Hedefimiz Tarsim’i Çok Daha İyi Noktalara Ulaştırmak
Gelişmiş toplumların öncelikli amacı, üretimin devamlılığını sağlayarak, yeterli düzeyde gıda arzını oluşturmak ve tüketici sağlığının en iyi şekilde korunmasını yani gıda güvenliğini temin etmektir. Tarım, insan hayatının devamlılığı için gerekli olan, gıda gereksinimi karşılayan stratejik bir alan olup, aynı zamanda çok sayıda doğal afet ve çeşitli risklerle karşı karşıyadır. Söz konusu doğal afetler ve riskler, çiftçinin bütün emeğini bir anda yok etmekte, üretim faaliyetlerini kesintiye uğramakta ve gelir kaybına sebep olmaktadır. Bu noktada tarım sigortaları uygulamaları devreye girmektedir. Ülkemizde tarım alanında faaliyet gösteren üreticilerin, bitkisel ürünlerinin ve hayvanlarının çeşitli risklere ve doğal afetlere karşı güvence altına alınabilmesi ve bu alanda sürdürülebilirliğin sağlanabilmesi amacıyla 2005 yılında 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu ile Tarım Sigortaları Havuzu, kısa adıyla TARSİM kuruldu.
TARSİM’in yaptığı çalışmalar ile ilgili Genel Müdür Yusuf Cemil Satoğlu, sorularımızı yanıtladı.
Ülkemizde tarım sigortalama oranının düşük olduğu belirtiliyor. Tarsim olarak bu konuda geldiğimiz noktayı aktarır mısınız?
TARSİM, 2005 yılında Kanun ile kurulan ve 2006 yılının Haziran ayında faaliyetlerine başlayan bir Sistem. Bu kadar kısa bir zaman içinde, tüm çiftçilerimize ulaşmak ve sigorta yaptırmalarını sağlamak mümkün değil. Dünyada tarım sigortasını uygulayan ülkelere de baktığımızda, bunun bir süreç olduğunu ve zaman aldığını görüyoruz.
Örnek olarak, İspanya’da 40 yılı aşkın süredir Agroseguro Sistemi faaliyetlerini sürdürüyor. Sistem çerçevesinde bazı uygulamalar zorunlu olmasına rağmen tarımda sigortalılık oranı %35 seviyelerinde. Yani bu çok kolay bir şey değil. Yine de TARSİM’in ulaştığı nokta çok önemlidir. 10 yılı aşkın süreçte, tarımda %18’in üzerinde sigortalılık oranı elde edilmiştir. Bu oranı 2017 yılının sonunda %20’lere taşımayı hedefliyoruz. Durumu bu açıdan değerlendirirsek, on yıl gibi kısa bir süreçte, başta Bakanlık ve Hazine Müsteşarlığı olmak üzere tüm paydaşlarımızın katkıları ile son derece başarılı çalışmalar yapıldığı ve sonuçlar elde edildiğini söyleyebiliriz. Bununla birlikte üreticilerimizin de eski alışkanlıklarını değiştirmesi ve mutlaka bu konuda bilinçlenmesi, işini şansa bırakmaması gerekiyor.
Gelişmiş ülkelerdeki tarım sigortaları ile karşılaştırdığımızda iyi bir nokta da olduğumuzu söyleyebilir miyiz?
Dünyadaki diğer tarım sigortaları uygulamalarına baktığımızda, kapsamın ülkemizde uygulanan Sistem’e göre daha dar olduğu görülecektir.
TARSİM, dünyadaki en geniş kapsamlı Havuzlardan birisidir. Bugün baktığımızda, Latin Amerika ülkelerine, Hindistan’a, Fas’a, Gürcistan’a, Azerbaycan’a bu alanda örnek oluyoruz.
