Sürdürülebilir Bir Kalkınma İçin Madencilik

TÜPRAG A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, “tarım, madencilik ve turizm, ülkemizin kalkınmasında dışa bağımlılık olmaksızın, öz kaynaklarımızı harekete geçirerek katma değer oluşturabileceğimiz başat sektörlerdir. Özellikle madencilik, bu sektörler arasındaki öncü pozisyonuyla ülke kalkınmasının lokomotifi konumundadır. Ülke ekonomisinin gelişmiş dünya ülkeleri ile rekabet edebilmesi için, ülke kaynaklarının değerlendirilmesi, refahın artırılması için bir gerekliliktir.” dedi.

Türkiye’de madenciliğin dışa bağımlılığı azaltabilmek, kırsal kesimlerde istihdam olanaklarını artırabilmek ve özellikle yurt dışına giden kaynakların yurt içinde kalmasını sağlayabilmek için son derece önemli bir faaliyet alanı olduğunu belirten Mehmet Yılmaz, “başka bir ifadeyle, eğer madenciliğimizi geliştirebilirsek hammadde ihtiyacı için dışarıya giden dövizimiz memleketimizde kalır, işsizliğin azaltılmasına, tarım dışı istihdamın artışına büyük destek sağlanır ve de hiç şüphesiz sanayideki hammadde ihtiyacı öz kaynaklarımızdan karşılanırken katma değer yaratılmış olur.” İfadelerini kullandı.

Kırsal kesimde eğitim, sağlık, çevre ve altyapıya en çok katkı veren işletmeler, maden işletmeleridir. Madencilik; köyden kente göçü engelleyen, köy nüfusunu niceliksel ve niteliksel düzeyde artıran emek yoğun bir sektördür.

Bu noktada “sürdürülebilir madenciliğin” temel unsurlarına odaklanmanın önemli bir gayret olacağını belirten Yılmaz, bu unsurları şöyle sıraladı; iş güvenliği, çevre, toplumsal iletişim, sosyal onay yani sosyal rıza. Ayrıca, bu faktörlerin etrafına geliştirerek konumlandırabileceğimiz finansal şeffaflık ve etik bir çalışma yönergesinden bahsedebileceğimizi vurgulayan Yılmaz, “biz, tüm bu alt başlıkları, ‘sürdürülebilirlik ilkeleri’ olarak ifade ediyoruz” dedi.

Mehmet Yılmaz, insan ve çevre odaklı madencilik anlayışlarını ifade etmek için sözlerine şöyle devam etti; “önce insanı, yani hem doğrudan çalışanlarımızı hem de maden işletmelerimizin bulunduğu bölgelerdeki halkımızı, her gün sağ salim evine gönderip, insanın yaşadığı çevreyi temiz tutup, bunun sürdürülebilir bir şekilde devamlılığını sağlamamız gerekir. Ayrıca, eğer madencilik yapıyorsak şeffaf, iletişimi tam, gelen şikayetlerin ciddiye alınıp olabildiğince hızlı biçimde değerlendirildiği açık bir iletişim ortamını sağlamak gerekir, ki biz bu çabaların ve bağlayıcı değerlerin tümüne “sürdürülebilirlik” diyoruz. Bu da madencilik sektörümüzde son yıllarda gelişen ve sektörün gelişmesi için gerekli felsefenin oluşmasını sağlayan önemli değerlerden bir tanesidir.”

Türkiye’nin, dünya üzerinde topraklarında en fazla potansiyel olarak altın ihtiva eden ve en fazla altın tüketen ülkeler arasında yer almasına rağmen, bir türlü altın üretimini hızlandıramamış bir ülke olduğuna değinen Yılmaz, “ancak çok şükür, Türkiye de artık altın üreten bir ülke haline geldi. Dolayısıyla, bu kadar altın tüketen -ki bizim kuyumculuk sektörümüz oldukça gelişmiş olduğu için bu kadar altını dışarıdan alıyoruz ve dışarıya çoğunluğu mücevharat olmak üzere altın satıyoruz- bir durumdayken, potansiyelimiz de bu kadar yüksekken, hiç şüphesiz var olan kendi altınımızı üretmenin ithalat ve ihracat dengesine pozitif yönde katkı sağlayacağı çok açık biçimde ortadadır. Ancak bu noktada, maalesef bunu üzülerek ve altını çizerek  ifade etmeliyim ki, çevre argümanını kullanarak, bilimsellikten uzak düşünce yapısında gelişen organizasyonlar,  ülkemiz için getireceği sonuçları umursamadan, kendi siyasi ve ideolojik kimliğini parlatabilmek adına, siyasilerimizin bir kısmı tarafından fırsata çevriliyor ve oluşturulan söylemler üzerinden kamuoyu bilgi kirliliğine boğuluyor.” dedi.

