Tasarım ihracatta büyüme için hergün daha çok önem kazanıyor
Rapsodi Dekor Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Can Dervişoğlu:
Büyüme ve üretimini artırmak isteyen işletmelerin bulunduğu pazarlarda tutunma ve yeni pazarlar edinme çabası ihracatımızı artırsa da bu durumun sürdürülebilir olup olmadığı tartışma konusu. Pandeminin sunduğu fırsatları iyi değerlendiren üreticilerimiz Çin’in tekrar devreye girmesi ve değişen tüketici alışkanlıkları çerçevesinde son dönemde zorlanmaya başladı. İhracat konusunda başarılı çalışmalara imza atan Rapsodi Dekor Sanayi A.Ş’nin önümüzdeki dönem planları ile ilgili görüşlerini almak için bir araya geldiğimiz Rapsodi Dekor Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Can Dervişoğlu, önümüzdeki dönemde yurtdışı pazarlarda başarılı olmanın formülünü verdi.
İhracat rakamlarımız artsa da son dönemde üreticilerimizden zorlandıkları yönünde söylemler gelmeye başladı. Konu ile ilgili bir değerlendirme yapmanızı istesek neler söylemek istersiniz?
Pandemi döneminde tüketim alışkanlıkları değişti. Ev ve mutfak eşyaları grubu olarak bizim sektörümüzde bir talep artışı oldu. Bu genel anlamda da Türkiye endüstrisi için çok olumlu bir gelişmeydi. Bu doğrultuda da yatırım yaptık ihracatımızı büyüttük. Fakat pandemi sonrasında dengeler çok değişti. Hammadde maliyetleri arttı ayrıca bulunurluğunda da sorunlar yaşamaya başladık. Pandemi sonrasında karşılaştığımız bir diğer sorun ise düşen talep ile artan stoklar oldu. Bu durum hemen hemen tüm sektörlerde aynı diyebiliriz.
Stoklardaki artış hammadde fiyatlarında düşüşe neden oldu mu?
Cam grubu ürünler için hammadde fiyatlarında düşüş olmadı ama alüminyum, iplik ve çelikte fiyatların düştüğünü gözlemliyoruz.
Bizim sektörümüzde ise talep daralması ve güncel kur politikaları nedeniyle ihracatta zorlandığımız bir dönemi yaşıyoruz. Buna artan işçilik maliyetlerini de dahil ettiğimizde, bu durum dışarda bizi pahalı hale getirdi. Bizim işçilik maliyetlerimizdeki artışı dışarıdaki müşterilerimize anlatmamız mümkün değil. Diğer taraftan navlunların düşmesi sonrası Çin tekrar devreye girdi. Bu sebeplerden dolayı tüm sektörler ihracatla ayakta kalmak için mücadele ediyor.
Çizdiğiniz tablo doğrultusunda şartları lehimize çevirebilmek için neler yapılabilir?
Bu yıl çok daha agresif bir şekilde hareket etmemiz gerekiyor. Pandemi döneminde yükselen talep ve Asya pazarından ithalatın azalması bizler için önemli fırsat yaratmıştı. Bugün bizlerin Pandemi döneminde kazandığı Batıya ihracatında kalıcı olmak istiyorsak önümüzdeki yılı kardan feragat edip çok daha verimli üretim yapacağımız bir yıl hedeflemenin kanaatindeyim.
Pazar kaybetmeden yola devam etmemiz çok güç, Çin’in denkleme girmesi doğal olarak pazar kayıplarına yol açacaktır. Bizim bu ortamda tasarım ve markalaşma yolu ile değer yaratma hususunu ön plana çıkarmamız lazım.
Türkiye üretimi ile güçlü ve fason üretimden çıksın demiyorum. Fakat bunu yaparken eş zamanlı olarak kendi tasarımlarımızla değer yaratmaya konsantre olmalıyız. Eğer tasarımı göz ardı edersek çok kolay vazgeçilebilir bir tedarikçi oluruz. Tam tersi tasarımı ön plana çıkarırsak pazardaki raflara daha sıkı tutunacağımızı düşünüyorum. Bugün fiyat rekabetçi bir üretici olma noktasında değiliz.
İyi üretici kimliğimizin yanında tasarım ve markası ile de anılan fabrikalar olmayı hedeflemeliyiz.
Son bir yılda yurtdışında rafların daha uzun sürelerle değiştiği ifade ediliyor. Tasarım da yapsak bu zorluğun üstesinden gelebilir miyiz?
Haklısınız artık koleksiyonlar daha uzun dönemler olarak raflarda yerini aldı. Bu talepteki daralmanın doğal sonucudur. Globaldeki enflasyon ve perakendedeki daralma ile tüm perakende firmaları aynı koleksiyonu daha uzun bir zaman diliminde rafında tutuyor, geçmiş dönem gibi raflarda hızlı değişen koleksiyonlar bugün kalmadı.
