Sudan Enerji-Politiği Ve Sevakin Adası
Prof.Dr. A. Beril TUĞRUL
İTÜ Enerji Enstitüsü
Sudan nitelemesi; “Biladu’s-Sudan (Siyahlar Ülkesi)”ndan gelmekte olup, bugün bilinenden çok daha büyük olarak Kızıldeniz kıyılarından başlayarak Batı Afrika’ya kadar uzanan geniş bir alanı ifade etmektedir. Günümüzde, Sudan olarak ifade edilen bölge ise; Biladu’s-Sudan’ın doğu bölgesini betimlemekte olup, yine de (bölünmeden önce) Afrika’nın en büyük topraklarına sahip birkaç ülkesinden biri durumundaydı. Doğal ve yer altı zenginlikleri ve su kaynaklarıyla her zaman dikkatleri üzerine toplamış bir bölgedir. Bununla beraber, Nil Vadisi dışında önemli ölçüde çöllerle kaplıdır ve bu nedenle de nüfusu, sahip olduğu topraklara göre düşüktür. Dünyanın en uzun ırmağı olan Nil’in iki önemli kolu olan ve Victoria gölünden doğan Beyaz Nil ile Tana gölünden doğan Mavi Nil Sudan’da birleşir ki; ülke başkenti olan Hartum da burada kurulmuştur. Cezire olarak nitelenen ve Nil’in iki kolu arasında kalan geniş ova pamuk, yerfıstığı ve tarım ürünlerinin yetiştirildiği önemli bir alandır.
Tarihi ise, kadim Mısır medeniyetinin zengin Yukarı Mısır bölgesi ile ilişkilendirilebilir ve Nubye olarak nitelenen Sudan’ın bu kuzey bölgesinin Eski Mısır’da daima ayrı bir önemi olmuştur. Sudan’a, M.S. 7. Yüzyılda araplar gelmiş, ticaret canlanmış ve İslamiyet de yayılmaya başlamıştır. 1517’de Mısır’ın Osmalılar tarafından fethedilmesi Sudan bölgesinde de etkisini göstermiştir ve Sevakin (veya Suakin) Adası da bu dönemden itibaren Osmanlıların bulunduğu (ve görevlendirilen paşaların ikamet ettiği) önemli bir bölge olmuştur.
Kabile yaşamının baskın olduğu Sudan bölgesinde daha sonraları devlet yapılanması da görülmüştür. 1821’de Osmanlı Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa tarafından Nil havzası (Eski Mısır’da olduğu gibi) tek bayrak altında toplanmıştır. Daha sonra İngiliz etkinliği kendini göstermiş 1881’de “Ensar hareketi” olarak nitelenen bir hareket başarı sağladıysa da 1899’da İngilizlerin Sudan’a girmesinden sonra hareket dağıtılmıştır. 1923’te Lozan antlaşmasıyla Sudan’ın resmen Osmanlı ve Türklerle ilişkisi kesilmiştir. Ancak, bölgede 1920’li yıllardan itibaren isyanlar baş göstermiş ve nihayet 1956’da ülke bağımsızlığını kazanmıştır. Bağımsızlıktan sonra da darbeler eksik olmamış, ayrıca ülkenin güney bölgesinden kaynaklanan karşı hareketler hep görülmüştür.
2003 yılında olaylar tırmanmış 2007’de hayli kanlı çatışmalar yaşanmıştır. Ocak 2011’de yapılan referandumla esasen Hıristiyan-Animist Güney Sudan, çoğunluğu Müslüman-Arap olan Kuzey Sudan’dan, Temmuz 2011 tarihi itibariyle ayrılma kararı almıştır. Referandum sonrası, Mısır bu karara karşı çıkmış, ancak Mart 2011’de Mısır’da yönetimin değişmesi ile Mısır iç işlerine dönmüş ve Temmuz 2011’de Sudan, Kuzey ve Güney Sudan olarak bölünmüştür. Ancak, halen sorunların çözülmüş olduğu söylenemez.