Tarım üstü açık bir fabrika gibi. Katastrofik risklerin, çok geniş alanları aynı anda olumsuz yönde etkileyebilme özelliğinden ötürü, tarım sigortası sigortacılıkta en zor alanlardan birisi. Bu nedenle, birçok ülkede tarım sigortası sistemleri varlığını uzun süre sürdüremiyor. Türkiye’deki Sistem’e bakıldığında, on yılı aşkın sürede sürdürülebilirlik konusunda çok iyi bir performans sergilendiğini ve bu yönde isabetli kararlar alındığını, TARSİM’in sağlıklı bir şekilde büyüdüğünü ifade edebiliriz. Keza, geçtiğimiz yılın Ocak ayı ile bu yılın aynı dönemini poliçe adedi olarak karşılaştırdığımızda %68 oranında artış yaşandığını görüyoruz. Yani Sistem bu yıl da hızla büyümeye devam ediyor.
Ülkemizdeki çiftçilerimiz sorunlar yaşadıkça mı sigorta yapıyor yoksa Tarsim olarak bilgilendirme toplantılarınız mı etkili oluyor?
İkisinin de etkili olduğunu söyleyebilirim. Üreticilerimiz birebir ve yüz yüze yapılan etkinlikleri daha samimi buluyor. Bu nedenle Bakanlığın İl-İlçe Teşkilatları ve paydaş kurumlarla birlikte gerçekleştirdiğimiz Bilgilendirme ve Tanıtım Toplantılarının diğer tanıtım enstrümanlarımıza göre üreticiler nezdinde çok daha etkili olduğunu ifade edebilirim. Geçtiğimiz Aralık ayından itibaren, ülke genelinde Bölge Müdürlüklerimiz aracılığıyla 300’ün üzerinde toplantı gerçekleştirdik. Üreticilerimize yeni uygulamalarımızı aktardık ve sorularını yanıtladık.
Bununla birlikte, bir bölgede, doğal afet nedeniyle büyük çaplı bir hasar meydana gelip, tarımsal faaliyetler olumsuz olarak etkilendiğinde, hasar ödemesi alan sigortalı üreticileri gören diğer üreticiler, bir sonraki yıl tarım sigortası yaptırarak, Sistem’e dahil oluyor.
Bir de tarım sigortasını değerlendirirken ürün bazında sigortalılık oranlarına da bakmak gerekiyor. Türkiye genelinde %18’in üzerinde sigortalılık oranına ulaşmış durumundayız ancak bazı stratejik özellikteki ürünlere bakıldığında sigortalılık oranının çok daha yüksek olduğunu görüyoruz. Örnek olarak, 2016 yılı için Manisa’da üzüm ürününde sigortalılık oranı %65, Malatya’da ise kayısı ürününde sigortalılık oranı %30 civarındadır. Eğer ürünün ekonomik değeri yüksek, doğal afetlere karşı daha savunmasız ve yetiştirildiği bölge riskli ise üretici sigortasını mutlaka yaptırıyor. Fakat bazı ürünlerde üreticilerimiz sigortayı tercih etmiyor. Örneğin; çay ürününde risk çok düşük olduğundan sigortalama oranı da çok düşük. Buna karşılık, aynı bölgede fındık ürününde sigortalılık oranı yüksek.
Ülkemizde tarım sigorta ücretleri yüksek midir?
Öncelikle TARSİM’in kuruluş amacının ticari olmadığını ve Sistem’in kar amacı taşımadığını ancak sürdürülebilir bir yapıya da sahip olması gerektiğinin altını çizmek isterim. Verilen ve alınan arasında her zaman bir dengenin olması gerekiyor. TARSİM’de bu denge her zaman gözetiliyor. Yani Sistem açısından bu ticari değil, hayati bir tercih. Sistem’in hayatına devam edebilmesi için yapılan bir tercih.
