Türkiye ticari olarak doğuya doğru daha kolay hareket eder
DEİK’te konsey seçimleri yapıldı. Seçimler sonucu oluşturulan yeni kurullar dış ticareti geliştirmek için çalışmalara başladı. Yapılan seçimlerde DEİK Türkiye Hong Kong İş Konseyine Başkan seçilen Talip Murat Kolbaşı, bölge ile ilgili geliştirilmek istenen ticari ilişkileri değerlendirdi.
DEİK’te seçimler oldu, bu süreçte sizde DEİK Hong Kong Başkanlığına seçildiniz. Yapılan seçimlerle ilgili görüşlerinizi aktarır mısınız?
DEİK’te İş Konseyleri Seçimli Genel Kurulu 11 Ocak 2020 Cumartesi günü İstanbul’da gerçekleştirildi. Toplam 145 İş Konseyi’nin Seçimli Genel Kurulu, aynı gün eş zamanlı yapılarak, İş Konseylerinin yeni Başkanları ve Yürütme Kurulu Üyeleri seçildi. Geçen dönem 15 Kadın İş Konseyi Başkanımız var iken bu dönem ise 19 Kadın İş Konseyi Başkanı oldu. Seçim sonuçlarının ülke ekonomisine katkı sağlamasını diliyorum.
Seçimlerde dikkat çeken bir başka unsurda firmalarımızın yoğun ilgisi oldu. Bu durumu nasıl görüyorsunuz?
Türkiye’nin geleceği açısından bakarsak geleceğin yurt dışı olduğunu söyleyebilirim. Bu açıdan yurt dışı irtibatı olmayan firmalarımızın büyüme potansiyeli diğerlerine oranla daha düşüktür. Yeni nesil ise yurt dışına daha istekli olduğunu görüyorum. Türkiye, 1996 yılından bugüne kadarki süreçte Avrupa Birliği ile yapmış olduğu anlaşma çerçevesinde dış ticaretini çok geliştirdi ve bugün ihracatının %52’sini AB ülkelerine gerçekleştiriyor duruma geldi. Dünya ticaretinin %80’i Kanada’dan başlayıp, ABD, İngiltere, Avrupa, Türkiye üzerinden Ortadoğu, Çin, Güney Kore ve Japonya bandı üzerinde gerçekleşiyor.
Ben ilk defa Çin’e 1992 yılında gittim ve döndükten sonra Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarını inceleyerek, hangilerinin Çin’i gündeme aldığını araştırdım ve 1992 yılında kurulan DEİK Türkiye-Çin İş Konseyi’ne üye oldum. Son dört yıldır Çin İş Konseyi Başkanı olarak görev aldım ve yapılan son seçimlerde Çin İş Konseyi Başkan Yardımcısı olarak ve bunun yanısıra, DEİK Asya Pasifik Bölgesi Koordinatör Başkanlığı’na devam ediyorum.
Bugün TOBB bünyesinde Çin ile ilgili çalışmalar var, TÜSİAD’da Çin Network Masası var, Çin dostluk grupları var. Bakıldığında, 1992’den bugüne Çin daha çok görünür oldu.
Türkiye’nin Amerika’ya gitmesi ile Asya Pasifik’e gitmesini kıyaslarsak da; Türkiye’nin Asya Pasifik’e daha kolay açılabileceğini düşünüyorum. Bizim en büyük ticaret açığı verdiğimiz bölge Asya Pasifik bölgesi; o bölgeden ağırlıklı olarak ithalatımız var, şimdi o bölgeye ihracatımızı arttırmalıyız.
Çin’e her yıl 15-20 milyar dolar dış ticaret açığı vermekteyiz. Çin’in K&Y Girişimi çerçevesinde düzenlemiş olduğu Uluslararası Shanghai İthalat Fuarı’na da katılım göstererek Çin’e olan ihracatımızı arttırmalıyız.
Bu noktada bir konuya vurgu yapmak gerekiyor. Bugün ABD dahil birçok gelişmiş ülke Çin’in dünyadan ürün tüketmemesini eleştiriyor. Bu açıdan baktığımızda Türkiye, Çin’e olan ihracatını nasıl arttırabilir?
Kuşak ve Yol Girişimi zaten bu aşamada önem arz ediyor. Çünkü Çin bugüne kadar yurt dışından ithalatı daha kontrollü yapıyordu fakat bundan sonraki süreçte, bir üst paragrafta bahsettiğim gibi 2020 yılında üçüncüsü düzenleyecekleri Uluslararası Çin İthalat Fuarı ile yurtdışına açıldılar ve dünyanın farklı yerlerinden yıllık 2 trilyon dolar olmak üzere 5 yılda toplam 10 trilyon dolarlık ithalat yapacaklarını ifade ettiler. Türkiye, 2018 yılında 39 firma ile bu fuara katıldı, 2019 yılında da 59 firmayla katıldı. Dolayısıyla biz yavaş yavaş o tarafa doğru gidiyoruz. Bazen bana 59 firma yeterli mi diyorlar? Tabii yeterli değil ama diğer ülkeler kaç firma ile katılıyor, biz Çin’in ihracatında kaçıncı ülkeyiz, Çin’in ihracat yaptığı ülkelerde Türkiye kaçıncı sırada? Her şey de ona göre dengeleniyor.