Sudan’ın Ekonomisi ve Enerji Kaynakları
Sudan ekonomisi esas itibariyle tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Ancak, çok iyi değerlendirilmese de ülkenin yer altı zenginlikleri önemlidir ve bunlar arasında Kromit, manganez, mermer, alçıtaşı, tuz ve mika ile birlikte hayli zengin petrol, bakır, çinko, altın, gümüş, demir, tungsten ve uranyum madenleri bulunmaktadır. Bu zenginliklerine karşın, ülke 2000 USD dolayındaki kişi başı Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) ile yoksul ülkeler arasında sayılmaktadır. Birçok ihtiyacını ithal etmekte, buna karşın petrol, altın, canlı hayvan, et, deri, pamuk, susam, şeker ve yer fıstığı ihraç etmektedir. İhracat gelirleri, ithalatının üçte biri dolayındadır. Çin, halen ülkedeki en büyük yatırımcı durumundadır. ABD ise, 1997’den itibaren ülkeye ekonomik ve ticari yaptırımlar uygulamış, ancak Ekim 2017’de bu uygulamaların kaldırılması yönünde gelişme sağlanmıştır.
21. Yüzyılda petrol ülke ekonomisinde öne çıkmaya başlamıştır. Bölünmeden sonra petrolün % 75’i Güney Sudan’da kalmış olmasına karşın rafineriler Kuzey Sudan’da yer almaktadır. Ayrıca, Güney Sudan’ın denize kıyısı yoktur ve petrol boru hatlarının önemli kısmı Kuzey Sudan’da bulunmaktadır (Şekil 1). Kuzey Sudan’da petrol boru hatları ülkenin önemli limanı olan ve (Sevakin adasına da hayli yakın olan) Port Sudan üzerinden Kızıldeniz vasıtasıyla dünya pazarına çıkmak durumundadır. Güney Sudan petrol taşınmasını Kenya üzerinden yapmak üzere bir boru hattı projesi de geliştirmiş bulunmaktadır.

Şekil 1 Sudan
Sudan’da petrol çıkarımında, Great Nile Petroleum Operating Company (GNPOC) şirketler birliği etkindir ve hayli önemli yatırımlar yapmıştır. Bu şirket ortakları arasında, Çin, Malezya ile (önceleri Kanada varken hisselerini devretmesiyle) Hindistan bulunmaktadır. Port Sudan’a ulaşan petrol boru hattı da bu şirketler birliği tarafından inşa edilmiştir. Çinli şirketler petrol araştırmada olduğu gibi diğer enerji şirketlerinde de çoğunlukla ana ortak durumundadır. Böylelikle, Sudan 1990’lı yılların başlarında petrol ithal eden bir ülke iken 1999’dan itibaren giderek artan miktarlarda petrol ihraç eden ülke haline gelmiştir. Petrol ihracatı, esas itibariyle petrole yatırım yapmış olan başta Çin olmak üzere ilgili ülkelere olmaktadır.
Sudan’da enerji konusunda bir önemli hamle de Nil ve kolları üzerinde kurulacak çok sayıda baraj ve hidrolik santral projeleridir. Her ne kadar Mısır bu projelere (Nil üzerindeki Mısır’ın Assuan Barajını olumsuz etkileyebileceği ve Mısır’da Nil sularının kullanımının kısıtlanabileceği gerekçesiyle) karşı çıkıyor olsa da bu baraj projeleri hayata geçme yolundadır. Hidrolik santrallara ilaveten Sudan (özellikle Kuzey Sudan’ın) rüzgar ve güneş santralı projelerine sıcak baktığı gözlenmektedir. Baraj inşaatlarında çalışmak üzere Sudan’da yüz bin dolayında Çinli’nin çalıştığı ifade edilmektedir. Çalışanların gereksinimleri de yine Çinli firmalar tarafından sağlanmaktadır.