Devlet Destekli Tarım Sigortası branşlarında uygulanan tarife prim fiyatları; faaliyet gösterilen branşa, ekilen ürüne, bölgeye ve riske göre değişiklik göstermektedir. Primler, yapılan detaylı analizler, değerlendirmeler sonucunda aktüeryal ve sigorta prensiplerine göre tespit edilmekte, uygulamaya alınmadan önce üreticinin ödeyebileceği makul düzeye çekilebilmek için gerekli düzenlemelere tabi tutulmaktadır. Ayrıca Sistemin sürdürebilirliğinin sekteye uğramamasına özen gösterilmektedir. Bunların yanı sıra, sigorta primlerinin kolaylıkla ödenebilmesi amacıyla alternatifli tarifeler ve indirim kolaylıkları da üreticilerin hizmetine sunulmaktadır. Devlet desteği oranı %67’ye ulaşmaktadır. Bu doğrultuda fiyatların yüksek olmadığını ifade edebiliriz.
Ülkemizde çiftçilerimiz bir hasar olduğunda Tarsim’den daha fazla destek beklediği de biliniyor.
Üreticilerimiz artık şunu net anlamalıdır. Bu bir sigorta sistemidir. Bu bir destek programı değildir. Çiftçilerimiz bize diyor ki hasarımız oldu, Tarsim ödesin. Biz de diyoruz ki aramızda bir poliçe yani bir anlaşma var ve buradaki kapsam dahilinde zararınız karşılanır ve bu kapsam dışında olan zararlarınızı karşılayamayız. Bu hukuk açısından da uygun değildir. Dolayısıyla üreticilerimiz aldığı teminatın karşılığını bilmek zorundadır. Elbette, burada dağıtım kanallarına da önemli ölçüde sorumluluk düşüyor. Çünkü sigortayı, alınan poliçenin hangi teminatları içerip, içermediğini çok iyi bir şekilde üreticiye aktarmaları gerekiyor.
Sonuç itibarıyla, TARSİM olarak, bir hasar oluştuğunda burada biraz az ödeyelim, eksik ödeme yapalım gibi bir durum söz konusu olamaz. Hedefimiz, tarım sigortaları sistemini ülke genelinde yaygınlaştırarak, devletin üzerindeki yükü bu Sistem üzerine almaktır. Böylelikle devlet bütçe disiplinine katkıda bulunmaktır.
Ülkemizde zarar görüldüğü zaman hemen devlet bu zararı karşılamalıdır, diye bir söylem gelişti. Geçmişte de bu zararlar karşılanıyordu. Fakat Mersin’deki olaylar sonrasında Tarım Bakanı artık zararların karşılanmayacağını belirtti.
Bakan Bey basın toplantısında net bir şekilde ülkemizde TARSİM’in tarım sigortası alanında faaliyetlerini sürdürdüğünü ve kapsamının da geniş olduğunu ifade ettiler. Bu nedenle oluşacak zararlarda devlet desteğinin bulunmayacağını belirttiler.
2017 yılından itibaren, üreticilerimize kuru alanda yetiştirilen buğday ürününde kuraklık teminatı sunmaya başladık. Önümüzdeki yıl diğer tahıl ürünlerinde de kuraklık teminatı sunmaya başlayacağız. Kuraklık’ı da teminat kapsamına aldıktan sonra tarım sektöründe oluşabilecek tüm risklere karşı üreticimize hizmet sunuyor olacağız.
Burada önemli bir ayrıntı; üreticiler tarafından bazı şartların yerine getirilememesi halinde teminat verilememesi. Geçtiğimiz günlerde Mersin’de yaşanan hasarda da bu durum hakimdi. Mersin’deki seralarda hasarın çok büyük olduğunu gördük, ciddi boyutlarda afet vardı. Fakat oradaki üreticilerimiz alçak yüksek tünel dediğimiz bir sistemle üretim yapıyor. Bunlar sera değil, 1-1,5 metre tüneller oluşturulmuş ve üstüne naylonlar örtüldüğü için sera olarak tanımlıyorlar. Ve Sistem’e de sera olarak kayıt ettiriyorlar. Ancak Sera Sigortası yapılabilmesi için seraların sigortanın aradığı vasıfları karşılaması gerekiyor. Mesela, Sera Sigortası çerçevesinde seranın fırtına teminatı alabilmesi için çevre betonu olması gerekiyor.
