Tekom Savunma ve Havacılık Sanayi A.Ş. Genel Müdürü Mehmet Fidan: İhracat yaptığımız ülke sayısı her geçen gün artırıyoruz
İki yılda bir gerçekleştirilen IDEF Fuarı’nın 16.’sı düzenleniyor. Birçok firmanın gövde gösterisi yapacağı fuarda yer alacak olan Tekom Savunma, aydınlatma alanında birçok ürünü yerlileştirerek savunma sanayimize önemli katkılar sunuyor. Savunma sanayine verdiği katkıları değerlendirmek amacıyla bir araya geldiğimiz Tekom Savunma ve Havacılık Sanayi A.Ş. Genel Müdürü Mehmet Fidan, sektörün zorluklarını okuyucularımızla paylaştı.
Bu yıl yapılacak olan IDEF’23 Fuarı’nın sektöre sağlayacağı katkı ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Tekom Savunma olarak şuana kadar üç defa IDEF Fuarı’na katıldık. İlk katıldığımız fuar sonrasında siparişler gelmeye başladı. Fuar öncesinde de savunma sanayi alanında çalışmalar yapıyorduk fakat kendimizi kabullendirmekte zorlanıyorduk. IDEF Fuarı sonrasında ise birçok firma bizi tanıyarak çalışmaya başladı. İkinci IDEF Fuarı’na katıldığımızda ise daha fazla firma bizi tanımaya başladı ve yurt dışından siparişler almaya başladık. Üçüncü katıldığımız fuarda ise siparişlerimiz katlanarak arttı. Şuanda 35 ülke ve altmışın üzerindeki firmaya ihracat gerçekleştiriyoruz. Bunun dışında yakın bir zamanda İngiltere, İtalya ile çalışmaya başlayacağız. Japonya’da bir firma ile görüşmelere başladık ve onlardan da sipariş bekliyoruz. Böylelikle ihracat yaptığımız ülke sayısı her geçen gün artıyor.
Ürettiğiniz ürünler Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterinde bulunuyor mu?
Tabii ki. Tekom Savunma ürünleri aynı zamanda Savunma Sanayi Başkanlığı’nın kataloğunda da yer almaktadır. Tekom Savunma olarak ağırlıklı olarak aydınlatma ürünleriyle başladık. Leopard tankı ve Fırtına obüsünün birçok aksamını yerli olarak yaptık. Şimdi ise ihalelere katılmak yerine seri üretim yapacağımız alanlara yönelmeye çalışıyoruz. Askeri kara araçlarındaki bütün ürün yelpazesinde iç dış aydınlatma farlar da dahil yerli üretim yapıyoruz ve bunların hepsini askeri standartlarda yapıyoruz. Türkiye’deki askeri kara araç üreticilerin hepsine bu ürünleri veriyoruz. Sadece Türkiye ile de sınırlı değil, yurt dışına da veriyoruz. Yurt dışında Alman, İtalyan ve İngiliz rakiplerimiz var onlara rağmen uluslararası piyasada artık söz sahibi olmaya başladık.
Standart olarak yurt dışı firmaların ürünlerine yakın bir ürün çıkartabiliyor muyuz, yoksa fiyat olarak mı rekabet ediyoruz?
Hayır, birçok üründe rakiplerimizden daha iyi ürün üretebiliyoruz. Tekom Savunma ürünleri askeri ürünler olduğu için kalitesi oldukça yüksektir. Sektörde Fransız firmalarda bulunuyor biz onları rakip olarak saymıyoruz. Çünkü ürünlerimiz onların kalitesinin çok üzerindedir. Bazı ürünlerde kalite olarak İngiliz firmaların önündeyiz. Yine Alman firmaların önünde olduğumuz alanlar var ve bir takıım ürünlerde Alman firma bizimle rekabet edemediği için artık üretmiyor.
Savunma sanayi sektörüne giriş yapmak zordur. Tekom Savunma olarak savunma sanayi alanına nasıl giriş yaptınız?
Tekom Savunma 2000 yılında kuruldu. Ağırlıklı haberleşme alanında baz istasyonları ve uydu sistemleri üzerine kurmuştuk. 2001 kriziyle birlikte firma kabuk değiştirdi ve AR-GE faliyetlerine yoğunluk vererek savunma sanayi alanına giriş yaptık. O dönemde de Leopard tanklarının modernizasyonu vardı ve bizde katıldık. Arkasından Fırtına Obüslerinin imalatı başladı. M60- M52 gibi tanklarda da çok sayıda ürünümüzü yerlileştirdik. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine girmeyi başardık. Buradaki ihaleler zaten askeri fabrikalardı. Askeri fabrikaların farklı bakım merkezleri üzerinden çalışmalar yaptık. Oradaki çalışmalar sayesinde bizde birçok ürünü yerli olarak üretmeyi başardık.
Askeri fabrikalar Asfat A.Ş’ye bağlandı. Onlarla da çalışmalarınız devam ediyor mu?