Sevakin Adasının Önemi
Sevakin adası, önemli bir su yolu, bir başka deyişle ticaret yolu olan Kızıldeniz’in hemen ortasında yer almakta olup, geçmişte olduğu gibi günümüzde de stratejik bir öneme sahiptir. 19. Yüzyılda Süveyş kanalının açılması Kızıldeniz’i daha da önemli kılmış ve özellikle 20. Yüzyılda enerji yolu olarak anılacak hale getirmiştir. Ancak, Süveyş kanalı katastrofik tankerlerin geçmesine çok da uygun olmaması durumuna karşın, böylesi büyük tankerlerin geçebileceği 2. Süveyş Kanalı 2015 yılında hizmete açılmıştır. Ayrıca, İsrail Akabe Körfezi’nde liman kenti olan Elat’a boru hatlarıyla Orta Doğu petrollerini taşımayı planlamaktadır. Fazla olarak 21. Yüzyılda Sudan’da bulunan petrolün boru hatlarının Kızıldeniz’e çıkış noktası olan (Sevakin adasının yanı başındaki) Port Sudan da enerji politik açıdan giderek daha büyük önem taşıma trendi göstermektedir. Dolayısı ile önümüzdeki yıllarda Kızıldeniz’in ticari ve enerji-politik öneminin her zamankinden daha çok olmak üzere öne çıkacağı anlaşılmaktadır. Sevakin adası işte böylesi bir bölgeyi kontrol eden bir konuma sahiptir. Bütün bunlardan ayrı olarak İslami Kutsal topraklar olan Mekke ile Suudi Arabistan’ın liman ve ticaret kenti Cidde’nin de hemen karşısında yer almaktadır. Ayrıca, Sevakin adası korunaklı bir liman konumuna sahiptir (Şekil 2) ve Kızıldeniz’deki gelişmeleri ve ticareti Afrika içlerine taşıyabilecek pozisyondadır. Nitekim geçmişte Sevakin bölgesi için Afrika’nın giriş kapısı nitelemesi de kullanılmıştır.

Şekil 2 Sevakin Adası
Sonuç
Kızıldeniz’de yaşanan tüm gelişmeler ve bu bağlamda, Avrupa ile Amerika’dan Afrika’ya ve Asya’ya, tersine olarak da Uzak Doğu’dan Avrupa’ya yapılan ticaretin bu bölgeler arasındaki ticaretin % 10’u gibi bir değerde olması Kızıldeniz’e yadsınamaz önem kazandırmaktadır. Ayrıca, canlandırılmaya çalışılan İpek Yolu’nun kara yolunun yanı sıra deniz yolu alternatifi de sunuyor olması ve bu yolun Kızıldeniz’den geçmesi planlanması da bölgenin ehemmiyetini pekiştirmektedir. Dolayısıyla, dünyanın dikkatleri bölge üzerine çekilmiş durumdadır. Bu bağlamda, 19. Yüzyıldan bu yana Kızıldeniz bölgesinde konuşlanan batı ülkelerinden ayrı birçok ülke bölgede statüko kazanma çabasına girmiştir. Örneğin; Suudi Arabistan; Ürdün ve Mısır ile birlikte Neom projesi adı altında Kızıldeniz’in kuzeyinde bir düzenlemeye gitmekte ve fazla olarak Tiran ve Sanafir adalarını Mısır’dan turizm projeleri geliştirmek bağlamında devralarak Akabe körfezinin kontrolü için pozisyon almaktadır. Birleşik Arap Emirlikleri, Kızıldeniz’in güneyinde Babü’l Mendeb Boğazı bölgesinde Mion Adası’nda ve Eritre’nin Asab limanında ve Yemen’in Muha Limanı karşısında askeri üs kurma çalışmalarını ilerletmektedir. Çin ve Suudi Arabistan (ABD, Fransa, İtalya ve Japonya ‘nın da üslerinin bulunduğu) Babü’l Mendab boğazının Afrika kıyısında yer alan Cibuti’den askeri üs alma çabasındadır. Türkiye’nin de Somali’de bir üssü bulunmaktadır.
Kızıldeniz’de tüm bu pozisyon almalar gelişirken, Sudan’da bölünmenin getirdiği çalkantılarla bu ülkenin Kızıldeniz’de etkinliği göz ardı edilmiş görünüyordu. Ancak, Sevakin Adası için Türkiye’ye, tarihi geçmişten kaynaklanan ve tarihi eserlerin restorasyonu bağlamında verilen izin sadece turistik ve lojistik düzeyde bile kalsa Kızıldeniz gibi ekonomik ve enerji-politik anlamda stratejik bir bölgede yeni dengeleri gündeme getirecek niteliktedir denebilir.