Tarım Reformu’nda hedef 2023

Geldiğimiz nokta itibariyle çiftçilerimizin üretimlerini artırmanın yanında, dünyadaki pazarlarda diğer ülke çiftçileri ile rekabet edebilmeleri için üretimde; verimliliklerini, kalitelerini ve kârlılıklarını artırmak zorundalar. Bunun için de tarımsal üretimde önce altyapı hizmetlerinin sağlanması gerekiyor. Bu ihtiyaçları karşılamak için Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde kurulan Tarım Reformu Genel Müdürlüğü önemli çalışmalara imza atıyor. Yapılan çalışmalar ile ilgili görüşlerini aldığımız Tarım Reformu Genel Müdür V.  Abdullah Burak Keser, önemli açıklamalarda bulundu.

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü olarak arazi toplulaştırmasında gelinen noktayı ve hedeflerinizi aktarır mısınız?

Ülkemizde arazi toplulaştırması özellikle kırsal alanda başlayan çalışmalar Bakanlığımızın en büyük bütçeli projesidir. Küreselleşen dünyada öne çıkan iki önemli başlık vardır. Biri enerji, biri de gıda güvencesidir. Bütün ülkelerde bu iki başlığa göre kendi stratejilerini belirliyorlar. İnsan nüfusunun artmasıyla birlikte gıda ihtiyacının da artması ve buna bağlı tarım arazilerinin mutlaka ekonomik kullanılmasını ön görmemize neden oluyor. Bu da tarımsal üretimdeki işletmelerde ölçek ekonomisine ulaşılmasına bağlıdır. Arazilerin ekonomik kullanımı arazi toplulaştırması ile mümkün olabilmektedir. Tarım Reformu olarak bizler tarım arazilerini daha kolay ekilebilir bir hale getirmemiz gerekiyor ki çiftçilerimizde bu arazileri ekerken harcadığı sermaye ile kazancı arasında daha fazla kazanç elde etmiş olsun. Köy yerlerinde bir çiftçimizin 8 dönüm arazisinin her bir parçasının ayrı bir yerde olmasıyla aynı yerde olması arasında yapacağı harcama önemli bir boyuttadır. Kurum olarak şuana kadar 5.5 milyon hektar alanın toplulaştırma çalışmalarını yapmış durumdayız ve 1.9 milyon hektarlık toplulaştırma çalışmaları şuanda devam ediyor. Toplam olarak da 14 milyon hektarlık bir alanı belirleyerek arazi toplulaştırmasını bitirmeyi hedefliyoruz. Geriye kalan kısmı da her yıl 1 milyon hektarlık arazinin toplulaştırmasını yaparak 2023 yılında Türkiye’nin arazi toplulaştırma çalışmalarını bitirmiş olmayı hedefliyoruz. Arazi toplulaştırması aynı zamanda bir alt yapı projesidir, bu nedenle biz de kurum olarak çok amaçlı toplulaştırma çalışmaları yapmak istiyoruz. Örneğin tüm arazilerin sulama projeleriyle birlikte yapmak istiyoruz. Sadece arazi toplulaştırması değil, sulama projeleriyle birlikte işletmesini de yaparak tamamen çiftçilerimizin hizmetlerine teslim etmek istiyoruz. Bu projeleri hayata geçirmek için de hükümetimiz sürekli bizi desteklemektedir.

Daha öncesinde de 5403 sayılı bir kanun geçti ve arazilerin bölünmesi engellendi. Bu yasa şuanda etkin işleyebiliyor mu?

