Türk’ün atılgan tavrı ile Japon’un kontrollü tavrını birleştirmeliyiz

DEİK Türkiye Japonya İş Konseyi Başkanı Oğulcan Kemal Sagun:

Türkiye Japonva ticari ilişkileri önemli bir potansiyel barındırsa da istenilen düzeye ulaşamadı. Ticari ilişkilerin gelişimi için önemli aşamalardan biri olarak görülen serbest ticaret anlaşması uzun bir süredir masada. Ticari ilişkilerin 100. yılına gireceğimiz 2024 yılında ise beklentiler oldukça yüksek. Beklentileri hayata geçirmek için çaba sarf eden DEİK Türkiye Japonya İş Konseyi Başkanı ve Sagun Group Başkan Yardımcısı Oğulcan Kemal Sagun, önemli açıklamalarda bulundu.

DEİK Türkiye Japonya İş Konseyi ticari ilişkilerin geliştirilmesi için çalışmalarına devam ediyor. Bu konuda sizden kısa bir değerlendirme alabilir miyiz?

DEİK Türkiye Japonya İş Konseyi’ni aslında genç bir yönetim olarak altı yıl önce devraldık. Bu dediğimiz dönemde Konseyin önce Başkan Yardımcısıydım ve bugün DEİK Türkiye Japonya İş Konseyi Başkanı olarak devam etmekteyim. Bu süreçte biz genç bir yönetim olarak konuyu takip ederken karşı kuruluşumuz olan Keidanren’de ise yöneticiler bizim iki katı yaşımızdaydı ve biz ilişkilere hız kazandırmak için 2018 yılında ilk toplantımızı gerçekleştirdik. İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz toplantı geniş katılımlı bir toplantı oldu. Bakan düzeyinde katılım sağlandı. Bir sonraki toplantıyı Japonya’da 2019 yılında gerçekleştirdik. Karşılıklı iş toplantılarıyla ilişkileri sıkı tutmak istedik. Bu çalışmalara Başkanlığım döneminde de devam ettiriyoruz. Bu yolla ticari ilişkilerin hızlandırılmasına çalışıyoruz.

Türkiye Japonya ticari ilişkilerinde önemli aşamalar katetsek de istenilen boyuta ulaşamadığımız ifade ediliyor. Bu konudaki düşüncenizi alabilir miyiz?

Japonya yurtdışında önemli yatırımlara imza atan bir ülke ve bu yatırımlardan yeterince pay alamadığımız düşüncesine katılıyorum. Yatırımlar ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi hususunda daha iyisini yapabileceğimiz kanaatindeyim. Bu noktada önümüzdeki en büyük engelin yaklaşık on iki yıldır sonuçlandıramadığımız Serbest Ticaret Anlaşması olduğunu söyleyebilirim. Görüşmelere başladığımız dönemde sınırların daha fazla açılması yönünde bir anlayış varken, ilerleyen dönemde Trump’ın başa geçmesi ve daha sonra daha korumacı politikalardaki artış, pandemi gibi etkenler yapılacak anlaşmanın da bugünlere sarkmasına neden oldu.

Bizim o dönemde ABD ile ilişkilerimizdeki kırılmalar da bu anlaşmanın imzalanmamasına etki etmiş olabilir mi?

Bugün Japonya dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olmasına rağmen, ikinci dünya savaşı sonrası ABD’nin etkisinde kalan bir ülke olduğu gerçeğini görmezden gelemeyiz. ABD’nin bugün en büyük askeri üssü Japonya’nın Okinawa adasındadır. Yani güvenliği dahi hala ABD’ye bağlı olan bir ülkeden bahsediyoruz. Diğer taraftan ABD’nin para politikaları direkt Japonya’yı etkiler.

Japonya’ya ile ticari ilişkileri konuştuğumuzda Sagun Group’a ayrı bir parantez açmak gerekir.

Ben ilk Japonya’ya gittiğimde on bir yaşındaydım. Bizim şirket olarak oradaki en büyük partnerimiz Mitsubishi’dir. Biz balığımızın büyük bir kısmını Mitsubishi’ye veririz. Mitsubishi aslında orijinal balıkçı bir firmadır. 21 yıldır bu ve benzeri firmalarla ticari faaliyetlerimiz devam etmektedir. Bu doğrultuda da Türkiye’den Japonya’ya en çok ihracat yapan firma unvanına sahibiz.

Serbest ticaret anlaşması ile yaptığımız ihracat rakamlarını artırmak istiyoruz. Diğer taraftan bu yolla farklı kalemlerde ihracat yapma şansını da bulabilir miyiz? 

Bugün itibari ile biz 500 milyon dolar ihracat yaparken, onlardan 4.5 milyar dolarlık alım gerçekleştiriyoruz. Yani karşılıklı ticarette büyük açık verdiğimiz söylenilebilir. Ticaret anlaşması ile bu açığın kısa dönemde kapatılması mümkündür. Bunun yanında gözden kaçırmamamız gereken önemli bir husus onların farklı ülkelere yaptığı büyük yatırımlardan yeterli payı almak oldukça önemli. Örneğin ülkemize yatırım yapan Toyota ülkemizin en büyük ihracatçılarından biri konumundadır. Bunu göz önünde bulundurarak ticari ilişkileri değerlendirmek gerekir. Bu doğrultuda yaptıkları yatırımlarla ülke ekonomisine görülen dış ticaret açığının üzerinde bir katkı sağladıklarını gözden kaçırmamalıyız. Bu yatırımlarında Serbest Ticaret Anlaşması ile artacağı kanaatindeyim. Bizim ucuz ve kaliteli iş gücümüz, Afrika’ya açılım sağlama potansiyelimiz Japon yatırımcı için oldukça önemli.

