Türkiye’nin adını dört kıtada da duyuracağız
Ülkemiz savunma sanayinin uluslararası gelişimi, meyvelerini vermeye başladı. Uluslararası arenada daha fazla firmamızın ismini duyurması ve bu çerçevede markaların oluşması oldukça sevindirici bir gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Bu çerçevede önemli başarılara imza atan Samsun Yurt Savunma, ‘Canik’ markası ile mesafe kat etmeye devam ediyor. Yakalanılan başarıyı değerlendiren Samsun Yurt Savunma Genel Müdürü Cahit Utku Aral, gelecek ile ilgili önemli çıkarımlarda bulundu.
Savunma sanayinde uluslararası alanda başarılı çalışmalara imza atılmaya devam ediliyor. Bu çerçevede de savunma sanayi şirketlerimizin, yapılan değerlendirme sonucunda, ilk yüz firma içerisine yedi firma ile yer alması oldukça sevindirici bir gelişmeydi. Konu ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Türkiye çok uzun zamandır savunma sanayi alanına yatırım yapıyor. Bizim gözlemlediğimiz kadarıyla 18 yıldır odaklı bir şekilde sektöre yatırımlar yapılıyor. Devlet kara, deniz ve hava platformlarının arkasında kararlı bir şekilde durduğu zaman bu alanda yapılan yatırımların meyvesini almaya başladığımızı görüyoruz. Şuanda uluslararası arena da Türk firmaları ilk 100 firma içinde 7 firma ile yer alıyor fakat buradaki en önemli husus bu yüz firmanın birlikte geliştirdiği çok fazla ortak projelerdir. Bugün Lockheed Martin’i sektörde lider yapan etken durum sadece öz sermayesiyle geliştirdiği kendi ürünleri değil, onların Raytheon ile yaptıkları ortak projeler veya BAE Systems ile ortak geliştirdikleri projelerdir. Listedeki rakamları topladığınızda çok büyük bir pazar ortaya çıkıyor. Buna karşın Türk firmaları ise sadece kendi başlarına projelerini icra ediyorlar. Uluslararası büyük projelerinin içinde ana yüklenici olarak maalesef bir Türk firması bulunmuyor. Bu sebeple bizim bu listedeki firma sayımızı arttırmak ve var olan firmalarımızı daha yukarıya çıkarmak için uluslararası büyük firmalarla ortak projelere girişmemiz gerekiyor. Türkiye bu konudaki arayışlarını her platformda dile getiriyor. Örneğin Türkiye, Altay tankı projesinde ortak arayışları oldu. Yine ABD, F-35 projesini tek yapamayacağı için ortaklık arayışına girdi. Esasında proje müşterilerini oluşturma, bu uçağı almak isteyenlere üretimde de yer vererek projeden vazgeçemeyecek hale gelmesini sağlamayı hedeflediler. Bu önemli bir husustur. Bu sayede böyle yüksek bütçeli projelerin altından kalkmış oldu. Açıklanan listede 7 tane Türk firmasının dahil olması bizleri mutlu ediyor, inşallah daha fazla sayıda firmamız o listedeki yerini alacaktır. Çünkü Türkiye’nin deniz platformları, hava platformları, uzaktan kumandalı kontrol sistemleri ve tank projesi gibi alanlardaki çalışmalarımız Türk firmalarının ilerleyen süreçte daha fazla firma ile bu listeye girebileceğini ve var olan firmalarımızın da daha yüksek sıralara çıkacağının ışığı diyebiliriz.
Savunma sanayi alanında yayınlar yapan İngiliz araştırma kuruluşu Shephard Medya tarafından yapılan değerlendirmede ‘Dünyada en çok bilinen Türk Savunma Sanayi markası’ belirlendiniz. Bu değerlendirme ile ilgili detay bilgi alabilir miyiz?