Çıkan bu yasa şuanda etkin işliyor. Büyük bir cesaretle çıkartılmış bir yasadır. Övgüye değer bir kanundur. Kanunun çıktığı andan itibaren Tarım Reformu Genel Müdürlüğü olarak Nüfus İşleriyle bağlantılarımızı kurduk. Yasanın çıkmasından bugüne 56 bin murisin üzerindeki tarımsal arazinin intikalleri mirasçılar tarafından gerçekleştirildi. Şu anda çiftçilerimizin kayıtları hemen bize bildiriliyor. Bizde kanunun gerekliliği neyi gösteriyorsa hemen yapıyoruz. Kanunun çıktığı süreden sonra da 778.311 kişi vefat etmiş ve 364.383 muriste şu anda tarımsal arazi varlığı tespit edilerek sistem tarafından takip ediliyor.  Araziyi izliyoruz, eğer gerekli işlemler yapılmaz ise tebligat yapıyoruz. Daha sonrasında da bildirimler yapılmaz ise gerekli davalarımızı açacağız. Bu konuda da özellikle bayan vatandaşların çok memnun olduğunu görüyoruz. Bize teşekkür eden insanlar var. Ülkemizde kendisine ait bir arazi olduğunu bilmeyen çok fazla insan olduğunu gördük. Bize dilekçe yazıp hesap numarasını yazarak arazisinin bizim tarafımızdan satılmasını isteyen vatandaşlarımız var. Bu işin en önemli kısmı ise taşınmazların kayıtlarının güncellenmesidir. Ben daha öncesinde Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde görev yapıyordum. Bu tür projelerde de bulunmuş biriyim, 2 B projesini yürüttüm. Bu konularda taşınmazların tapudaki güncellenmelerinin ne kadar önemli olduğunu gördüm. Vatandaşa icra gidecek o kişinin üstünde kayıtlı olması gereken taşınmaz babasının veya dedesinin üzerinde kayıtlı görünüyorsa icra o taşınmaza gidemiyor. Fakat bu güncellemeler yapılınca herkesin üzerinde olan taşınmazı net görmüş olacağız. Devlet için iki önemli temel unsur vardır. Bir vatandaşlık kaydı, ikincisi de tapu kayıtlarıdır. Bugün Tarım Reformu olarak arazi toplulaştırmasını yapmaktadır. Fakat miras kanunumuz ve medeni kanun nedeniyle bu durum da araziler yeniden bölünecektir. Bu nedenle arazi toplulaştırması bir defalık işlem değildir, sürekli yapılacak sistemdir. Bu nedenle de biz sürekli arazilerimizi inceleyeceğiz. İhtiyaç duyulan zamanda da yine toplulaştırma yapacağız.

Özellikle doğudan batıya göçte büyük sorunlar yaşandığını bilmekteyiz. Bir ailede baba vefat ediyor, kardeşlerden biri İstanbul’da yaşadığı halde arazini satmak istemiyor, bu durum sorun oluşturuyor mu?

Ülkemizde 3 milyon çiftçimiz var. Bunların hepsi işletmedir. Fakat tarım arazilerindeki hissedar sayısı 40 milyondur. Arada çok büyük fark bulunuyor. Ülkemizde işletme büyüklüğümüzde 6 hektardır. Bu oran Avrupa ile ABD ile karşılaştırdığımızda çok küçük kalıyor. Arazi toplulaştırması bu miktarı da yukarı çekecektir.

Şuanda ekilmeyen arazilerden dolayı Türkiye’nin yıllık 17 milyar dolarlık bir kaybı vardır. Bu yüzden bizim bu arazileri çok iyi bir şekilde kullanmak zorundayız. Tarım Reformu mülkiyetiyle ilgili bir tartışma yapmıyor. Yeni çıkacak yasada da durum, böyle olan arazilerde 2 yıl süre içinde arazileri izleyeceğiz, devreye gireceğiz, o araziyi kullanabilecek ve ekecek çiftçilerimizi bulacağız. Buradan elde edilecek gelirleri de mal sahibine vereceğiz. Siz tarım arazisine sahip olabilirsiniz, fakat bu ülkenin insanlarının gıda güvencesi  için de o tarım ürününe üretilmesine ihtiyacı olduğunu bilmelisiniz.

Bu bilinç oluşuyor mu?