Ticari ilişkilerimizin 100. Yılı olarak ifade edilen 2024 yılı içerisinde bu anlaşmanın hayata geçirilme ihtimali var mı?

Bu konuda biz DEİK olarak üzerimize düşün görevi yerine getiriyoruz. Bu çerçevede de karşılıklı görüşmeler sonucunda bunun olabilmesini umut ediyoruz.

Yaptığınız görüşmelerde bu konuda dikkatinizi çeken hususlar var mı?  

Detaylarını bilmesek de bizim Bakanlığımız Japonya’nın AB ile yaptığı Serbest Ticaret Anlaşması ile aynı şartlarda bir anlaşma imzalamak istiyor. Japonya ise bu konuda bize AB ile aynı koşullarda bir ülke olmadığımızı hatırlatıyor ve bu doğrultuda görüşmeler sonuçlanmadan devam ediyor.  Konuyu böyle özetleyebiliriz.

Türk yatırımcıların Japonya’ya yatırım yapması mümkün mü?

Japonya yüz ölçümü olarak bizden yirmi kat küçük, nüfus olarak da bizden iki kat büyük bir ülkedir. Bu açıdan bakıldığında onların tarım ve hayvancılık alanında kendilerine yetmeleri güç. Bu çaptaki bir nüfusu ancak ithalat yaparak doyurabilirsiniz. Bizim gıda alanında Japonya’ya ileri işlenmiş, paketlenmiş gıda alanında çok ciddi ihracat yapma potansiyelimiz var. Bu noktada yapılan ihracattan örnek vermek gerekirse ben balığı bütün olarak gönderirsem, benden % 3,5 vergi alırken, işlenmiş paketlenmiş olarak gönderdiğimde ise vergi oranı artıyor. Bu durum AB’den veya Vietnam’dan gerçekleştiğinde ise serbest ticaret anlaşmasından dolayı vergi oranı % 0 oluyor. Bu durumda benim onlarla rekabet edebilmem oldukça güç. Bu durumda rekabet edebildiğim oranda Japonya’ya yatırım imkanım olabiliyor.

Ortam müsait olduğunda Japonya’ya ne kadar ihracat yapabiliriz?

Bugün Japonya’nın gıda ihracatının 65 milyar dolar mertebesinde olduğunu düşünürsek, bu rakamdan hatırı sayılır bir miktar alabilme şansına sahip olduğumuzu söyleyebilirim. İhracatımızı üç ila beş kat artırma şansına sahibiz.  

Biz bu engelleri aşıp Japonya’ya rekabet edilebilir bir ortamda ulaşabilir miyiz?

Şuan balıkta böyle bir yöntem izleniyor. Bizim Karadeniz’de ürettiğimiz somon, buradan Vietnam’a gidiyor, Vietnam’da işlenerek Japonya’ya gönderiliyor. Bunun gibi farklı yöntemler deneyen firmalarımız olduğuna eminim. 

Ülkemizdeki Japon yatırımlarının artırılması için neler yapılabilir?

Japonlar çok değişik bir millettir. Çok korkaklardır, ufak bir şüphe duyduklarında yatırım yapma konusunda imtina ederler. Biz Türkler olarak ‘göç yolda düzülür’  deriz. Japonlar ise bir yola girmeden önce bin tane soru sorarlar. Hatta aynı soruları farklı dönemlerde tekrar sorarlar. Aynı soruya aynı cevabı verip vermediğinizi kontrol ederler. Planlı ve kontrollü gitmeyi severler. Onlar enflasyon vadeli çalışma gibi şeyleri bilmedikleri gibi Japon bir çalışan yirmi yıl maaşına zam almaz. Şimdi bu ortamda ülkemizde % 100 enflasyon var derseniz, bunu Japon yatırımcının anlaması ve kabullenmesi kolay değildir. Onun için doğru Türk partnerlerle ülkemize girerlerse başarılı olurlar. Türk’ün atılgan tavrı ile Japon’un kontrollü tavrını birleştirmeliyiz. Bunu gerçekleştirebilirsek başarılı işbirliklerini oluşturabiliriz. Doğru kombinasyonu yakaladığımız müteahhitlik firmalarına rastlıyorum. Bu yolla önemli işlere imza atıyorlar. Örneğin Yapı Merkezi, Japonlarla hem Türkiye’de hem de yurtdışında önemli projelere imza attılar. Japonlarla iş yapmak istiyorsak belli değerlerde buluşabilmemiz gerekir.

DEİK Türkiye Japonya İş Konseyi’nin yakın bir dönemde aktarabileceğimiz bir etkinliği var mı?

Ekim ayında bir etkinliğimiz var. Japonya’dan çok değerli bir heyet gelecek ve onları ağırlayacağız. İzmir’de iki günü kapsayacak bir program düzenleyeceğiz. İkinci gün Manisa OSB’yi ziyaret etmek istiyoruz. OSB’de Japon ortaklı firmalarım var onları ziyaret etmek istiyoruz. İzmir’deki orkinos çiftliklerini göstermek istiyorum.EYLÜL2023