2020 yılında 59 firmadan daha fazla firma ile katılırsak her geçen sene katılımı arttırmış olacağız. Çin’e ihracat yapmak kolay mı? kesinlikle değil. Fakat 1996 yılına geri döndüğümüzde AB süreciyle ilgili hem olumlu hem de olumsuz birçok görüş vardı. Ama geldiğimiz noktada AB’ye olan ihracat artışı ortadadır. Aynı şekilde Çin’de doğru stratejiyi yapmalıyız. Burada şunun da altını çizmek gerekiyor. Kuşak ve Yol 70’den fazla ülkeyi içine alan bir projedir. Türkiye’den Çin’e ihracat yapmak zor olabilir ama Vietnam’a, Kore’ye, Singapur’a, Malezya’ya, Kazakistan’a gidebilirsin. Doğu’dan gelen gemi, tren ve kamyonlar Batı’ya doğru gelirken her zaman dolu geliyorlar ama Doğu’ya doğru giderken her zaman yük bulamıyorlar. İşte biz o boş giden konteynırları doldurabiliriz.
İpek Yolu üzerindeki ülkelerin alım güçlerinde bir artış var mı, Türkiye olarak biz bu bölgelere hangi ürünlere satabiliriz?
Alım gücü açısından baktığınızda Çin’den örnek verebiliriz. Çin’in toplam nüfusu 1.4 milyar kişidir. Buradaki nüfusun %10’luk bölümü ise gelir seviyesi çok yüksek olan bir kesimdir.
Dünya turizmi açısından baktığınızda da dünyada her yıl gezen 180 milyon Çinli var. Çin’in 8 tane farklı şehrinden İstanbul’a direk uçuşlar var ve 2019 yılında yarım milyon Çinli turist geldi. 180 milyonda 5004bin çok düşük bir orandır. Çin ile sadece turizm açısından bile ciddi bir gelişim söz konusudur. Türkiye’ye gelen Çinli turist, İstanbul’da kahveye alışır, Çin’de Türk kahvesi yerleri açarsın, burada lahmacun yemeği öğrenir Çin’de lahmacun yerleri açarsın. Bizim de bu tip ihracatlar için farklı modelleri düşünüp üzerine kafa yormamız gerekmektedir. Bunun en güzel örneğini de Mado, Çin’de şubeler açarak göstermiştir.
Çin’den tren Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitti fakat firmalar tren hattının çok pahalı olduğunu ve halen gemi lojistiğinin daha uygun olduğunu belirttiler. Buradaki fiyatlar düşüş gösterir mi?
Kasım ayında ihracatçılar birliği ile birlikte bu konuda bir seyahat yaptık. Tarihi İpek yoluna baktığınızda başlangıcı M.Ö. 130’lara dayanmakta ve başlangıç noktası Xİ’an’dır. Xİ’an tarihteki Çin’in ilk başkentidir. Xİ’an’dan gelen tarihi ipek yolu, bugün devşirilerek Kuşak ve Yol Girişimi oluyor. Bugün nasıl altın kıymetli ise o günde ipek kıymetli idi.
Xİ’an’dan kalkan tren, Kazakistan ve Rusya’dan geçerek, Almanya’da Duisburg Limanı’na 15 günde gidebiliyor. Duisburg limanına giden tren yüklerini gemilere aktararak tüm Avrupa’ya yayılabiliyor. Xi’an ile Duisburg arasında çalışan tren 41 ile 50 konteynır arası yüklenebiliyor ve 15 günde varış noktasına varıyor.
Bu trenler doğudan batıya giderken genelde dolu gidiyorlar, ama batıdan doğuya giderken boş gidiyorlar; biz Türkiye olarak boş giden tren hattını doldurabiliriz. Tren hattını planlarken amaçları gemilerden daha ucuz bir taşımacılık değildir, amaçları hava yolu ile giden ürünleri tren yoluna çevirmektir. Çünkü hava yolu taşımacılığı çok yüksek fiyatlarla yapılıyor.
Tarihi İpek Yolunun canlanmasına ABD yönetiminin karşı çıktığı ifade ediliyor. Siz bu düşünceye katılıyor musunuz?
K&Y Girişimi 72 ülkeyi kapsıyor ve Çin’in dünya ticaretinde bugünkü durumunu daha da güçlendirmesi için bir zemin hazırlanıyor. Bu da dünya ticaretinde lider olan ülkeler için asnında bir tehdit oluşturuyor. ABD, Almanya, Japonya ve İngiltere gibi ülkeler de K&Y’un kendilerine olan tehdit kısmını dile getirerek projenin tamamına destek vermiyor olabilirler. Bu o ülkeler açısından doğru olabilir ama Çin’de bu konuda onları ikna ederek bu zorlukları aşmaya çalışıyor.
Ticaret savaşları veya çatışmaları ve anlaşmaları bu amaçla yapılıyor. Biz Türkiye olarak ise bu çatışmaları nasıl avantaja çeviririz buna konsantre olmamız gerekiyor.
Türkiye’ye dönecek olursak 2019 yılını değerlendirir misiniz?
Yılın ilk 6 ayında daha zorlanarak geçirdik fakat yılsonuna doğru baktığınızda ciroda %20 büyüme adet bazında da %3’lük bir küçülme söz konusu oldu. Bizim sektörümüzün Türkiye’deki toplam büyüklüğü 1 Milyar dolar seviyesindedir. Dünyada da 71 milyar dolarlık bir sektördür. Son dönemde sektörde internet artışları arttı, discount marketlerde de satış hacimleri büyümeye devam ediyor.MART 2020