Devletimiz son 10 yılda tarıma 90 milyar TL çiftçi desteği vermiş durumdadır. Burada desteklemeleri de doğru kişilere verilmesini sağlamak gerekiyor. Gerçekten o ekimi yapan, o toprağı işleyen kişilere yapmamız gerekiyor. Bunun içinde kayıtlar çok önemli bir yer tutuyor. Tarım Reformu olarak kimsenin arazi mülkünü elinden almıyoruz. Evet bu arazi senindir, fakat Türkiye’nin de burada üretilecek ürünlere ihtiyacı olduğunu anlatıyoruz. Böylelikle de bu bilinç oluşuyor. Sayın Bakanımız son bir yıldır Milli Tarım Projesi’ni gittiği her yerde aktarıyor. Bu proje Bakanlığımızın bütün birimlerini ilgilendiren ve bir bütün olarak çalışmasını sağlayan bir projedir. Sayın Bakanımız da vatandaşlarımıza aktarıyor. İnsanlarımızda tarım arazilerini koruması gerektiğini ve bu arazileri ekmeleri gerektiğini anlıyorlar. Yine verimi yüksek büyük ovalarımızın tescilini yaptık, tarımsal sit alanı olarak ilan ettik ve artık bu arazilere bir tane bile çivi çakılmıyor. Bu tarım arazilerini korumak için yapılmış en önemli düzenlemedir.

Toprak Koruma Yasasıyla ilgili hedefleriniz nelerdir?

Burada en önemli hedef tarım arazilerinin değerini hesaplamaktır. Bu çok önemli bir husustur.  Tarımsal gelir değerini hesaplayarak bir çok alanda kullanılmasının önünü açacağız. Bu konuda pilot uygulamamız başlayacaktır. Böylelikle bir standart belirlemiş olacaktır. Burada 110 tane farklı kriterlerimiz var. Arazinin verimliliğinden, ne kadar ürün aldığınız, hangi ürünleri ektiğinize kadar bilgiler bizde mevcut olacaktır.

Bu sistemler üreticilerin bu yıl hangi ürünü ekeceğinde daha fazla ekonomik gelir elde edeceğine yönelik bilgiler de içeriyor mu?

Milli tarım projesinde her ilçeyi bir havza olarak kabul ettik. O ilçede de yetişecek ürünleri ve desteklerimizi belirledik. Ekim yapılmadan önce belirliyoruz. Burada da iklim, su ve benzeri üretimi etkileyen önemli faktörleri göz önünde bulundurularak hareket ediyoruz. Her bir havzada bu yıl ne ekilmek istendiğini çiftçiye söylüyoruz. Sadece buğday ve yem üretimini her havzada serbest bıraktık. Onların dışında çiftçiye, Bakanlık  olarak senin havzanda şu ürünlerin ekimini istiyoruz. Eğer çiftçi bizim istediğimiz ürünleri ekerse destekleme yapılacak ve alım garantisi de veriyoruz. Farklı bir ürün ektiği zamanda biz destekleme yapmıyoruz ve alım garantisi vermiyoruz. Bu durum planlama yapmamızı sağlıyor. Bunun dışında da her ilçede gübre kılavuzu yapıyoruz. Böylelikle doğru gübre kullanımını sağlıyoruz. Bilinçsiz gübre kullanımı ile toprak ve su kirliliğini önlüyor ve tarım arazilerimizin kaybedilmesinide engelliyoruz.

Toplulaştırma çalışmalarında il bazlı biten bölgelerimiz var mı?

Şu anda biten yerler olduğunu söylemek yanlış olur. Her bölgede çalışmalar devam ediyor. Bir ilin biten bölgesi var, devam eden bölgeler var. Yine ihalelerin devam ettiğini söyleyebilirim. Bu konuda Kalkınma Bakanlığı ile de görüşüyoruz, DSİ ve Karayollarıyla da görüşmelerimiz oluyor. Doğuda Karayolları yol çalışmaları yaparken ciddi oranlarda kamulaştırma bedeli ödüyor. Biz onların bu kamulaştırma bedellerini ödememelerini sağlıyoruz. Çünkü toplulaştırma ile birlikte yolu da açmış oluyoruz.

