Ticaretin geleceğini belirleyecek kritik uzmanlık lojistik, kritik konu sürdürülebilirlik
Henri Bergson’a göre her hareket, geleceğin sınırlarının bir ihlalidir. Ekonomik faaliyetlerimizi bu çerçevede değerlendirdiğimizde geleceğin sınırlarını zorladığımız sonucuna vardığımız gibi yatırımcıların karar verme süreçlerinin de ne kadar zorlu olduğu sonucu ortaya çıkar. Ekonomik verilerin zorlu bir dönemi işaret ettiği bugünlerde, yatırım konusunda rüştünü ispat etmiş Gülman Group Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Polat Gülman’a zorlu sürecin etkilerini ve yatırım planlarını sorduk.
Dünya ve ülkemiz ekonomisi zorlu bir süreçten geçiyor. Yaşanan bu zorlu süreç ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Şu an hepimizin global ve yerel ölçekte sıkı takip ettiği bir enflasyon var. TÜİK verilerine göre enflasyon % 20 seviyesinde ve seneye bu rakamın % 15 seviyesine düşürülmesi planlanıyor. İçinde bulunduğumuz ortamda üç formülden bahsedebiliriz. Ya faiz artıracaksın ya ihracat rakamları artarken kurların dengelendiği bir ortamda bazı vergilerden vazgeçeceksin ya da tamamen serbest bırakacaksın. Her durumun kendine göre artıları ve eksileri olduğunu söyleyebiliriz. Yaşananları daha iyi anlamak için üç yıl önce başlayan Çin-ABD ticaret savaşına gitmemiz gerekiyor. Bu ticaret akışı doğal olmayan bir şekilde kesilince insanlar ürünlerini getirmek için fahiş navlun bedellerini ödemek zorunda kaldılar. Bu da daha ürün denizdeyken maliyetinin artmasına ve sonucunda da enflasyonist etkilerin ortaya çıkmasına neden oldu. Akabinde pandemi başladı ve mal tedariki neredeyse imkansız hale geldi. Bunun dışında örneğin Tayvan’da geçen sene yağmur yağmadığı için çip üretiminde düşüşler oldu, sıkıntılarla karşı karşıya kalındı. Bugün bir çipin üretimi için 70 litre suya ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor. Konuya böyle geniş bir pencereden bakarsak yaşananları daha iyi irdeleyebiliriz. Enflasyonun sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın karşı karşıya kaldığı bir gerçek olduğunu bilerek hareket etmemiz lazım. Bu gidişatın da en azından 2022 yılı süresince devam edeceğini söyleyebiliriz.
Yaşanan ortamın düzelmesi kısa vadede mümkün mü?
Türkiye çok güçlü bir ülke, dönem dönem bu tür dalgalanmalar oluyor. Evet zorlu bir dönemdeyiz ve çözüm için tek bir ilaç, tek bir reçete de yok. Suların durulması için zamana ihtiyacımız var, yurtdışından sermaye girişine ihtiyacımız var. Burada hukuk siteminden ekonomik mevzuata kadar bir dizi iyileştirmeyle bünyemizi kuvvetlendirme mecburiyetindeyiz. Dünyanın konuştuğu konular değişti, sürdürülebilirlik, yeni nesil girişimcilik, sosyal girişimcilik… Bütün bunları kapsayacak, yatırımcıyı ülkemize çekecek, yerel yatırımcıyı destekleyecek şekilde hamleler yapmamız gerekiyor.
Ticaretin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Konjonktürel etkiler ne olursa olsun, sanayileşmenin ve buna paralel olarak da ticaretin büyüyeceğini söyleyebilirim. Bu noktada kritik konunun sürdürülebilirlik, kritik uzmanlığın ise lojistik olduğunu düşünüyorum. Lojistik sektörünün değerini özellikle pandemi döneminde yaşananlarla çok daha net bir şekilde gördük. Hem yerelde hem globalde lojistik imkanların artırılması gerekiyor. Türkiye’nin önünde bu anlamda önemli fırsatlar bulunuyor, bunu gördüğümüz için biz depo yatırımlarımızı artırma konusunda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Belirsizlikler işimizi zorlaştırsa da vazgeçmiyoruz. Yatırımlarımızı belli standartlarla yapma konusunda kararlıyız. Öte yandan dünya ticaretinde dengeleri yeniden belirleyecek en önemli unsurlardan biri de sürdürülebilirlik. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakat süreci, Paris İklim Anlaşması’nın öngördüğü yeni dönem; bu alanda şirketlerin taahhütleri ve farklı platformların yaptırımları ticarette sürdürülebilirlik kartının önemli bir etkisi olacağını ortaya koyuyor. Biz de Gülman Group olarak iş stratejimizle sürdürülebilirlik stratejimizi birbirine uyumlandırma çabası içindeyiz. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları arasından seçtiğimiz maddeler, yapacağımız yatırımlarda bize önemli birer rehber niteliğinde. Bu çerçevede bir örnek verecek olursam; kendi enerjisini üreten, yağmur suyunu değerlendirebilen, kullanım standartları yüksek, prestijli binalar üretmek istiyoruz. Bu yolla da yapacağımız yatırımların uluslararası fonların da ilgisini çekeceğini ve ürettiğimiz binaları satmak istediğimiz zaman rahatlıkla satabileceğimizi düşünüyoruz.
Bu ortamda siz yatırımlarınızı nasıl yönlendiriyorsunuz?