Biz uzun bir süredir ihalelere çok sık katılmıyoruz. Bizden sadece birkaç ürün alıyorlar. Süreçler artık çok sıkıntılı ilerliyor. Ödeme süreçleri çok uzun sürüyor. İlişkiler artık çok sıkıntılı, biz hiçbir zaman organik ilişkiye girmedik onun için biraz yavaş ilerliyoruz. Biz dik duruyoruz. Tekom Savunma her zaman doğru ürünler yapar ve ürünlerimizin de arkasında dururuz. Dürüstlüğümüz ve kalitemiz sayesinde şirketimiz her yıl büyüyerek yoluna devam ediyor. 2009 yılında ilk fabrikamızı kurduk. Fabrikamızla birlikte profesyonel bir yapıya ulaştık. 2021 yılında ise ikinci fabrikamızı kurduk. Yaklaşık bir buçuk yıl oldu bu fabrikaya taşınalı. 3500 metrekarelik yeni bir alana geçmiş olduk. Böylelikle çalışan sayımız arttı, iş potansiyelimiz arttı. Şimdi ise yeni bir fabrika kurmak için çalışmalara başladık. Devlet bize daha fazla yatırım yapmamız için yer tahsis etmek istedi. 5 yıl sonra büyük bürokratik engelleri aşarak yerimizi alabildik. Bu süreçte çok yoruldum fakat inatçı bir kişiliğim var adım adım süreçleri takip ederek yerimizi alabildik. Kocaeli Üniversitesi Teknoparkının yanında 14 dönüm araziyi devlet bize kiraladı. 30 yıl olarak sözleşme imzaladık ve temel çalışmalarını bitirerek fabrika inşaatına başladık. Bunun dışında da yatırım teşviki verdiler. 5. bölge teşviklerinden yararlanıyoruz.
Savunma sanayi alanında vakıf firmalarıyla çalışmalar yapabiliyor musunuz?
Aselsan ile çalışmak çok zordur. Yeni ürünlerinizi kabul ettirmenizde çok zordur. Şuana kadar onların kullanmış olduğu ithal ürünlerden sadece 2-3 tanesini yerlileştirerek verebildik. Yerlileştirme kapsamında sürekli liste yayınlıyorlar. Bizde o ürünleri yaptığımızı belirtiyoruz. Aselsan ürünleri göndermemizi istiyor, bizde gönderiyoruz. Fakat Aselsan her ürüne ayrı testler istiyor. Biz bu ürünleri askeri fabrikalarda kullandığımızı belirtiyoruz. O testleri fabrikalar yapıyor, bize test raporlarını vermiyorlar. Her ürüne firma olarak bizde test yapamıyoruz. Türkiye’de ülke kaynakları zaten sınırlıdır. Biz her ürüne test için yüzbinlerce dolar ödeme yaparsak ülke olarak hepimiz batarız.
Bu konuda Savunma Sanayi Başkanlığı da çalışma yapıyor.
Test merkezi kurulması için Türkiye’de birçok çalışma yapılıyor. Bunlar halen yetersiz. TR Test firması da kuruldu. Fakat bazı testlerde 6 ay sonraya anca randevu veriyorlar. Yeni fabrikamızda bizde kendi test laboratuvarımızı kendimiz kuracağız. Çünkü bu işler giderek artıyor ve test sorunu sürekli karşımıza çıkıyor. Savunma sanayi dışında havacılık alanına yönelmek istiyoruz ve bu testler orada da karşımıza çıkacaktır. 2017 yılında Gökbey Projesi ile havacılık alanına giriş yaptık. Gökbey Projesi’nde iç dış aydınlatma projesini bize verdiler. Çok zor bir süreci orada geçirdik. TUSAŞ bu projeyi bize vermek istemedi, fakat Başkanlığın zorlamasıyla bize vermeyi kabul ettiler. İşleri riske atmak istemediklerini belirttiler. Fakat ürünleri denedikten sonra bizimle çalışmaya başladılar. Daha sonrasında Atak Projesi’nde görev verdiler. Tusaş’a çok daha fazla ürün verebiliriz. Fakat yerlileştirme konusunda firmaların çok istekli olduğunu düşünmüyorum. Bu konuda kurumların bizleri biraz daha desteklemesi gerekiyor.
Savunma Sanayi Başkanlığı sizi desteklemiyor mu?