Bu yönelim doğrultusunda talebi artırmak oldukça zor. Bu noktada önemli olan marka ve tasarımınızla ön plana çıkmaktır. Kuvvetli üretimimizi marka ve tasarımla desteklemezsek raflara tutunmamız mümkün değil.
Fuarlar bu çabayı destekler mi?
Fuarlar maalesef eskisi kadar ilgi görmüyor. Yakın bir geçmişte bizim sektörümüzün önemli bir fuarı olan Ambiente’ye katılmak için Almanya’daydık. Geçen yılki aynı organizasyonla kıyasladığımızda yarı yarıya ziyaretçi aldığımızı söyleyebilirim. Ne mutlu ki gelen ziyaretçimiz az da olsa verimli toplantılar yaptık. Ama bu durum bana firmaların fuarları seçerek geldiği sonucuna varmama neden oldu. Bu çerçevede bu müşterilere tutunmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunun için düzenli olarak müşterilerimizi ziyaret edip, müşterimize dokunmamız gerektiğini düşünüyorum. Eskisi gibi biz fuara katıldık siparişlerimizi aldık seneye görüşürüz durumu artık olmayacak. Bu noktada firma olarak her ay iki ülkeye seyahat planı hazırladık ve uygulamaya koyduk. Ayrıca yeni pazarlara da nasıl ulaşacağımız konusunda çalışmalar yürütüyoruz.
Yeni pazarlar nereler olabilir?
Biz bugüne kadar Rakle olarak gözümüzü hep batıya çevirdik. Ortadoğu pazarı yerine Avrupa’yı önceliklendirmemizin bize iki türlü faydası oldu. Bu durumda Ortadoğu’da Türk firmalarla rekabet etmemiş olduğumuz gibi bize kendimize mavi bir okyanus ortaya çıkarmamızı sağladı. Bugün de bu doğrultuda rekabetin yoğun olduğu kırmızı okyanuslar yerine tasarımı ve markalaşmayı ön plana çıkararak yeni mavi okyanuslara açılmak istiyoruz.
Avrupa’nın enflasyonla mücadele doğrultusunda nasıl daha muhafazakar bir yapıya büründüğünü gördük. Bu ortamda İngiltere ve ABD’nin bize uygun olduğunu görüyoruz. Bunun yanında yeni pazarlar içerisinde Güney Amerika’yı sayabiliriz.
2024 sonrası Avrupa pazarının da yeniden çıkışa geçeceğini düşünüyoruz ve planlarımızı ona göre hazırlıyoruz. Biz 2023 zor bir yıl olsa da % 35 ihracatla kapattık ve şirketimiz cirosunda dolar bazında ise % 30 büyüme rakamını yakaladık. Bu başarının değerli olduğunu düşünüyoruz ve 2024’te de aynı hedefle yola devam ediyoruz.
2024 yılında kur artışına paralel olarak işçilik maliyetlerinde düşüş bekliyor musunuz?
Para politikasına bakarak yüksek oranda bir kur artışının olmayacağını düşünüyorum. Bu çerçevede benim yılsonu dolar tahminim 36 TL seviyelerinde. Bu çerçevede işçilik maliyetlerinin düşeceği kanaatinde değilim. Bu durumun işletmelere yarattığı bir diğer sorun ise nakit akışıdır. Nakit akışının kısıtlandığı finansal ortam firmaları zorluyor. Az önce bahsettiğim agresif hareket etme düşüncemiz eğer doğru finansman kaynaklarını kullanamazsak, biz de dahil tüm ihracatçılar için fren sebebi olacaktır.
Tüm işletmelerin genel olarak bu konuda bir sıkıntısı var. Bu ortamda doğru finans kaynağına nasıl ulaşabilirsiniz?
Bu konuda genel olarak ülke politikalarından destek bekliyoruz. Bu destek gelirse üretim devam eder ve ihracat rakamlarımızı artırabiliriz.
Son dönemde insan kaynaklarına ulaşım konusunda da büyük sorunlar yaşandığı ifade ediliyor sizin bu konudaki gözlemlerinizi alabilir miyiz?
Bu sorunu üretim yapan tüm işletmeler gibi bizde yaşıyoruz. Türkiye’de bilinçli insan kaynağı giderek azalıyor. Özellikle sanayide çalışacak insan kaynağı bulmakta sorun yaşıyoruz. Bence seksenlerin Almanya’sı olmamıza çok az kaldı. Ülkemizde ciddi bir iş arayan üniversite mezunu kitlemiz varken sanayide de hem ara hem de üst kademe için teknik ve zanaatkar işsizlik sorunu vardır. Ülke olarak ihtiyaçlarımızı iyi analiz etmeliyiz. Sanayideki bu teknik personelin de pozisyonunu yeni nesil için hem kazanç hem de statü olarak daha çekici kılmalıyız.MART2024