Burada bizim yaptığımız ürünün de etkisi var. Bir silah hem sivil hem de ülkelerin kolluk kuvvetlerine hitap ediyor. Bütün bu müşteri kitlesine hitap eden bir ürün geliştirdik. Aynı zamanda hafif silah üretiminde Türkiye’nin en fazla üretim yapan firması olmamız nedeniyle de bu bilinirliliğimiz doğal olarak oluştu. Bugün kendi kolluk kuvvetlerimizin haricinde, Ukrayna Polis Teşkilatı, Filipinler Polis Teşkilatı, Polonya Polis Teşkilatı, Tayland gibi ülkelere hizmet vererek dünyanın bütün kıtalarında bulunuyoruz. Aynı zamanda sivil satışlara baktığınızda Avrupa’da olmadığımız bir ülke yok. İsviçre’deki bir mağazaya gittiğinizde Canik markasını görebiliyorsunuz. Burada en önemli husus markanın arkasında durabilmekti. Samsun Yurt Savunma olarak bize fason üretim yapmamızda teklif edildi, fakat biz kabul etmedik. Sadece kendi markamızın üretimini yaptık ve bütün pazarlama organizasyonunu kendi markamız üzerinden yaptık. Sonuçta geldiğimiz noktada dünyada kendi alanında en fazla bilinen marka haline geldik. Şuan baktığınızda 2 milyona yakın tabanca ürünümüz piyasada görev yapıyor. İster bu sivil alanda isterse bu kolluk kuvvetleri aracılığıyla. Bu çok büyük bir rakamdır. Fakat halen alınacak yolumuz var. Hafif silah alanında yapacağımız çalışmalarla umarız bizde kendi yerimizi markamızın gücünü daha ileriye taşıyacağız, Türkiye’nin adını dört kıtada da duyuracağız.
Marifet iltifata tabidir. Bu noktada uluslararası arenadaki başarılarınızdan dolayı tebrik ederiz. Bu başarının altındaki gerçeklerle ilgili neler söylemek istersiniz?
Az öncede belirttiğim gibi kendi markamızın üzerine yatırım yapıyor olmamız bir kere çok önemlidir. Kendi markanız olunca sadece bir ürünü yapıp piyasaya sürmek değil, müşterinin isteklerini gerçekleştirmeniz gerekiyor. Müşteri bu üründen ne bekliyor, bir tabanca ise tabanca, bir makineli tüfek ise makineli tüfek. Burada müşterilerin beklentileri karşılamak başarıdaki esas belirleyici faktördür. Bugün biz bir ürün yapıp müşterilerin bütün isteklerinin karşılamasına imkân yoktur. Siz iyi bir ürün yapabilirsiniz ama sunumu da çok önemlidir. Müşteriye doğru mesajı nasıl vereceğim. Ürünün birinci ağızdan özelliklerini, ne amaçla yapıldığını ve performans farklılığını anlatacak faaliyetler çok önemlidir. Biz bunun için bedeller ödüyoruz. Hem Türkiye’de hem de Avrupa’da değişik faaliyetlerde bulunuyoruz. Bir dönem Fransa’da yapılan Canik Turlar, İtalya’da gerçekleşen Canik festivalleri, ABD’de yaptığımız sayısız faaliyetler var. Kendi polis teşkilatımızın Çin’de yapılan özel harekât polis atış yarışlarına gittiği zaman Türkiye dışında 4 ülkenin de Canik silahlarıyla bu yarışlara katılıyor olması çok önemlidir. Bizim uluslararası arena da yapılan bütün ihalelere katılıyor olmamız, bu ihalelerde boy gösteriyor olmamız savaşıyor olmamız çok önemlidir. Bu sadece ürünümüze olan güvenle alakalı değil aynı zamanda ben bu ülkeye de gelebilirim, senin ülkene de hizmet verebilirim, senin bu görevinde yanında olabilirim mesajını veriyor olmamız, bizim kendi sınırlarımızla kalmamamız, kendimize sadece sivil silahı değil, biz görev için silah üretiriz yaklaşımımız çok önemlidir. Bu görev bir sivilin kendisini koruması olur, bu görev bir yarışı kazanmak olur, bu görev kolluk kuvvetlerinde olduğu gibi vatanı korumak olur. Ne olursa olsun bu amaç uğruna en iyi ürünü sunmak çok önemlidir. Evet, bir marka olarak belki Alman markası değil, ama biz Canik markasını Türkiye’nin de üzerine çıkarmış olduk. Bir uluslararası marka haline getirdik. Avrupa’da mağazaları olan, müşterilere aksesuarlar sunan bir marka haline geldik, fakat gidecek daha çok yolumuz var.