Başkanlık firmalara rağmen destekliyor. Ama firmalarda çok zorluk yaşıyoruz. Ürünleri yerlileştirme aşaması, kabul aşaması çok sıkıntılı gidiyor. Savunma sanayi dövizle sözleşme anlaşmalarında kapsam dışında olmasına rağmen TL sözleşme yapıyorlar ve düşük fiyat vermeniz için sizi zorluyorlar. Oysa savunma sanayi de az ve özellikli ürünler üretiyorsunuz. Ürettiğiniz her ürün tek tek testlerden geçiyor. Maliyetleriniz yüksek olmasına rağmen düşük fiyat istiyorlar. Bu isteklerle yurt dışıyla rekabet etmeniz imkansız. Bu konuda Tusaşla çok çatıştık. Bu ürünlerin bir kısmı ithal ediliyor. Her platformda söylüyorum. Havacılık ve savunma sanayi rekabete açık bir sektör değildir, olmamalıdır. Siz teknik yeterlilik anlamında firmaları seçersiniz, bunlarla belirli kar oranlarında anlaşmalarınızı yaparsınız. Burada firmanın da kar etmesi gerekiyor, fiyatların da makul olması gerekiyor. İhaleyi kazanan firmalarda sürdürülebilir olamaz. Hürkuş aracını yapıyorsunuz bu aracın ortalama ömrü 50 yıldır. Türkiye’de kaç tane firma 50 yılı görebiliyor. Böyle kaç tane firma bulunuyor. Yakın bir zamanda bankalarda kredi vermeyi kestiler. İhracat yapıyoruz ödeme geldiğinde %40’ını zorunlu olarak Merkez Bankası kurundan bozmak zorundayız. Firma olarak ithal ürün almanız gerekiyor. Zaten dövizi zararına bozuyoruz. Her döviz aldığımızda kurlardan zarar ediyoruz. Bu kadar fazla ticarete müdahale edilmesini doğru bulmuyorum. Bugün Türkiye’de üç tane dolar kuru var. Merkez Bankası kuru, piyasa kuru ve bankaların kendilerinin belirlediği kur. Merkez Bankası’nın kurunu başta bankalar takmıyor, fakat ihracatçılara diretiyorlar. Böyle giderse firmaları batıracaklar.
Döviz artışı sizi nasıl etkiliyor?
Dövizin düşük kalması bizim için zarar etmek demektir. Kurun gerçek seviyelere dönmesi gerekiyor. Çünkü firmamızdaki maliyetlerin yarısı dövizle gerçekleşiyor. Elektronik malzemelerin büyük bir kısmını dövizle alıyorsunuz. İç piyasadan alacağınız alüminyum fiyatlarını dünya metal borsası belirliyor, demir yine öyle, plastik alıyorsunuz yine öyledir. Her gün fiyat değişiyor. Diğer yandan TL olarak işçi ücretleri artıyor. Asgari ücret bugün yeterli değil, fakat dolar sabitken asgari ücret attığında biz yurt dışında fiyatları arttıramıyoruz. Siz ürüne zam yaptığınızda yurt dışı firmalarda alternatiflere yöneliyor.
Yeni fabrikada test merkezi kuracak mısınız?
Tekom olarak yeni fabrikamızla birlikte makine parkımızı iki katına çıkartacağız ve test merkezimizi kuracağız. Ar-Ge imkanlarımız gelişmiş olacak. Hemen hemen bütün ölçümleri burada yapacağız. Şuanda da bazı testleri kendi içimizde yapabiliyoruz fakat diğer testleri dışarıda yaptırmanız gerekiyor.
Devletten beklendiğiniz destek var mı?
Firma merkezimiz Ankara’da olmadığı için devlet desteklerinden çok yararlanamıyoruz. Savunma sanayi desteklerinden veya bakanlık desteklerinden yararlanamıyoruz. Kendi yağımızla kavruluyoruz. Buna rağmen test laboratuvarı kurulumu için devlet destek olursa bizim için çok iyi olur. En büyük sorunu yurt dışı fuarlara personel gönderirken yaşıyoruz. Özellikle Avrupa ülkelerinden vize alamıyoruz. Yıllık 500 bin dolar ihracat yapana 1 yeşil pasaport 10 milyon dolara ulaşana 2 yeşil pasaport veriyorlar. Bu rakamlar çok yüksek rakamlardır. İki yeşil pasaport alsak bile bu rakam yetmiyor. Bir fuara 4 kişi katıldık ona rağmen yetişemedik. Bu sorunun acilen çözülmesi gerekmektedir. Benim Hükümete önerim 100.000 usd ihracat yapan her firma 1 adet yeşil pasaport almalı, 250.000 usd ihracat yapan firmalar ikinci yeşil pasaportu almalı. 500.000 usd ihracat yapan firmalar ise 3 yeşil pasaport almalı. 1.000.000 usd yıllık ihracat yapan firmalara ise 5 adet yeşil pasaport verilmeli. Bu firmaların yurtdışında daha aktif olmalarını ve ihracatın çok hızlı bir şekilde artmasını beraberinde getirecektir. Diğer alanlarda da yeşil pasaportu almaya hak kazanan her devlet memuruna eşine çocuklarına ve 15 yılını dolduran avukatlara tanınan yeşil pasaport ayrıcalığına derhal son verilmelidir ve kısıtlanmalıdır. Gerekli durumlarda hizmet pasaportu ile yurtdışına çıkışları sağlanmalıdır.
Aslında kökten vize konusunu çözseler bunları hiç konuşmayız. Ama daha düne kadar Azerbaycana bile gidişlerde kapıda vize uygulanıyordu. Yoğun şikayetlerim sonucu sonunda hükümet kaldırmayı düşündü.
Bu konu da Hükümet yeteri kadar çaba göstermiyor bence.TEMMUZ2023