim gibi, SDT olarak ihracatın ciromuzdaki payını %20’lerin üzerine çıkarmış durumdayız ancak bunu daha da yüksek rakamlara ulaştırmayı hedefliyoruz. Ülkemizin savunma ihtiyaçları her ne kadar gün geçtikçe artsa ve çeşitlense de iç pazarın büyüklüğü sektörümüzün sürekli ve sağlıklı büyümesini tek başına finanse edecek seviyede değil. Bu nedenle sadece SDT için değil, tüm savunma sanayii firmaları için ürünlerini ve çözümlerini rekabetçi fiyatlarla yurt dışı pazarlarda konumlandırmak bir gereklilik haline gelmiş durumda. Biz de bu maksatla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Her ne kadar COVID-19 süreci bu tür faaliyetlerin fiziksel olarak yerinde gerçekleştirilmesine bir miktar sekte vurmuş olsa da bu zaman zarfında elektronik ortamda yürüttüğümüz temaslarla, iş geliştirme, pazarlama ve teklif verme çalışmalarımıza Orta Doğudan Güney ve Güney Doğu Asya’ya Afrika’dan Güney Amerika’ya oldukça geniş bir coğrafyada ara vermeden sürdürüyoruz.
Bu gayretlerimizin neticelerinden birini, Güney Kore’nin KF-X olarak adlandırılan beşinci nesil savaş uçağı geliştirme programında, uçak üzerindeki kol içi gömülü eğitim sisteminin data link sistemini sağlamak suretiyle aldık. Hava Kuvvetleri Komutanlığımıza Taktik Eğitim Podu geliştirmek üzere yürüttüğümüz tasarım ve mühendislik çalışmalarında elde ettiğimiz tecrübe, KF-X programında SDT çözümünün tercih edilmesine büyük katkı sağladı. Uluslararası bir ihalede güçlü rakiplerin ürünlerine üstünlük sağlayan SDT çözümü, sadece firmamızın değil, Türk Savunma Sanayiinin teknolojik ürün geliştirme konusunda geldiği noktayı gösterme açısından önem taşıyor.
Yakın zamanda gerçekleştirdiğimiz ve sürdürdüğümüz bir diğer ihracat başarısı GÖKTÜRK-1 projesinin ana yüklenicisi İtalyan Telespazio firmasıyla uydu yer istasyonu yazılımları geliştirilmesi alanında. Söz konusu firmanın, Sentinel uydularının kontrolünde kullanılmak üzere Avrupa Uzay Ajansı için geliştirdiği Çoklu Görev Sistemi Yer İstasyonu Kullanıcı Alt Sistemi yazılımlarının bir bölümü SDT tarafından geliştirildi. Bu projede sağlanan başarı, SDT’ye devam niteliğindeki ikinci bir projede ihracat fırsatının kapılarını açtı. Bir veya daha fazla uydu için yer istasyonu hizmetlerini, herhangi bir yer istasyonu altyapısı yatırımına ihtiyaç duyulmadan bulut üzerinden servis mantığıyla sağlayabilecek yazılımların geliştirilmesini kapsayan bu projede, Telespazio ile imzaları atmanın arifesindeyiz.
Uydu yer istasyonu ve görüntü işleme projelerinde elde ettiğimiz birikimi, sadece taahhüt projelerine çözüm sunarak değil, geliştirdiğimiz yazılımları ürünleştirip eğitim ve danışmanlık hizmetlerini de içeren paketler şeklinde yurt dışına pazarlama çalışmalarına da devam ediyoruz.
Önümüzdeki dönem öngörüleriniz ve SDT olarak gelecek planlarınız ile ilgili bir değerlendirme yapar mısınız?