STK’ların Fikirleri Bizim İçin Önemli

Madencilik faaliyetlerinde diğer paydaşlarla olan ilişkinin önemine değinen Mehmet Yılmaz, “elbette hiçbir faaliyet tek elden yürümesin, elbette her sektörde karşıt düşünceler ve çeşitli perspektiflerden değerlendirmelerde bulunan aktörler var olsun ki, üretim kalitesi belli bir denge ve standarda ulaşsın. Bu noktada, sivil toplum kuruluşlarının (STK) varlığı ve üretim süreçlerine müdahil olmaları tabii ki önemli bir durumdur. Ancak, karşıt görüşü savunmanın da bir usulü, ölçüsü ve bir ahlakı olmalı. Halkı kışkırtıcı, manipülatif, mesnetsiz söylemler ve eylemler, bırakın madencilik sektörünü ve bu sektörün arkasında yatan bilimsel paradigmayı, hiçbir alanda karşıt duruşun ve eleştirel yaklaşımın ifade tarzı olarak kabul edilemez. Bunun yerine alternatif katılımlar, yapıcı ve sağduyulu söylemler ve iletişim biçimleri ile görüşlerini izah etmelerini şiddetle rica ediyorum.” diyerek sözlerine devam etti.

Yılmaz’a göre bu noktada unutulmaması gereken bir diğer husus ise STK üyesi aktivistlerin evlatları ya da sosyal çevrelerinden yakınları da jeoloji mühendisi, maden mühendisi olabileceği ve ilgili diğer yerbilim disiplinlerinde eğitim alıp sektörde iş arayabilecekleri oldu. Gerçekten bilgilenmek isteyen ve görüş ifade etmek isteyen STK’lar için kapımız her zaman sonuna kadar açıktır diyen Yılmaz, devletin ilgili kurumlarından, üniversitelerden ve diğer paydaşlardan da diledikleri kadar bilgi alabileceklerini belirtti. Bizler, ülkemizde ortaya koyduğumuz madencilik faaliyetlerinin Türkiye’ye olan çevresel, ekonomik ve kültürel getirilerin farkında olarak ve gerek bilimsel gerekse kamu yararı gözeterek oluşan sorumluluk ve sınırlarımızın bilinciyle hareket ediyoruz diyen Yılmaz, “bu anlamda toplumun her kesiminden gelecek yapıcı görüşler, gelişimimizin bir parçası olacaktır, yeter ki siyasi ve kötü niyetli bir amaç içermesin. Altın madenciliği adına şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, arama çalışmalarından üretim aşamasına kadar tüm süreçlerde devletimiz titizlikle denetlemelerini yapmaktadır ve bu denetimlerin de katkısıyla artık tesis ve madencilik faaliyetleri bakımından belli bir kalite ve standarda kavuşmuş durumdayız.” sözleriyle madencilik sürecinde şeffaf ve yapıcı olmanın gerekliliğini vurguladı.

Siyanürle Altın Aranmaz

Mehmet Yılmaz, madencilik faaliyetlerine karşı tutum sergileyen kesimlerin en çok kullandığı argümanlardan birisi olan siyanür tartışmalarına ilişkin ise oldukça net bir tavırla “Siyanürle Altın Aranmaz” ifadelerini kullanarak şöyle devam etti; “bırakın altını, hiçbir tip maden aramasında, sondaj ve öncesindeki faaliyetlerde siyanür hiçbir zaman kullanılmadı, kullanılmayacaktır. Siyanür, yalnızca maden arama faaliyetleri sonrasında olası bir altın rezervi bulunduğunda, bulunan altının işlenmesi için kullanılan yöntemlerden biridir. Siyanür yöntemi ile altın üretimi ise gerek uluslararası standartlar, gerekse devletimizin denetim faaliyetleri ile sürekli ölçümlenerek insan sağlığına asla zarar vermeyen miktarlarda gerçekleştirilmektedir. Öyle ki, dünyada kullanımı bir asırdan uzun bir geçmişe sahip olan ve ülkemizde de gümüş madenciliği gibi maden tiplerinde 40 yılı aşkın süredir kullanılan bir yöntemdir.”

Sürekli madencilik ile ilişkilendirilmesine rağmen, siyanürün büyük oranlarda endüstrinin diğer alanlarında kullanılmakta olduğuna değinen Yılmaz, “ilaç, boya, plastik, sigara hatta sofra tuzu ve iplik gibi pek çok materyalin içinde bulunan siyanür; hem doğada şeftali, ceviz, mercimek ve acı badem gibi pek çok meyve, sebze ve yemişte bulunan hem de insanlar tarafından üretilebilen kimyasal bir bileşiktir” dedi. Kötü niyetli organizasyonlar tarafından siyanür kullanımına ilişkin üretilen bilimsellikten ve araştırma yetisinden uzak  iddialar, gerek ülkemizdeki gerekse dünyadaki madencilik çalışmalarının gelişmesini, dolayısıyla madenlerin bulundukları coğraftaya katkı sunmasını engellemek amacıyla oluşturulan algılardan ve gerçeğin çarpıtılmasına ilişkin faaliyetlerden yalnızca biridir ifadelerini kullanan Yılmaz, “biz Tüprag olarak, temsil ettiğimiz altın madenciliği ve geniş anlamda madencilik sektörü adına rahatlıkla ifade edebiliriz ki, kendisi ve ülkesi için doğru ve gerekli bilgiyi almak isteyen herkese şeffaf ve bilim temelli yaklaşımımız ile yardımcı olmaya; diğer yandan ise böyle manipülatif odaklarca üretilen söylemlerin karşısında durmaya devam edeceğiz. Sektörde üreticiler olarak, dünyada uygulanan mevcut en iyi teknolojileri uygulamak konusunda her gün kendimizi geliştirmeye devam ediyoruz” dedi. MART2021