Biz son dönemde enerji sektörü ve girişim sermayesi yatırımlarına ağırlık verdik. Bunun yanı sıra uzmanlığımızın olduğu arsa yatırımlarına da yöneldik. Özellikle Antalya’da güneş enerjisi tesisimizin yakınlarındaki arsalarla ilgili fırsatları değerlendiriyoruz. Enerji yatırımlarımızı artırmak isteğindeyiz, bu tür alımlar gelecekte alacağımız pozisyonlar için elimizi güçlendirecektir. Bildiğiniz gibi bizim önemli gelir kaynaklarımızdan biri kira bedelleri. İçinde bulunduğumuz dönemde kira gelirinde belirli oranlarda düşüş söz konusu, bu kaybı telafi anlamında enerji oldukça önemli bir açılım bizler için.
Girişim sermayesi ile ilgili çalışmalarınız var. Onlardan bahsedebilir misiniz?
Bu konuda Türkiye’de kurulu fonlar aracılığıyla bazı yatırımlar yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Bu fonlar vasıtası ile teknoloji firmalarına yatırım yapmaktayız. Mesela Getir’in yatırımcısıyız. Getir’in geldiği noktadan ve global adımlarından gurur duyuyoruz. Uzun vadeli düşünerek, sabırla yaptığımız yatırımların gelecekte yüzümüzü güldüreceğine inanıyoruz. Girişim sermayesi yatırımcılığı ince analizler gerektiren, derinlikli bir alan. Hep algılandığı gibi bir şans ya da kumar hesabı değil… Biz de iyi düşünerek, dengeli ve planlı bir şekilde yaptığımız yatırımlarla geleceği kazanmayı hedefliyoruz. Yatırımlarımızın ölçeği sadece Türkiye ile sınırlı değil, dünya ölçeğinde yatırımlar yapıyoruz. Son olarak Elon Musk’ın SpaceX firmasına yatırım yaptık. Her yatırım bize yeni şeyler öğretiyor, bu da bize heyecan veriyor.
Yenilenebilir enerji yatırımlarının önünün açıldığı bir dönemdeyiz, bu noktada devletin açmış olduğu ihalelere girmeyi düşünür müsünüz?
Uygun yatırım ortamı olan her yerde biz de yatırımı düşünürüz. Geçmişte YEKA projeleri ile ilgilendik ancak yatırım maliyetlerini artıran unsurlar bu projelere girmemizi engelledi. Ülkemizde yenilenebilir enerji yatırımlarının önünün açık olduğunu düşünüyorum. Özellikle Paris İklim Anlaşması’nın TBMM’de onaylanması bu alandaki yatırımları daha önemli hale getiriyor. Bu ortamda biz de yaptığımız ve yapacağımız depo yatırımlarının çatıları dahil uygun yerlerde güneş enerjisi ile ilgili yatırımlarımızı artırmayı planlıyoruz. Buna satın alma yolu ile yapacağımız yatırımlar da dahil. Kira gelirlerinin cazip olmadığı bir ortamda bu alanda bizim için fırsatlar olduğunu düşünüyorum.
Depo yatırımlarınız devam edecek mi?
Depo yatırımlarına devam etmeyi düşünüyoruz. Tabii bu yatırımları yaparken artan inşaat maliyetleri herkesi olduğu gibi bizi de düşündürüyor. Dün inşaat metrekare maliyetleri 400 dolar mertebelerindeyken, bugün 550 dolar seviyesine çıkmış durumda ve bu maliyetler daha da artacak gibi duruyor.
Depo yatırımını yapacağınız yerler belli mi?
İlk etapta planlamalarımız Gebze ve Tuzla bölgesindeki arsalarımızla ilgili. Yapacağımız bu yatırımların müşterisi şimdiden hazır durumda. Alman bir firma ile sözleşmesini dahi yaptık ancak kur artışından dolayı sürekli sözleşmelerimizi yenilemek zorunda kalıyoruz. Hal böyle olunca bazen depo yatırımlarını yapıp satmak gibi düşünceye de kapılıyoruz. Belirsizlik, yapılan yatırımların geleceği ile ilgili öngörüleri sağlıksız kılıyor. Bu durumda güncel, anlık fırsatlara yanıt veren kararlar almak daha doğru olabilir. Henüz bu konuda kararımızı vermedik. Ben şahsen, uzun vadede lojistik alanında Türkiye’de müthiş potansiyel olduğunu düşünüyorum. Burada itici güç, e-ticaret. Sadece son bir yılda e-ticaret hacmi % 45 arttı. Buna rağmen alınacak daha çok yolun olduğunu söyleyebilirim. Ortadoğu’dan, Asya’dan Avrupa’ya çıkan yollar ülkemizden geçiyor. Birleşik Arap Emirlikleri ile geliştirilen ilişkiler de bu çerçevede düşünülmeli.
Depo müşterilerinizin standartların dışında istekleri oluyor mu? Bu tür butik isteklere yanıt veriyor musunuz?
Firmalar yapılan depoları birer yaşam alanı olarak dizayn etmemizi istiyorlar. Gebze’deki yatırımımız çerçevesinde depo alanı içerisinde 1400 metrekare bir ofis alanı yaptık. Bunun 600 metrekaresi oyun, eğlence ve spor alanı olarak tasarlandı. İnsanlar depo alanı içerisinde nitelikli çalışanlarını tutabilmenin yollarını arıyor. O nedenle standartları yüksek, her kademeden çalışanın rahat ettiği alanlar talep ediliyor. Biz de yaptığımız yatırımlarda bu isteklere cevap verecek planlamalar yapıyoruz. OCAK 2022