Avrupa Birliği ile de tarım alanında çapraz uyum projesi geliştirildi. Yaptığınız projeler AB ile uyumlu tarım çalışmasını da beraberinde getirebilir mi?

Çapraz uyum projesini bakanlık olarak bizde çok önemsiyoruz.  Yakın zamanda da bu proje ile ilgili açılışını yaptık. Karşılıklı AB ülkeleri ile bizdeki destekleme modeli gibi birçok hususu karşılaştırıyoruz. Desteklemelerin doğru projeye, doğru kişiye ulaşıp ulaşmadığı konusunda çalışmalar yapıyoruz. Yine bu projeleri AB fonları da destekliyor. Türkiye tarım arazisi açısından AB için de önemli bir ülkedir. Bu nedenle onlarda yapılan çalışmaların doğru bir şekilde olmasını istiyorlar. Bizde Tarım Reformu Genel Müdürlüğü olarak ülkemizdeki arazilerden maksimum ürünü elde etme hedefimiz var. Bunun içinde görev yapıyoruz.

Mersin bölgesinde bir sel felaketi yaşandı. Her sene bölgede selle ilgili sorunlar olmasına rağmen çiftçilerimiz sigorta yapmıyor. Sigorta bilinci nasıl oluşturulabilir?

Tarım Reformu Genel Müdürlüğü olarak çiftçilerimize sürekli şunu söylüyoruz. Tarımsal üretimde her zaman meteorolojik afetlerle karşılaşmak mümkündür. Bu afetlerden etkilenmelerini azaltacak en önemli risk yönetim aracı tarım sigortasıdır. İnsanlar araçlarını sigorta yapıyor, evini sigorta yapıyor. Araç sigortaları da zorunlu bir hizmettir. Bu nedenle çiftçilerimize de diyoruz ki arazilerinizi, örtü altı tarım alanlarınızı ve hayvanlarınızı sigorta yaptırın. Mersin’de yaşanılan olaylarda Tarsim sigortası yapan çiftçilerin parası hemen ödendi. Doğal olarak bir sigorta yaptırmadıysanız bu zarar karşılanmıyor. Bakanlığımız hiçbir çiftçimizin zarar etmesini istemiyoruz. Bu nedenle herkesin bu sigortayı yaptırması gerektiğini söylüyoruz. Buradaki sigortalarda çok yüksek miktarlar tutmuyor. Tarım Sigortanız var ise Hazine Müsteşarlığımız siciline kayıtlı bağımsız eksperler hasar tespit yapıyor ve ödemeside yapılıyor. Bu konuda daha fazla bilinçlendirme için eğitim faaliyetleri yapıyoruz. Bir başka önemli hususta Tarsimin tarım sigortalarının kapsamını çok geliştirmesidir. 2017 yılında ilk defa kuru tarım alanlarında ekili buğday ürününde ilçe bazlı kuraklık verim sigortasına başlandı. Böylece tarımsal üretimdeki en büyük risk olan kuraklık, don, aşırı nem, sıcak rüzgar ve benzeri afetler sebebiyle meydana gelebilecek kayıpların karşılanması sağlanmış olacaktır. Ayrıca meyve ağaçlarında ürünün yanında ağaç ve fidanların kendileri de sigortalanabilmektedir. Kiraz da hasat öncesi yağmur riski ve asmalarda üzümün yanında yapraklarda sigorta kapsamına alınmıştır. Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılıkta da hayat sigortasının yanında hırsızlık riski de sigorta kapsamına alınarak mağduriyetler yaşanmaması sağlanmaktadır. Ayrıca 2016 yılı içerisinde meydana gelen afetler sebebiyle Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine borcu olan üreticilerimizin kredi borçları da ertelenebilmektedir.

Sonuç olarak “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” felsefesini şiar edinmiş ekibimle kırsaldaki insanlarımıza hizmet etmeyi onların hizmetkârı olmayı hedeflemekteyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın “Türk Tarımını kalkındırmadan Türkiye’yi kalkındıramayız” sözleri çalışmalarımızda rehberimiz ve güç kaynağımız olmaktadır.