Coğrafyamızdaki krizlerin seyri, beraberinde getirdikleri güvenlik riskleri nedeniyle, yakın gelecek öngörülerimizi en çok etkileyecek faktör olarak karşımıza çıkıyor. Hiç hesapta olmayan ve 2020’nin ilk çeyreğinden bu yana ülkemizi de etkisi altına alan küresel koronavirüs salgını, belirsizlikleri daha da artırıyor ve geleceğe dair tahmin yapmayı iyice zorlaştırıyor. Bu süreçte hem hedef koyarken hem de bu hedeflere ulaşmak için stratejiler geliştirirken, doğru alanlara odaklanmak her zamankinden daha fazla önem kazanıyor. Bununla beraber, hedef odaklı stratejiler kadar, organizasyonel olarak proaktif, çevik ve esnek olmak da bu tür belirsizlik dönemlerinde başarının anahtarlarından sayılıyor.
Bir savunma şirketi olarak elbette odağımız hem yurt içinde hem de yurt dışında savunma ihtiyaçlarını karşılamak ve bu pazarın içinde önemli bir yer edinmek. Her ne kadar ülkemizin savunma ihtiyaçlarında bir düşüş beklemesek de pandemi başta olmak üzere, farklı nedenlerle yaşanması olası ekonomik zorlukların, aktörlerin de çoğalmasıyla sektörümüzdeki iç pazar rekabetini iyice kızıştırması ve sektörün kârlılığını olumsuz etkilemesi sürpriz olmayacaktır. Böyle bir konjonktürde sürdürülebilir büyümeyi sağlamak için savunma alanında elde edilen kabiliyetlerin ve geliştirilen ürünlerin farklı sektörlerde ve dolayısıyla pazarlarda kullanılabilmesi için de çalışma yapılması gün geçtikçe daha çok önem kazanıyor. SDT olarak önümüzdeki dönemde bu geçişleri ve esnekliği sağlayacak kabiliyet geliştirme ve iş birliği oluşturma faaliyetlerine daha fazla önem vermeyi planlıyoruz. Bunun bir örneği olarak, ana faaliyet alanımız olan savunmanın vazgeçilmez unsurları askeri platformlar için geliştirdiğimiz VKS ve benzeri ürünlerin bir kısmının, kolaylıkla sivil sektördeki farklı platformlara uyarlanabileceğini görüyoruz. Bu durumda ulaştırma sektörünün ve buna bağlı olan pazarın bizim için rahatlıkla hedef olabileceğini düşünüyoruz, bu konuda çaba harcıyor, ihtiyaçları takip ediyoruz.
Gelecek beş yıl için güncellediğimiz stratejimizde de öngördüğümüz üzere, mevcut faaliyet alanlarımızdaki çalışmalarımıza olağan olarak devam ederken, gelecek vaat eden teknolojileri ürüne ve hizmete çevirme gayretlerimize, bu zamana kadar geliştirdiğimiz kabiliyetleri de kullanarak ivme kazandıracağız. İhtiyaç tespitinde proaktif davranıp, sadece bugünün değil, geleceğin gereksinimlerini de karşılayacak ürün ve hizmetler geliştirmeye öncelik vereceğiz. Bu kapsamda, COVID-19 salgınının etkilerini ve pandemi sonrası yeni normalde öne çıkacak ihtiyaç ve teknolojileri önemle dikkate alacağız. Tüm bunları yaparken, SDT’de biriktirdiğimiz tecrübeden ve ileriye dönük olarak yapacağımız yatırımlardan olduğu kadar, hedeflerimize ulaşmada bize hız kazandıracak kurumsal işbirliği seçeneklerinden de yararlanacağız. Özetlemek gerekirse, önümüzdeki dönemde SDT olarak; mevcut faaliyet alanlarımızda rekabete devam ederken, başta ana sektörümüz olan savunmada konumlandırılacak ama savunma dışı sektörlerde de kullanılmaya müsait olacak, yenilikçi ürün ve hizmetler geliştirmek üzere, ileri teknolojileri içeren alanlarda, düşünülmeyeni düşünmeyi ve yapılmayanı yapmayı planlıyoruz. Bu gayretlerimiz yanında uygulayacağımız ihracat odaklı pazarlama stratejimizle, bir yandan SDT’yi tam bir 21.yy teknoloji şirketi kimliğine büründürüp Türk Savunma Sanayiinde daha ön saflara taşırken, diğer yandan sektörümüzün ihracat hedefine de önemli katkılar yapmayı hedefliyoruz. KASIM 2020