Bakanlığımız da ülkemizdeki seraların modern bir hale kavuşturulabilmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Sonuç itibarıyla, TARSİM bir sigorta sistemi. Bizler de bu Sistem çerçevesinde, mevzuat çerçevesinde hareket ediyoruz. TARSİM’in teminat vermemesi, zararı karşılamaması gibi bir durum söz konusu değil. Bu anlamda TARSİM’i kötülemek hiçbir fayda sağlamayacaktır.
Ülkemizin bazı bölgelerinde her yıl sel gibi olaylar yaşanmasına rağmen çözüm bulunamıyor. Konu ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Maalesef böyle yerlerimiz var. Mersin’de sel olayının yaşandığı bölgede 15 yılda bir böyle bir afet yaşanmış. Burası çukur bir yer ve deniz seviyesinin altında bulunuyor. O bölgede bir sistem kurularak sorun çözülebilir. O bölgeye sel bastığı an su boşaltılmış olsaydı, ürünler bu kadar büyük zarar görmezdi. Su içerde kaldığı için bitkiler bozuluyor. Aynı sorun Hatay için de geçerli. Asi nehrinin bulunduğu bölge her yıl su baskını yaşıyor. O bölgede geçen yıl da sorun oldu, bu yıl da sorunlar yaşandı. Her sene su baskını yaşanıyor. Bu duruma bir önlem almak gerekiyor. Su basan bölgeler belirlenerek, ya ekimi engellenebilir ya da ürün çeşidi değiştirilebilir.
Sigorta kapsamının geniş olduğunu vurguladınız. Neleri karşılıyorsunuz, ürün eken bir kişi zarar gördüğü zaman kaybettiği gelirini de karşılayabiliyor musunuz?
Tarsim olarak üründen elde edilecek geliri değil, ürünün kendisini sigorta yapıyoruz. Türkiye’de ticari olarak üretilen tarımsal ürünlerin hemen hemen hepsi kapsam içine alınmış durumdadır. Başta dolu, fırtına, deprem, heyelan gibi birçok riske karşı teminat veriyoruz. Eskiden ürünlere verdiğimiz teminatları artık ağacın kendisine de vermeye başladık. Büyükbaş Hayvan Hayat Sigortası çerçevesinde de yeni yıldan itibaren hırsızlık teminatı sunmaya başladık.
Tarsim olarak hedefleriniz nelerdir?
Önümüzdeki yıllarda sigortalılık oranını daha üst seviyelere çıkartarak, %50-60’lara taşımak istiyoruz. İlerleyen yıllarda gerekli alt yapının oluşması halinde, gelir sigortasına geçmek bizim en temel hedefimiz. Ürün bazlı ya da işletme bazlı gelir sigortasına geçmek istiyoruz. Bunun için kanuni alt yapı gerekiyor, fiziksel alt yapı gerekiyor. Lisanslı depoculuğun gelişmesi gerekiyor, tarım borsasının oluşturulması gerekiyor.
Amerika’da tarım borsası 100 yıldır bulunuyor ve orada gelir sigortasını daha rahat yapabiliyorsunuz. Çünkü anlık fiyatları dahi görebiliyorsunuz. Zaman içinde tarım borsası kurulur ve depoculuk sistemi oluşursa ve yukarıda belirttiğimiz şartların oluşması halinde Tarsim olarak gelir sigortası yaparız ve ülkemizin önemli sorunlarından bir kısmı çözülmüş olur.
Dünyada küresel ısınma sorunu giderek büyüyor bu durum tarım sektörünü etkiliyor mu?
Davos’ta her yıl iklim değişikliği ile ilgili raporlar hazırlanıyor. Geçen sene ve bu yılki raporlara baktığımızda, iklim değişikliği global riskler içinde ilk sırada yer almaktadır. Dünyanın içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi sorunlar bir kenarda tutularak, en önemli sorunun iklim değişikliği ve olağanüstü hava şartları olduğuna vurgu yapılıyor. Aşırı sıcaklık, aşırı kuraklık, aşırı yağmur ve aşırı don gibi olayların hepsi ilk önce ve doğrudan tarım sektörünü etkileyecektir.