Yakın bir dönemde ihracat hedefinizin yüz milyon dolar olduğu ifade edildi. Bu hedef çerçevesinde hedef pazarlarınız ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
2020 yılını örnek verirsek 60-70 milyon Dolarlık bir rakamda ihracat gerçekleştirmiş olacağız. Biz 100 Milyon Dolarlık hedefimizi belirlerken Savunma Sanayi Başkanlığı ile 2018 yılında başlattığımız ve şuan sonuna geldiğimiz makineli tüfek geliştirme projemizin bize katacağı dinamizmi de göz önünde bulunduruyoruz. Önümüzdeki yılın başında bu ürün için seri imalata geçmiş olacağız. Biz geliştirdiğimiz hiçbir ürünü sadece Türkiye’ye satmak isteyen bir firma değiliz. Yaptığımız bütün ürünleri yurt dışına satmak isteyen ihracat odaklı bir firmayız. İhracatta başarılı olabilirsek zaten Türkiye’de de başarılı olacağımız vizyonuyla hareket ediyoruz. Uluslararası rekabeti yurt içi rekabete tercih eden, orada var olmanın sonucunda otomatikman Türkiye’de de en üst seviyeye çıkartacağı bilinciyle hareket ediyoruz. Türkiye’deki kolluk kuvvetlerinin veya müşterilerin isteklerini karşılayacak değil, dünyanın istediği ürünlerle global pazarda var olmanın doğru olduğunu düşünüyoruz. O yüzden bu silahta da aynı vizyonla çalışıyoruz. Geliştirdiğimiz hiçbir üründe uluslararası piyasada var olan ürünle aynı olsun veya benzer olsun diye de çalışmıyoruz. Piyasada olan üründen daha iyisi olsun vizyonuyla çalışıyoruz. Bu silahın dünyada 4 tane üreticisi var. Bu ürünle birlikte dünyada bu silahı üreten 5 firma içinde olmuş olacağız. Türkiye’de olmamızın avantajını kullanacağız. 12.7 makineli tüfekler şuanda askeri ve kolluk kuvvetleri tarafından çok fazla tercih edilen silahlardır. Gelecekte ise daha fazla tercih edilecektir. Biz bu silahı geliştirirken 100 milyon Dolarlık ihracat hedefi koyduk fakat seri üretime geçmemizle birlikte hedefimiz daha da yüksek rakamlara çıkmaktır.
Brexit sonrası Türkiye İngiltere ticari ilişkileri yeniden ele alınıyor. Sizin İngiltere pazarındaki tecrübelerinizden yola çıkarak, iki ülke ticari ilişkileri ile düşüncelerinizi alabilir miyiz? İngiltere’nin Brexit’den çıkmış olması ona uluslararası anlaşmalarda bağımsız getirecektir. Silah anlaşmalarında da bağımsızlık getirecektir. Türkiye açısından çok önemli bir gelişmedir. Türkiye, AB üyesi olmadığı için orada geliştirilen projelere dahil olamıyor. Uçak projelerine dahil değil, füze projelerine dahil değildir. İngiltere ise hem bu projelere dahil hem de çok iyi bir alt yapıya sahip bir ülkedir. İngiltere’nin gücü bu alanda yok sayılamayacak kadar önemlidir. Türkiye ile İngiltere arasında iyi anlaşmalar yapabilirsek iki ülke birlikteliği ile savunma sanayi ürünü tasarlamak, lojistik hizmetlerini vermek, kıtalar arası mücadelelerde çok büyük bir güç elde edilir. Bizim gibi daha ucuz üretim, kaliteli insan kaynağı ve savunma sanayi de uzun zamandır yatırım yapmış olmamızı da dikkate alırsak İngiltere ile güç birleştirmemizde çok büyük bir başarının doğacağını düşünüyorum. Bu gelişim hava, deniz, kara ve silah sistemleri alanında faydalı olacaktır. Hatta Türkiye, İngiltere birlikteliğine ayrıca ABD’yi de dahil edebilirsek muazzam bir güce ulaşabiliriz. Bizim tarihimiz boyunca Rusya, Çin gibi ülkelerle işbirliklerimiz çok zordur. Çünkü Çin’in olduğu yerde Türkiye’ye ihtiyaç kalmıyor. Rusya ile durumumuz zaten ortadadır. İngiltere’nin güçlü yalnızlığı ile bizimle beraber bir araya gelmesi bu bölge açısından çok önemlidir. Çünkü İngiltere’nin AB’ye katılmasıyla birlikte bu bölgede çok büyük bir güç kaybı yaşadı. Çünkü AB sınırları içinde kaldı. Şimdi ise AB sınırları dışında olarak Türkiye ile anlaşma yapması, hem Türkiye’nin ihtiyaçlarının karşılanması hem İngiltere’nin ihtiyaçlarının karşılanması hem de Ortadoğu’ya İngiltere üzerinden savunma sanayi ihracatının yapılması muazzam bir satış potansiyeli oluşturulmasını sağlayacaktır. Umarım Türkiye, İngiltere’nin AB dışında kalmasından faydalanarak onlarında bizden faydalanmasını sağlayarak bir güç birliğinin sağlanması ve şuan bizim istediğimiz teknolojilere İngiltere ile beraber bir iş planıyla çok başarılı projelere imza atacağımızı düşünüyorum. KASIM 2020